Çi Kitap Bilgileri
Yazar: Akilah Azra Kohen
Tahmini Okuma Süresi: 9 sa. 4 dk.
Sayfa Sayısı: 320
Basım Tarihi: Temmuz 2014
İlk Yayın Tarihi: Temmuz 2014
Yayınevi: Destek Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786054994816
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Çi Kitap Tanıtımı
Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekayla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır.
Asla rahat bırakılmazsın.
Öylesine, anlamsız varolmazsın.
Mutluluğa saklanamazsın.
Öyleyse acına sahip çıkmalısın!
Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir.
Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.
Bu kitap 'kendine gelmek' için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.
Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır. Hayat harekete geçen herkesi varması gereken yere götürür.
Çi Kitaptan Alıntılar
1. "Tükettiğini üretmeyen insan sadece parazit olur."
2. "" Hiç benim olmadı ki kaybedeyim," dedi."
3. "Ama aslında giden değildi terk eden, kalandı."
4. "" Toplum tarafından kabul gören tek deliliktir aşk. Deliriyorum sana. ""
5. "İnsan ancak kendini kandırdığında huzur bulan bir organizmaydı."
6. "...yeter ki kıvılcım olabilme cesaretimiz olsun, alevler gelir."
7. "Toplum tarafından kabul gören tek deliliktir aşk."
8. "" Hayat sadece bir an. Ya efendisi olursun ya da kölesi.""
9. "Samimiyet. Îki kişinin paylaşabileceği en muhteşem, en rahatlatıcı ve en tahrik edici duygu..."
10. "Dayanıklılığım güvenilirliğimden gelir, cesaretimse deliliğimden."
11. "Kaç tane erkek vardı böyle ? Böylesine cesaretli, böylesine ne istediğinden emin, böylesine erkek..."
12. "“Kötülükle savaşmak için cehenneme girdik.”"
13. "Çünkü süper bir gücüm olduğunu anlıyorum :
Pes etmemek !"
14. "Unutma!
Ne olduğunu bulma savaşındasın.
Korkma!
Vazgeçmezsen başaracaksın.
Bil!
Yarattığın etkinin tepkisini deneyimlemek için buradasın.
Çünkü...etkinin tepkisidir hayat."
15. "Bizi rahatsız eden şeyleri değiştirmek için çaba göstermezsek nefret ettiğimiz bir dünyada yaşarken buluruz kendimizi."
Çi Kitap İncelemeleri
Başımı bir ağrıdan diğer ağrıya sokan serinin ikinci kitabıyla geldim bugün... Öncelikle Fi'ye yaptığım o acımasız yorumdan hiç ama hiç pişman değilim. Hatta alın yazın bir kenara, Pi istediği kadar mükemmel bir sonla final versin, Fi Çi Pi serisi hakkında daima olumsuz konuşacağım ve hiçbir zaman tavsiye etmeyeceğim kitaplar arasında olacak.
Şimdi, Çi'den bahsedecek olursam bu kitap için Fi'ye yaptığım kadar sert yorumlar yapamayacağımı söyleyebilirim. Nedendir bilmem, sevgili yazarımız Azra Kohen Fi'de olan "yapıcam, gidicem" tarzından bu kitapta vazgeçmiş. O yüzden bu konuda hiç sıkıntı çekmedim diyebilirim. Zaten bakıyorum da, seri hakkında olumluya en yakın düşüncem bu sanırım...
Fi'nin dizisinin ikinci sezonu olan Çi'yi de izledim, gayet güzeldi. Pi'yi çekmedikleri halde bence gayet güzel bir final vermişler. Bu seriyi okumak aklınızda varsa okumayın, sinir krizi geçirmeyin, direkt olarak izleyin. Gerçekten çok daha fazla keyif alırsınız.
Ayrıca bu bir ara kitap olduğu için ve diğer kitaplardan da oldukça ince bir kitap olduğu için fikirlerim ne olumlu ne olumsuz. Klasik geçiş kitabı işte... Yalnızca daha kısa olduğu için daha kolay bitti, bu da benim işime geldi tabii ki.
Son olarak, seri ile ilgili asıl yorumumu Pi kitabını bitirip sizinle paylaşacağım. Dediğim gibi, hatırlatırsınız; dünyanın en güzel finalini de okusam, sevmediğim tüm karakterler ölse bile bu serinin bana geçirttiği sinir krizlerini ve benden aldığı okuma isteğini asla unutmayacağım...
Fi bir girişti bu seride, Çi ise gelişme ve bence ayrıca sonuç. Bu fikre elbette ki Pi'yi okuduktan sonra varabildim. :)
Bu seride iki karakter var: Deniz ve Özge...
Özge yaşadığımız çürük (maalesef) sistemi, kendini dahi yaralayacak kadar (insan acı çektikçe insan çünkü) sert, bir o kadar da net ve doğru sözlerle ortaya koyuyor kendi farkındalığı artarken.
Deniz ise sistemin farkında fakat kendini ve çevresini sistem dışında tutmaya çabalarken (Fi'de) aldığı yarayı iyileştirmek için kendine dönüyor ve sistemi yerle bir etmek isteyen bir kişinin adımlarını atmaya başlıyor Çi'de.
Göksel, Ada, Duru, Can, Sadık ve diğerleri sistemi gözünüze adete sokmak için yaratılmış kuklalar. Sadık'ın Özge ile olan diyalogları sistemi yaşamaya mecbur (!) insanın imdat çığlıkları gibi, fakat sistem kadar güçlü değil. Göksel, sistemin şiddet yönünü oldukça başarılı aktaran bir portre.
Göze en son çarpan Ali ise sistemin farkında ve bunun karşısında kendi çıkış yolunu bulmuş bir karakter. Kitaptaki "farkında ideal insan" olarak tüm seride sessiz sessiz çığlık atıyor, bekliyor başta Bilge'nin ve diğerlerinin bu noktaya ulaşabilmelerini. Çağırmıyor çünkü biliyor herkes kendi engellerini aşmak zorunda oraya varabilmek için.
Yani... Çi daha güçlü söylüyor sözlerini...
serisinin ikinci kitabı "Çi" ile kavuşmamıza sevinmeme fırsat kalmadan, bitti diye üzüldüm. "Fi" kadar uzun olmamasına gerçekten çok üzüldüm elime aldığımda kitabı.
kendisine beni bu ikinci kitap ile hayran bıraktı diyebilirim.
kitap isimlerini seçişinden, yarattığı kahramanların dünyalarından ne kadar etkilendiğimi anlatmakta güçlük çekiyorum gerçekten.
beni kendisine bağlamıştı ama gerçekten bir sürü şey eksik ve yarım kalmıştı. Kafamda deli sorular bırakmadı desem yalan olur ama
bomba gibi takip etmiş ve kitabın kapağında da yazdığı gibi "İyi bir hikaye bittiğinde başlar"-mış.
olayların arka planında öyle bir konu var ki aslında, işte bu dedim.
O günleri ne güzel anlatmış, hatta şu anda ki toplumsal düzeni ve dinin arkasına sığınılmış siyasetin halkı koyun gibi gütmesi öyle güzel anlatılmış ki hayran kaldım. Evet arkadaşlar GEZİ PARKI OLAYLARI diyorum. Hatırlar mısınız polisin insanlara yaptıklarını, genç yaşlı kadın erkek demeden öldürene kadar dövmelerini, evlerin içlerine kadar biber gazı atmalarını, beyaz gömlekli ve ne olduğu belli olmayan adamların insanları sokaklara çekip sopalarla nasıl dövdüklerini, ölen gençlerimizi.... İşte bu kitabı okurken o günlere hızlıca gittim geldim ve sanki tekrar yaşadım.
Fi bir girişti bu seride, Çi ise gelişme ve bence ayrıca sonuç. Bu fikre elbette ki Pi'yi okuduktan sonra varabildim. :)
Bu seride iki karakter var: Deniz ve Özge...
Özge yaşadığımız çürük (maalesef) sistemi, kendini dahi yaralayacak kadar (insan acı çektikçe insan çünkü) sert, bir o kadar da net ve doğru sözlerle ortaya koyuyor kendi farkındalığı artarken.
Deniz ise sistemin farkında fakat kendini ve çevresini sistem dışında tutmaya çabalarken (Fi'de) aldığı yarayı iyileştirmek için kendine dönüyor ve sistemi yerle bir etmek isteyen bir kişinin adımlarını atmaya başlıyor Çi'de.
Göksel, Ada, Duru, Can, Sadık ve diğerleri sistemi gözünüze adete sokmak için yaratılmış kuklalar. Sadık'ın Özge ile olan diyalogları sistemi yaşamaya mecbur (!) insanın imdat çığlıkları gibi, fakat sistem kadar güçlü değil. Göksel, sistemin şiddet yönünü oldukça başarılı aktaran bir portre.
Göze en son çarpan Ali ise sistemin farkında ve bunun karşısında kendi çıkış yolunu bulmuş bir karakter. Kitaptaki "farkında ideal insan" olarak tüm seride sessiz sessiz çığlık atıyor, bekliyor başta Bilge'nin ve diğerlerinin bu noktaya ulaşabilmelerini. Çağırmıyor çünkü biliyor herkes kendi engellerini aşmak zorunda oraya varabilmek için.
Yani... Çi daha güçlü söylüyor sözlerini...
Serinin 2. kitabı olan Çi’yi de bitirdim. Yine çok heyecanla aktı kitap.
.
Gelelim hikayenin devamına, Can Manay’ın yaptığı hamleler sonuç verir ve Duru’ya artık sahiptir. Takıntılı olduğu ilişki artık başlamıştır. Kendisinden bile kıskanacak kadar sevip istediği Duru’yu, sevginin özgür bırakmak olduğunu ve hiç bir yalanı kabul etmeyeceğini bilemediğinden bir müddet sonra kaybedecektir...
.
Duru, Deniz’in kendisini sahiplenmediğini, aldattığını düşündüğü için Can’da, yani kendisine tapan bu adamda huzur bulmak ister. Bir gün o huzurdan, aslında saplantılı olan sevgisinden kaçmak zorunda olduğundan habersizdir...
.
Deniz bu aldatılmayı öğrendiğinde hayatı darmadağın olur. Kendisini hiç tanımayan insanların olduğu bir köye gider ve orda tekrar hayat bulmaya başlar...
.
Ada, Deniz’in gidişinden sonra, Göksel’e sığınmak ister ama başaramaz. Ve kendisini müziği için kullanan Tugay’a sığınır ama Tugay onu zehirlemekten ve kullanmaktan başka bir şey yapmaz...
.
Özge, ateşe su taşıyan karınca misali, bildiği doğrudan şaşmaz. Tüm sahteliğiyle insanları uyuşturan medyaya savaş açmıştır...
.
Bilge, sevdiği insan olan Murat’ı kaybetmiştir ve derin bir üzüntü yaşamaktadır. İşte tam bu sırada Can Manay da Duru’nun yokluğunun acısını yaşıyordur. Birbirlerine iyi geleceklerdir, ta ki bir seminer için Londra’ya giden Can’ın Duru’nun fotoğrafını bilboardlarda görmesine kadar...
.
Devamı çok yakında Pi de