Deniz İşçileri Kitap Bilgileri
Yazar: Victor Hugo
Tahmini Okuma Süresi: 13 sa. 9 dk.
Sayfa Sayısı: 464
Basım Tarihi: Eylül 2019
İlk Yayın Tarihi: 1970
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
ISBN: 9786052959060
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Deniz İşçileri Kitap Tanıtımı
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa’daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa’ya dönmedi. Yazar, ilk kez 1866’da yayımlanan Deniz İşçileri romanını, sürgün gittiği ve sürgün kararı iptal edildikten sonra da ayrılmayıp 15 yılını geçirdiği Guernsey Adası’na ve orada yaşayan deniz işçilerine ithaf etmiştir. Yazar bu eserle, başta sevdiği kadına kavuşabilmek için karaya oturmuş bir gemiyi tek başına kurtarmak zorunda kalan Guernseyli bir deniz işçisi olmak üzere, tüm yoksul deniz işçilerinin hayat mücadelesini hayranlık verici ve ayrıntılı tasvirlerle edebiyata taşımış, onların mücadelelerini denizciliğin ve denizin kâdim diliyle onurlandırmıştır. Yazarın Notre-Dame’ın Kamburu ile “din”, Sefiller ile “toplum” konularını işlediği üçlemesinin, “doğa”yı ele alan üçüncü ve son kitabı Deniz İşçileri de, Gustave Doré’nin illüstrasyonlarıyla, Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde okurlarla buluşuyor.
Deniz İşçileri Kitaptan Alıntılar
1. ""Umutsuzluk, ruhun çöküşüdür.""
2. "İnsanı, sevdiği yaralar."
3. ""Yalnızlık, insanları ya yetenekli ya da ahmak kılar.""
4. ""Cahiller ve saflar ısrar eder.""
5. "Yalnızlık, insanları ya yetenekli ya da ahmak kılar."
6. ""Onurlu biri olarak geçinmek güçtür.""
7. ""Geceyle karşı karşıya kalan insan kendini eksik hisseder. Karanlığı görür, aczini hisseder.""
8. ""Küçük kentler dedikodu batağıdır.""
9. "Kesin konuşmak gerekirse, yüzümüz bir maskedir. Gerçek insan, tenin altındakidir."
10. "Aşırı dozda gerçeklik ürkütür."
11. ""Her vicdan tam anlamıyla güvenmek ister.""
12. "Gecelerini rüya görmekle, gündüzlerini düşüncelere dalmakla geçiriyordu."
13. ""Hayat bir yolculuk, düşünce ise güzergahtır. Güzergah kalmayınca durulur. Hedef kaybolunca, güç tükenir.""
14. "Hayalden en çok eğitimsiz zihinler etkilenir…"
15. "Hayatını, elini ağzına bastırarak ısırma arzusuyla geçirmişti. Ve ısırmak isterken öpmek zorunda kalmıştı..."
Deniz İşçileri Kitap İncelemeleri
İçimde buruk bir hüzün bırakan bir
eseri daha. Bu burukluk hem hikâyenin konusundan hem de yazarın kaleminden.
Kitabın içindeki tasvirleri okurken o kadar yorgun hissettim ki anlatamam. Bana göre bu eserin baş kahramanı (Gilliat)
'un
'i. Gilliat da bir deniz işçisi ve Gilliat da yabani görünümlü, koca yürekli fedakâr bir âşık...
Aşk için çıkılacak olan bir yolda, görev başarılı olup aşk kazanacak mı yoksa kaybedecek mi? Görevin başarılı olması aşkı kazanmaya yeterli olacak mı? Mutlu sonla biten bir aşk hikâyesi var mıdır gerçek hayatta? Seversin kavuşursun mutlu bir aile olursun, seversin ama asla kavuşamazsın, işte o zaman AŞK olur...
Bir kitap da olsa bu eser bir kez daha şunu anlatıyor; dağları delsen de, Titanic gibi batmaya mahkûm bir gemiyi o tehlikeli denizden kurtarsan da aşkı kazanmaya yetmiyor...
Kitabın baş karakteri Gilliat beni o kadar etkiledi ki diğer karakterleri anlatmak içimden gelmiyor ilk defa. Açlık, susuzluk, denizin içinde tehlikeli canlılarla (ahtapot) mücadele ve kocaman bir yalnızlık... Gilliat bütün bu savaşları kazanıyor, çünkü o gerçek bir âşık. Peki bu aşık, aşk mücadelesini kazanacak mı her şeyi kazandığı gibi? Tek bildiğim bu hikâyenin kazananı Victor Hugo. Eserleriyle edebiyatın kalbini kazandı...
Keyifli okumalar.
Victor Hugo'nun sürgün gittiği ve sürgün kararı iptal edildikten sonra ayrılmayıp 15 yılını geçirdiği Guernsey Adası'na ve orada yaşayan deniz işçilerine ithaf ettiği, 1866 yılında ilk defa okuruyla buluşan Deniz İşçileri kitabını okudum.
.
Kendine hayran bırakan ayrıntılı betimlemeler, yer yer Hugo'nun evrene bakıp , var oluşu, doğa karşısındaki insanın durumunu sorgulaması, bir amaç uğruna verilen mücadeleyi , denizcilik ile ilgisi olmayan bir okur olarak hayranlıkla okudum.
.
Notre Dame'in Kamburu ile "din", Sefiller ile "toplum" konularını işlediği üçlemesinin üçüncü kitabı olan Deniz İşçileri doğa, doğa karşısında insan konularını detaylı bir şekilde ele almış.
.
Önde takip ettigimiz kurguda, sevdiği kadına ulaşabilmek adına karaya oturmuş bir gemiyi tek başına kurtarmak zorunda kalan Guernseyli bir deniz işçisinin mücadelesini takip ederken , arka planda sorgulamalar çok güçlüydü. Üçlemenin ilk iki kitabına göre daha ağır okunan, daha yavaş ilerleyen , biraz daha farklı bir kitaptı. Hugo'nun zihninin içine belki de en çok temas ettiğim bir kitap oldu. .
Acele etmeden, sorgulayarak, düşünerek okunması gereken ve tek bir defa okuyup bir kenara bırakılmayacak bir kitap. Victor Hugo'nun her kitabı gibi bu kitabı da iz bıraktı ve tekrar tekrar okunması gereken kitaplar listemde yerini aldı. Mutlaka okunmalı. Sonsuz sevgiler .
Merhaba kitap dostları.Mutlu pazarlar diliyorum.Usta yazar Victor Hugo’nun Deniz işçileri eserinden bahsetmek istiyorum. Victor Hugo'nun din, toplum ve tabiat üçlemesinin tabiat konusunu işlediği son eseri Fransız edebiyatının ve Victor Hugo’nun zirvesidir.
Sefiller'in hemen peşinden ikinci sırada gelebilecek kadar doyurucu ve derin bir roman. Hugo bu sefer denizcilik ve tabiat alanındaki teknik dereceye varan tasvirleri ile bu konudaki zirve odağını farklı bir alana kaydırmaktadır. Tam da bu noktada sıkıldığımı düşünürken müthiş kurgu sayesinde kitabın resmettiği dünyada kendimi bulup, zaman yolculuğuna çıkarak o günlere gitmiş kadar oldum. Eninde sonunda beni bir şekilde bir yerlerden yakalayan anlarla kesiştiğimde duygusal girdaplara kapılmak kaçınılmaz hale geliyor. Baştan sona olayların kurgusu öyle bir örülüyor ki romanın bütününü bir arada tutan görünmez bir ana zincirin varlığı heyecanı hep üst seviyelerde tutuyor
Kitabın başındaki batıl inançlara karşı alaycı bakış ve sonrasında gelen Victor Hugo’nun kapsamlı ve özellikle denizcilik ile ilgili teknik bilgisi gerçekten insanı büyülüyor.Kitap gerçekten harika.Zaman zaman uzun betimlemeler mevcut, bazen bunaltsa da kitabın içine çekiyor insanı. özellikle gilliatt'ın o mücadelesinin betimlemeleri ve inancı karşısındaki duruşu.İnsanın içindeki o hastalıklı duygusunun anlatımı mükemmel.Okumayanların mutlaka okumasını istediğim bir kitap..
Victor Hugo, bu romanında betimlemeleriyle adeta Yaşar Kemal’e rahmet okutuyor.
Ahtapotun, Gilliatt'ın bedenini sarmasını biraz da cimri davranarak sekiz sayfaya sığdırmış. Ahtapotun fizyolojik yapısını, çeşitli kültürlerde ahtapot figürünün neyi temsil ettiğini, mitolojik önemini; nasıl piştiğini, ızgara, haşlama ya da salata olarak servis edilebileceğini anlatmadan geçmemiş, sağ olsun. Ancak Gilliat’ın büyük bir cesaret ve zekâyla onu bıçakla öldürmesi bir sayfa ya sürdü ya sürmedi.
Hikâyeye geçecek olursak; Gilliat bir sevda uğruna koca gemiyi kurtardı. Fakat, Deruchette rahiple birlikte gitmeyi seçti. “Deruchette’in yaptığı da iş miydi yani şimdi?” diyecek olabilirsiniz. Hatta Deruchette'e kızmak isteyebilirsiniz ama kızamazsınız da.. Bir kızın eşya gibi ödül olarak ortaya konması, onun da hiç kimseyi ve hiçbir şeyi umursamadan kendi yolunu tercih etmesi takdir edilesi. Normlara da sessiz bir başkaldırı aslında. Çünkü zor olanı yaptı. Hak vereceksiniz ki, Victor Hugo'nun çizdiği tablolar tam da bunu amaçlıyor aslında. Diğer romanlardaki gibi tek boyutlu kahramanlar ya da kötü karakterler yok romanlarında. Hayatın karmaşıklığı içinde kararlar alan insanlar sunuyor hep bize.
Gilliatt’ın fedakârlığı ise romanın trajik doruk noktasıydı. Gilliat, sevdiği kadını elde etmek için değil, onun mutluluğunu sağlamak için çabaladı. Her yiğide nasip olmaz. Klasik “aşık” figüründen çok daha fazlasıydı. Onurlu, adanmış ve duygularının ötesine geçebilen biri.
Güle güle Martin Eden'in büyük kankisi, güle güle..
Victor Hugo’nun din, toplum ve doğa üçlemesini doğayı içeren kitabı Deniz İşçileri ile tamamlamış bulunmaktayım.
Hugo her kitabında zamanı, mekanı, dönemin yapısını en ince ayrıntısına kadar verir okuyucuya ve bunu öyle bir yapar ki anlatılan her şey yanı başınızda oluyor gibi, sanki o sokaklarda geziyormuş gibi hissedersiniz. Ama şunu çok net söyleyebilirim ki Deniz İşçileri bu konuda Hugo’nun bütün hünerlerini sergilediği kitabı olmuş. Böyle bir gözlem yeteneği yok gerçekten.
Hugo sürgün için gittiği ve sürgün kararı iptal edildikten sonra bile 15 yılını geçirdiği Guernsey Adasını anlatıyor kitabında, sanırım denizciliği de en ince ayrıntısına kadar burada gözlemliyor.
Kurgusal kısımda sevdiği kadın için hırçın dalgalar arasında kalmış bir gemiden bir makinayı tek başına kurtarmaya çalışan Gilliatt’ın mücadelesini okuyoruz.
Arka planda ise yine ne çok şeyden bahsediyor Hugo. En çok dikkatimi çeken de kitabın bir çok noktasında Hugo’nun yaratılışçı olduğunun izlerini görmem oldu. Bu kitap sanki diğer kitaplarına göre kendisinden daha çok izler bıraktığı bir kitap olmuş.
Zaman zaman denizcilikle ilgili olan kısımlarda kitaptan kopmuş olsamda Hugo’nun kitaplarını okuduğum için son derece memnunum. Ve şunu da belirtmek isterim ki büyük küçük fark etmez ahtapot gördüğüm yerde kaçacağım. Bunun için teşekkürler Hugo.