Çeyiz Kitap Bilgileri
Yazar: Hatice Kübra Tongar
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 59 dk.
Sayfa Sayısı: 176
İlk Yayın Tarihi: 3 Ekim 2022
Yayınevi: Hayykitap
ISBN: 9786258222029
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Çeyiz Kitap Tanıtımı
Hatice Kübra Tongar’ın kaleminden, ÇEYİZ
Anneler bazen kederlerini koyar kızlarının çeyizine bazen de kederlerini…
Annemden aldım çeyizimi,
Serdim dantel dantel ömrüme.
Aldığım çeyiz değilmiş ki
Kaderimmiş meğerse...
Anneler kızları için ince ince danteller örer...
Anneler kızları için iğne oyalı tülbentler bezer...
Anneler kızlarının hem tahtını hem bahtını eyler...
Nesilden nesile aktarılan korkuların, kederlerin, tebessümlerin, kırık kanatların, kabuk tutmuş yaraların, yarına saklanan umutların yaşamın bağrından akan iyileşme hikâyelerini bırakıyoruz sehpanızın üzerine.
Çeyizlik dantel serer gibi...
Çeyiz Kitaptan Alıntılar
1. "İnsanlar sadece tanıdık mekânları değil, tanıdık duyguları da yuva edinirlerdi."
2. "Öksüz kelimesindeki 'ök' kökünün bağ demek olduğunu öğrenmiştim yıllar önce. Ök-süz, bağsız demekmiş."
3. "Acının ağırlığını taşıyacak kadar güçlü kelimeleriniz olmadığında susmak yapılabilecek en ehven şeydi."
4. "•
Anneler bazen
kederlerini koyarlar kızlarının çeyizine
bazen de kaderlerini...
•"
5. ""İnsan öldüm dediği an doğabiliyormuş, o vakit öğrendim.""
6. ""Allah insanı özgür ve özgün olsun diye yaratmış derdi bir büyüğüm. Eğer özgün olmanıza izin verilmiyorsa özgür de olamıyordunuz.""
7. "Aynı çöp atılmış bir kaldırıma herkesin çöp atmaya başlaması gibi..."
8. "Şimdi ne hâldesin bilmek isterim
Dertlerimi senle bölmek isterim
Seni görmek için ölmek isterim
Tesellim ah ile figandır ana..."
9. "Yokluğunda bizi ısıtacak bolca anımız, kulağımıza onun sesinden fısıldayacak sevgi sözcükleri, yüreğimizi o yokken de kucaklayacak sarılmalarımız vardı."
10. "Ben de depresyon geçirdim, biliyorsun. Elimi eteğimi çekip yorganın içine gömülmek istedim uzun zaman. Zaten alışıktım hayalet gibi gezmeye."
11. "... babamın istediği gibi giyinmiş, babamın istediği gibi susmuş, babamın istediği o ağzı var dili yok uslu küçük bir kız olmuştum. İstemiştim ki 'aferin' desin, beni takdir etsin, beni görsün, duysun, işitsin... Peki isteğime ulaşabilmiş miydim? Hayır."
12. "Görünen o ki, daha on sekizimde var olabilecek tüm umutlarımı tüketmiş, bir şeylerin düzelebileceğine dair itikadımı yitirmiştim."
13. "Tanık... İnsan psikolojisi için çok önemli bir şeymiş bu biliyor musun? Bir yerde okumuştum, yaşlılar eşlerini kaybettiklerinde en çok bu yüzden depresyona girerlermiş."
14. "Ardında 'keşke' olmayan yılların hesabı hızlı kapanıyordu."
15. "O kadının sağlığı gibi evliliği de ellerinden kayıp gidiyor. Ayrılmıyor tabii eşinden. Ölüme yürüyor kadın, ayrılıp ne yapsın, onunla mı uğraşsın. Ama ruhunda, kalbinde, gönlünde boşanıveriyor kocasından tek celsede. Öldüğü güne kadar bakmıyor bir daha gözlerine."
Çeyiz Kitap İncelemeleri
Bir çocuk için en büyük şans nedir diye sorsanız bana, bilinçli bir anne-babaya sahip olması ve çocukluğunu yaşayabildiği bir aile ortamında büyümesi derim. Okuduğum çocuk gelişimi kitaplarının en önemli vurgusu; çocukluğun, insanın bütün hayatını (hayatının her alanını) etkilediği. Ailenin çocuğa davranış şekli, çocuğa bakış açısı, yetişkinlikte o’na nasıl davranılacağını da büyük ölçüde belirliyor. Çünkü o çocuk, büyüdüğünde ailesi ona nasıl davranmışsa, o tarzda davranan insanları alıyor hayatına. Normali bu çünkü. Kötü bile olsa, olması gerekenin o olduğunu içselleştirmiş. Belki; o çocuğun, anne-babası da öyle gördüğü için ebeveynlerinden, bir miras gibi çocuğuna bu kötü tavrı aktarmış olabilir ama bu döngüyü kırmak mümkün. İnsan yeter ki istesin. Bu kitaptaki gerçek hikayeler, tam olarak bunları görmenizi sağlıyor. İçindeki yaralı çocuğun elinden tutup kendini iyileştiren, döngüyü bedeller ödeyerek kıran on iki yetişkinin, on iki ayrı hikayesini okuyacaksınız bir solukta. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Kendinize çocuk gelişimi ile ilgili bir çok şey katacağınıza eminim.
Kitaptan bir alıntı;
“… unutma en elzem biliş kendini biliş ve en tatlı geliş kendine hoş geliştir. “
Hoş geldin kendim, sefalar getirdin…
Syf:172
Keyifli okumalar
Bu kitap benim için nasıl bir kitaptı sorusuna verebileceğim en iyi yanıt İki Şehrin Hikâyesi'nin girişi gibiydi diyebilirim. Hatta şöyle bir uyarlama yapayım:
İyi bir kitaptı, berbat bir kitaptı, bilgelik için okunabilirdi, akıl almaz örneklerle doluydu, okurlar umutla eline alır, parçalanmış umutlarıyla yollarına devam ederlerdi, karanlık bir kitaptı, aydınlık bir kitaptı, umut tüketici hikâyeleri vardı, birkaç hikâyesi hâlâ umudun var olduğunu hatırlatabilecek kadar güzeldi, iyi insanlar vardı içinde, korkunç yaratıklar vardı içinde, dünyadaki cennet vardı biraz ama, dünyadaki cehennem vardı daha çok, iyi ki okumuşum dedim, keşke okumasaydım dedim, bilgili ve üzüntülüyüm artık, okumasaydım belki daha cahil ve mutlu bir yaşamım olabilirdi.
teşekkürler...
Aynı zamanda kitabın adının neden "Çeyiz" olduğunu anlasam da, daha farklı bir şey olmasını dilerdim. Bu isimle daha çok gençlerin evlilik ve aile konularında umutlarını arttıracak ve kıymetli tavsiyelerde bulunulacak bir kitap okumak isterdim. Farklı bir isimle bu kitabın yine satışa sunulması taraftarıyım çünkü inanmak istemesem de gerçek hayatta yaşanan örnekler maalesef... Kitabın çoğunluğu çok karamsar hayat hikâyeleri ile doluydu. Gerek ebeveynlerinden, gerek ailelerinden, gerekse eşlerinden yana bu kadar üzücü hayat hikâyeleri okumak çok iyi bir tecrübe ve bilgilenme ve önlem alma imkânı olsa da oldukça üzücü ve zor oldu benim için. Allah benzeri ve daha kötü olabilecek kötü şeylerden hepimizi muhafaza etsin diyeyim. Âmîn...
Uzun zamandır takip ettiğim yazarın okuduğum ilk kitabı. Duam o ki, son kitabı olmasın ve diğer kitaplarını da okumak nasip olsun. Büyük bir iştihayla okuduğum ancak bir taraftan da bitmesin diye okuma isteğime set çektiğim keyifli bir dinlenme süreciydi benim için. :)
Kitap farklı hikâyelerden oluşmakta, her hikâyede farklı kahramanların yaşamlarına ve bu yaşamın bağrına bastığı travmalara mercek tutulmaktaydı. Evlilik dediğimiz kurumun sadece maddî ya da sadece manevî vasıflarının tam olması, o evliliği sağlıklı bir yaşantı hâline getirmemektedir. Huzurlu bir evlilik, iki tarafın da ihtiyaçlarının farkında olduğu ve bu ihtiyaçları karşılayabildiği ölçüde yapılabilmektedir. Bu gereksinimlerin karşılanması gereken ilk yer de yine bir aile kurumudur. İnsanlar, kendi ailelerinin dolduramadığı ya da yetersiz gördükleri tarafları kendi evliliklerinde telafi etme eğilimindedirler. Anne-babalar farkında olmadan bu boşlukları çocuklarına çeyiz diye bırakmakta ve çocuklar, haberlerinin dahi olmadığı bu çeyizi özenle saklamaktadırlar. Ancak, yazarın da dediği gibi, her çeyizin bir bedeli vardır. Ve bu bedeli çoğu zaman çocuklar ödemektedirler neyi, kime, ne için ödediklerini bilmeden...
Annelerimiz ivedilikle danteller, lifler, oyalı yazmalar hazırlar bizim için çeyiz niyetine. Lâkin anladım ki sevgi, saygı, ilgi, güzel ahlâk ve çokça samimi dua bırakmalı o işlemeli hurçların içine. Evliliği hakikaten evlilik yapacak olan şey dantel değil, ailenin ilmek ilmek işlediği sevgi, özenle bezediği mutlulukmuş meğerse...
Cehaletin tek korkusu kadındır. Çünkü kadın öğrenirse, çocuklarına da öğretir. Kitabı okuyunca işte bu sözler aklıma düştü. Annelerimizden süregelen geçmişin izinden ne çok gidiyormuşuz meğer. En şanslı çocuklar, anne babası bilinçli olanlar, kendini yetiştirenler. Çünkü bir kız çocuğu eğitilirse, bir anne yetişir. Bir anne yetişirse, tüm insanlık aydınlanır.
İçinde on iki tane öykü bulunan bir eser. Güzel ülkemizde kadınların temel sorunu olan ikinci plana atılma sebebi kitapta her hikayede öyle güzel işlenmişki; kadınların dışlanmışlığını okurken hissedebiliyorsunuz. Daha ilk hikayede Songül’le bunu görüyoruz. Baba evinden dayakla yetişen Songül, dayağı o kadar benimsemiş ki; kendini bir sıpa olarak görür. Eşek nasıl dayak yiyorsa, dayak yiyen bir insan yavrusu da ancak sıpa olabilir onun için. Bunun gibi daha pek çok hikayeden en etkileyici olanı ise “Gelincik Çiçeği” öyküsüydü.
Hikayelerin hepsini okurken etkilenmemek mümkün değil. Bizi bize anlatan hikayeler hepsi de. Sarsıcı, çarpıcı, kabullenilmeyen gerçekler.. Geçmişten gelen yüklerin evlatlara aktarılmamasını öğütleyen bir eserdi. Çeyizlerimize sevgi tohumları koyalım. Sevgi iyileştirir. Sevgiyle..
#Çeyiz
^
^
#alıntı
Anneler bazen kederlerini koyar kızlarının çeyizine, bazen de kaderlerini..
^
Ardında 'keşke' olmayan yılların hesabı hızlı kapanıyordu.
^
^
@haticekubratongar @hayykitapedebiyat
#bloghemsire #haticekübratongar #kitap
Dram icimize islemis benimsemişiz cikmiyor icimizden.
Sanirim bu durumdan rahatsiz olan kimse yok.
Acitasyon seviyoruz ya.
Millet olarak mutlu olmak degilde mutsuzluga adapte olmuşuz resmen. Cocukkende oyle nerde huzunlu bir dizi varsa onu acar izlerdik. Neden gulmeli sey acmiyoruz dedigimde sen ne anlarsin denirdi.
O zamanlardan belliymis benim fitratim.
Abi huzunlu sey nedir ya gulmek en iyisi dedim hep.
Ama bu aralar "dram quen" takiliyorum. Istedigimden degil sanki bir mecburiyet sanki bir yam tarzioldu bu benim icin. Okudugum seylerden mi? Okumaya uzun sure ara verip basladigim kitap sanirim dönüşümü cok etkiledi.
Kisa oykuleri sevmiyorum sanki yasanan o kisacik hikayeler birinin yarim kalmis oykusu ya da huzunlu ic cekisi gibi geliyor. Hepsi tatliya baglaniyor ama gercekte de oyle mi?
Ya bu insan gercekte varsa ve bu sikintilari hâlâ asamadiysa? Ya bu kadar mutlu gorunup aslinda icinde baska firtinalar kopuyorsa?
Neden ya neden? Neden herkesi icsellestirmeye bu kadar merakliyim? Neden her yerde kendimi goruyorum? Girmek istedigim icin mi? Ama ben en mutlu sahnelerde olmayi severim hep.
Beni taniyan benim kahkahalarimla bir oldugumu soyler. Ne degisti ki hayatimda?
Neyi kabullendim ki bu kadar?
"Sesleniyorum sesi mi duyuyormusunuz satirlarimda? "