Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş Kitap Bilgileri
Yazar: Sigmund Freud
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 10 dk.
Sayfa Sayısı: 112
Basım Tarihi: Şubat 2022
İlk Yayın Tarihi: 1927
Yayınevi: Say Yayınları
ISBN: 9786050206074
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş Kitap Tanıtımı
Dogma olarak bildiğimiz dinsel tasarımlar aslında yaşantıların verileri midir yoksa yanılsama mıdır? Çocukların cinsellik dışı varlıklar olduğuna ilişkin, ancak psikanalizin çürütebildiği inanç yanılsama diye nitelendirilebilir mi? İlk çocukluk döneminde dinsel dogmaların etkisini üzerlerinde hissetmemiş kuşaklarda usun içgüdüsel yaşamı güçlük çekmeden egemenlik altına alabileceğini düşünmek bir yanılsama mıdır?
Bir Yanılsamanın Geleceği’nde Freud, tüm bu sorulara yanıt bulmasının yanı sıra din hakkındaki fikirlerini de eleştirel bir bakış açısıyla ifade ediyor. Bu araştırma kapsamında dinsel dogmaların gerçeklik değerini sorgulamaya yer veriyor, psikolojik yapıları bakımından bunların yanılsama sayılıp sayılmayacağını açıklıyor. Bu bağlamda yanılsamaları insanlığın en güçlü, en eski ve en acil isteklerine sağlanan doyumlar olarak nitelendiriyor.
Freud Bir Yanılsamanın Geleceği ile daha önce birçok kez ele aldığı uygarlık sorunlarını detaylı bir şekilde incelediği bir çalışma dizisi oluşturdu. Buradaki düşüncelerini bir kez daha aktardığı Kültürdeki Huzursuzluk (1930), ardından Einstein ile savaş üzerine mektuplaşmalarını içeren Neden Savaş (1933) ve 1934’ten beri üzerinde çalıştığı Musa ve Tektanrıcılık bu dizide yer alan en önemli çalışmalarıdır.
(Tanıtım Bülteninden)
Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş Kitaptan Alıntılar
1. "Hiç kimse inanmaya zorlanamayacağı gibi, kimse de inanmamaya zorlanamaz."
2. "Tıpkı hiç kimsenin inanmaya zorlanamayacak olması gibi, hiç kimse inanmamaya da zorlanamaz."
3. "...İnsan yine de geçmiş ve şimdiki durum hakkında ne kadar az şey bilirse gelecek hakkındaki yargısı da o derece belirsiz olmak durumundadır."
4. "Gökyüzünü bırakıyoruz
Meleklere ve serçelere"
5. "Yaşam, tıpkı genel olarak insanlık için olduğu gibi birey için de katlanılması güçtür."
6. "Uykudaki kişi, mezara koyulmasını gerektiren bir ölüm önsezisine kapılabilir. Ama düş izi, korku duyulan bu durumu bile bir arzu doyumu haline dönüştürmeyi bilir."
7. "İnsanın kendi gücünden başka dayanacak bir şeyi olmadığını bilmesi..."
8. ""İşte bu kulağa çok hoş geliyor! Tüm yanılsamaları reddederek dünya üzerindeki varlığını katlanılabilir hale sokmayı başarmış bir insan ırkı!"
9. "...Dünyadaki yaşamı izleyen ölümden sonraki yaşam, belki de bu dünyada elimizden kaçırmış olduğumuz en harika ve güzel şeyleri önümüze serecektir."
10. ""Kendini nasıl seviyorsan hemcinsini
de öyle sev!""
11. "Her çağda ahlaksızlığın dinden aldığı destek, ahlaktan daha çok olmuştur."
12. "Silahın savaşa sokulmasıyla zeka
üstünlüğü kaba kas gücünün yerine almaya başladı giderek."
13. "Ezilen sınıflar efendilerine duygusal olarak da bağlanabilirler. Düşmanlıklarına rağmen onlarda kendi ideallerini görebilirler."
14. "Yorucu çalışmaya gömülmüş ve herhangi bir kişisel eğitim tatmamış kitlelere bir kural olarak erişemese bile sanat, ayrı bir tür doyum sağlar."
15. "İnsan, geçmiş ve şimdiki durum hakkında ne kadar az şey bilirse, gelecek hakkındaki yargısı da o derecede önemsiz olur."
Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş Kitap İncelemeleri
Çocuk diyor ki :”Hocam aslında dinler aklımızı kullanmamızı ister . “ Evet tabi ki ister . Hangi ayağınla bir yere gireceğini , hangi ayağınla çıkacağını , yemeği nasıl yiyip suyu nasıl içeceğini , nasıl bir insanla evlenip onunla nasıl ilişki kuracağını emrettiğinde aklını kullanıp Pascal ‘ın dediği gibi ; “Argüman, kanıt olmasa bile , Tanrı'ya inanmanın, sonunda cennet olduğu için daha akılcı” olduğunu kabul ettiğindeki kadar , aklını kullanmış olursun.Peki ya ahlak ? Ya da değerler ? İnsaniyet? Bir dine ,sırf tanrıya inanmak ,inanmamaktan daha kârlı diye inandığımızda bizi daha insan yapar mı ? Aradığım cevabı Freud veriyor :”Eğer, komşunu öldürmemenin tek nedeni Tanrının bunu yasaklamış olması ve şimdiki veya sonraki yaşamda bu nedenle seni ağır bir biçimde cezalandıracağı korkusu ise, Tanrı diye birşey olmadığını ve onun gazabından korkman gerekmediğini öğrendiğin zaman komşunu hiç duraksamadan öldürürsün.”
Bütün kurumlarının zaafiyet içinde olduğu , şark kurnazlığının , dolandırıcılığın prim yaptığı ülkemde arttırılan din duygularının insanın içini boşalttığını üzülerek görüyoruz . Haberler , TV programları , bizzat karşılaştığımız insanların tavırları bize bunu hayrete düşürerek gösteriyor.
Sigmund Freud ise “Bir Yanılsamanın Geleceği”nde bize dinlerin doğuşuna dair bilgiler veriyor. Okumak için bu kadar geç kaldığıma pişmanım .Siz de pişman olmayın diye acilen tavsiye ediyorum .
Kitaba Totem ve Tabu'nun özeti diyebiliriz çünkü bu kitapta da aynı argümanlardan bahsediliyor. Buna ek olarak kitabın sonuna Freud tarafından Einstein'e gönderilen mektup eklenmiş. Einstein Freud'a bir mektupla savaş konusundaki düşüncelerini soruyor. Savaş insanlar için kaçınılmaz mıdır, psikolojik olarak tüm insanlar savaşa mı eğimlidir şeklinde soruları yanıtlıyor Freud.
Bu sorulara cevabı maalesef olumsuz. Yani bizler gibi savaş karşıtlarının bakış açısına ters. Bunu "Silahlanma Yarışı" dediğimiz rekabet ortamıyla açıklıyor. Bir zorba olduğunda tüm avantajlardan faydalanır. Bu da kaynakları gönlünce sömürmesi anlamına gelir. Zorbayla mücadele edebilmek için en az onun kadar zorba olmanız gerekir. .
Bugünün şartlarında bunu inkâr edecek değilim, gerçek bu.. Fakat insanlar düzeni sulh yoluyla ve gayet adaletli bir şekilde sağlayabilir. Nüfus politikalarıyla insan-kaynak oranını dengeleyebilir. Doğada rekabet olması bizim de bu rekabetin içerisinde bulunmamız gerektiği anlamına gelmez. Bizler yasalar çıkarabilen, kanunlar düzenleyen, buluşlar yapan akıllı canlılarız. Sırf kaynak az diye neden göz göre göre büyük vahşetler yapmak zorunda olalım? Savaş insanlar için asla bir seçenek olmamalı.. Bunu yapabiliriz, tüm toplumların anlaşmalarla sulh içinde yaşamasını sağlayabiliriz. İşe buna inanmak ve candan savunmak ile başlayacağız..
Freud, insan içgüdüsünün tatmin edilememesi gerçeğini "durdurma", bu durdurulmanın yerleşmesini sağlayan düzenlemeyi" yasaklama" ve yasaklamadan yaratılan durumu "yoksunluk" olarak terminolojileştirdikten sonra ; bireylerin içinde bulundukları medeniyetin sürdürülmesi ve kaostan korunması için feragat ettikleri doyumsuzluklarının vahşiliğini dizginlemeleri ve ehlileştirilmelerinde dinsel öğretilerin önemi üzerinde durmuş bu kitapta.
Dört duvara hapsedilmiş ,sorgulayıcı aklın ışığından mahrum edilmiş fikirlere sahip kişiler için okuması zor gelebilir.
Medeniyetin, dinin, bilimin gerekliliklerini, misyonlarını ve tanımlarını bireysel ve kitlesel ölçülerde psikolojik arkeoloji kazılarla kendince açıklamaya çalışmış.
İlk sayfalardan itibaren düşüncelerinize anjiyo yapılıyor hissine kapılabirsiniz.
Öncelikle zıt düşüncelerden yoksun monolog tarzda başlayan anlatım, sonraki evrelerde aynı kişinin kendi içinde zıttıyla konuşup tartışan bir diyaloğa dönüşüyor. Kendi oluşturduğu itirazları yine kendince cevaplar vermeye çalışıyor.
Yapılan analizleri ve çıkarımları düşüncelerinize ve inandıklarınıza bir saldırı mahiyetinde algılamayıp , ön yargıdan uzak bir şekilde eseri okuyabilirseniz ; sizi inandıramazsa bile , düşünüş tarzınızda farklı bir pencere açmanın zevkini tadabilirsiniz.
Keyifli okumalar...
Sigmund Freud bu kitabında, inanç, öteki dünyalar ve bu gibi metafizik konuların, insan imgelemi dışında ontolojik bir değeri olmadığına dair materyalist kanısını paylaşır bizimle.
Freud, öte dünyalar fikrinin bir yanılsamadan ibaret olduğunu; bunun sadece antroposentrik bir yaklaşım olduğunu ve bu yanılsamayı yaratanın da, aslında bir beden sahibi, yani bir "öz benlik" sahibi olmamızda yattığını söyler. Örneğin , öz benliğin bilimsel kavramı, bunun, bilinç ve bilinçdışı yapılarının toplamı olduğu ifadesiyle son bulur. Fakat "bilinçdışı nereye kadar ulaşır?" diye sorulduğunda, kalıtsallık derecesinde kaçınılmaz bir muğlaklık söz konusu olur. Sınırsız iç derinliğiyle insan, belirli ve sınırlı bir dış ile mi çevrelenir? Bu soruların cevabı ne olursa olsun, artık karşımızda, zirveleri dumanlı belirsizlik dağları vardır.
Bazu kavramlar büyük deneyimlere karşılık gelir. birçoğu da bizi aşar ve bizden büyüktür . Bu örnekte kavram, bizden daha büyük bir erime sahip, belki sınırsız bir deneyimin varlığının kabulüdür —onu kavrayamayız, fakat bu sınırsızlığa, ona sığınabilmek adına inanırız. Tamamen irrasyonel bir gerçektir bu; tıpkı psikanalizin kendisi gibi, rasyonel olmak üzere değildir. Nesnel ya da öznel; el yordamıyla gittiğimizde, sözcükler dünyasında, yani iki boyutlu dünyada buluveririz kendimizi. Dünyanın var olduğunu gerçekten deneyimlediğimiz, psycheden ibaret olduğumuz bir durum vardır; psykhemiz, varoluşumuzdur.
Freud'un okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen hiç yabancılık çekmedim. Sanki tanıdığım bir yazarı okuyormuşum gibi hissettirdi. Bu yönüyle sıkmayan akıcı bir dille yazılmış sade bir kitap diyebiliriz.
Kitap 10 bölümden oluşuyor. İlk 2 bölüm din kavramından önce insanların uygarlıktan anladığı ve uygarlığın ne olması gerektiğini tartışırken diğer bölümlere geçtikçe Tanrı özel inceleme konusu oluyor ve devamında da Din kavramı ele alınıyor. Dinin bir yanılsama olduğunu savunan ve kendine göre fikirlerle destekleyen, Freud bunun yerine bilimi koymamız gerektiğini iddia ediyor. Ancak yine kendisinin kendine sorduğu şu soru beni o ana kadar söyledikleri konusunda tekrar düşünmeye itti. Peki dini kaldırdık bilimi koyduk yerine. Bilimin yanılsama olmadığını nerden bileceğiz ? Veya ilerde bir yanılsama olmayacağını nasıl anlayacağız ? Freud bunada diyor ki: Bilim hiç bir zaman din gibi değişmez olmamıştır. Şu an bilemediği şeyi, şu anki bilgisiyle bilemiyordur. Yeterli zaman verilirse bilim herşeyi çözecektir.
Kişisel fikrim bu kitabın din kavramına tamamen karşıt bir görüşten yazılmış olduğudur. Kitabı okurken etkilenebileceğinizi düşünüp ona göre okumanızı tavsiye ederim. Din konusunda yeterli bilgi sahibi olmayanlar kitaptan farklı şeyler anlayacaktır. Bu ayrıma dikkat etmekte fayda var diye düşünüyorum.