Bize Göre Kitap Bilgileri
Yazar: Ahmet Haşim
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 21 dk.
Sayfa Sayısı: 224
Basım Tarihi: Ekim 2013
İlk Yayın Tarihi: 1928
Yayınevi: Etkileşim Yayınları
ISBN: 9786051314365
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Bize Göre Kitap Tanıtımı
Ahmet Hâşim, Bağdat'ta doğdu. 12 yaşında İstanbul'a geldi. 1897'de Galatasaray Sultanisi'ne verildi. Mekteb-i Hukuk'a devam etti. İzmir Sultanisinde Fransızca ve Edebiyat Muallimliği, Maliye Nezaret Mütercimliği yaptı. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği sırasında Anadolu'nun çeşitli yerlerini gördü.
Şiirinin temellerinde Şeyh Galib, Abdülhak Hamid, Cenap Şahabettin yatar. Fransız şiirini ve poetikasını tanıdı. Saf şiir nazariyesini benimsedi.
Yazarın bu eseri, iki bölümden meydana gelir: Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları. Bize Göre; başta sanat, edebiyat meseleleri olmak üzere; tabii ve sosyal çevre, çevre ve psikoloji, kadın, içkinin olumsuzluğu üzerine yazılardan oluşur. Bir Seyahatin Notları ise yazarın daha çok Paris üzerine telif ettiği metinlerden meydana gelir. Bu kronikler Türkçenin seçkin ve güzel metinlerindendir. Kültürümüzün sonraki nesillere taşınması adına bir katkı olması dileğimizle...
(Tanıtım Bülteninden)
Bize Göre Kitaptan Alıntılar
1. "….. deniz gezisi , ruhun bütün dertlerine devadır."
2. "Denizin yeşil bir karanlık hüküm süren dibinde biten renkli süngerler ve kıpkızıl mercanlar gibi , ruhun da alt tabakaların da , görülmez bir mantığın garip bitkileri dal budak salar."
3. "…açık hava , yorgun sinirlerimin gergin ipleri üzerinde tüneyen kara kuşları kaçırdı ve onların yerine martı gibi beyaz ve hafif birtakım neşe kuşları getirdi."
4. "“ Ay ! Ay ! Yalancı ay ! Zekadan harap olanları dinlendiren hayal gibi ,güneşten bunalanları da teselli eden sensin !"
5. "Güneş , bütün gün , insana doğru fakat acı şeyler söyleyen bir arkadaştır."
6. "Neşe ve üzüntü , keyif verici maddelerin icadına kadar bize hâkim birer büyük ve ezici güçtü.Neşeye hâkim değildik, kederi kendimizden uzaklaştıracak hiçbir gücümüz yoktu."
7. "Esnemek , acılı bir ruh düğümü olan bütün gerilmiş durumların çözülüp açılmasıdır.Esnemek , savaş ve savunma durumunu terk etmiş , tam bir güven içinde olduğunu hisseden vücudun mutlu teslimiyetidir."
8. "Muhakkak leylek , ressam ve şairi bir takım karışık ve uyumlu hayallere davet etmek üzere yaratılmış bir kuştur.
Leylek , yaz mevsiminin kuşu değil, bizzat yazısıdır. Kırmızı gagasının takırtısı , ses hâlinde gelmiş bir sıcak temmuzudur. Bir baca üstünden ufka çizilen bir leylek şekli , hayal gücüne neler hatırlatmaz: Maviliği iç bayıltan sonsuz , derin gökyüzü…Yeşil bir vadide gizlenmiş minareli , küçük , beyaz bir şehir…Yarasaların uçuştuğu , kavak ağaçlarının hafif hafif sallandığı yeşil bir akşam… Sıcak bir Asya gecesi. Alçak bir gece semasına serpilmiş büyük yıldızlar…. Bütün bu yıldızların içinde bir leyleğin düşünen gagası.."
9. "Mimari eserler , fazla çirkinliğe , fazla garabete gelmez. Son yılların ağlanacak , sahte mimarisi yüzünden değilmidir ki , ruhumuzun estetik yeteneğine delil aramak için geçmiş sanatkârların eserlerine başvurmaktan başka çare bulamıyoruz."
10. "Hiç bir şey dil kadar bir ağaca benzemez.
Diller tıpkı ağaçlar gibi mevsim mevsim rengini kaybeder ölü yapraklarını döker ve tazelerini açarlar.Dilin yaprakları , kelimelerdir."
11. "Felce uğrayan, ne yazık ki yalnız edebiyatımız değildir. Bu btkinlik rengi , gizli bir hastalığın sarılığı gibi , ruh ve hayalin bütün bahçelerinde yayılmakta ve bütün yaprakları yer yer soldurup kurutmaktadır."
12. "Boş vaktim oldukça , sinemaya giderim.Yumuşak bir karanlığa gömülmüş , makinenin hışırtısını dinleyerek , vücudumun değil , ruhumun bir çetin yol üzerinde mola verdiğini hissederim. Sinema , böyle yormayan masum bir göz eğlencesi kaldıkça , yorgun başın uysal bir sığınadır.Her zevkini kaybetmiş ruhu ,çocukluk tazeliğine kavuşturan bu karanlıkta , basit musiki , tatlı bir ninni görevini görür.Ben en güzel ve en dinlendirici uykularımı sinemanın , ipek yastıklar gibi başın arkasına yığılan yumuşak karanlığına borçluyum."
13. "..dünyanın mutlak hâkimleri , şu kızıl ufuklar üzerinde sıra sıra yürüyen ve gürlüyen kara bulutlar olucak.Bulutlar bize küsünce nehirler kurur , tarlalar ölür.Bahçeler solar , toprak ürünlerini keser
… Şu çarkları suyla dönen dünya , eski zaman işi bir değirmeninden hâlâ farklı değil !"
14. ".. aşkla evliliği karıştırmamalı. Aşk geçici , evlilik ise süreklidir.Evliliğin aşkın devamı zannetmiş nice safdil çiftler , üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüş ve bulamamaktan şaşırmışlardır.Aşk , değişmeyince ölür."
15. "Ne yazık ki vücudun çökmesi , zekânın olgunluk zamanına rastlar."
Bize Göre Kitap İncelemeleri
1887-1933 yılları arasında yaşayan yazar/şair Ahmet Haşim’in denemelerinden oluşan eser “Bize Göre”.
Şahsına münhasır bir yazar Ahmet Haşim. Bunu denemelerindeki düşüncelerinden anlıyoruz elbette. Zaten çoğu önemli insanın, yazarın veya sanatçının; çok normal, sıradan insanlar olmasını bekleyemeyiz, diye düşünüyorum. Ahmet Haşim de enteresan duygu ve düşüncelerini korkusuz ve çekinmeden, “kendine göre” dile getiriyor. Bir deneme eseri için çok başarılı bir isim: “Bize Göre”. Baştan kabul ediyor yazar, söylediklerinin tamamen kesin net gerçekler olmadığını. Bize göre böyle diyerek işin içinden sıyrılıveriyor.
Bu bağlamda Haşim’in bazı düşüncelerine katılmayabilir, karşı çıkabilirsiniz, bu çok doğal. Karşınızda enteresan bir yazar var çünkü. Leylekleri, "ay"ı, akşamı çok seven; buna karşın köpeklerden, kargalardan, bahardan, güneşten nefret eden; bir tahtakurusundan cümlelerce “müthiş bir böcek” diye bahsedip, tahtakurusunu yere göğe sığdıramayan, başparmağı en önemli organımız olarak anlatan ve sayamadığım türlü değişik fikirlere sahip bir yazar Ahmet Haşim. Bu kitap, bu değişik düşünceleri bize aktaran bir eser.
Karşıt düşünceler duyduğunuzda “hadi oradan” deyip kestirip atan bir okur değilseniz, ki bir okur asla böyle olmamalıdır diye düşünüyorum, bize yazarının yaşadığı dönemi çok güzel anlatan bu kitabı keyif olarak bir çırpıda okuyacaksınız…
Ahmet Haşim,gündüzden nefret eder akşam ve gece onu besler,sanatçı kişiliği ve şairliği edebiyat çevresince sürekli eleştiri konusu olur. Estetik, mitoloji ve Fransızca öğretmeni büyük şair ve elbet onun edebi değeri üzerine konuşmak ne haddime! Beni dillendiren onun şiirlerindeki derin ambiyanslar...Hayatında hiç mutlu olmamış büyük bir şair. Bol miktarda resim unsuru,"şair bir ressam"... Soyut sembolist oluşumun baş dehası tablo misali şiirler...
"Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer?
(Muazzam bir tablo)
Saf(öz şiirin) temsilcisi ağdalı ve sanatı bir dilin öncüsü aruz ölçüsüne ve baş koyduğu Fecr-i Ati'ye hep sadık kalmıştır.
Kızıllık, alacakaranlık,hüzün, melenkoli, güneşin batışı, kızıl kamışlar onun tablolarının soyut temalarıdır.
Büyülü renklerin ressamı, doğayı körü körüne değil realiteden uzaklaşmayı öğreten yaratıcı olmayı öğreten isim, tabiatta kelime ve renkler arar;cümleler kurar.
Betimleme ve tasvirleriyle sarhoş eden isim okumaya doyamadığım satırlar en sevdiğim isimlerin başında gelir.Satırlarındaki söyleniş güzelliği onun için çok önemlidir "şiirler vardır ki sular gibi akşamla renklenir ve ağaçlar gibi ayışığıyla gölgelenir" ona göre.
'Bize Göre' onu yakından tanımak isteyenler için başvurulması gereken satırlar mevcut.
Fecriati’nin en önemli şairi olan Ahmet Haşim, sadece içinde bulunduğu topluluğun değil günümüze kadar olan dönemin en önemli şairleri arasında yerini almış. Şi’r-i Kamer diyoruz ona ay ışığı gibi loş, romantik ve hayalî bir atmosfer hakim şiirlerine.
Sembolizm ve empresyonizm akımlarından etkilenmiş, şiirin anlaşılmaktan çok hissedilmek olduğunu söylemiş.
“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak.”
Annesini küçük yaşta kaybetmiş ve ömrü boyunca bunun eksikliğini yaşamış. Belki de bu yüzden kendine bir savunma yöntemi geliştirmiş: Kadın düşmanlığı.
“Kim diyor ki kadın şimdi yüzünü sıkı örtüler altında saklamıyor? Ya boya örtüleri? Bunların altında gerçek çehreyi görmek mümkün mü? Boyalar olmasa bilmem kadın ne yapacak?”
Kendini çirkin buluyor ve dış görünüşüne karşı hassasiyet taşıyordu. Bu nedenle çoğunlukla akşam saatlerinde dışarı çıkmayı tercih ederdi.
Kitap, şiirlerine göre daha sadece bir dille yazılmış. İçten ve gözlem dolu yazılardan oluşuyor. Batı’yı görmüş bir entelektüelin Doğu ile Batı arasındaki farkları zarifçe irdeliyor. Biz de geçmişten bugüne uzanan bir zaman penceresini keyifle okuyoruz.
Kitap yazarın İkdam dergisinindeki köşe yazılarından ve Paris seyahat izlenimlerinden oluşuyor. Deneme türünün genel özelliğini taşımasının haricinde etrafı tanıma ve tanımlama sürecinin edebi bir dile anlatımı söz konusu. Hayata bakarken, bana göre, sana göre, ona göre, size göre ve bize göre bir dünya var aslında. Peki biz görüyoruz? Bizi anlatan Haşim'i bize sunduğu tefekkürler neler?
Evvela baharın yeryüzünü hareketlendirirken insan bedenini de hareketlendirmesini, kürk modasının en fakir kadında bile bir saygınlık meselesi olduğunu, zamanla değişen kelime ve kavramlarla birlikte dergilerdeki manalarında değiştiğini okuyoruz. Şehir dışında yaşayan bir dostunu ziyaret edip de doğayla içiçe yaşamasının ondaki vahşiliği açığa çıkardığını şahit olmak farklı bir bakış açısı sunuyor. Birayı fazla kaçıran dostunun zihin bulanıklığı, her sabah altıyı kırk geçe köşe başında bekleyen dilencinin ruhi hali beni fazlasıyla düşündürdü. Hele de bir vakitler üstat denilince akla gelen resimle eserini kaleme aldığı dönemde akla gelen resim birbirinden o kadar farklı ki! Birde siz bu kavramın günümüzde çaresizliğini düşünün. İşin aslı yazacak çok detay var. Özellikle de Paris seyahati notları. Anlatılan dünya ile temaşa edilen dünyanın bambaşkalığı. Okurken düşünmeden edemiyor insan. Tıpkı Ahmet Haşim gibi bende size soruyorum. "İnsan hiç hoşlanmadığı şeyleri görmekle dinlenebilir mi? Yabancı havanın solunmasında ne kıymet olabilir?" Cevaplaması zor vesselam lakin üstünde düşünmeye değer.
Ahmet Haşim Paris seyahati sonrasında orada edindiği izlenimleri uzun yıllar yazdığı İkdam gazetesinde fıkralar halinde yayınlamıştır. Çeşitli tarihlerde İkdam'da yayınlanan bu yazılar, 1928 yılında İkdam'da "Bize Göre" adı altında kitaplaştırılmıştır. Ahmet Haşim'in bu eserinin ilk bölümü kendisinin birçok konuda fikir ortaya koyduğu denemelerinden oluşuyor. Kısaca kitabın bu bölümünde 42 tane fıkra bulunuyor da diyebiliriz. Diğer bölüm ise yazarın Paris seyahatini konu alıyor. Yazar bu bölümde Paris'i, Paris'teki hayatı, Paris'teki edebiyatı, ayrıca oranın mimarisini anlatıyor. Bu eserini şiirlerine nazaran daha sade ve anlaşılır bir şekilde kaleme alan yazar, mizahi bir anlatım sergilemiş denilebilir. Akşam şairi olarak bilinen Ahmet Haşim'in, "Bize Göre" bölümünde bulunan "Ayın Ondördü" adlı denemesindeki "Güneş, bütün gün insana doğru fakat acı şeyler söyleyen bir arkadaştır. Onun ışığında eğlenmenin ve mesut olmanın hiç imkanı var mı?" cümleleriyle akşamı gündüze tercih ettiğini de tasdik etmiş oluruz. Genel olarak bakıldığında akıcı bir kitaptı. Çok kısa sürede bitirilebilecek bir kitap. Bu kitabı yazarın kişiliğinden ve karakterinden bir şeyler öğrenmek için okudum diyebilirim. Tavsiye edebileceğim nitelikte bir kitap olmasa da yazarı merak edenler okuyabilirler. İyi okumalar.