Buhara Yanıyor Kitap Bilgileri
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 21 dk.
Sayfa Sayısı: 224
Basım Tarihi: Ekim 2019
İlk Yayın Tarihi: Ağustos 1976
Yayınevi: Nesil Yayınları
ISBN: 9789754081602
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Buhara Yanıyor Kitap Tanıtımı
Aradan yüz yıllar geçse de, toplumların hafızasında yaşaması gereken olaylar vardır. Toplumlar bu olayların ışığında geçmişi değerlendirir. Geleceğe doğru daha sağlıklı adımlar atmanın yolu da geçmişi iyi değerlendirmekten geçer. Edebiyat, geçmişle gelecek arasında köprü kurma misyonunu üstlenen önemli bir araçtır. Tarih, gerçeği edebî bir güzelleme içinde kuşaktan kuşağa aktarır. Kalıcı, hatta belirleyici olmaya başlar. Ancak "Buhara Yanıyor" sadece bir roman değil, aynı zamanda iç çekişmeler yüzünden tükenen bir milletin acısı; bir şehrin, bir kültürün, bir medeniyetin hikâyesidir. Olgunlaşmak için pişmek, çelikleşmek için yanmak gerekir.
(Arka Kapak)
Buhara Yanıyor Kitaptan Alıntılar
1. "Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?"
2. ""Sözünü kalbimde mukaddes bir emanet, tutuşan bir meşale gibi sakladım.""
3. ""Dünya üzerinde hiçbir şey bakî değildir ki , sen olasın""
4. ""Hiç kimse her şeyi düşünemez.""
5. ""Her şeye rağmen güzel bir gece, şu dondurucu soğuk da olmasa ...""
6. ""Unutulmak kadar kötü bir şey yoktur dünyada, evlat!""
7. ""Hakikati bilirim de söyleyecek kişi bulamam.""
8. "Çekilir hayat değil benimki, ama mecburum. Kendime bir dünya kurdum kendimce. Yaşayıp gidiyorum."
9. ""Belki deliler aralarındaki akıllıya deli derler.""
10. ""Dünya üzerinde hiçbir şey bakî değildir ki , sen olasın""
11. ""Belki, deliler aralarındaki akıllıya deli derler.""
12. ""Unutulmak kadar kötü hiçbir şey yoktur dünyada, evlât," dedi. "Hiçbir şey yoktur.""
13. ""Moğol içinde bir söz vardır. Sorulmadan konuşma derler...""
14. ""Son diye bir şey olmayacak benim için, ölümden korkmayacağım. Ölümün önünde bile boyun eğmeyeceğim.""
15. "Ruhundaki şeytan tatmin olmak ister!"
Buhara Yanıyor Kitap İncelemeleri
Tarihi sevgimi kabartan bir kitap oldu, açıkçası tarihi pek sevmem ama bu kitaba, yazılan sayfalara hatta şu kitap kokusuna hayran kaldım.
Kaleminize sağlık
Gerçekten Tavsiye Ederim.
Düşüncelerimi de merak ederseniz, bir solukta okuduğum ve sonunu merak ettiğim bir konu oldu. Teslimiyet, bizlere yakışmaz! Yakışmadı Sultanım! Kendi ellerimizle verdik memleketlerimizi, Cengizhan'a! Güçlü, kuvvetli ve bir o kadar da akıllı olması kıpçakları korkuttu, sonumuz hüsran. Bir Sultan düşünün, Cihad'dan kaçan.
Ama söylemeden geçmek İstemiyorum; Temür Melik Bey'e bayıldım..
Derler ki: Orada hâlâ feryatlar duyulur. Allah'a yakın olanlar o feryatları duyar, tüyleri ürperir.
Kıpçak Hanlarının âkıbeti korkunç! Şehir dışına bir yere toplu olarak çadır kurmaları emredildi. Bir geceyarısı Moğol müfrezesi baskın verdi. Çoluğu çocuğu ile bugün Kıpçaklar kılıçtan geçirildiler.
İçlerinde Harzem Şahı Alâüddin Muhammed'in dayısı Tugay Ham da dahil olmak üzere..
Hâinler de, gafiller de cezalarını buldu. Ama Semerkant bir daha Harzem'in payitahtı olamadım
Şairin içinde dert oldu kaldı:
Buhara der, Semerkant der ağlarım.
Nerde benim Ural, Altay dağlarım!
Bir Cemiyette Oğul Babasına, Küçük Kardeş Ağabeylerine, Gelin Kayınvalidesine, Kadın Kocasına, Asker Kumandanına bağlı ise, o cemiyetin sırtı yere gelmez, EvelAllah..
Merhum yazar eserinde Harzemşahların uğurlarla Moğollarla olan mücadelesini konu alıyor. Eser müşaveret, aklı kullanma, yeni stratejileri izleme, makam sevgisi, kibir, taht kavgaları, riya ve hırs kavramları çerçevesinde süregelen olaylar...
Alüiddin Muhammed şah, Celalleddin şah, Temür Melik ve Cengiz han gibi kahramanlardan oluşuyor. Türk tarihinde ırkçılığın kıpçaklar ve Türkmenler arasında nasıl yayıldığını anlatıyor. Yine ırkçılıktan moğolların ve diğer düşmanların nasıl istifade ederek tarihteki Türk devletlerinin nasıl yıkıldığını gözler önüne seriyor...
Olay örgüsü itibariyle insanı sımsıkı saran öyküleyici anlatımı yazar mükemmel bir şekilde eserine yansıtmış. Kitabı elinize alıp okumaya başladığınızda bir daha kolay kolay bırakamıyorsunuz, sürekli merakınız kamçılanıyor.
Yine Türk töresindeki taht kavgaları ele alınmış. Annesi Kıpçak Türklerinin olan Türkan Sultan'ın müdahaleleri ve Türkmenler ile Kıpçaklar arasında sürekli ırkçılğı tetiklemesi ve Türkmenlere yapılan zulümlere göz yumulması gibi toplumu kutuplaştıran olaylar çok güzel anlatılmış..
Ayrıca eser'in en çok can sıkan tarafı çok sık kelime hataları bulunmasıdır. Yazar veya editör 1. tekil şahıs (ben) olarak olayları anlatmış da sonra birçok ifade 3. tekil şahsa yönetilmiş gibi bir anlatım tarzı var.
Not: Yayınevini ve güncel halini muhakkak araştırarak satın aldığınız eseri okuyunuz.
Buhara Yanıyor
Bir gün hiç kitap okumayan bir arkadaşımla sohbet ederken tek okuduğu kitabın“Buhara yanıyor “ olduğunu söylemesi üzerine kitaplığıma baktım ve varlığını unuttuğum bu kitabı farkettim. Uzun zaman önce ikinci el bir kitapçıdan almıştım sanırım. Okumaya başladım ve çok sevdim. Tarihle ilgili romanlar her zaman enlerim içinde yer alır .
Burdan bu kitabı okumama vesile olan o değerli arkadaşıma selamlarımı iletiyorum
Gelelim kitabın konusuna.
13.yüzyılda muhteşem türk devletlerinden biri olarak büyük arazilere hükmeden Harzemşahlar devletinin Moğollar tarafından yıkılışından bahsediliyor. Dünyaya hükmetmek isteyen merhamet yoksunu Cengiz hanı, müslüman şehirlerini yağmalayıp taş üstünde taş bırakmamaları, bilginleri, kadınları, çocuklar katletmesi, kitapları yakıp yıkması ve tarih derslerinde okumuş olduğum bir sürü bilgileri tazelemiş oldum. Kudretli bir müslüman Türk devletinin düşmana değil de aslında kendi iç çekişmeleri, düşmana karşı birlik olamamaları,lüks yaşam tutkuları yüzünden nefslerine yenik düştüğünü görmek içler acısı.
Sadece bir kitap değil, geçmişle gelecek arasında köprü misyonunu üstlenen toplumsal değerlendirme ve ders niteliğinde bir tarihi roman okudum. Sizlere de tavsiye ederim.
“Sualime cevap vermedin, Temür Melik. Hem kalabalığız diyorsun, hem yeniliriz diyorsun.
“Cesur ve akıllı kumandanlardan mahrum asker ne kadar kalabalık olursa olsun, çapulcu sürüsünden farksızdır.”
Küçük büyük hepimize tarih ve vatan bilincini aşılayan merhum Yavuz Bahadıroğlu’nun kaleminden güzel bir tarihi roman okudum. Hem tarihi ve siyasi hem de insani açıdan etkileyici mesajlar içeren sade ve akıcı bir eser. 1200’lü yıllarda İran ve Özbekistan’dan Hindistan’a dek uzanan Harzemşahlar Devleti’nin son dönemlerini anlatıyor. Harzem Şahı Alâuddin Muhammed başarılı bir yönetici olsa da kazandığı zaferlerle rehavete kapılmış, devlet işlerine karışmaya çalışan valide sultanın etkisinde kalmaktadır. Annesi sebebiyle Kıpçakları kayırmaya Türkmenleri ezmeye başlar. Başkenti Semerkant yapmak için bu önemli şehirde bir saray ve cami yaptırmaktadır. Saray masrafları için halktan alınan vergileri iyice artırınca halkın gözündeki itibarı azalmaya başlar. Sarayda ve devlet yönetiminde ırkçılık tabanlı entrikalar dönmeye başladığı sırada daha önce duymadıkları bir tehlike baş gösterir: Cengiz Han. Sadece büyük oğlu ve de güvendiği bir komutanı olan Temür Melik tüm bu karmaşa içinde kendisine doğruları söyleyip tedbir alınmasını ister. Harzem Şahı onları dinleyip ülkesini, milletini, kültürünü, dinini ve halkını Moğol istilasından koruyabilecek mi? Tarihin acı sahnelerinden birini oldukça etkileyici bir kurguyla gözlerimizin önüne getiriyor. Devletlerin ve milletlerin her daim karşı karşıya olduğu iç ve dış tehlikelere dikkat çekip, öğüt alınması gerektiğini gösteriyor. Tarihi romanları sevdiğim için zevkle okudum ve dönemin siyaseti ve coğrafyasıyla ilgili bilmediğim çok şey öğrendim. Merhum Bahadıroğlu’nun ruhu şad olsun, ne mutlu ki bizlere böyle kıymetli eserler bırakmış. Tarih sever tüm okurlara tavsiyemdir ️