Bir Ölünün Defteri Kitap Bilgileri
Yazar: Halid Ziya Uşaklıgil
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 32 dk.
Sayfa Sayısı: 160
Basım Tarihi: Mart 2005
Yayınevi: Özgür Yayınları
ISBN: 9789754472042
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Bir Ölünün Defteri Kitap Tanıtımı
Halid Ziya Uşaklıgil'in İzmir dönemi romanlarından olan
Bir Ölünün Defteri, aynı zamanda Servet-i Fünun dönemi
romanını müjdeleyen bir örnek olması bakımından önem
taşımaktadır. Romanda iki erkek ve bir genç kız
arasındaki aşk ilişkisi ve bu durumun yarattığı trajik
durum söz konusu edilmiştir.
Bir Ölünün Defteri Kitaptan Alıntılar
1. "“Hiçbir şey insana gülünç olmaktan daha fazla keder veremez .”"
2. "“İnsan, kalbini dinlemek istemediği zamanlar tabiatı dinler. Duygularını bir derenin şırıltısına, yaprakların hışırtısına bırakır.”"
3. "Bir hayatı eline alarak kemiren zalim bir hastalıktan kurtaracak olan; ne bir kelebeğin kanatlarına binerek uçan fikirlerdir, ne de geceleri hülyalarını yıldızlarda takip eden gözler! Bir neşterin ucuna bağlı olan deva, bilmem ki bir kafiyenin bir hecesine bağlı olan ahenkte var mıdır?"
4. "“Ben, hayatımda mutlu olmaya dair bir arzu taşımadığım için belki o mutluluğu hayattan başka bir yerde ararım.”"
5. "“İnsan, mutluluğu tek başına bulamaz, kendisini mutlu edecek birisine muhtaçtır.”"
6. "“Ey hayat! Sen bundan mı ibarettin?”"
7. "İnsan, kalbini dinlemek istemediği zamanlar tabiatı dinler. Duygularını bir derenin şırıltısına, yaprakların hışıltısına bırakır; zihni şurada parlayan bir ışığa, gökyüzünün bir tarafından sarkan bir bulut parçasına; bir dalın ucunda en küçük rüzgâr esintisiyle sallanan bir yaprağa, bir hiçe bağlı kalır; saatlerce düşünür ya da düşünmez; öyle bir hâldedir ki, insanlığından çıkmış, kişiliğini kaybetmiştir. İşte o anlar teselli anlarıdır; duyguların o durgunluk dakikası, hastalığın tembellik, uyuşukluk dakikasıdır."
8. "“Heyhat! İnsanların hayatı bir saadetten ibaret olduğu hâlde onu mahvetmeye ne küçük bir şey sebep oluyor!”"
9. "“Özlemek ne tuhaf; gelmeyecek birine yollar açmak gibi.”"
10. "“İnsan ağlamak istemediği vakit gülüyor.”"
11. "“Evlenmemeye karar vermiş; hayatı lüzumundan fazla öğrenmiş de ondan hiçbir lezzet beklememeye razı olmuş, şakaklarında beyaz saçlar görüp de boş bir hayat kalıntısına mahkûm olan bir adam değilsin ki evlilik fikri sana yabancı dursun!”"
12. "“Çocuklar merhametsiz olur.”"
13. ""Ben, hayatımda mutlu olmaya dair bir arzu taşımadığım için belki o mutluluğu hayattan başka bir yerde ararım.""
14. "“…seviyorum, deli gibi seviyorum fakat sevilip sevilmediğimi bilmiyorum.”"
15. "Hiçbir şey insana gülünç olmaktan daha fazla keder veremez."
Bir Ölünün Defteri Kitap İncelemeleri
Ah Vecdi! Böyle mi olmalıydı senin sonun. Suçu halanda mı aramalı? Ama oda kızına iyi bir eş olacağını, onu sana emanet etmeyi, ondan sonra onu koruyup kollayacak birinin varlığını yani seni istemiş çok mu? Nerden bilebilirdi ki Nigar(kızı) ın senin en yakın arkadaşını olan Hüsam' a gönül verdiğini.
Vecdi annesinin ölümüyle, halasının yanına gelir ve artık burada yaşamaya başlarlar. Okulda Hüsam adında bir genç ile karşılaşır ve çok iyi arkadaş olurlar. Hüsam artık her tatil günleri Vecdi' nin evine gelir. Ordan gönlü Nigar'a kayar ve tabiki Nigar'ın ona. Bunu daha bilmeyen halası Vecdi ye kızıyla evlenmesini söyler. Yıllardır aklının ucunda bile olmayan bu düşünce Vecdi'nin her yanını sarar ve artık oda Nigar'a aşık olmuştur.
Bir gün Nigar' ın en yakın arkadaşı Hüsam'ı sevdiğini öğrenir. Hüsamında ona ilgisini anlar ve onları evlendirir.
Aşkını içine gömen Vecdi yaşadıklarını, suskunluğunu bir kara kaplı deftere yazar...
Sevdiği mutlu olsun diye susar ama kendisi gün geçtikte erir...
"Bir Ölünün Defteri" Vecdi artık bu dünyada değildir.
'Heyhat! İnsanların hayatı bir saadetten ibaret olduğu halde onu mahvetmeye ne küçük bir şey sebep oluyor'
Herkes ister mutlu bir son.Ama Hayatın gerçeklerine vardır. Okurken sizleride etkileyeceğini düşünüyorum İyi Okumalar...
Bir süredir Türk edebiyatının klasikleşmiş eserlerinden devam etmekteyim. Bugün inceleyeceğim eser Halid Ziya Uşaklıgil'in Bir Ölünün Defteri adlı eseri.
Eserin konusu adından da anlaşılacağı üzere iki yakın arkadaştan biri vefat ediyor ve geriye bir defter bırakıyor. Kitap bu defterde yazanlardan oluşmakta. Duyguların yoğun olduğu, olayların kimi yerde kısa kimi yerde uzun tutulduğu ve okuma açısından bu tarz kitap seven yeni okurlar için uygun olduğunu düşündüğüm bir kitap.
Eser çok uzun değil fakat duyguları o kadar yoğun ki okuduğunuz her satır anlatılmak istenen duygu içinizde hissettiriyor. Okuyucu yormayan bu betimlemeler eseri gerçekten anlamlı kılmış. Olaylar kimi yerlerde kısa tutulmuş ve anlam yoğunluğu oluşması önlenmiş diye düşünüyorum.
Kitapta benim hoşuma giden bir ayrıntı oldu. Bundan önce okuduğum ve bu döneme ait olan eserlerde kadınlara çok fazla söz hakkı verilmiyordu ve hatta bazı kitaplarda o dönemde yaşayan kadınlar için üzüntü bile duyuyordum. Fakat bu eser 1892 yayımlanmış olmasına rağmen kadın erkek konuşmaları, kadınların düşüncelerinin önemi gibi konularda benzer tarihte yazılan eserlere göre daha üstün bir konumda diye düşünüyorum. Tabii ki bazı adetler, kitapların doğası gereği, dönemi yansıtıyor fakat Halid Ziya Uşaklıgil'in kalemini bu konuda çok beğendim.
Kitabı zaman buldukça veya zaman yaratabildikçe aralarda okudum. Zaten çok uzun olmayan bir eser olduğu için birkaç gün içerisinde zihnimi çok yormadan bitirdim. Konusu ve anlatış biçimi ile beğendiğim bir eser oldu.
Herkese iyi okumalar!
Tertemiz sadakat üzerine kurulan, fedakar bir arkadaşlık ve hiç başlayamayan hüzünlü bir aşk hikayesi…
Hüsam ve Vecdi, çocuk yaşta yolları kesişen, birbirlerinin ortak yaralarına dokunup o andan beri birbirlerine yoldaş olan gençlikleri,yetişkinleri birbirine karışan her an yan yana olan, iki sadık dosttur.Hüsam annesini kaybettikten sonra doktor olan babasının da tayini çıkınca halasıyla birlikte yaşamaya başlar ve eğitimi için yatılı okula verilir.Hayatındaki büyük değişikliklere alışmaya çalışan Hüsam, melankolik ve yalnızlık ile doluyken yolu Vecdi ile kesişir.Kurdukları gönül bağı ile beraber hem kendileri hem dostlukları büyürken
aralarına Hüsamın kuzeni Nigar dahil olur ve bu 3 küçük kalbin hikayesi başlar. Çocuk yaşta kurdukları güzel dostluk gün geçtikçe büyür, ancak bazı kalplerde farklı şekillenir.Aile bağları,kan bağı,aşk gibi üç farklı duyguyu içinde barındıran bu dostluk bir süre sonra zamana ve değişen duygulara yenik düşmemek ve kaybedilmemek için bazıları için bazı fedakarlıklar gerektirir ve bu fedakarlıklar hayatlarının her alanında dahil olan bu 3 arkadaşın yollarını ayırmak zorunda bırakır.
Yıllar sonra ortaya çıkan defter ile açılan geçmiş ve o geçmişte gizli kalmış bir aşk,dostluk için yapılan büyük fedakarlıklar ortaya dökülür.
Yarım kalmış hikayeler…
Söylenmemiş sözler…
Gizlenmiş duygular… Tertemiz bir duygu seli bu kitap.
Merhabalar Bu benim ilk incelemem olacak sürç-ü lisan edersem şimdiden affola diyeyimve sözlerime başlayayım: Öncelikle bu kitabı size okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum yorumlardan bakarak aldığım bu kitap şahane ötesi. Yorumlarda şu ibareyi görmüştüm “ağlayarak okudum”. Lakin ben bu yorum yazanlar gibi düşünmüyorum. O kadar insanın içine işleyen bir hikaye var ki bu kitapta bırakın Ağlamayı yutkunamadım bile. Betimlemeler hat Safa’da sanki siz kitaptaki ve Vecdi karaktersiz olayı siz yaşıyorsunuz gibi. Bir dostu bir kendisi bir de sevdiği kadından oluşan bu hikayenin sonlara doğru sizi mütareke yıllığına götürecek. Milli duygularınız kabarırken bir anda yine aşk hikayesine geri döneceksiniz. Karbon kitapların cep boylarını tavsiye ediyorum hem fiyatı cebinizi yakmayacak hem de yanınızda taşıması, okumanızı kolaylaştırması size bir avantaj sağlayacak. Hissettiklerini ve gözlemlediklerini nasıl uygun sözcükler bulup yazıya dökmesi sizi kendinizden geçirecek, şaşıracaksınız ve muazzam bir tat alacaksınız. Bir kez daha okumanızı şiddetle tavsiye edip kitabın arka kapağında bulunan şu yazıyla sözlerime son vermek istiyorum : “ Nigar, Vecdi ve Hüsam arasında olup bitenleri bir defter sayesinde öğreniyoruz. Artık hayatta olmayan birine ait satırları okurken, hem Servet-i fünun’un ayak seslerini duyar hem de dostlukla aşk arasında kalanbiriyle duygudaş olursunuz.” Duygudaşlığımızı kitaplardan aldığımız hazlarla da birleştirmek ümidiyle herkese BOL OKUMALI GÜNLER dilerim.
Yazarımızın Sefile (1885) ve Nemide (1889) adlı romanlarından sonra yazdığı Bir Ölünün Defteri -kendisinin belirtmesiyle de- acemilik ile ustalık dönemi arasındaki bir köprü olmuştur. Ayrıca Yazarın aile hayatındaki ölüm acılarının ve çocukluğuna ait 93 Harbi izlerini taşıyan bu roman, Servet-i Fünun romancılığının öncü romanı ve Servet-i Fünûn dönemi romanını müjdeleyen bir örnek olarak görülmüş, önceki romanlarına nazaran daha da başarılı bulunmuş, Halit Ziya’nın teknik ve üslup yönlerinden kendisini bulduğu ilk önemli romanı olarak kabul edilmiştir. daha önce bir eserinde daha kullandığı bu anlatma metodu , yazarın edebiyat anlayışına uygun olan realist anlatma metodunun önemli örneklerinden biridir. ve ayrıca Halit Ziya Türk edebiyatında realizmin temsilcilerinden biridir.
Halit Ziya ile tanıştığım mai ve siyah romanından sonra okumuş olduğum Bir Ölünün Defteri'nin pek çok açıdan bir önceki okuduğum romanla benzerlik gösterdiğini her bir bölümde tekrar düşündüm. daha sonra yazarı ve edebi kişiliğini araştırdığımda örneklerde olduğu gibi farklı açılardan farklı eserleriyle benzerlik gösterdiğini öğrendim. konusu bakımından beni şaşırttığını pek söyleyemesem de her iki okuduğum romanında beni en çok etkileyen şey üslubu, süslü cümleleri ve şair bakış açısıydı.
Ayrıca her ne kadar vecdinin perişanlığından ve mutsuz sondan dolayı üzülsem de yazarın öğüt verme çabasına girmemesi ve realizm akımına uyması bakımından oldukça ideal olaylar zinciri ve roman sonudur.