Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma Kitap Bilgileri
Yazar: Stefan Zweig
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 42 dk.
Sayfa Sayısı: 60
Basım Tarihi: Aralık 2023
İlk Yayın Tarihi: 1934
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786254050664
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma Kitap Tanıtımı
Stefan Zweig, bu kez gündelik yaşamın içinde yatan gizil bilgeliği keşfe çağırıyor okurunu. Kahramanımız, duyduğu taşkın merakla Paris'in nehir gibi akan kalabalığına karıştığında kentin ona nasıl sürprizlerle yanıt vereceğinden habersiz görünüyor. Sherlock Holmes bakışıyla insan portrelerini çıkarırken birden gözleyen ile gözlenenin, av ile avcının, öğreten ile öğrenenin yer değiştirdiği baş döndürücü bir çalkantı içinde buluyor kendini. Ya da tam tersi, bu kez Viyana Prater'de, durağan ve süslü yaşamından gündelik yaşamın sıradanlığına kaçan bir kahramanda özgür aşkı, toplumun kaygısız doğasını hatırlayışı okuyoruz. Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma ve Prater'de İlkbahar, Zweig'ın en küçük ilişkilerin içine nüfuz eden, en sıradanın içindeki zenginliği gören gözlem yeteneğine çarpıcı iki örnek.
Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma Kitaptan Alıntılar
1. "Çünkü hiçbir sanat, gerçeğin kendisiyle yarışamaz. Vive la realite!"
2. "Çünkü biz insanlar böyleyizdir. Önemli konularda nazik, düşünceli hatta merhametli, planlarımızı yaparken cesur ve atılganızdır, ancak başkası söz konusuysa, o kişinin yardımımıza muhtaç olduğunu bilsek bile aramızdaki o ince çizgiyi aşmaya karar vermekte güçlük çekeriz, cesaretimiz kırılır, âciz kalırız."
3. "Çünkü hiçbir sanat, gerçeğin kendisiyle yarışamaz Vive la réalité!"
4. "Yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur."
5. "Bir insanı yakasından tutup Tanrı'nın adaletini yerine getirmek cesaret işidir."
6. "Hiçbir sanat, gerçeğin kendisiyle yarışamaz."
7. "İçinde yaşadığımız dünyada yasal ve yasadışı tüm zanaatlar arasında yankesicilik en zor, en tehlikeli işlerden biridir, hatta büyük bir çaba gerektirdiğinden neredeyse bir sanat denmeyi bile hak eder."
8. "Neyse ki her şeyi bilen içgüdüm sayesinde en mantıklı olana, yani hiçbir şey yapmamaya karar verdim."
9. "Çıplakken, üşürken, uyurken, yorgunken, acı çekerken, kısacası fani yaşamın tüm ortak biçimlerinde insanlar arasındaki adil ya da adaletsiz, saygıdeğer ya da suçlu gibi yapay sınıflandırmalar ortadan kalkar; geride senin, benim gibi acıkan, susayan, uykusu geldiğinde uyumak isteyen, yorulan zavallı hayvandan, fani yaratıktan başka bir şey kalmaz."
10. "… merak edeceğim şeyler olduğunda her zamankinden daha çok kendim olurum…"
11. "Tecrübeli ve gerçek bir sanatçıyı, bir acemi, bir amatör, bir deneyimsizden ayıran şudur: Sanatçı sahip olduğu birçok tecrübe sayesinde gerçek bir başarıyı elde etmeden önce başarısızlığın da kaçınılmaz olduğunu çok iyi bilir, son ve en önemli fırsatı yakalamak için beklemesi ve sabretmesi gerektiğinin farkındadır."
12. "Hırsız iki ay sonra hakim karşısına çıktığında değil, hırsızlık yaptığı anda hırsızdır, tıpkı bir şairin bir kaç yıl sonra eline mikrofonu alıp şiirini okurken değil de, şiirini yaratma sürecinde şair olması gibi, suçlu da suçunu işlediği sırada suçludur."
13. "Görmüyor musun, aptal?"
14. "İnsanın ruhunun derinliklerini yanan bir kibritin alevi gibi bir anda aydınlatan da küçük ayrıntılar değil midir zaten?"
15. "Böyle üzgün olmaktan neredeyse zevk alıyordu, kendi kendine eziyet etmekte bir çekicilik buluyordu adeta."
Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma Kitap İncelemeleri
Stefan Zweig / Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
Her hikayesinde farklı bir konuya dikkat çekip düşüncelere iten ve kısa hikayelerden büyük sonuçlar çıkartan nadir yazarlardan biri Zweig. Kitap iki hikayeden oluşuyor. Kitaba ismini veren hikayesi diğer okuduklarımdan farklı geldi bana. Tasvirler ile Zweig dedirtse de bütüne bakınca değişik bir tat bıraktı doğrusu.
İlkbaharın güzel bir gününde Paris sokaklarına gidecek, anlatıcımızla birlikte gözlemler yapacak, çoğu zaman heyecanlanacak, bazen kızacak, bazen de merhamet duygunuza yenileceksiniz. Oturduğu bir kafede şehrin koşturmacasını izlerken, dikkatini çeken bir adamın yankesici olmasını anlaması ve hareketlerini takip etmesiyle başlıyor hikaye. Her hikayesinde olduğu gibi o kadar detaylı ve güzel anlatıyor ki, kendinizi ne kadar incelikli bir zanaat demekten alamıyorsunuz. Merak duygusunun onu ulaştırdığı sonuçlar ise düşündürücü.
Bir kadının, geçmişini unutup içinde bulunduğu şaşalı hayatından dolayı duygularının nasıl köreldiğine tanık oluyorsunuz. Aksilikler sonucu bir gününü gösterişli hayatı gibi değil de eski günlerindeki gibi geçirdiğinde, aşkı yeniden hissetmesiyle birlikte mutluluğun basit şeylerle de yaşanabileceğini anlamasındaki geç kalmışlığını okuyorsunuz.
Keyifli okumalar…
Bir Zanaatkârla Beklenmedik Karşılaşma
Strasbourg Bulvarı'nda dolaşıyordum. Kalabalıkta gözüme biri takıldı. Kendini izleyen gözlerimden habersiz etrafını kolaçan ediyordu. İlkbaşlarda onun bir dedektif olabileceğini düşündüm. Ama yanına biraz yaklaşınca öyle olmadığını anladım. Bu kişi bir dedektif olmazdı. Eskiyen ayakkabıları ve hafif rengi solmuş ceketine bakınca.. Bu kişi olsa olsa bir yankesiciydi.
Etrafını kendine bir av bulabilmek ümidiyle araştırıyordu. Olamaz gözüne o maymunlara bakan gündelikçi kadını kestirmişti. Hayır, o fakir kadını dolandırmayacaksın değil mi? Ama öyle olmadı.
Yavaşça kadına doğru yaklaştı. Ben "Hırsız var" diye bağıramadan gündelikçi kadının çoktan cüzdanına el atmıştı bile..
Kalabalığın arasına karışan yankesicinin ardına düştüm. Bu kez kendine bir yer buldu, cüzdandaki ganimette baktı. Orada ondan memnun kalmamış olacak ki.. Yeni bir av bulabilmek maksadıyla bir sanat müzayedesine girdi. Kendinden emin gözlerle etrafına baktı.
Nasıl oldu anlamadım. Yankesici dostum, müzayede de her şeyden haberdar olan beni kurban seçmişti kendine.
Yanıma gelip o buz gibi elleriyle ceketimi yoklarken, ne yapacaktım? "Hırsız var" diye bağıracak mıydım? O an ani bir refleksle onun kolunu tuttum. Göz göze geldik. Acı bana, diyen gözleri korku doluydu. Yanlış kapıyı çaldın dostum..
Bazı zamanlar olur ki insan kendisini sıkmayacak kitap ister. Ama sadece o an için ister. Kişinin kendisini gerçek hayattan koparıp başka bir hayata ve bir karaktere bürünmek istediği bir an... ama kısa olunca tadı daha başka tabii ki. İşte Stefan Zweig'in kitapları tam da bu ana uygun kitaplar.
Bazen insan planlar yapar ama ona rağmen bazı şeyler heyecanlandırmadığı gibi harekete bile geçirmeyebilir ve hatta insanın nötr bile hissetmesine sebep olabilir. Ama bazen plansız olan şeyler bir anda insanı o ana/kişiye odaklar ve bambaşka bir şekilde hissetmesini ve eylemlerde bulunmasını sağlar.
Bazen sokaktan geçen insanları, metroda olan insanları veya herhangi bir ortamda olan insanları inceleriz ve aralarından tercih yaparız ve geriye 1 kişi kalır. O kişi nasıl bir hayata sahip, ailesi var mı, nasıl duygularını yansıtıyor,bu hale nasıl geldi,şimdi bunu yapacak ve bunu yapmaz diyerek gözlemlerimiz ve tespitlerimiz olabilir. (Başka yere ve boyuta çekmeyip, karşı taraftaki şahısı rahatsız etmeden...)
Kitabın ana karakteri işte tam da böyle hareket ediyor kendince söylemlerde bulunuyor,tespitler yapıyor, üstelik bir de takip ediyor ve bir şekilde o kişiyi koruyor.(takip etmesi rahatsızlık verici bir durum.)
Kitabı okurken birçok cümle hoşuma gitti ve düşünmeme sebebiyet verdi gerçekten de doğruluk payı olan cümleler ve insana bazı şeyleri inceden mesaj vererek sorgulatan cinsten cümlelerdi. Okurken çok keyif aldım. Kendimi orada var olan başka bir karakter gibi hissettim ve olaylara,duygulara daha başka başka şeylere şahit oldum. Okuduğum en iyi Stefan Zweig eserlerinden biri oldu...
Kitabın içerisinde 2 ayrı hikaye var. Birincisi kitabın adını da alan Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma:
Bu hikayede Paris'te bir kafede oturup izlediği bir adamın, yankesici olduğunu farkettiği diğer adamın peşine düşmesini okuyoruz. Betimlemeler ve duygu akratırımı çok güçlüydü sanki o yankesiciyi siz izliyormuşsunuz gibi geliyor.
Alıntı: "Çıplakken, üşürken, uyurken, yorgunken, acı çekerken, kısacası fani yaşamın tüm ortak biçimlerinde insanlar arasındaki adil ya da adaletsiz, saygıdeğer ya da suçlu gibi yapay sınıflandırmalar ortadan kalkar; geride senin,benim gibi acıkan,susayan, uykusu geldiğinde uyumak isteyen, yorulan zavallı hayvandan, fani yaratıktan başka bir şey kalmaz."(syf 27)
İkinci öykü ise Prater'de İlkbahar: bu öyküde hayatının son 5 senesinde zengin olan bir kadının öyküsünü okuyoruz yaklaşık 15-20 sayfa kadar. At yarışına gitmek için terziden beklediği kıyafet bir türlü gelmeyince, umudunu kesip tek başına prater'e gitmeye karar veriyor. En gösterişsiz ve eski elbisesi seçip giyiyor ve taşralı kız rolüne bürünüyor bir anda.
Alıntı: "Zaman geçtikçe yeryüzünün en mutsuz kadını olduğuna inandırdı kendisini. Fakat böyle üzgün olmaktan neredeyse zevk alıyordu, kendi kendine eziyet etmekte bir çekicilik buluyordu adeta." (Syf 46)
Stefan Zweig'in yine muhteşem bir eseriyle karşı karşıyayız. Kitabın içinde iki adet hikaye yer alıyor. Birincisi Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma. Kısaca özet geçeyim; kitabımızın baş kahramanı Paris sokaklarında gezinirken bir yandan da insanları inceliyor ve gözüne aniden bir adamı kestiriyor. Bu adamın giysileri paçavra gibi eski püskü. İçinden onu takip etmek istiyor, bu arzuyla yanıp tutuşuyor. Her anı heyecanlı ve bir yandan da endişeli. Acaba gözüne kestirdiği kişi tam olarak kim? Hangi işle uğraşıyor? Kahramanımız bu kişiyi o kadar çok takip ediyor ve inceliyor ki ona dönüştüğünün farkında olmuyor ancak onunla bütünleşiyor adeta. İnsan kötü olduğunu bile bile merağına yenik düşüyor bazen. Bazen arzularımız insani duygularımızın önüne geçiyor ve Zweig bu kitapta bunu çok güzel hissettirmiş.
İkinci hikaye ise Prater'de İlkbahar. Kahramanımız Lise elbisesi hazır olmadığı için Derbi'ye gidemeyeceğini düşünen ancak daha sonrasında bu ''soylu'' damgasını üzerinden atıp günlük kıyafetleriyle derbiye giden bir genç kızın Derbi'de Hans adında tanıştığı bir gençle yaşadığı bir günü anlatıyor. Eskiden fakirken şimdilerde zengin adamlara metreslik yapan Lise, bu gençle tanıştıktan sonra aşkın ne demek olduğunu hatırlıyor ve harika bir gün geçiriyorlar.
Mutlaka okumanızı önerdiğim bir kitap, çok farklı bakış açısına sahip oluyorsunuz ve üzerine düşünebileceğiniz bir kitap. Şimdiden iyi okumalar dilerim :)