Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri Kitap Bilgileri
Yazar: Édouard Louis
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 16 dk.
Sayfa Sayısı: 80
Basım Tarihi: Mart 2024
İlk Yayın Tarihi: 2021
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750763199
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri Kitap Tanıtımı
Bu fotoğrafa bakarken dili yitirdiğimi hissettim. Onu bütünüyle özgür, tüm bedeniyle geleceğe doğru yol alırken görmek, aklıma babamla paylaştığı yılları, maruz kaldığı aşağılamaları, yoksulluğu, yirmi beşle kırk beş yaşları arasında, başka kadınlar hayatı, özgürlüğü, yolculuğu, kendini tanımayı tecrübe ederken, eril şiddet ve sefalet tarafından yaşamından koparılmış, neredeyse yok edilmiş yirmi yılı getirdi.
Bu fotoğrafı görmek bu yok edilmiş yirmi yılın doğal bir şey olmadığını, ondan bağımsız dış güçlerin –toplum, erillik, babam– eylemlerinin bir neticesi olduğunu hatırlamamı sağladı, demek ki her şey başka türlü olabilirdi.
Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri'nde annesini anlatıyor bu kez Édouard Louis. Kırk beş yaşına vardığında isyan bayrağını çeken, arzuladığı gibi yaşamayı seçerek yavaş yavaş özgürleşen, sonunda kendini keşfeden bir kadının hikâyesini kendi gözünden aktarıyor. Çocukken farklı bir anneye sahip olma arzusuyla bugün onu her şeye rağmen özgür ve mutlu bir kadın olarak görme deneyimi arasındaki anlatısında hayatlarımızı yöneten zalim sistemleri ve onlardan kaçış olasılığını da ele almaktan kaçınmıyor – yine çekincesizce, yine güçlü bir şekilde.
“Édouard Louis kendi kuşağının en önemli edebî seslerinden biri.”
The Guardian
Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri Kitaptan Alıntılar
1. "Bazı ayrılıklar kesin kopuştan daha insafsızdır"
2. "Belki de değişimin değil, mutluluğun ne demek olduğuna yanıt aramak gerekiyordu."
3. "Bazı ayrılıklar kesin kopuştan daha insafsızdır."
4. "İlişkimizin tarihi ayrıldığımız gün başladı.
Her şeyin temelini sanki ayrılık atmıştı."
5. "Annem:
Yalnızca parasız ve geleceksiz bir beş çocuk annesi değil, aynı zamanda evine hapsedilmiş bir mahkûmdu.
Bütün kapılar kilitliydi."
6. "Aşk, ömrü boyunca, daima emir verilen ya da emir alınan, iktidar ilişkilerinin asla askıya alınmadığı bir alan olmuştu."
7. "Yoksulluğun da bir kullanım kılavuzu vardır ama öğrenmek için kimsenin onu okumaya ihtiyacı yoktur."
8. "Her şey bir fotoğrafla başladı.
Bu fotoğrafa bakarken dili yitirdiğimi hissettim.
...her şey başka türlü olabilirdi."
9. "Sürekli hazırlıklı olmaktan, her an kendimi savunmaya hazır olmaktan, bu şartlarda yaşamaya mecbur olmaktan yorulmuştum."
10. "..keder yüzünü asla terk etmiyordu."
11. "Bırakın bir kere de ben mutlu olayım...
Benim hiç mi hakkım yok mutlu olmaya?"
12. "Bir özgürleşme hikâyesi yazmak için yola çıkmışken neden üzücü bir hikaye anlatıyormuş gibi hissediyorum?"
13. "Mutluluğu görmek beni mutluluğun yıkımına yol açan adaletsizliği de görmeye mecbur bıraktı."
14. "Benim hiç mi hakkım yok mutlu olmaya?"
15. "Değişmek ne demektir?"
Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri Kitap İncelemeleri
"Senin hikayeni anlatmaya bir kadının hikayesini anlatma niyetiyle başlamıştım ama şimdi farkına varıyorum ki senin hikayen, kendi yaşamının ve babamla birlikte yaşamının seni mecbur bıraktığı varolmayışa karşı, bir kadın olma hakkını elde edebilmek için mücadele veren bir varlığın hikayesiymiş."
Édouard Louis bu kez kendisi olabilmek için kırk beş yaşından sonra istediği gibi yaşamayı seçen, bu yolda değişen, dönüşen, kendini fetheden bir kadının, annesinin hikayesi ile buluşuyor okurlarıyla Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri'nde.
Düşlerinin hiçbirini gerçekleştiremeyen, erken yaşta anne olan, mutsuz, sürekli etrafındaki insanlar tarafından aşağılanan, kendisini erkek tahakkümü altında yaşamak zorunda hisseden, çaresizliği kabul etmiş bir kadındır Monique. Taa ki kendisine dayatılan bu hayatı yaşamaktan vazgeçip isyan edene, kendi yolunu çizmeye karar verene kadar.
Başka kadınlar hayatı, özgürlüğü, kendini tanımayı tecrübe ederken, o eril şiddete maruz kalır. Bu şiddetin hem en yakın tanığı hem de parçası olan yazarımız sonrasında ise annesinin bir kadın olma hakkını elde edebilmek için verdiği mücadelenin en büyük destekçisi olur.
Monique Fransa kırsalında yaşayan bir kadın ve dünyanın pek çok yerinde adı ne olursa olsun aynı kaderi paylaşan kadınlardan sadece biri. Onun farkı bu cesareti gösterebilmiş olması. Aslında Monique'in hikayesi birazda istersek yapabileceğimizin hikayesi.
Kadınlar ne zaman ki bu hayatı başkaları ne der ne ister ne düşür diye yaşamaktan vazgeçer işte o zaman değişecek belki bazı şeyler; sadece onlar için değil dünya için de...
Keyifle okunsun...
'in
kitabında dediği gibi "Mutluluk çok kolaydı. Babamın iyi davranması yetiyor, böylece annem mutlu oluyordu ve biz çocuklar da onunla birlikte mutlu oluyorduk." Babası ile iletişimi ne kadar iyi olursa olsun, annesinin aşağılandığı bir yuvadaki çocuk hayata karamsar bakar.
Değişimden korkan, konfor alanından çıkmaktan endişe duyan insanlar için her zaman sebep gibi görünen bahaneler vardır . Bardak dolar dolar ve bir gün taşar. 45 yaşına kadar hayatına giren ve çocuklarının babası olan erkeklerden fiziksel ve psikolojik şiddet gören Monique'in, bir gün son kocasını evden kovarak,artık kendi için yaşamaya karar verişinin, oğlunun penceresinden , oğlunun hissettikleri ve düşündükleri ile anlatımından oluşuyor. Annesine olan öfkesinin ardında aslında annesinin, babasının karşısında kendini ezik hissetmesini ve babasına boyun eğişini kabullenememesi var. Birbirlerinden fiziksel olarak uzaklaştıkça birbirine yaklaşan anne oğul ilişkisi ele alınmış. Her zaman annesinin kendine güvenmesini ve mutlu bir kadın olmasını hayal eden, isteyen bir evlat.
Bu, bir kadının yıllarca kendini feda edişinin sonunda içindeki kadını azad edişinin hikayesi. Her şeye rağmen özgürlük için bir savaşın hikayesi...
Uzun zaman sonra okumaktan çok etkilendiğim kitaplardan biri oldu. Kısacık bir hikaye ama vurucu. Kadınlarla, kadın sorunlarıyla ilgili okuduğum her kitap beni ayrı etkiliyor. Çünkü coğrafyalar değişse de, inançlar,şartlar değişse de kadınlara yaşatılanlar hissettirilenler aynı. Bir asır önce, üç asır önce ya da on asır sonra…
Bu kitap da, Virginia Wolf’un "Kendine ait bir oda"sı da, Kore edebiyatı’ndan "Kim Jiyeoung, Doğum 1982" de, hatta daha mizahi bir dille anlatsa da "Bir Kimya meselesi" de aynı şeyi anlatıyor benim gözümde. Sadece kendi kimliğine sahip olmak için yıllarca savaşmak zorunda kalan kadınları. Sadece kendileri olabilmek için savaş vermek zorunda olan. Dünyanın neresinde olursanız olun, doğusundan batısına, birinin karısı, birinin annesi olarak değil de sadece kendiniz olduğunuz için değer görebilmek için, bir isme sahip olabilmek için vermek gereken, bir ömüre mâl olan bir savaş.
Kendim özelinde yaşamak zorunda kalmadığım, şükür ki, ama varlığının gerekliliğini etrafımdaki kadınlarda sık sık görebildiğim bir savaş.
Kendi yaşam hikayenizin kahramanı olabilmek için verilen bir savaş.
Bir çok erkeğin doğuştan sahip olduğu bir özgürlük için, belki varlığından bile haberinin olmadığı, bir savaş.
Hangi coğrafyada, hangi dönemde olursa olsun bütün kadınlara kendilerini keşfedebilme özgürlüğünün verildiği, potansiyellerini gerçekleştirebildikleri, kendi hikayesini arayan kadınların hikayelerini özgürce yazabildiği günlere…
Bazı ayrılıklar kesin kopuştan daha insafsızdır; artık eskisi kadar sert geçmiyordu tartışmalarımız, bağırış çağırışlar kesilmişti, kapılar çarpılmıyordu, olan sadecee şuydu ki birbirimize söyleyecek söz bulamıyorduk"
Gerçekleşmemiş hayaller, yaşanmamış duygular , yoksulluk, sevgisizlik, şiddet sanırım Eduoard Louis'in bu kitabını anlatan en iyi kelimeler. Hayalleri olan bir kadının yoksulluk yüzünden iki başarısız evlilik yapması ve bu iki evlilikten çocuklarının olmasıyla daha mutsuzlasmasi dibe çekilmesi. Eril şiddetin gölgesi altında varolma savaşının sonunda kendini dönüştüren bir kadının hikayesi bu metin. Louis sorunlu bir iletişime sahip olduğu annesine yillar sonra bakarak içini dökmüş metinde. Bir kadının dönüşümünü okurken, oğluyla olan ilişkisinin de de nasıl evrildigini görüyor okuyucu. 45 yasinda kendi içinde devrim geçiren bir annenin oğluyla olan hesaplaşması ve iyileşme sürecinini de okuyoruz ayni zamanda. Bazen insanlar yillar sonra olayları muhakeme ettiklerinde o güne kadar görmedikleri unsurları görebiliyor ve olaylara daha objektif yaklasabiliyor. Bunun için insanın uzaklaşması biraz kendine zaman tanıması da gerekli. Uzaklaşmak ilişkiler açısından iyi bir sıfalandirma yöntemi Louis" Uzaklaşmamiz bizi yakinlastirmisti "derken belki de zamanın iyileştirici gücüne atıf yapmıştır kimbilir. ? Bu kısa ama derin metni okuyunuz
İyi okumalar
Louis anlatırken bir yerde durup soluklanmayı sevmiyor. Ya da zihninde birikenleri bir an önce kaleme, kalemin ucundan kağıda geçirip rahatlamak istiyor. Konuyu değiştirme hızı, ayrıntılar arasındaki koşuşturması beni yoruyor okurken. Dağılıyorum. Ama yazdıkları toparlıyor beni. Çünkü tüm bunların birer klişeye dönüşene kadar, hitap ettiği bir tek insan kalmayana kadar yazılması, anlatılması, tekrar edilmesi gerekiyor. Çünkü hemen hepimizin yaşadığı, tanık olduğu, normalleştirdiği, yaşayıp gitmeye devam ettiği, zihnindeki çukurlara gömüp yeri belli olmasın diye üstünde tepindiği gerçekler bunlar.
Farklı cinsel kimliklerde var olamamanın, kadın olarak dünyaya gelmenin yarattığı eşitsizliğin, annelik ve bağımlılık ilişkisinin, yoksulluğun yaşattığı utancın ve ucu kemirilmiş çocukluklarımızın, aşağılanmanın; bizi kırılgan, bizi korkak, bizi değersiz ve ışıksız bırakan bunca şiddetin daha çok konuşulması gerekiyor. Normalin ne olduğunu hatırlayalım diye. Derine gömdüklerimizle yüzleşelim diye.
Bunu kurgu bir kitap gibi okumamalı. Yazar annesinin ömrünün çukuruna iniyor, yaşam seviyesinin altında ne kalmışsa çekip çıkarıyor. Hemen hepimizin yakası buruşmuş, düğmesi koparılmış, üstüne nar sıçratılmış tanıdık bir gömleğe denk geleceği bir kirli sepeti gibi.