Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Burada Gömülüdür 1. Cilt - Ahmet Erhan | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Burada Gömülüdür 1. Cilt Kitap Bilgileri


Yazar: Ahmet Erhan
Tahmini Okuma Süresi: 16 sa. 19 dk.
Sayfa Sayısı: 576
Basım Tarihi: 1 Mayıs 2022
İlk Yayın Tarihi: Kasım 2017
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınları
ISBN: 9786059908375
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Burada Gömülüdür 1. Cilt Kitap Tanıtımı


Kalıt

Kalırsa bir soru kalır benden
Yanıtı var mıdır bilmem?
Yazar elim upuzun bir şiir
Söyler dilim içli bir türkü
Kalırsa bir soru kalır benden
Gökte yıldızdır o, toprakta gömü.

Kalırsa bir soru kalır benden
Bir de üç beş şiir, iyi kötü...




Burada Gömülüdür 1. Cilt Kitaptan Alıntılar


1. "Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken."




2. "Asıl intihar
Gün gün yaşamakta."




3. "Ne aradığımı biliyorum, ne de bulduğumu
Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın?"




4. "Ben bütün yenilgileri yaşadım
Kalmadı sana hiçbir şey"




5. "“Bir gün gidenler de unutulur…”"




6. "Ne çok yürüdüm şu dünyada
Ne kadar az yol aldım
Acının alfabesindeyim daha."




7. "Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken."




8. ""Yüreğimde hiç bir şey yapamamanın boşluğu ve çok şey yapmanın yorgunluğu var
günlerce hiç kımıldamadan oturmuş ya da kendimi duvarlara vurmuş gibiyim.
Hayat karşısında yorgunum artık
ve zindeyim ölümün karşısında.""




9. "“Bir ben kalmışım bana tutunacak...”"




10. "“Bir ben kalmışım bana tutunacak...”"




11. ""... en acı ölüm
Ölmesidir sevgilerin""




12. ""Paltomun bir cebine aklımı, bir cebine yüreğimi
koydum.
Ancak böyle yürüyebildim.""




13. ""en acı ölüm
ölmesidir sevgilerin""




14. "Gitmek istiyorum
artık bir yerlere ama, hiçbir şey
bırakmadan geride"




15. "Hiç değilse
çabaladı, desinler
gülümseyerek bakarken
ölümüne ..."





Burada Gömülüdür 1. Cilt Kitap İncelemeleri


Ahmet Erhan
Hüzünlü şair.78 Kuşağının da en karamsar şairi olarak bilinir. Karlı bir günde hafif gülümseyerek çekindiği fotoğrafını görmüşüzdür sosyal medya da sıkça.
“Hiç değilse
Çabaladı, desinler
Gülümseyerek baktı
Ölümüne… “
Bu dizelerinde bahsettiği gibi bir bakışıyla.

“Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken.” Sözlerini de biliyordur bir çoğumuz.
Şiir severlerin Ahmet Erhan okuyup onunla tanışmasını mutlaka ve içtenlikle öneriyorum.

Şiiri sadece yazmak için değil de yaşadıklarını paylaşacak kimse olmadığı için, yalnızlığının bilincine varıp, yüzlerce acıyı biriktirip, içini kağıda dökmüş sanki. Güzel bir dili, yalın bir anlatımı, hassas bir ruhu var.

Uçurumun dibinde tutunacak dal arıyormuşta o dalı bir türlü tutamamış, hatta tutacak bir dal bulamamışçasına her satırında ölümden,intihardan,yalnızlıktan,vazgeçişten bahsetmiş. Behçet Necatigil ödülünü alırken Edip Cansever vardır karşısında ve ‘Evlat ne çok bahsetmişsin, daha gençsin oysa, kimden öğrendin ölümü...’ diyecektir kendisine.

“Ne mermere kazınacak bir sözüm var zaten
Ne de çağların ötesine taşıp gitme hevesim.” Der şiirinde ama her sözü mermere kazınacak,çağların ötesine taşıp gidecek kadar kıymetli bence ve birçok okuyucunun nezdinde. Şiirlerinin altını çizmeye kalksanız çizilmedik çokta sayfa kalmaz desem mübalağa etmiş olmam.

“Yüreğimde hiçbir şey yapamamanın boşluğu ve çok şey yapmanın yorgunluğu var” diyor. Demekle kalmıyor.O boşluğu da, yorgunluğu da yaşatıyor okurlarına.




Ahmet Erhan... Adını dahi duymadığım bir yazardı Ahmet Erhan taa ki bana tavsiye edilene kadar. Sadece bir satırı bulabilmek için okumaya başladığım bir kitaptı ama kitap öylesine etkileyiciydi ki beni etkisi altına alması uzun sürmedi. Kah aşkı anlatırken bir yağmur tanesinde, kah yoksulluğu anlatırken bir buğday tanesinde buldum kendimi ama en çok da insanoğlunun kaçınılmaz sonu olan ölümde... Ve hissettim yaşadıklarını, duygularını, kaçışlarını, yüzleşmelerini, vazgeçişlerini ve umarsızlığını.... Yaşarken anlaşılmıyor ne yazık ki insan ben de anlamamıştım bazı şeyleri...

Kitaptaki şiirlere baktığımızda, "Yaşamın Ufuk Çizgisi", "Yeniden Doğuş", Dönüşün Senfonisi(7-8)", Oturup Bir Kıyı Kahvesine, Deniz Kızı İçin Şiirler bölümü, Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin bölümü, Acı, Ölümün Gözleri, Yağmurlar, Bir Umarım Kalmıştır, Ölüm Nedeni:Bilinmiyor bölümünden:" Blues, Tarih, Nostalji, Reçete, Karar, Gecenin Ayazında Akdeniz'de Bir Handa, Tek Yol Ölüm... Ve uzayıp giden şiirler. Anlatımı o kadar yalın ve içten ki dizelerinde okurken kayboluyorsunuz bazen de o dizeleri tekrar tekrar okuyorsunuz. Akdeniz'i, turuncu rengi, portakal ağaçlarını, yağan yağmuru ve gün batımındaki o kızıllığı şair size salt okutmuyor adeta izletiyor. Okuyup bitirdiğimde incelemesini hemen yapamadım çünkü bu kitaba saygısızlık olurdu... Son olarak okunması gereken değil, okunması geciken bir kitap desem mübalağa etmiş olmam.




Ne kadar yazarsam o kadar eksik düşeceğim'in resmidir ahmet erhan tarihi. " donup kalır sesim kendi göğünde.. onu ne anlayan ne de duyan bulunur..." demiştir.
duyan var mıydı diye de bir sesleniş babında masaya yumruğunu vurmuştur belki de. geceler boyunca öyle şiirler okumuşsundur ki kendisinden duvara mıhlanmışsındır artık. hiçbir söz aslında onu yetmeyecek kadar kutsaldır bu kitapta.

Ölümü de yaşamı da buraya gömmüştür ahmet erhan. tuborg'la çağını beklemiştir, işşizlik zamanlarında tavanla arasında ilişki kurmuştur ve belki de bu şiirlerin çoğunu duvar arasındayken yazmıştır. bu bir nihilist tarihtir ki ders kitaplarında yasaklanacak kadar tehlikeli ve hassastır. " yağmurum bitti " diyen bir satır da böyle bir çağ da insanoğluna komik kaçabilir. okuduğum zaman diliminde artık kitapla ilişkim üst düzeyde olmuştu, bu sayfaların sararmasına kadar ileri gitmişti artık. bazı sayfalarsa kopma noktasına geldiği olmuştur. benimkisi sadece bu kitabı okumak değildi, o dünyaya giriş olduğunu söylemek de yanlış olmaz.

Her satırını okuduğun zaman, gece olduğunda yine oraya dönmektir " burada gömülüdür 1.cilt " in tarihi de. bazen de ikinci cilte geçememektir, yaptığın inceleme de " ben burada eksiğim" diyebilmektir kendi adıma. ve gece olmuştur, sabaha yaklaşıyorsundur, ahmet erhan hakkında çok şey söylemek istiyorsundur ve sabah yaklaşırken yine ahmet erhan'ın bir cümlesi eşlik eder güneş doğmamış sabaha.

" hey güneş doğacak, hey sağına, soluna bak
karanlıkta yazmaktan gözlerin bozulacak…"




Ahmet Erhan... Akdeniz’in içli şairi.
“Sıkıntılı, dalgın; çoğunlukla acılı...”

Daha çocuk yaşlarında ailesini, 70’li ve 80’li yıllarda, siyasi sebeplerle çıkan çalışmalarda yakın arkadaşlarını kaybetti. Gençlik yıllarında Ankara’da kaldığı ev, çatışmaların tam orta yerindeydi. Hep gizlenmek, ister istemez ölümü hatırlatıyordu ona. Belki de bu sebepten sık sık ölüm temalıydı şiirleri. Öyle ki Behçet Necatigil Şiir Ödülü’ne layık görüldüğü gün Edip Cansever kendisine “Evlat ne çok bahsetmişsin, daha gençsin oysa, kimden öğrendin ölümü…” demiştir.

Erhan, şiirleri yaşadığı gibi anlatıyor ama bunu yaparken sık sık farklı kelimelere başvuruyor. Sadece ölümü değil, aşkı da işliyor şiirlerinde.

“Sevgilim, hep var olan yitikliğim benim.”
Şiirlerin geneline yayıldığı üzere bu temada da hüzün hakim.

“Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip
Kandiller gibi başucuna koyabilirim..”
dizesinde içinde birikmiş tutkuyu ve gelmeyen sevgiliyi memnun etme arzusunu anlatıyor olabilir.

Ahmet Erhan’ın tüm şiirlerinin toplandığı 2 ciltlik kitabın tamamından çıkarılabilecek billur gibi parlayan bir gerçeklik, “Ben herkesin iyi bir dünya yaşamasını istiyorum. Ölümümden sonra kendinize ve dünyaya iyi bakın. Sizden biriyim ama bazı şeyleri daha derin yaşadım. Gülüşünüze dünyayı sığdırın. Hissedin yırtıp geçen zamanı. Ama benim kadar delice değil...”




"Üç gündür gökyüzü kanıyor." diye başladım okumaya Ahmet Erhan'ı. "Çözemediğim bir şeyler var hayatımda" ile hüzün ekti yüreğimin bahçesine.
"Yaşamla aramda çözülmedik ne kaldı" deyip yaşamla aramdaki ilişkiyi sorgulattı bana.
"Ben kendime küsmüşken benimle kim barışabilir?" dedi ve barışa dair ümidimi yokladım.
"Bir kez olsun duy beni, sözcükler araya girmeden." dedi ve haykırışlarıma ses oldu.
Hangi cümlesiyle tanışsam hep hüzün koktu. Kendi deyimiyle "Ne yaparsam yapayım, yağmurdan kaçırılmış bir şemsiye kadar saçma kaldım şu dünyada."
Okuduğum süre boyunca sadece gökyüzü kanamadı; dağ, taş, deniz, bugün, yarın, hayat, sevgi, yalnızlık ve ölüm kanadı. Kim bilir belki ölümün kendisi bile şaşırmıştır kendisini bu kadar anlatan birinden dolayı.
Şiir kanadı belki de en çok...
Ölüm şairi diycem kimse kızmasın bana... Şiirlerinde bu kadar çok ölümü anan var mıydı Cahit Sıktı ve Ahmet Haşim'den başka? Komşu olurlar mı ikinci dünyada birbirlerine bilmem ama olurlarsa sanırım birbirlerini en iyi anlayacak üçlü olur.
İnsanın yüreğini bu kadar yakar mı bir kitap? Yakıyormuş. Hem de gün gün...
İlerlediğim her sayfa, beni günlerce düşündürdü ve bu yüzden ağır ağır okudum, hissetmeye çalıştım onun bu ölümlü isyan ve haykırışını.
Ne desem bilmiyorum...
Üstümde ağır bir yük. Ve Ahmet Erhan için bir kez de ben seslenmek istiyorum; yüreğindeki fırtınalara şahit olun ve yüreğinize alın Ahmet Erhan'ı.
"Beni affedin." ile kapatmak kitap kapağını... Asıl ölüm bu belki de...

Muhakkak okumalısınız.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: