Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir Kitap Bilgileri
Yazar: Emma Goldman
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 55 dk.
Sayfa Sayısı: 138
Basım Tarihi: Ağustos 2006
İlk Yayın Tarihi: Ağustos 2006
Yayınevi: Agora Kitaplığı
ISBN: 9789944916349
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir Kitap Tanıtımı
Emma Goldman, ya da herkesin bildiği adıyla ‘Kızıl‘ Emma: Evlilik insan doğasına aykırıdır, esas olarak kadınları baskı altında tutmaya yarar ve bir kurum olarak kadınların cinselliklerini özgürce yaşamalarını engeller...
Kadın ile erkek arasında aşkla kutsanmamış, doğal olmayan her türlü birlik fuhuştur. Kıskançlık ise, aşkın meyvesi olmaktan ziyade, erkeklere seks tekeli kurmayı sağlayan bir bahanedir...
Teizm insan zihnine bir hakaret, ateizm ise hayatın, güzelliğin ve insan bilincinin en güçlü biçimde ve ebediyen onanmasıdır. Vatanseverlik, dünyamızın her biri demir parmaklıklarla çevrili, küçük parçalara bölünmüş olduğunu ve bazı özel parçalarda doğma şansına sahip olanların, üstünlüklerini başka parçalarda yaşayanlara göstermek için onlara savaş açma ve onları öldürme hakları olduğunu öngörür. Anarşizm insanın ufkunu açıp onu özgürleştiren bir güçtür; insanlara kendi yeteneklerine güvenmeyi, herkesin eşit ve güvenlikte olacağı bir hayat uğruna mücadele etmeyi, tek birimiz bile tutsaksak hiçbirimizin özgür olamayacağını öğretir.
Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir Kitaptan Alıntılar
1. "Şunun gayet açıkça farkındayım ki benim kendi gelişimim de büyük ölçüde isyanla oldu."
2. "Ben, doğup büyümedim; ‘yoğruldum’. Hayatla birlikte, hayatın her alanında, düşe kalka yoğruldum. Gerçi bu yolun bedeli yüksekti, ama aynı bedeli en baştan yeniden ödemem gerekse bunu memnuniyetle yapardım; çünkü bedelini ödemeden, dibini görmeden, hayatın doruklarına hiçbir zaman yeniden tırmanamazsınız."
3. "Bedelini ödemeden, dibini görmeden, hayatın doruklarına hiçbir zaman yeniden tırmanamazsınız."
4. "“Hayatla birlikte, hayatın her alanında, düşe kalka yoğruldum. Gerçi bu yolun bedeli yüksekti, ama aynı bedeli en baştan yeniden ödemem gerekse bunu memnuniyetle yapardım; çünkü bedelini ödemeden, dibini görmeden, hayatın doruklarına hiçbir zaman yeniden tırmanamazsınız!”"
5. "Camdan kalelerine çekilenler, oradan bakıp başkalarına taş atmakla hata ediyorlar, oysa camdan kaleler de incedir ve kolay kırılır."
6. "Son tahlilde, büyük macera, yani özgürlük -bütün idealistlerin, şairlerin ve sanatçıların gerçek ilham kaynağı olan özgürlük-, uğrunda mücadele etmeye ve yaşamaya değer tek insani maceradır."
7. "Evlilik, alelade her kıza, neredeyse daha emekleme çağından itibaren en büyük hedef olarak gösterilmiştir; dolayısıyla kızların bütün eğitimi, öğrenimi bu sonuca yönelik bir hazırlık antrenmanı işlevi görür."
8. "Din, insanın doğal fenomenlerin aslını çözmedeki zihni yetersizliğinden kaynaklanan bir hurafedir."
9. "Ben, doğup büyümedim; 'yoğruldum'. Hayatla birlikte, hayatın her alanında, düşe kalka yoğruldum. Gerçi bu yolun bedeli yüksekti, ama aynı bedeli en baştan yeniden ödemem gerekse bunu memnuniyetle yapardım; çünkü bedelini ödemeden, dibini görmeden, hayatın doruklarına hiçbir zaman yeniden tırmanamazsınız."
10. "Ben, doğup büyümedim; 'yoğruldum'. Hayatla birlikte, hayatın her alanında, düşe kalka yoğruldum. Gerçi bu yolun bedeli yüksekti, ama aynı bedeli en baştan yeniden ödemem gerekse bunu memnuniyetle yapardım; çünkü bedelini ödemeden, dibini görmeden, hayatın doruklarına hiçbir zaman yeniden tırmanamazsınız."
11. "Aşk olmadan hiçbir ırk kendini geliştiremez."
12. "Evlilik kurumu kadından bir asalak, mutlak anlamıyla bağımlı bir insan yaratır."
13. "Oy hakkı, eşit sosyal haklar çok güzel talepler olabilir, ancak esas özgürleşme, ne oy sandıklarında ne de mahkemelerdedir. Özgürleşme, kadının ruhunda başlar."
14. "Pek çok insan hayata bakar, ama onu yaşamaz. Onların gördükleri hayatın kendisi değil, sadece gölgesidir."
15. "İnsanlar, bedenleri baskı altında tutarken, yeryüzündeki bütün iktidarlar bir araya toplanıp da aşkı dize getiremiyor. İnsan bütün ulusları fethetmiş olsa bile , ordular bir türlü aşkı fethedememiştir!"
Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir Kitap İncelemeleri
Kitabın sadece başlığı bile, o kadar cok anlam barındırıyor ki...
Tarih boyunca sürekli bir yerlerde devrim yapıldı. Birçoğunun ortak özelliği, erkeğin yönetimini beğenmeyen bir grup erkeğin, erkeğe başkaldırırak elde ettiği kazanımlar olmasıydı.
Kadınlar?
Büyük şair
'in dediği gibi "sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlar"
Kadınlar hep unutuldu, bastırıldı, ahlak normları bahane gösterilerek sindirildi. Bütün hayatı evi, bahçesi ve ahır üçgeninde geçen kadınlar, ancak
gibi yazarlar/düşünürler sayesinde sosyal alanlarda var olabildi.
(Bana padişahın eşlerinden, peygamberin kızlarından örnek vermeyin, ben taşradaki kadınlardan bahsediyorum. Kocası askere gidince kayinpederinin tecavüzüne uğrayan, gönlüyle evlenemeyen kadınlardan...)
Özellikle dinler.. Meryem Ana için Bakire denildi. Ama kimse İsa peygamber için Bakir İsa demedi.
İslamiyete baktığımızda, kadına değer verildiğini ancak 19. Yüzyılda, batılılaşma sayesinde fark etti. Yönetim sistemlerinin en hümanist olanı demokrasi bile, yüzyıllarca kadına oy hakkı vermedi.
İnançlı bir insanım ve kadının da erkek kadar yaşaması gerektiğine inanıyorum. Sanırım feminizm de özet olarak bunu söylüyor.
Annelerimizin de en az babalarımız kadar özgür olmasını istiyorum. Umarım bir gün olur.
Hey!
Siz -ben,siz,onlar,bizler..-;
Yaşamak için yanıp tutuşan, hemde yaşamak isteyip nasıl farkına varamıyor(uz)sunuz?
Yoksa kendi devrimimizi yapmaktan mı korkuyoruz?
Bir takım mutlu anlarımız, bürokrasiye, inanç sistemine, çevremize zarar mı verir yoksa?
Yoksa, yoksa, yoksa..
Sanmayın, devrimin sonunda mutluluk var! Devrim, sadece başlangıç. Başında, ortasında, sonunda, mutluluk, acı, keder, hepsi var! Ama bizim seçimlerimizle var! bize dayatılan, yaşanılması istenen hayatlarımızla değil, bize ait olan! Aslolan kendi benliğimizin farkına varmak, ne isteyip, ne istemediğine, kurumların, kuruluşların, toplumdan ziyade kendimizin karar vermesidir.
Nitekim, Emma Goldman, Anarşizmi, mülkiyet, hükümetler, kurumlar, militarizm, evlilik, aşk, ifade özgürlükleri, basın-medya ve din ile birlikte görüşlerini bu fikir üzerinden eleştirmiştir. Konuları eleştirirken özellikle cinsiyetçilik yapmaktan kaçındığını ifade etmeden geçemeyeceğim.-En azından kendime göre demek istiyorum. Yani feminist bir yapısı olsa da, özellikle ilişki ve evlilik üzerine, kadın-erkek'in rolünü, düşüncelerini eleştirmiş-
Ve sizler, bir gün devriminizi yapmak istersiniz, bakış açısı yakalayabilmek için, okuyabileceğiniz-hatta bazıları için baş ucu kitabı dahi olabilir- etkileyici bir eser.
Keyifli okumalar.
Emma Goldman'ın, makalelerinden oluşan kitabın çıkış noktası: evlilik, anarşizm ve özgürlük. Kitap, feminist kitaplığın en önde gelen eserlerinden sayılıyor.
Yazar, anarşizmin yanlış anlaşılması üzerinde durup, bunun bir felsefe ve duruş meselesi olduğunu savunurken; evliliğin, erkek tahakkümünün, erkeğin seks tekelinin elinde olması için kilise ve devlet tarafından onaylanmış ve resmileştirilmiş hali olduğundan bahsediyor. Evlilikleri o dönemin alışkanlıkları ve rolleri ile değerlendirmiş olsa da değindiği tüm noktaların evrensel ve zamansız nitelikte olduğu da bir gerçek. Evlilik ve kadın-erkek ilişkilerine üzerine oldukça fazla kafa yoran yazar, kıskançlığın aslında doğal değil, daha sonradan oluşan/oluşturulan bir davranış biçimi olduğunun da altını önemle çiziyor.
Kitapta ayrıca; hükümetlerin kişilerin üretme, sorgulama ve yaratma isteğini körelterek, sadece çalışmaya dayalı bir sistemle insanların özgürlüğünü nasıl kısıtladığını, püritenizmin hala yok olmadığı, devam ettiği ve kitlelerin din adı altında nasıl yönlendirildiğinden ve ateizm felsefesinden ayrıntılı olarak bahsediyor.
Bu düşüncelere katılıp katılmamaktan ziyade, çağa damgasını vurmuş bir düşünürün, sorgulayan ve düşünen bir yazarın çağ ötesi fikir ve saptamalarına şahit olmak için mutlaka okuyun.
Bence özellikle erkeklerin de okuması gereken bir kitap. Evlilik, kadınları anlamak, kadın cinselliği, ikili iletişim gibi pek çok konuya dair içeriğe sahip. Sığ salt bir konu üzerine işlenmiş bir eser değil.
emma goldman, ya da herkesin bildiği adıyla 'kızıl' emma:
''evlilik insan doğasına aykırıdır, esas olarak kadınları baskı altında tutmaya yarar ve bir kurum olarak kadınların cinselliklerini özgürce yaşamalarını engeller...
kadın ile erkek arasında aşkla kutsanmamış, doğal olmayan her türlü birlik fuhuştur.
kıskançlık ise, aşkın meyvesi olmaktan ziyade, erkeklere seks tekeli kurmayı sağlayan bir bahanedir...
teizm insan zihnine bir hakaret, ateizm ise hayatın, güzelliğin ve insan bilincinin en güçlü biçimde ve ebediyen onanmasıdır.
vatanseverlik, dünyamızın her biri demir parmaklıklarla çevrili, küçük parçalara bölünmüş olduğunu ve bazı özel parçalarda doğma şansına sahip olanların, üstünlüklerini başka parçalarda yaşayanlara göstermek için onlara savaş açma ve onları öldürme hakları olduğunu öngörür.
anarşizm insanın ufkunu açıp onu özgürleştiren bir güçtür; insanlara kendi yeteneklerine güvenmeyi, herkesin eşit ve güvenlikte olacağı bir hayat uğruna mücadele etmeyi, tek birimiz bile tutsaksak hiçbirimizin özgür olamayacağını öğretir.''
Aslında Emma Goldman ile tanışmam bundan birkaç sene önceye dayanıyor. Uruguay ülkesine hayranlığımdan dolayı araştırma yaptığım bir zamanlarda “12 Yıllık Gece” (La noche de 12 años - 2018) filmini izlemiş ve Tupamarolar ile tanışmıştım. Bir devrimcinin, 12 yıllık tutsaklığın ardından, Uruguay Devlet Başkanlığı’na yürümesini anlatan filmde, Tupamarolar bir barın duvarına şu yazıyı yazıyorlar:
"Ya herkes dans edecek ya da hiç kimse."
Bu sözün üzerine biraz araştırma yaptıktan sonra Emma Goldman'ın "Anarşizm neyi savunur?" kitabıyla karşılaştım ve okudum.
Yıllar sonra Kızıl Emma'dan okuduğum ikinci kitap bu oldu.
Öncelikle biraz yazardan bahsetmek istiyorum. Emma Goldman 1869'da Litvanya'da Yahudi bir ailenin kızı olarak doğdu. Küçük yaşlardan itibaren fabrikada çalışan ve anarşist fikirlerle tanışan Emma daha sonra Amerika'ya göç etti ve burada anarşizm propagandası yapmak için konuşmalar yaptı, toplantılara katıldı. Bu yıllarda 'Kızıl Emma' adıyla anılmaya başlandı. Devrim ve özgürlük mücadelesi vermeyi sürdürdü.
Açıkçası Emma'nın nelerden bahsedeceğini az çok tahmin ediyordum. O yüzden beni şaşırtan bir kitap olduğunu söyleyemem. Ama kesinlikle beni etkileyen ve bana çok şey katan bir kitap oldu. Kitapta evlilik, kadın hakları, fahişelik ve oluşum nedenleri, püritenizim, kadın ticareti ve vatanseverlik gibi konulara değiniyor.
Yer yer fazla romantik ifadeler kullansa da kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Özellikle ülkemizde anarşizmin yanlış anlaşıldığını bildiğim için önce Anarşizm neyi savunur kitabını okuyarak yazarla tanışabilirsiniz