Çocukluğun Sonu Kitap Bilgileri
Yazar: Arthur C. Clarke
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 15 dk.
Sayfa Sayısı: 256
Basım Tarihi: Nisan 2021
İlk Yayın Tarihi: Ağustos 1953
Yayınevi: İthaki Yayınları
Orijinal Dil: İngilizce
ISBN: 9786053755111
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Çocukluğun Sonu Kitap Tanıtımı
Bilinmeyenin korkusu, geçmişten değil de gelecekten kalma bir hatıra olabilir mi?
1953’te yayımlanan Çocukluğun Sonu, Arthur C. Clarke’ın bir bilimkurgu yazarı olarak tanınmasını sağlayan, yirminci yüzyıla damga vuran önemli romanlardan biri. 2015’te televizyona uyarlanarak dizi haline getirilen ve bilimkurgu takipçileri için yeniden gündeme gelen bu eserin gücü, insanlığın geleceğine dair en özgün ve düşündürücü yorumlardan birini sergilemesinde gizli.
Dünya üzerindeki uygarlığımızın kaderini, insan neslinin akıbetini irdeleyen Çocukluğun Sonu, ters köşeye yatıran bir “öteki” anlatısı, farklı bir uzaylı istilası öyküsü, ütopya ve distopya arasındaki ince çizgiye dair, kalın harflerle tarihe geçen bir bilimkurgu klasiği…
“Böyle bir kitap yıllardır yazılmadı.”
- C. S. Lewis
“Ürkütücü derecede mantıklı, inandırıcı ve acımasız bir kehanet girişimi. Clarke gerçek bir usta.”
- Los Angeles Times
Çocukluğun Sonu Kitaptan Alıntılar
1. "En iyisi yıldızların altında sessizce kafa dinlemekti.."
2. "Yakında kimse kendi hayatını yaşamıyor olacak.."
3. "Neyse ki insan fevkalade dayanıklı bir canlı türü.."
4. "Vücut değil, zihindi önemli olan.."
5. "Kendini yapayalnız hissetti; tam da istediği gibi.."
6. "Konuşmadılar, çünkü hiçbir kelime onları memnun edemezdi.."
7. "“Yakında kimse kendi hayatını yaşamıyor olacak. Televizyon dizilerindeki aileleri izlemekten başka şeye vakit kalmayacak!”"
8. "En iyisi yıldızların altında sessizce kafa dinlemekti.."
9. "“Beklenmedik her şey korkutur insanları. Yeni bir durum analiz edilene kadar en güvenli seçenek kötüye yormaktır.”"
10. "Sen de gayet iyi biliyorsun ki, beni burada tutan çok bir şey yok.."
11. "İnsana sırf ekmek yetmiyor; başka ihtiyaçları da var.."
12. "Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlayamaz."
13. "Aşağıda karanlık, yukarıdaysa yıldızlar vardı.."
14. "Tarih öncesi çağlardan beri kadınlar zaman zaman –kimi durumlarda planlı bir şekilde– bayılırdı.."
15. ""Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlamaz. Maddi şartları iyileşen insanlık, gözünü daha yükseklere diker, bir zamanlar rüyasında bile göremeyeceği güç ve mülke burun kıvırmaya başlar.""
Çocukluğun Sonu Kitap İncelemeleri
Zaman ve dünya halihazırda kavramsal olarak insanlığın tanımladığını sandığı şeylerden, peki ya hiçliğe giden bir serüvende varoluşlarının amacını kim bilebilir? Çağımız kendi sorunlarından uzak, kendini yok etmeye yemin etmişçesine bir sona koşuyor. Bu son kadim dinlerde bile bir yıkımla başlıyor. Barış her zamanki gibi ütopyalarda. Hepimizin ütopyaları var; mutluluk, iyilik, güven, huzur vadeden. Ortak beklentiler içerse de herkesin ki birbirinden farklı, bireysel. Bugün uzay çalışmaları son hız devam ediyor. Dünyayı yok ederken sığınak arayışı sürüyor. Peki bir gün uzaydan gelen her şeye el koymaya muktedir bir tür ortaya çıksa ne olur? Bu uzay istilasında bize her şeyi düzelteceklerini söylediklerinde inanmak dışında ne yapabiliriz? Savaşın olmadığı, adaletli, eşit bir yaşam altın çağ. İnsanlık her şeyin en güzeli gerçekleştiğine inandığında kendisini oluşturan özelliklerinden merak sönümlenir. Mücadele etmeye değer bir şey kalmadığında kültürel üretim durur. İlgi yok olur, geriye can sıkıntısı kalır. Çocukluğun Sonu, ütopya ve distopya arasındaki ince çizgide yükseliyor, değer kazanıyor. Bilimkurgu yazarları bana hep zeki gelmiştir. Bu kurguyu okursanız Arthur C. Clarke için zeki kelimesinin ne kadar yetersiz olduğunu anlarsınız..
Kitaba en basit bir şekilde uzaylı istilası ve bunun yanında getirdiği sorunlar, insan psikolojisi denebilir.
Bir başka şey ise Arthur C. Clarke böyle bir durum sonrası bir çok konu üzerine durup ve bu konular üzerine; en ince ayrıntısına kadar inceleyip bize bunu en güzel biçimde sunmaktadır.
Az önce basit bir uzaylı istilası dedim evet ama bu belki de yaklaşık ilk 50 sayfa için geçerli kitabı okudukça sanki denize fırlatılan bir çakıl taşı gibi, konu üzerindeki kurgu git gide yayılmaktadır.
Bahsettiğim bu taş uzaylı istilasıdır ama az önce de söylediğim gibi olaylara kuş bakışı baktığımızda olayın koca bir evrene yayıldığını görmekteyiz. Bu da bir bilim-kurgu kitabı için yeterli ama Arthur C. Clarke bunun insan psikolojisi üzerindeki etkisini muhteşem bir kurgu ile göz ününe sermektedir.
Bilim,evren,en güçlü ırkın geri kalan gezenlerdeki ırklar üzerindeki etkisi bize şu anda yaşadığımız hayat üzerinde bile çok şey göstermektedir.
“Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlayamaz.”
Bu “uzaylılar” diye tabir ettiğimiz varlıklar kitabı okuyanların da bildiği üzere insanlara bir ütopya yaratmaktadır. Bunun üzerine insanoğlu ne kadar kafa yorsa da tam bir çıkarım elde edememektedir. Yani ilerideki sayfalardaki olayları okumasaydık belki bu kitaba bir ütopya diyebilirdik. Ama kitabı okuyup bitirince de fark edeceksiniz ki bu kitap ne distopya ne de bir ütopyadır. Tabi bu benim fikrimce.
Bunun yanında bir bilim kurgu kitabı olmasına rağmen kendinize bir takım şeyler çıkaracağınızdan eminim. Tavsiye Edilir.
Keyifli Okumalar Dilerim.. :)
Çocukluğun
İnsanlığın
Dünyanın
Sonu
İthaki Yayınlarının Bilimkurgu Klasikleri Serisi içerisinde yer alan ve Arthur C. Clarke ile tanışmama vesile olan “Çocukluğun Sonu” adlı distopya ile ütopya arasında ince çizgide duran eseri ile oldu.
Çocukluğun Sonun’da uzaydan gelen ve insanlar tarafından Hükümdarlar olarak adlandırılan varlıkların dünyayı değiştirmeleri, daha iyi bir yer haline getirmelerini, hükümdarların dünyayı geliş amaçlarına hazırlamaları, amaçlarının gerçekleşmesini ve sonrasını okuyuca yalın, sade, akıcı ve usta bir dille aktarmaktadır.
Clarke “Çocukluğun Sonu” adlı eserinde sınırların ortadan kaldırılması, “Dünya Devleti”nin kurularak insanlığın refaha, mutluluğa erişeceği fikrinide alt metinde okuyuca vererek insanlıgın gelişimini, evrimini ve daha sonra ise çocukluğun, insanlığın ve dünyanın yok oluşunu kısacası kıyamet senaryosunu ustalıkla satır aralarına mesajlar gizleyerek okuyuca vermektedir.
.
.
.
“Yakında kimse kendi hayatını yaşamıyor olacak. Televizyon dizilerindeki aileleri izlemekten başka şeye vakit kalmayacak.”
.
“Toplumu oluşturan bireylerin davranışları, ayrı ayrı ele alındığında öngörülemez. Ancak yeterli sayıda temel birim incelenirse belli başlı kurallar şekillenmeye başlar.”
.
“Bir ırtın çocukları elinden alınırsa bütün tutkuları yok olur, hayatta kalma istekleri tükenir.”
Çocukluğun Sonu'nu oldukça beğendim. Daha önceki incelemelerimde de bahsettiğim gibi bilim kurgu favori türlerim arasında değil. Gelecek tasvirleri, robotlar, mekanik, anlayamadığım kadar bilimsel bir dil, uzay gemileri vs. hiç ilgimi çekmiyor. Yine de okuyor muyum? E okuyorum tabii. Çünkü ne kadar sevmediğim kitaplar olsa da aralarındaki incileri bulmayı seviyorum. Çocukluğun Sonu da bunlardan biri.
En genel tabirle bir uzaylı istilası kitabı. Ama bu söylem konunun özünden tamamen uzak ve çiğ kalıyor. Uzaylıların amacı bizim bildiğimiz gibi gezegeni ele geçirmek, uzay gemilerindeki ileri teknoloji silahlarıyla ne hikmetse her zamanki gibi New York'a saldırmak değil. Çok özgün bir istila bu. Cadı Hansel ve Gretel'i nasıl şişmanlayana kadar besliyorsa Hükümdarlar da zamanı gelene kadar dünyaya bekçilik yapıyorlar.
Bu kitaba bir ütopya diyemem. Bu kitap bence bir distopyadır. Kişinin kitaptaki olayları nasıl içselleştirdiğine göre bu fikir öznelleşebilir. Bana korkutucu gelen bir başkasının idealar dünyasında olabilir.
Kitabın dilini çok sevdim. Zorlama kelimeler, okuyucuya zor anlar yaşatmak için özellikle yazılmış karmaşık cümleler ve kimsenin anlamayacağı okuma zevkini baltalayan bilimsel terimler yoktu. Ben sürekli bundan bahsediyorum diye bilimsel terminolojiye karşı olduğum düşünülmesin. Kararında yazılanı beğenir ve severek okurum. Sitemim özellikle kasıntı bir şekilde yapılanına. Kitap su gibi aktı ve birçok cümlesi beynime kazındı. O yüzden bu türü seven sevmeyen herkese bu kitabı okumasını önerebilirim.
Arthur C. Clarke'ın okuduğum ilk kitabı. ABD ve SSCB arasında geçen bir rekabet anlatılıyor kitabın başlarında. Uzayla alakalı yaşanan bu rekabet, kitabın ilerleyen bölümlerinde çok daha farklı bir konuya dönüşüyor. Tabiri caizse uzaylılar tarafından gezegenimiz ele geçiriliyor ve tüm insanlar bu varlıkların hakimiyeti altına giriyor.
Çok iyi bir algı yönetimi anlatılıyor aslında. Çok iyi bir algı yönetimi diyorum çünkü bu varlıklar insanları sadece uzaktan izleyerek, hiçbir müdahalede bulunmadan bizleri hakimiyet altına alabiliyorlar. İnsanların hayatları gün geçtikçe farklılaşıyor. Maddi sıkıntının, cinayetlerin, suçların olmadığı bir huzurlu ortam tasvir ediliyor. Bu tanımla aslında bir ütopya oluşturulmuş gibi. Fakat insanlar hiç görmediği, sadece gökyüzünde gemileriyle onları izleyen bu varlıkların hakimiyetine nasıl bu kadar kolay girebiliyorlar? İnsanları cezbeden bu rahat yaşam mı? Bir gün böyle bir hayat vadedildiğinde, insanlar kolayca buna boyun eğecekler mi? Başlangıçta ütopik gözüken bu ortam, aslında derinlemesine düşünüldüğünde hiçbir yönüyle oluru olmayan bir durum. Düşünsenize insanların kendi düşünceleri, fikirleri bile yok. Deyim yerindeyse ''ot gibi'' yaşıyorlar. Korkunç!
Bu kitabı en iyi özetleyen alıntıyı da paylaşmak istiyorum:
"Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlamaz."