Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Birgül Oğuz Alıntıları & En Çok Okunan Sözleri

Birgül Oğuz En Beğenilen Sözleri



1. "Madem kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde, de, kuşanacağım kılıç, çıkıp gideceğim kapı nerede?"


- Hah



2. "Kaç hece bu "biz" dedikleri, diyordum. Kaç kişi sığar bir heceye?"


- Hah



3. "Oturup kendime üzgün uzun bir çukur açsam. İçine girip uyusam. Uyudukça tenhalaşsam. Uzak olsam."


- Hah



4. "Nereyeydi o hiçbir yere gitmeyen yol?"


- Hah



5. "Paslı bir gülüş gibi..."


- Hah



6. "" ... kimseye kalmaz, sabır, ah, irmik, zaman, falan...""


- Hah



7. "Herkesin içinde gezdirdiği boğdurulmuş bir ölü..."


- Hah



8. "Hayat saçma sapandır."


- Hah



9. "susmanın ve anlatmanın, kalmanın ve kaçmanın boşunalığı..."


- Hah



10. "Mavi önlük istiyordum... Mavi önlük. O kadar."


- Hah



11. "Ne haliniz varsa onu olun..."


- Hah



12. "Ona sokulmak kendi kovuğuma kavuşmaktır."


- Hah



13. "''...sağcı kestanelerin göbekleriyse çoktan çatlamıştı işçi kanı içmekten ama güneşin zaptı yakındı...''"


- Hah



14. "Dışarıdan bakınca, içine haciz gelmiş bir adam. İçeride, geçmişin enkazını şimdiye fırlattıkça dirilen bir hayalet, bitmeyen bir yastan çatılmış bir şölen, bolca toz, toprak ve çekirdek."


- Hah



15. ""Bıçağın hangi tarafında birikeceksin?""


- Hah



16. "Madem kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde, kuşanacağım kılıç, çıkıp gideceğim kapı nerede?"


- Hah



17. "“Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir.”"


- Hah



18. "Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz."


- Hah



19. "Onlar, diyordum, hep birlikte. Bir ben bir başımayım. Kaç hece bu "biz" dedikleri, diyordum. Kaç kişi sığar bir heceye? Ya rab! Kuşanacağım kılıç, çıkıp gideceğim kapı nerede?/"


- Hah



20. "Pis faşistlerin göbekleri çatlamıştı işçi köylü kanı içmekten ama gün doğmuş hep uyanmıştık."


- Hah



21. "Kaç hece bu "biz" dedikleri, diyordum.
Kaç kişi sığar bir heceye?"


- Hah



22. "Onlar mı? Onların kâbesi vardı. Bizim kâbemizse başkaydı. Her sabah toplanıyorduk çevresinde ekmek kırıntılarının, cam bir tuzluğun ve çelik kaşıkların. "Bak," diyordu baba, elinde bir şeftali çekirdeği, "bir şeftali bin şeftali demektir." Baba öyle deyince, havada sersem eğriler çizen ayaklarımı fark ediyordum. Sanki bir rüyaya uyanıyordum da karnımda kıpırdanan çekirdeğin fıkırtısını duyuyordum. Daha da sıkı tutunuyordum elimdeki kaşığa ve sofrada bir başıma kaldığımda kaşığın sapını masaya vurup "onların kâbesi var," diyordum, "ama şeftali çekirdeği bizim.""


- Hah



23. "''...haritalara gündüzleri çiğ sarı, geceleri kapkara bir leke olarak geçen bu tenhada Akasya ve ben, birbirinin uykusuna dağılan birer rüya işçisi...''"


- Hah



24. "Dik duracaksın. Ve olduğundan kalabalık görüneceksin. Ve üreteceksin. Ve unutmayacaksın."


- Hah



25. "Dünya çok ağırdı. Ben çok azdım. Ve dilde sermayem bir ah kalmıştı."


- Hah



26. "Ölmeden ölünür mü, şuur dediğin diri diri gö­mülür mü?"


- Hah



27. "Anımsamak için unutmak gerek."


- Hah



28. "Kaç hece bu “biz” dedikleri, diyordum. Kaç kişi sığar bir heceye?"


- Hah



29. "Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz. Beni kavmimle bir tutmayın."


- Hah



30. "...her şeyin bir zamanı vardı, rüzgarın, katılaşmanın, kuruyup ufalanmanın."


- Hah



31. "Pis faşistlerin göbekleri çatlamıştı işçi köylü kanı içmekten ama gün doğmuş hep uyanmıştık."


- Hah



32. ""Ne kadar uzaklaşırsam her şeyin o kadar netleşeceği düşüncesi ilk kez o an çaktı zihnimde.""


- İstasyon



33. "Dünya, ah dünya, kötü işlenmiş bir günah dünya!"


- Hah



34. "...her şeyin bir zamanı vardı, rüzgarın, katılaşmanın, kuruyup ufalanmanın."


- Hah



35. "Bir ben bir başımayım.
Kaç hece bu "biz" dedikleri, diyordum..."


- Hah



36. "Oturup kendime üzgün uzun bir çukur açsam. İçine girip uyusam. Uyudukça tenhalaşsam. Uzak olsam."


- Hah



37. "Ona sokulmak kendi kovuğuma kavuşmaktır."


- Hah



38. "Zaman, dünyaya kayıtsız, başına buyruk bir akıştı."


- Hah



39. "Bacaklar gitmek içindir. Yaptı bunu, gitti."


- Hah



40. "Ben serin, ben tenhayım."


- Hah



41. "Her şeyin bir iç zamanı vardı. Kıpırtının, savruluşun ve durmanın."


- Hah



42. "' Başkaları için değerli şeylerin elimden bir daha fırlayıp gitmeyeceği ne malumdu? Kendi sularıma kapılıp baş aşağı batmayacağım ne malumdu?'"


- İstasyon



43. "Ölümü sahileştiriyordu evrak. Çantada taşınır hale getiriyordu."


- Hah



44. "Bütün mesele taraf olduğumuzu göstermekti. Cür’et etmekti."


- Hah



45. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir."


- Hah



46. ""Kahkaham geldi ama atmadım.""


- Hah



47. "Bir ihtimal daha var. Evden çık.
Bir tepe bul kendine. Bir akasya. Çık."


- Hah



48. "Neydi akan, zaman mı mesafeler mi."


- Hah



49. "Nereyeydi o hiçbir yere gitmeyen yol?"


- Hah



50. "insan ne sessiz ve dalgın,
sessiz dalgın tozlu ağlamaklı."


- Hah



51. "Bense bir kurşunun kazasıyım. Zaten vurulmuş bir babanın kı­rık boynuzuyum."


- Hah



52. "Çünkü onlar annelerini erken, babalarını ölümlerine yakın seviyor."


- Hah



53. "Her şeyin bir iç zamanı vardı.Kıpırtının,savruluşun ve durmanın. Her şeyin bir zamanı ."


- Hah



54. "Dışarıdan bakınca, içine haciz gelmiş bir adam .İçeride geçmişin enkazını şimdiye fırlattıkça dirilen bir hayalet ,bitmeyen bir yastan çatılmış bir şölen, bolca toz ,toprak ve çekirdek ."


- Hah



55. "Etrafında tamamen güvenebileceği bir dünya kuramazdım belki ama bunun için hiç değilse çaba gösterebilirdim."


- İstasyon



56. "..kalp bir kere kalp oldu mu, dünyanın bütün kalpleriyle bir güplüyor."


- Hah



57. "Acı olan, ona iyi gelen şeyler arasında benim olmamamdı."


- İstasyon



58. "'Acı olan, ona iyi gelen şeyler arasında benim olmamamdı.'"


- İstasyon



59. "Köpüksü bir iz bırakarak aşağı çekiyordu, döne döne aşağı, aşağı, kendi girdabının dibine, doğru aşağı."


- Hah



60. "Madem kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde, kuşanacağım kılıç, çıkıp gideceğim kapı nerede?"


- Hah



61. ""Bir daha asla" ölümsüzün sözüdür."


- Hah



62. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir. Bir dudağın rüzgarı yeter onu dağıtmaya."


- Hah



63. "Ben tenha,dünyanın uzağıyım."


- Hah



64. "Ölümü sahileştiriyordu evrak. Çantada taşınır hale getiriyordu."


- Hah



65. "Sert soğuk bir kabukla kaplı duydu kendini. İçiyle kendi arasında bir mesafenin açıldığını düşündü. Yumuşak, ılık, karanlıktı içi. Ama dünya içine değmiyordu. Dünya akıyordu, o kadar."


- Hah



66. "Birbirlerine değil, onları vaktiyle birbirine lehimleyen ihtimale bakıyorlar. Çoktan tedavülden kalmış bir cümlenin enkazına bakıyorlar. Aynı adam oluyorlar o zaman: Dışarıdan bakınca, içine haciz gelmiş bir adam. İçeride, geçmişin enkazını şimdiye fırlattıkça dirilen bir hayalet, bitmeyen bir yastan çatılmış bir şölen, bolca toz, toprak ve çekirdek."


- Hah



67. "Madem kaldı bu yaşamak suçu üzerimde, de,kuşanacağım kılıç ,çıkıp gideceğim kapı nerede?"


- Hah



68. "Tuttular, beni kara bir kadının içine tıktılar. Sonra da karşıma geçip 'hah' dediler,
"Hah.""


- Hah



69. "Dünya, ah dünya, kötü işlenmiş bir günah dünya!"


- Hah



70. "Bazen küçücük bir sarsıntı her şeyi bir arada tutanı yerinden oynatmaya yeter."


- İstasyon



71. "Dik gibi duracaksın. Ve olduğundan kalabalık görüneceksin. Ve üreteceksin. Ve unutmayacaksın."


- Hah



72. "Anımsamanın ilk hecesi ah, ikinci hecesi vah."


- Hah



73. "Hiçbir zaman! Geri dönmek demekse dünyanın lügatlarında anımsamak, anımsamam anımsamam hiçbir şeyi hiçbir zaman."


- Hah



74. "Herkesin kalbi kendine."


- Hah



75. "Ölmeden ölünür mü, şuur dediğin diri diri gömülür mü?"


- Hah



76. ""Senin aklına böcek kaçmış.""


- Hah



77. "Sen bendensin, cânımın şırası, ama benim değilsin."


- Hah



78. "Her şeyin bir iç zamanı vardı. Kıpırtının, savruluşun ve durmanın. Her şeyin bir zamanı."


- Hah



79. "Başkasının yaktığı ateşle ısınmak çok güzeldi. Başkasının pişirdiği yemeği yemek de çok güzeldi. İnsan bunu ancak tek başına uzun zaman geçirdiğinde anlıyordu. Bir de tabii bazı şeyleri takdir etmek için belli bir yaş eşiğini geçmiş olmak gerekiyordu."


- İstasyon



80. "Hiçbir şey hiçbir zaman yeterince kötü değildir."


- İstasyon



81. "Başkasının yaktığı ateşle ısınmak çok güzeldi. Başkasının pişirdiği yemeği yemek de çok güzeldi. İnsan bunu ancak tek başına uzun zaman geçirdiğinde anlıyordu. Bir de tabii bazı şeyleri takdir etmek için belli bir yaş eşiğini geçmiş olmak gerekiyordu."


- İstasyon



82. "Hiçbir şey hiçbir zaman yeterince kötü değildir."


- İstasyon



83. "Başıboşluk bazılarının cennetidir."


- İstasyon



84. "Şükürler olsun beni vakitsiz azat eden anama."


- Hah



85. "Geri dönmek demekse dünyanın lügatlarında anımsamam, anımsamam anımsamam hiçbir şeyi hiçbir zaman."


- Hah



86. "Hazla aşağılayan, aşağılayıp sızlanan, sızlandıkça irileşen, çeperine kabuğuna sığmayan bu gıcırtılı ruh benimdi."


- Hah



87. ""Hikâyeler hep güzeldir," dedi başka biri, "dinleyecek biri kaldıysa tabii.""


- Fasulyenin Bildiği



88. ""Yalnız olduğunu sanıp şevkle burnunu karıştıran birinin ifadesi vardı yüzünde bana her baktığında.""


- Hah



89. ""Bazen küçücük bir sarsıntı her şeyi bir arada tutanı yerinden oynatmaya yeter.""


- İstasyon



90. "Her ikisinde de bir başkasına eşlik etmenin mutlu uyanıklığı ve eşlik edilmenin hoşnutluğu vardı. Birbirlerine güveniyorlardı."


- İstasyon



91. "Bizler içi oyuk adamlarız. Bizler içi doluk adamlarız.
Birlikte eğilen kafaları saman tıkılı. Yazık!"


- Hah



92. "Hah! Onların hali harap. Dünya hafif, insan eti ağır, diyorlar. İnsanın canı ezelden beri toprakla tıkalı, diyorlar. Teker teker gelip hep bir ağızdan diyorlar: Dünya, ah dünya, kötü işlenmiş bir günah dünya!"


- Hah



93. ""Bazen küçücük bir sarsıntı her şeyi bir arada tutanı yerinden oynatmaya yeter.""


- İstasyon



94. "Beni burada unutsalar.. Perdeyi sımsıkı çekip savulsalar..Şakağımda bekleyen namluyla baş başa kalsam.. Oturup kendime üzgün uzun bir çukur açsam.. İçine girip uyusam.. Uyudukça tenhalaşsam.. Uzak olsam.."


- Hah



95. "Ama illa aklıyla mı bilmeli insan? İşte, göğsüyle de bilmeyi bilen bilir: Fecrin kirpiklerini görmek güzeldir."


- Hah



96. "Zaman, dünyaya kayıtsız, başına buyruk bir akıştı."


- Hah



97. "Sahi, neden rahimden çıkınca son soluklarını vermemiş bunlar? Şimdiye uyumuş, dinlenmiş olmaz mıydı bunlar?"


- Hah



98. "Ey biri, ey kimse, ey hiç kimse, ey sen: Nereyeydi o hiçbir yere gitmeyen yol?"


- Hah



99. ""Hikâyeler hep güzeldir," dedi başka biri, "dinleyecek biri kaldıysa tabii.""


- Fasulyenin Bildiği



100. "Neden sersemdir insan? Neden yalpalar durur?"


- Hah



101. "Etrafımdaki insanların benden bağımsız varlıklar değil zihnimin şekilden şekle giren uzantıları kalmaları beni rahatlatıyordu.."


- İstasyon



102. "Ne kadar uzaklaşırsam her şeyin o kadar netleşeceği düşüncesi ilk kez o an çaktı zihnimde."


- İstasyon



103. "Ey biri, ey kimse, ey hiç kimse, ey sen: Nereyeydi o hiçbir yere gitmeyen yol?"


- Hah



104. ""Bir daha asla" ölümsüzün sözüdür."


- Hah



105. "Madem kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde, de, kuşanacağım kılıç, çıkıp gideceğim kapı nerede?"


- Hah



106. "Bizler içi oyuk adamlarız Bizler içi doluk adamlarız."


- Hah



107. "Tuttular,beni kara bir kadının içine tıktılar.Sonra da karşıma geçip 'hah' dediler ,
'Hah.'"


- Hah



108. "Bir an, ama sadece bir an, davranışlarının kaynağına inmeyi başarırsam her şeyi düzeltebileceğimi, anlamadan kopup kötü tekrarları önleyebileceğimi, daha iyi bir insan olabileceğimi düşündüm.."


- İstasyon



109. "Ne kadar uzaklaşırsam her şeyin o kadar netleşeceği düşüncesi ilk kez o an çaktı zihnimde."


- İstasyon



110. "Kaldı ki yalnızken zaten cennetteydim."


- İstasyon



111. "Sesi kumral sazlıklar gibi dal­galanır kulaklarımda. Elimi avucunun sıcağına bırakır, iyi geceler, derim."


- Hah



112. "Biz harapmışız. Biz hiç olmamalıymışız. Biz eski bir hataymışız."


- Hah



113. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir."


- Hah



114. "Ve dilde sermayem bir ah kalmıştı."


- Hah



115. "Ve dilde sermayem bir ah kalmıştı."


- Hah



116. "Madem kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde, kuşanacağım kılıç, çıkıp gideceğim kapı nerede..."


- Hah



117. "Bile isteye kandığı, sonra inandığı, sonra inandığına inanmadığı, şimdi ise ne inandığı ne de inanmadığı bu iki kıyıdan hangisinin onu kendine çağırdığının da bir önemi yoktu artık."


- Hah



118. ""Acı insanları bir araya getirir ama, bir arada tutmaz..""


- Hah



119. "Birbirlerine değil, onları vaktiyle birbirine lehimleyen ihtimale bakıyorlar. Çoktan tedavülden kalkmış bir cümlenin enkazına bakıyorlar."


- Hah



120. "Başıbozukluk bazılarının cennetidir."


- İstasyon



121. "Biz harapmışız. Biz hiç olmamalıymışız. Biz eski bir hataymışız."


- Hah



122. "Pis faşistlerin göbekleri çatlamıştı işçi köylü kanı içmekten ama gün doğmuş hep uyanmıştık."


- Hah



123. "Küçüktük o zaman. İdrak, hepimizin boyunu aşıyordu."


- Hah



124. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir."


- Hah



125. ""Zaman, dünyaya kayıtsız başına buyruk bir akıştı.""


- Hah



126. "Günün ışığı eğrilip sol­dukça, beni dünyayla bir arada tutan dikiş tıkır tıkır çözülürdü. Bir yanım uyur, öbür yanım susardı."


- Hah



127. "Yalnız olduğunu sanıp şevkle burnunu karıştıran birinin ifadesi vardı yüzünde bana her baktığında."


- Hah



128. "Ey biri, ey kimse, ey hiç kimse, ey sen:
Nereyeydi o hiçbir yere gitmeyen yol?"


- Hah



129. "Bazen küçücük bir sarsıntı, her şeyi bir arada tutanı yerinden oynatmaya yeter."


- İstasyon



130. "insan ne sessiz ve dalgın, sessiz dalgın tozlu ağlamaklı."


- Hah



131. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir. Bir dudağın rüzgarı yeter onu dağıtmaya..."


- Hah



132. "Dünya, ah dünya, kötü işlenmiş bir günah dünya!"


- Hah



133. "Hem biz niçin doğunca ölmedik, rahimden çıkınca son soluğumuzu vermedik? Alacağın alacağın alacağın olsun dünya!"


- Hah



134. ""Dünya hafif, insan eti ağır, diyorlar..""


- Hah



135. "Zaman, dünyaya kayıtsız, başına buyruk bir akıştı."


- Hah



136. "Her şeyin bir iç zamanı vardı.Kıpırtının,savruluşun ve durmanın. Her şeyin bir zamanı ."


- Hah



137. "Çünkü onlar annelerini erken, babalarını ölümlerine yakın seviyor."


- Hah



138. "Madem kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde, de, kuşanacağım kılıç, çıkıp gideceğim kapı nerede?"


- Hah



139. "Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz."


- Hah



140. "İnsanın canı ezelden beri toprakla tıkalı, doğrudur. Ama illa aklıyla mı bilmeli insan? İşte, göğsüyle de bilmeyi bilen bilir: Fecrin kirpiklerini görmek güzeldir."


- Hah



141. "insan ne sessiz ve dalgın, sessiz dalgın tozlu ağlamaklı."


- Hah



142. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir. Bir dudağın rüzgarı yeter onu dağıtmaya..."


- Hah



143. "Bizi hem ha­yatta hem yaşantıda tutan, birbirimize ve dünyaya rapteden bir cevher vardı. Emindim. Çünkü dünyayı idrak ediyorduk ama ne dünya ne idrak bizi öldürebiliyordu. Demek biz bunlardan biraz daha fazla bir şeydik."


- Hah



144. "Başıboşluk bazılarının cennetidir."


- İstasyon



145. ""Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir..""


- Hah



146. ""Şükürler olsun beni vakitsiz azat eden anama.""


- Hah



147. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir."


- Hah



148. "Ne kadar uzaklaşırsam her şeyin o kadar netleşeceği düşüncesi ilk kez o an çaktı zihnimde."


- İstasyon



149. "Anımsamak için unutmak gerek.
Ama bu yasa eski, bu gergef ondan eski. Ve herkes biliyor:
Anımsamanın ilk hecesi ah, ikincisi vah. Peki unutmak kaç hece, Akasya?
Ya benim takatim nereye kadar?"


- Hah



150. "Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz."


- Hah



151. ""Gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir.""


- Hah



152. "birbirlerini severlerdi ama damak tatlarına aykırı bir lezzetin özgünlüğünü sever gibi..."


- İstasyon



153. "Yenik düşmüş bir haklılık içindeydik, beceriksiz bir iyilik."


- İstasyon



154. "Susmanın ve anlatmanın, kalmanın ve kaçmanın boşunalığı"


- Hah



155. "Çünkü onlar annelerini erken, babalarını ölümlerine yakın seviyor."


- Hah



156. "Hazla aşağılayan, aşağılayıp sızlanan, sızlandıkça irileşen, çeperine kabuğuna sığmayan bu gıcırtılı ruh benimdi."


- Hah



157. "Onlar mı? Onların kâbesi vardı. Bizim kâbemizse başkaydı. Her sabah toplanıyorduk çevresinde ekmek kırıntılarının, cam bir tuzluğun ve çelik kaşıkların."


- Hah



158. "...unutma anne" demişti, "sen ve ben havuç ve bezelye gibiyiz.""


- Hah



159. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir. Bir dudağın rüzgârı yeter onu dağıtmaya. İşte o zaman karışır Akasya. İki sallanır, üç hışıldar. Nasıl hışıldadıysa bir zaman anamın rüzgârıyla."


- Hah



160. "Sonra el kaldırdım ve kalktım, kalbimin karatahtasına koca koca harflerle EY SENİN DEĞİLİM yazdım."


- Hah



161. "Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz."


- Hah



162. "İncimiş olmalı, diye düşündüm, gururunu göğsünde bir sirk topu gibi taşıyor; topu herkese göstermesi ve düşürmemesi lazım."


- İstasyon



163. "Dedim ne uzun bir gün. Gece sabaha ne uzak."


- Hah



164. "Ölmeden ölünür mü, şuur dediğin diri diri gömülür mü?"


- Hah



165. "Yine geç kalmıştım, yanlış yerdeydim, her şey çığrından çıkmıştı işte yine. Idare edemeyeceğim durumlar yaratıp sonra hiçbir şeyi düzeltemiyordum. İşe yaramayacak şeyler için debelenip duruyordum."


- İstasyon



166. "Zaman, dünyaya kayıtsız, başına buyruk bir akıştı. İyiydi bu, hafifti."


- Hah



167. "Dünya ne yener ne yenik düşürür, dedi kendine."


- Hah



168. "Hiçbir zaman! Geri dönmek demekse dünyanın Iügatlarında anımsamak, anımsamam anımsamam hiçbir şeyi hiçbir zaman."


- Hah



169. "Her şeyin bir iç zamanı vardı. Kıpırtının, savruluşun ve durmanın. Her şeyin bir zamanı."


- Hah



170. "Sonra el kaldırdım ve kalktım, kalbimin karatahtasına koca koca harflerle EY SENİN DEĞİLİM yazdım."


- Hah



171. "Dedim ne uzun bir gün. Gece sabaha ne uzak."


- Hah



172. "Beni saymayan Allah'ı ben hiç saymam. Beni kavmimle bir araya getiren basit bir ağrıdır yalnızca. İnsan etinden de ağır bir kalbin ağrısıdır."


- Hah



173. "Herkesin kalbi kendine."


- Hah



174. "Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz."


- Hah



175. "Uzundur, upuzun bir paragrafın başında durmuş, işaretparmağım şakağımda, düşünüyorum. Üç upuzun gündür ağlaya ağlaya çay demliyorum ve durmadan düşünüyorum. Şakağımda üzgün uzun bir namlu duruyor. Durmuşum. Bir hava kabarcığı gibi döne süzü­le, fır fır düşünüyorum. Durmuyorum. Çünkü bir ihtimal daha var."


- Hah



176. "''...beni dünyayla bir arada tutan dikiş tıkır tıkır çözülürdü. Bir yanım uyur, öbür yanım susardı.''"


- Hah



177. "/Her şeyin bir iç zamanı vardı. Kıpırtının, savruluşun ve durmanın. Her şeyin bir zamanı."


- Hah



178. "Bizler içi oyuk adamlarız
Bizler içi doluk adamlarız
Birlikte eğilen
Kafaları saman tıkılı. Yazık!

T. S. ELIOT
"Oyuk Adamlar""


- Hah



179. "bir türlü çözemiyordum; dalgınlığımın farkında olmam dalgınlığımı gidermiyordu"


- İstasyon



180. "Dedim ne uzun bir gün. Gece sabaha ne uzak."


- Hah



181. "Hani sanki ben bin yıllardır bu işi yapıyormuşum, ölümden de yastan da eskiymişim, her şeyin, herkesin ama hepsinin tedarikçisi, refakatçisi, çaycısı, ağlayıcısı benmişim, ben bu taze mezardan yayılan kokunun bilicisi, ta kendisi, en eskisi, benmişim."


- Hah



182. ""Bir daha asla" ölümsüzün sözüdür."


- Hah



183. "Annenin terli avuçlarında sıktığıçay bardağını, tabladaki küllere diktiği bakışsız gözünü, sarsılanomuz-larını, sapır sapır dökülen ıslak yüzünü unutmuyor Rû'ya. Bir felaketti bu, felaket! felaket. Anne gözünden ve ağzından başlamıştı ufalan, uf, ufal, maya."


- Hah



184. "Ayağakalkacaktı, öyle ya da böyle. Dışarı çıkıp eski bir arkadaşla güzel bir akşamüstü geçirecekti, yeni çıkmış bir kitapla eve gelip bir çocukluk anısını anlatacaktı durduk yere"


- Hah



185. "Dünya, ah dünya, kötü işlenmiş bir günah dünya!"


- Hah



186. "Ayağakalkacaktı, öyle ya da böyle. Dışarı çıkıp eski bir arkadaşla güzel bir akşamüstü geçirecekti, yeni çıkmış bir kitapla eve gelip bir çocukluk anısını anlatacaktı durduk yere"


- Hah



187. "Dünya, ah dünya, kötü işlenmiş bir günah dünya!"


- Hah



188. "Başkasının yaktığı ateşle ısınmak çok güzeldi. Başkasının pişirdiği yemeği yemek de çok güzeldi. İnsan bunu ancak tek başına uzun zaman geçirdiğinde anlıyordu."


- İstasyon



189. ""Hem biz niçin doğunca ölmedik, rahimden çıkınca son soluğumuzu vermedik? Alacağın alacağın alacağın olsun dünya!""


- Hah



190. "Işık ve su, ikisi de devasa diye düşünürüm. Ama devasa şeyler aşılamaz diye bir kaide yok; gemi aşabiliyor, bu kış dakikasında, bu devasa kütle gemiye geçit veriyor, neden vermesin."


- İstasyon



191. "Bazen bir şeyin dışarıda dinmesi gerekir. Bazen bir şey dışarıda diner. Bazen bir şey ancak dışarıda dinebilir."


- İstasyon



192. "Acı insanları bir araya getirir. Ama bir arada tutmaz."


- Hah



193. "Çaydanlıkta kaynayan suyun, bal kâsesine düşen çam iğnesinin, saksıda çatlayan fesleğen tohumunun, dolapta akşamüstünü bekleyen nevbahar şerbetinin, her şeyin, ama her şeyin bir vaadi, çağrısı ve anlamı vardı o zaman."


- Hah



194. "Ölenle ölünmüyor, çok denedik, olmuyor."


- Hah



195. "Kulağı geçmeyen boynuzun neye faydası olur ki?"


- Hah



196. ""..anımsamanın gürültüsü ağırdı...""


- Hah



197. "Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var, diyordu. Şehirde boğulacak gibi oluyorum, diyordu. Kimseye faydam yok, adaya gidersem toplarım kafamı, diyordu. Bir keresinde "Beni azat edin," dedi."


- İstasyon



198. "Yetişkinlerin öngörülemez dünyasında hayatta kalmaya çalışan her çocuk gibi benim de sezgilerim güçlüydü."


- İstasyon



199. "Işık ve su, ikisi de devasa diye düşünürüm. Ama devasa şeyler aşılamaz diye bir kaide yok; gemi aşabiliyor, bu kış dakikasında, bu devasa kütle gemiye geçit veriyor, neden vermesin."


- İstasyon



200. "Bazen bir şeyin dışarıda dinmesi gerekir. Bazen bir şey dışarıda diner. Bazen bir şey ancak dışarıda dinebilir."


- İstasyon



201. "Kulağı geçmeyen boynuzun neye faydası olur ki?"


- Hah



202. "Aldanış nedir ki? Bazen bütün bir hayat"


- Fasulyenin Bildiği



203. "Bazen küçücük bir sarsıntı, her şeyi bir arada tutanı yerinden oynatmaya yeter. Ve bir de bakmışsın, kurmalı saat patlamış ve mekanizmanın tüm parçaları yörüngeden, işlevden, anlamdan, birlikte geçirilmiş zamandan kopmuş; masa örtüsünün üstüne saçılmış."


- İstasyon



204. "Dedim ne uzun bir gün. Gece sabaha ne uzak."


- Hah



205. ""Ölümü sahileştiriyordu evrak. Çantada taşınır hale getiriyordu.""


- Hah



206. "Anan seni doğurdu bir kere. Bir kere daha çık. Kafatasındaki üzgün uzun çukurdan çık. Odadan çık.
Bir ihtimal daha var. Evden çık."


- Hah



207. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir. Bir dudağın rüzgarı yeter onu dağıtmaya. İşte o zaman karışır Akasya. İki sallanır, üç hışıldar."


- Hah



208. "Kaç hece bu “biz” dedikleri, diyordum. Kaç kişi sığar bir heceye?"


- Hah



209. "Bazen bir şeyin dışarıda dinmesi gerekir. Bazen bir şey dışarıda diner. Bazen bir şey ancak dışarıda dinebilir."


- İstasyon



210. "“Başıboşluk bazılarının cennetidir.”"


- İstasyon



211. "...hiçbir şey hiçbir zaman yeterince kötü değildir."


- İstasyon



212. "“İyice hafiflemek, tükenerek hafiflemek, böylesi bir hafifleme için gerekirse her şeyi vermek istiyordum.”"


- İstasyon



213. "İnsanın canı ezelden beri toprakla tıkalı."


- Hah



214. "Anımsamanın ilk hecesi ah, ikinci hecesi vah. Peki unutmak kaç hece …"


- Hah



215. "Anan seni doğurdu bir kere. Bir kere daha çık. Kafatasındaki üzgün uzun çukurdan çık. Odadan çık."


- Hah



216. "Zaman, dünyaya kayıtsız, başına buyruk bir akıştı."


- Hah



217. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir."


- Hah



218. "Anan seni doğurdu bir kere. Bir kere daha çık. Kafatasındaki üzgün uzun çukurdan çık. Odadan çık.
Bir ihtimal daha var. Evden çık."


- Hah



219. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir. Bir dudağın rüzgarı yeter onu dağıtmaya. İşte o zaman karışır Akasya. İki sallanır, üç hışıldar."


- Hah



220. "Kaç hece bu “biz” dedikleri, diyordum. Kaç kişi sığar bir heceye?"


- Hah



221. "Bazen bir şeyin dışarıda dinmesi gerekir. Bazen bir şey dışarıda diner. Bazen bir şey ancak dışarıda dinebilir."


- İstasyon



222. "“Başıboşluk bazılarının cennetidir.”"


- İstasyon



223. "...hiçbir şey hiçbir zaman yeterince kötü değildir."


- İstasyon



224. "“İyice hafiflemek, tükenerek hafiflemek, böylesi bir hafifleme için gerekirse her şeyi vermek istiyordum.”"


- İstasyon



225. "İnsanın canı ezelden beri toprakla tıkalı."


- Hah



226. "Anan seni doğurdu bir kere. Bir kere daha çık. Kafatasındaki üzgün uzun çukurdan çık. Odadan çık."


- Hah



227. "Zaman, dünyaya kayıtsız, başına buyruk bir akıştı."


- Hah



228. "Bilmezler ki gölge, ağacın yere düşen düşüncesidir."


- Hah



229. "Çoktan tedavülden kalkmış bir cümlenin enkazına bakıyorlar."


- Hah



230. "Beni kavmimle bir tutmayın. Çaycıyım ben, ağlayıcı, tedarikçi, refakatçi."


- Hah



231. "Kaç hece bu "biz" dedikleri, diyordum. Kaç kişi sığar bir heceye?"


- Hah



232. "... bile isteye sustuğumuz, çünkü uygunsuz, çünkü uğursuz soru şuydu:
"Bıçağın hangi tarafında birikeceksin?""


- Hah



233. "Hiçbir şey olmuyordu. Ama çok korkunçtu bu olmayan..."


- Hah



234. "Dünya ne yener ne yenik düşürür, dedi kendi kendine. Dünya kayıt tutar yalnızca. Yaprak yaprak evrak biriktirir. Biriktirir ve geri verir sana."


- Hah



235. "Babalarsa sevilmeye gelmiyor. Babalar bir kere sevildi mi hemen kısalıp ölüyor. Buna önce yas, sonra yasa deniyor."


- Hah



236. "Hiçbir zaman! Geri dönmek demekse dünyanın Iügatlarında anımsamak, anımsamam anımsamam hiçbir şeyi hiçbir zaman."


- Hah



237. "Dünya çok ağırdı. Ben çok azdım. Ve dilde sermayem bir ah kalmıştı.
Onu da deyivermişim: Ah."


- Hah



238. "Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz."


- Hah



239. "Bir türlü çözemiyordum; dalgınlığımın farkında olmam dalgınlığımı gidermiyordu."


- İstasyon



240. "Sessizliği ima doluydu.."


- İstasyon



241. ""Annemle babamı sulasam bir. Öleceğim birazdan."

LEYLA ERBİL

"Bilinçli Eğinim I""


- Hah



242. ""belli bir yaş eşiğini geçen çocukların yüzünde yetişkinliklerinde nasıl görüneceklerine dair emareler belirir bazen.""


- İstasyon



243. "O sırada kapıldığım parlak fikre göre, bu basit isteklerimden daha kıymetli bir şeyim yoktu şu hayatta."


- İstasyon



244. "Perdeler hep çekili çünkü dışarıda engerek ve çiyanlar var. Yatağımın başucuna asılmış bir resimden yoksulluk bakıyor bana, uzun uzun sümüklü, her sabah yalınayak."


- Hah



245. "“Arkadaşlarım beni hep kendinden fazlasıyla emin olmakla suçlamıştır, bana kibirli dememek için de epey çaba göstermişlerdir. Ben de şöyle demişimdir onlara: Özsaygı kalbime iyi geliyor.""


- İstasyon



246. "“Evden uzaklaştıkça hafifliyordum, sırtımda, bacaklarımda, kollarımda somut olarak hissettiğim bir hafiflemeydi bu.”"


- İstasyon



247. "Ölmüyoruz işte, hiç öldük mü, kalakaldık burada. Acı insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaz. Beni kavmimle bir tutmayın. Çaycıyım ben, ağlayıcı, tedarikçi, refakatçi."


- Hah



248. ""başımızı kaldıramıyorduk, başımız ağırdı, çünkü bilmek ağırdı.""


- Hah



249. "Peki unutmak kaç hece..."


- Hah



250. "Yer değiştirdiğimi sanıyordum, meğer sadece sürüklenmişim."


- İstasyon

Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: