Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Çador - Murathan Mungan | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Çador Kitap Bilgileri


Yazar: Murathan Mungan
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 10 dk.
Sayfa Sayısı: 112
Basım Tarihi: Nisan 2020
İlk Yayın Tarihi: Ocak 2004
Yayınevi: Metis Yayınları
ISBN: 9789753424592
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Çador Kitap Tanıtımı


"Tek başına kalan bir insanın kapladığı o güçsüz yeri kaplamaya çalışıyorum. Varlığım bir toz bulutu, daha sert bir rüzgarda tozanlarına ayrışarak dağılıp gidecek bir toz bulutu. Benim kalıbımda bir boşluk bu. Sıcağın, şehrin ve çölün ortasında zamansızmış gibi duran bir boşluk."




Çador Kitaptan Alıntılar


1. "“En kötü yabancı çeşidi, bir zamanlar tanıdıklarının arasından çıkar.”"




2. ""Çünkü insanın kelimelerini emanet edebileceği bir yüzün var senin,""




3. "“En kötü yabancı çeşidi, bir zamanlar tanıdıklarının arasından çıkar.”"




4. "Kalbimiz ölülerle dolu."




5. "''...âlem değiştirmişçesine okuduğu kitabın zamanına gömülmüştü...''"




6. "Bazı insanların gülümseyişi hayatı kolaylaştırır."




7. "En kötü yabancı çeşidi, bir zamanlar tanıdıklarının arasından çıkar.."




8. ""Gerçeğe çok şey ekleyince yalan oluyor.""




9. "°°Taze çekilmiş kahve gibiydi gözleri.°°"




10. ""En kötü yabancı çeşidi, bir zamanlar tanıdıklarının arasından çıkar.""




11. "Bazı insanlar bir kelime darbesiyle ölürler..."




12. ""Sokak aralarında çabuk adımlarla yürürken, anılarını yardıma çağırıyordu ne kadar çok şey hatırlarsa, sanki daha çabuk ulaşabilecekti yakınlarına. Geçmişe ilişkin hatırladıkları kötü şeyler değildi ama, nedense geçmiş içini acıtıyordu. Hatıraların insanın içini acıttığı yaşara gelmiş olmalıydı. Bir yaştan sonra hatıralar, iyi yada kötü olmalarından bağımsız olarak, sahiplerine acı veriyordu. Sahi o yaşlara bu kadar erken gelmiş olabilir miydi? "
ÇADOR"




13. "Doğuda her şey usul usul birikir ve ansızın olurdu."




14. "Bazı şeylerin yoklukları, varlıklarını daha çok hatırlatır."




15. ""Gerçeğe çok şey ekleyince yalan oluyor.""





Çador Kitap İncelemeleri


Murathan Mungan-Çador


#alıntı
“ ‘ Burkaya giden yolu çador açar, ‘ demişti kadın. ‘Çador, annelerimizin, ninelerimizin geleneksel ve masum baş örtüsü değildir yalnızca. Kafalarımızdaki köprüdür. Örtünmek bir ahlak haline getirildiğinde, arkası mutlaka gelir ; karara karara gelir. Örtünmenin sonu yoktur. Kadınlar kefene kadar örtünmek zorunda kalırlar.”


“Geride bıraktığınız yarım kalmış bir aşk hikayeniz yoksa, sanki vatan hasretiniz de eksikti. Annesi ve ailesini özlüyor olmak tek başına yetmiyordu sanki; hasret, mutlaka aşk istiyordu. Bu duygular zamanla, belki de bir sevgilinin kendisine duyulan hasretten çok, yarım kalmış bir aşk hikayesinin kişisel efsanesine duyulan ihtiyaca dönüşüyordu. “


İnsan hayatında, her şeyin daha güzel olacağını düşünerek adımlar atar ve bunun için bazen her şeyi olduğu gibi bırakıp gidebilir. Hatta çoğu zaman yapar bunu bazen ruhen, bazen bedenen. Çoğu zaman o an bırakıp gitmenin ona getireceği güzelliklere aldanarak gider. Uzun uzun düşünerek ya da bir anda karar vererek.. Ama bırakıp gitmek demek ya asla geri dönmeyeceğim demek ya da geri göndüğümde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demek.. Tabii giderken biz bu ikisini de es geçip kafamızda belirlediğimiz zaman bitince geri döndüğümüzde her şeyin bıraktığımız gibi öylece yerli yerinde olacağını düşünürüz. İşte bu hayatta yaptığımız en büyük hatalardan biridir.. Öyle ki özellikle aradan uzun yıllar geçmişse asla hiçbir şey eskisi gibi kalamaz..


Yine kalemine hayran kaldım yazarın. Anlatılan hikaye ise beni derinden etkiledi. Kesinlikle tavsiye ederim, keyifli okumalar





Savaş… nasıl da tek bir kelime ile birçok hissi, düşünceyi veya duyguyu hissettirmeyi başarıyor insana, tabii bir o kadar da kayıtsız kalabiliyor insan çevresindeki yıkıma, eziyete, ölümün soğukluğuna. Nedense harap olan, ezilen, ötekilenen veya çaresiz bırakılan hep kadınlar ve çocuklar oluyor. Ölüp ölüp diriliyor, her gün yeniden yaşıyorlar acının türlü katmanlarını, onlar dirildikçe de tekrar öldürmek için sıraya giriyor o yitik insanlık. Dinlene dinlene öldürmeye de devam ediyor üstelik. İnsanoğlu vahşeti seviyor, insanoğlu kan akıtmaktan hoşlanıyor, insanoğlu nasıl bu kadar kötü olmayı başarıyor? Aklım almıyor. Birilerinin kaybı, feryadı, çaresizliği bir ötekinin kazancına dönüşmeye nasıl başlıyor? İnsanlık hep mi böyle kötüydü yoksa kötü olmayı yaşam mı öğretti sorgulatıyor.

İnsanı kimsizlikleştirme üzerine ilerleyen kitap; kadının yitikliği ve görünmezliği üzerine bir yolculuğa çıkarıyor aslında bizi. Yol belli yolcu belli ama insanın yolun sonunda neyle karşılaşacağı koca bir belirsizlik aslında. Özgürlük adı altında kendi kimliğinden, toprağından kaçmak zorunda kalarak geride bıraktıklarıyla özüne toprağına tekrar döndüğü zaman buldukları asla aynı olmayacaktır. Giden aynı kalmamıştır ki döndüğü yer hiç değişmemiş olsun. Bu kısa ama gerçeklerle bezenmiş kitabı okuyunca aslında kurgudan çok öte bir insanlık dramı olduğunun farkına varacaksınız. Aslında çoğunun bu at gözlüklerinden kurtulsa dünyanın neredeyse her köşesinde yaşanan vahşete kayıtsız kalamayacaklardır. Belki de bütün çabaları bundandır o gözlükleri çıkarmamak için….




Kitabın yazarı bir erkek, kitapta ismini bildiğimiz karakterler erkek, kitapta bahsedilen savaşı çıkaranlar erkek. Bu kitap hakkında konuşmak istedim. Kadınların konuşmasını istedim kitap boyu, Akhbar gibi.

Savaş yıllarında ülkesinden uzak kalmış ve ortalık durulduğunda geride bıraktığı kadınları; annesini, ablasını, sevgilisini arayan Akhbar'ın hikayesi bu. Aslında tüm o aradığı kadınların silinmiş suretlerinin, siyasal İslam'ın baskısıyla yok edilmiş kimliklerinin hikayesi. Çador; kadınların giydiği bir çarşafmış, kitabı okumadan önce ne olduğuna dair bir fikrim yoktu. Şanslı da saydım kendimi bilmediğim için, bilmek zorunda kalmadığım için. Kişisel tercihlerden bahsetmiyorum, bir rejimin dayatması söz konusu bu kitapta. Kadınları çadora mahkum eden rejim; onları toplumdan silmek, soyutlamak istiyor. Akhbar'ın da dediği gibi kadınlar olmadan "Hayatın yarısı yok." Kadınlar, yanlarında bir erkek olmadan sokağa bile çıkamıyorlar. Bekar kadınlar gerekirse zorla evlendiriliyorlar. İçimi ince ince kıydı bu kitap.

Son satırlarda burkanın içindeki Akhbar'ın, yanından geçen otomobildeki adamın bakışlarıyla taciz edildiğini, o adamın burkayı gözleriyle deldiğini okuyunca hikayenin geçtiği topraklara çok da uzak olmadığımızı bir kez daha hissettim.

Murathan Mungan'ın şiirsel üslubuyla daha neşeli bir hikaye okumak istedim ama bu, sesi kesilsin diye tüm varlığı yok edilen kadınların hikayesi.




Savaştan yeni çıkmış bir toplumla yüzleşiyoruz Çador'da. Korku, baskı, şiddet bize kitap boyunca eşlik eden temalar. Ancak yazar özellikle kadınlar üzerindeki baskı ve şiddeti vurguluyor.
Akhbar yıllar önce terk ettiği ülkesine geri döner. Tek derdi ailesini bulmaktır ama ülkesi bıraktığı ülke değildir artık. Ülkenin yeni rejimi gereği artık kadınlar çador giymektedir. Dünaya'ya yalnızca gözlerinin önündeki kafesten bakabilmelerine izin verilmektedir. Yani kadınlar artık bir silüetten ibarettir; kişiliksizleştirilmiş, sesi kesilmiş, bastırılmış, korkutulmuş...
Sokak ortasında bir kadınla konuşmak, ona seslenmek, her şeyden önce onun kim olduğunu seçebilmeniz çok da mümkün değil. Ama Akhbar inat eder. Tek tek evleri gezer; tanıdık bir koku, bir ses duymak için oradan oraya koşturur. Annesini ablasını arar, aradıkça umutlanır, bulamadıkça umutlarının içinde kaybolur. Çador aslında kayboluşun öyküsüdür, kayboluşun ve yabancılaşmanın. İnsanın kendi insanlarına, kendi ülkesine yabancılaşmanın öyküsü.

Murathan Mungan'ın kalemiyle Çador sayesinde tanışmış oldum. Böyle konular beni zihinsel olarak çok yorsada ben kitabı çok sevdim. Baştan sona hüzünlü bir hikayeydi ve Akhbar'ın huzursuzluğunu çok derinden hissettim. Kısacık ama dolu dolu bir kitap.




Murathan Mungan'ı en son Murathan'95 kitabı çıktığı zaman, yani taa o senelerde okumuştum. Ne kadar da korkunç bir zaman geçmiş. Zaman, geçer.

Çador, 27 sene sonra yeniden okuduğum yazardan hiç almadığım bir tad almamı sağladı. Sadece bundan dolayı bile teşekkür etmem gerek. Çok ama çok beğenerek, muazzam bir lezzetle okudum, hiç sevmediğim aforizma ve ucretsizkitap.com.tr vb yerlerde paylaşılma adayı cümleler gözümü yormadı bu sefer, çünkü sayıca azdılar, ama en güzeli şuydu: dil, hatta kelime seçimleri diyeceğim, öyle ya da böyle birbirini tutmuş, ahenk sağlamış kelime seçimleriyle bu öyküsü akıp gidiyor yazarın. Baştan sona bu dili, atmosferi böyle kurabilmek kolay olmasa gerek. Yazılması 2 sene sürdüğüne göre, hiç bir yerde zamanın farklılıkları, dönem ve ruh hali farklılıkları kendini belli etmediğine göre nasıl ama nasıl güzel yazılmış bir eser Çador!

İyi, güzel edebiyat ...senin verdiğin keyfi, mutluluğu, hazzı, ve tadı veren ne var? Kimdi, o kimdi, hani evren atomlardan değil, hikâyelerden oluşur, diyen? İşte hikâyelerle, edebiyatla, sınırlı zamanımız ve sonu kötü bitmesi kaçınılmaz kaderimizle başbaşayız. Henry Palace da ben de o göktaşını bekliyoruz, hiç bir şey değişmedi. Gökler kızıla boyanana dek, o son âna dek, hep beraber, ve ölmeye yazgılı hepimiz için, iyi ki edebiyat var!



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: