Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde Kitap Bilgileri
Yazar: Marcel Proust
Tahmini Okuma Süresi: 13 sa. 22 dk.
Sayfa Sayısı: 472
Basım Tarihi: 22 Ağustos 2021
İlk Yayın Tarihi: 23 Haziran 1919
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Orijinal Dil: Fransızca
ISBN: 9789753635257
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde Kitap Tanıtımı
“Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını farketmeyişimizdir.”
1919’da Goncourt ödülünü alan “Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde”, Proust’un bilinçdışı kekinden ufak bir dilim.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde Kitaptan Alıntılar
1. "Başkalarının ne düşündüğünden bana ne ?"
2. "İnsanın kendi evi diye bir şey bilmemesi ne acı şey kim bilir."
3. "Duvar saati ...
bir saniye bile ara vermeden, bilinmeyen bir dilde konuşuyor..."
4. "İnsan en çok kaçtığı şeyden asla kurtulamıyor."
5. "Zaten aşkta hiçbir zaman huzur olamaz ; çünkü elde edilen şey daima daha fazlasını istemek için bir hareket noktasıdır."
6. "İnsanın her şeyden önce yaptığı şeyden zevk alması lazım."
7. "Kadınlar harikulâde varlıklar !"
8. "İnsan ezelden beri sevdiği birini nasıl unutur?"
9. "Sevdiğiniz insanın yanında olunca, konuşmak, hiç konuşmamak, hepsi birdir.
Haklı; tek mutluluk budur..."
10. ""Hayatın giderek artan karmaşıklığı...""
11. "Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki, bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını farketmeyişimizdir."
12. "Sadece gülümsemesini hatırlıyordum."
13. "Aşkla birlikte, aşkının bittiğini gösterme arzusu da sona ermişti."
14. "Zaten aşkta hiçbir zaman huzur olamaz, çünkü elde edilen şey daima daha fazlasını istemek için bir hareket noktasıdır."
15. "Affetmek, bilhassa gençlik günahlarını affetmek, büyüklüğün şanındandır."
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde Kitap İncelemeleri
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, Kayıp Zamanın İzinde serisinin ikinci kitabı.
Eser kesinlikle zor ilerleyen ve sabır isteyen bir özelliğe sahip. Özellikle kitabın son kısmına gelene kadar neredeyse devam eden yoğun ruhsal betimlemeler eğer size hitap etmiyorsa sizi bunaltabilir. Ama eğer bu tarz betimlemeleri seviyorsanız içinde kaybolacak kadar keyifli betimlemelerle karşı karşıya kalacaksınız. Yazar günlük yaşamı ne kadar iyi bir biçimde gözlemlediğini tüm çıplaklığıyla ortaya koymuş. Günlük yaşamda örtük bir biçimde yaşadığımız ama farkına varmadığımız bir çok şeyi yerinde ve zamanında kullanarak bizi de eserin bir parçası haline getiriyor.
Kitap aynı zamanda zaman kavramını anlatıcının kendi yaşamından yola çıkarak anlatıyor. Eserde yetişkin erkek ve kadınların analizi yapılırken bir yandan da anlatıcının hatıraları anlatılıyor. Anlatıcı önce büyükannesi ile sakın günler geçirirken hayatına giren yeni kişiler günlerine hareketlilik getiriyor. Kurduğu bu ilişkiler git gide derinlik kazanıyor. İlişkilerin tam derinlik kazandığı dönemlerde ise tatil bitiyor ve herkes evine dönmeye başlıyor. Bize de bir an önce serinin devamı olan Guermantes Tarafı kitabına başlamak kalıyor.
Ruhsal betimlemeleri, soyut kavramların somut olaylarla iç içe işlenmesini seviyorsanız dünyanın en uzun romanı olan Kayıp Zamanın İzinde onu kesfetmenizi bekliyor. İn un
kayıp zamanın izinde serisinin ikinci kitabı olan çiçek açmış genç kızların gölgesinde bana zorlu, güzel bir yolculuk sundu. swann’ların tarafını okurken hissettiklerimden çok daha yoğun hissettiğimi söyleyebilirim. proust’a olan hayranlığım bu kitap sayesinde gerçek manada zirveye ulaşmış bulunmakta.
yazdıklarını okurken, değindiği noktalara bu kadar yakından ve kendi içimden şahit olmak hayranlık duymam için gayet yeterli sebeplerdendi. yolculuğumun zorlu olması ise yazarı anlamak adına gösterdiğim çabalardan kaynaklıydı. bir cümleyi defalarca okuyup hepsinde farklı anlamlar bulduğum oldu. bulduğum her farklı anlamda içimde küçük patlamalar yaşandı. proust’u diğer yazarlardan ayıran en önemli özellik kendi fikrimce okuyucuyu şaşırtacak kadar spesifik noktalara değiniyor olması. hani insan bazen hissettiklerini açıklayamaz ve başka hiçkimsenin de öyle hissettiğini düşünmez, o an dünyada yalnızca kendisi vardır ya, tam o noktada proust okuyucuyla iki kişilik bir dünya kuruyor sanki. açıklayamadığın o hislere tercüman oluyor.
kitabı bana bu kadar sevdiren bir diğer özelliği ise sanat üzerine değindiği çok fazla nokta olmasıydı. ana karakterin deniz hakkında hissettiklerini, gördüklerini yansıttığı satırları keyifle okumuştum mesela. serinin üçüncü kitabı olan guermantes tarafını okumayı iple çekiyorum
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde... Marcel Proust'un Kayıp Zamanın İzinde serisinin 2. kitabı... Swann'ların Tarafı'ndan sonra biraz daha rahat okusam da daha çok yordu diyebilirim... Zihnen yoruyor insanı... Ama bu yorgunluk doluluktan kaynaklı...
.
Okuduğum iki kitap da sosyete hayatını anlatıyor aslında... Marcel'in çocukluğu ve ergenlik dönemini kapsayan bir süreci gözlemliyoruz onunla birlikte... Fakat anlatılandan ziyade nasıl anlattığı kısmı kitabı zirveye çıkaran... En küçük belki üzerinde bile durulmayacak bir ayrıntıyı öyle irdeliyor ki... Zaten bu kısımlar ya kitabı bırakmaya ya da "muazzam" diyerek devam etmeye itiyor insanı... Bazen de "iyisin tamam ama az biraz nefes alayım" da diyebiliyoruz ki böyle olacak benim için de... Tabii ki tamamen bırakmayacağım...
.
Kitap iki bölümden oluşuyor... İlk bölüm Swann'ın karısı Odette ve kızları Gilberte ile ilgili... Odette'in sosyete içinde olma çabası, ona yüz verenler ve sırt çevirenler üzerinden müthiş betimlemelerle dalıyoruz sosyeteye... Kendini Swann'ların evine kabul ettiren anlatıcımız hislerini sorguluyor buralarda...
İkinci bölümde ise Balbec tatilini, oraya yabancılık hissetmesini, annesinden ayrı kalışı ama anneannesinin varlığının huzuru, hastalığı, tanıştığı insanlar ve nihayetinde gözüne kestirdiği kızlar ve tanışma hikâyelerini okuyoruz... Burada Albertine ile tanışıyor ki kendisini ileride de göreceğim, biliyorum...
.
Velhasıl okumak zor olsa da keyifli geçiyor benim için... Beni ileride daha güzel cümlelerin beklediğini biliyorum.
#marcelproust la birlikte kayıp zamanın izini sürmeye devam ediyorum büyük bir keyif ve merakla. #çiçekaçmışgençkızlarıngölgesinde de bitince aramızdaki ilişki biraz daha kavileşti zannımca. Artık kafamın bir tarafında Proust un dünyası var ve bana oradan gülümsüyor mütemadiyen. Kitap bitince kendime sorduğum soru şu oldu: "Bu yazarı neden bu kadar çok sevdim ve ona bağlandım?" O kadar ki dünyasına nüfuz edebilmek adına, onunla ilgili rastladığım tüm kitapları da edinmeye çalıştım hevesle. Sonunda şu sonuca vardım: O, samimiyetle ve müthiş gözlem yeteneği ile yazıyor ; ruhunun kapılarını açıyor bize ve bizim ruhumuzda makes buluyor anlattıkları. Kendi duygularını öyle güzel tahlil edip betimliyor ki "Bundan daha açık ve güzel ifade edilemezdi." dedirtiyor bize. Böyle yerlerde Freudyen etkiyi sezmek mümkün. Diğer taraftan , yazdıklarında hayranı olduğu #henrybergson un "zaman" kavramına bakışının izdüşümleri çıkıyor karşımıza. Modern yazarlarla birlikte ters yüz edilen bu kavram, başlayıp akıp giden bir şey değildir artık. Gerçek ve kurgusal olarak belirir; Proust ta da olduğu gibi, insan günümüz ve kurgulanmış bir geçmiş arasında gelgitler yaşar. İşte bu noktada beyin yakıcı birçok soru üşüşüyor kafalarımıza ve bunların cevaplarını bulabilmek için de #bergson #deleuze okumaları yapmak en doğrusu.
Bu zorlu ve bir o kadar da keyifli edebî hazlar yolculuğu devam edecek serinin diğer kitaplarıyla.
kayıp zamanın izinde serisinin ikinci kitabı olan çiçek açmış genç kızların gölgesinde bana zorlu, güzel bir yolculuk sundu. swann’ların tarafını okurken hissettiklerimden çok daha yoğun hissettiğimi söyleyebilirim. proust’a olan hayranlığım bu kitap sayesinde gerçek manada zirveye ulaşmış bulunmakta.
yazdıklarını okurken, değindiği noktalara bu kadar yakından ve kendi içimden şahit olmak hayranlık duymam için gayet yeterli sebeplerdendi. yolculuğumun zorlu olması ise yazarı anlamak adına gösterdiğim çabalardan kaynaklıydı. bir cümleyi defalarca okuyup hepsinde farklı anlamlar bulduğum oldu. bulduğum her farklı anlamda içimde küçük patlamalar yaşandı. proust’u diğer yazarlardan ayıran en önemli özellik kendi fikrimce okuyucuyu şaşırtacak kadar spesifik noktalara değiniyor olması. hani insan bazen hissettiklerini açıklayamaz ve başka hiçkimsenin de öyle hissettiğini düşünmez, o an dünyada yalnızca kendisi vardır ya, tam o noktada proust okuyucuyla iki kişilik bir dünya kuruyor sanki. açıklayamadığın o hislere tercüman oluyor.
kitabı bana bu kadar sevdiren bir diğer özelliği ise sanat üzerine değindiği çok fazla nokta olmasıydı. ana karakterin deniz hakkında hissettiklerini, gördüklerini yansıttığı satırları keyifle okumuştum mesela. serinin üçüncü kitabı olan guermantes tarafını okumayı iple çekiyorum.