Binboğalar Efsanesi Kitap Bilgileri
Yazar: Yaşar Kemal
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 1 dk.
Sayfa Sayısı: 283
Basım Tarihi: Ağustos 2020
İlk Yayın Tarihi: 1971
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750807015
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Binboğalar Efsanesi Kitap Tanıtımı
Yüzyıllarca yerleşik düzene geçmemek için direnen Türkmenler’in romanı Binboğalar Efsanesi Hıdrellez şenliklerinde, göçerlerin kış için sığınacak topraklar bulma dilekleriyle başlar. Ancak, kış onlar için bir yok oluş öyküsüne dönüşecektir.
Yörüklerin yok oluşuna yakılmış bir ağıt.
“Yaşar Kemal bir kültürün nasıl yittiğini Binboğalar Efsanesi ile sarsıcı bir biçimde betimledi.”
Allan Sandström, Wasterbottes Kurriren, (İsveç)
“Yaşar Kemal’in yazdıkları, bu evrenin çöküşünü, on-dokuzuncu yüzyılda başlatılan ve yirminci yüzyılda ansızın piyasa ekonomisine geçilmesiyle sonuçları şaşırtıcı boyuta ulaşan zorunlu yerleşik yaşamın getirdiği tarihsel çöküşü anlatır.”
Jean-Pierre Deleage, (Fransa)
“Yaşar Kemal’in görkemli, şiirsel, aynı zamanda modern anlatım tarzı sonsuz sürükleyici... O, Kazancakis ve Neruda gibi klasik ‘büyük tarz’ı yüceltti.”
Majbritt Sjödin- Hans Artberg, Folket, (İsveç)
“Zengin bir geleneğin hüzünlü, yavaş masalı....”
Daily Telegraph, (İngiltere)
“İnsanı canlandıracak basitlikte, güzel, ahlaki bir öykü...”
Birmingham Post, (İngiltere)
(Arka Kapak)
Binboğalar Efsanesi Kitaptan Alıntılar
1. ""Koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür..""
2. "Demek her şey değişiyor, bitiyor, yerine yepyeni bir şeyler, anlamadığımız, bilmediğimiz bir zulüm geliyor..."
3. "... azala azala tükendik, bittik."
4. "Daha konuşacaktı, ağlamamak için sustu.."
5. "Koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür."
6. "
."
7. "Dünya değişiyor, aah dünya değişiyor, biz kalıyoruz."
8. "Her çiçek herkese konuşmaz."
9. "Ne kara günlere doğurmuş bizi anamız."
10. "Umutsuz olmayın, umutsuzluk kötüdür, beladır. Umutsuzluk diri, canlı, soluk alan insana yakışmaz. Umutsuzluk ancak ölülere mahsustur."
11. "Her şey onların elinde. Onlar da yalnız paraya tapıyorlar. Allahları para"
12. "Umutsuz olmayın, umutsuzluk kötüdür, beladır. Umutsuzluk diri, canlı, soluk alan insana yakışmaz."
13. "~
.
.
~"
14. "Bir karınca sürüsü gibi üşüşmüşler üstümüze, parçalıyorlar, yiyorlar, bitiriyorlar... Bir yandan da kokuyu alan karıncalar geliyorlar. Katar katar olmuşlar."
15. ""Koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür..""
Binboğalar Efsanesi Kitap İncelemeleri
Yaşar Kemal, Rus olsaydı, eserleri kesinlikle, dünya klasikleri arasında olurdu. Dostoyevski, Tolstoy ile birlikte anılırdı. Olayları, kişileri, mekanları o kadar güzel anlatıyor ki, kah yaylakta kah kışlakta yaşıyorsunuz, Cerenle Halil oluyorsunuz aşkı yaşıyorsunuz, Haydar Usta olup umudu , umutsuzluğu iliklerinizde hissediyorsunuz.
Binboğalar Efsanesi, Yaşar Kemal'in en sevdiğim eseri. Aslında o kadar zengin doğası , toprakları olan, herkese yetebilecek kadar da büyük olan Anadolu'nun, her zaman birileri tarafından sahiplenilip, diğerlerinin yaşam hakkını elinden almaya çalışan zihniyetlerinin, insanlara verdiği zararlar, yokoluşları anlatıyor. Buradaki hikaye yörüklerin bir şekilde asimilasyonu gibi. Onların yazın yaylaya, kışın ovaya , konar- geçer yaşam şeklinin zorla değiştirilmek istenerek, tamamen yerleşik düzene geçirilmeye çalışılması, bu esnada da obaların birer birer yok oluşu. O kadar acı ki, okurken doğrusu çok üzüldüm. Hiç yazın serin dağların insanlarının, hayvanlarının, sıtmalı ovaya uyum sağlayabilmesi, yaşayabilmesi mümkün mü ? Ne koyunları ne de insanları alışabiliyor.
Yaşar Kemal'in Anadolu Efsanaleri neredeyse her kitabının bir Parçasıdır.Burada da
Hızır ile İlyas’ın buluşmalarını, insanların efsanelere bağlanan umutlarını öyle güzel anlatıyor ki, okurken ben bile umutlanıyorum.
Bazı kitapları tekrar tekrar okumak istersiniz, Binboğalar Efsanesi de benim için bu şekilde, ileride, biraz unuttuğumda, tekrar okuyacağım.
Sizlere de bir kez olsun okumanızı tavsiye edeceğim.
Keyifli Okumalar...
Yaşar Kemal okuyanın dilinde tat, kulağında ince ve keskin bir melodi, dimağında püren ve çam kokulu anılar bırakan bir yazar.
Yine bir efsanevi anlatımla Çukurova’yı okuyucuyla buluşturan Kemal’in bu kitabının konusu bu kez Türkmenler.
Yerleşik hayata geçmek istemeyen ve bu istekleri uğruna maalesef acılar çeken, dünya üstünde bir karış toprak bulamayan törelerine ve geleneklerine bağlı neredeyse yüzlerce yıllık geçmişe sahip güzel Türkmenler.
Kitabın içinde o kadar çok karakter var ki hepsi şahsına münhasır ve ayrı ayrı olayın parçası konumunda.Hani bir tanesi olmasa sanki bu efsane, efsane olmayacak gibi.
Kerem ve Şahin’i;
Haydar usta ve kılıcı;
Ceren ve Halil’i- Oktay’ı...
Kadınların ve onların sevdalarının, kavgaların ve törelerin, anlayışsızlığın ve çıkarcılığın destanı.
Yurt bulma uğruna boyun eğmedikleri kişi kalmadı.
Altınlarını verdiler, sevdayı boşa sayıp görmezden geldiler. Hiçbiri fayda etmedi sonunda yok olup gittiler.
Yaşar Kemal’in büyülü sözleri ve efsanevi anlatımıyla Çukurova’ya yolculuk yapıyoruz yine. Şiirsel diliyle ve usta betimlemeleriyle adeta bir görsel şölen yaşatıyor bize. Türkmen töresini, Çukurova toprağının karış karış ağacını, çiçeğini ve mor kayalıklarını görselliğe döken kelimeleri bir kalem nasıl olur da böyle yazar bilmiyorum. Usta Yaşar Kemal ise kalem bile hayret ediyordur. Yine çok beğendiğim bir kitap oldu.
Yörüklerin hayatını ve karşılaştıkları zorlukları anlatan, her şeye rağmen ayakta durma ve hayatta kalma çabalarını çok güzel ifade eden bir kitap. Yazları yaylara çekilip, kış olunca Çukurova'ya inen, ancak Çukurova'daki köylüler tarafından istenmeyen ve her geldiklerinde toprak parası adı altında, herkesin sahibi olduğunu iddia ettikleri topraklar için beylere para vermek zorunda kalan, paraları azalınca da, tekrar başka yere göç eden yörüklerin yürek burkan hikayesi diyebilirim. En ilginç nokta da, İlyas ve Hızır'ın birleştiğine inanılan Hıdırellez gecesi, tüm obanın ayakta olması ve her birinin aslında birbirlerine, kışları ve yazları rahatlıkla konaklayabilecekleri toprak isteyeceklerini söylemelerine rağmen, çoğunun farklı dileklerde bulunması... Hıdırellez gecesi nehirin donduğu, gökyüzünde iki büyük ışık saçan yıldızın çarpışarak birleştiği anda dilek dilendiğinde kabul edileceğine inanıp, bu olayı gördüklerini iddia ederek, içlerinden en iyi olduklarını düşündükleri kişiyi dilek dilemeye gönderip, kendilerinin de sabırsızlıkla bekledikleri anlar çok güzel anlatılmış. Yörüklerin çektikleri, yaşam tarzları, aile yaşantıları, hayatları çok güzel anlatılmış ve kötü karakterlerin tasvirleri de çok iyi yapılmış. Bence okunması gereken kitaplardan. Bazı yerler var ki, defalarca okutuyor.
merhaba, bu kitap yaşar kemal'in diğer romanlarından farklı olarak bana daha az akıcı geldi fakat beni etkilediğini söylemeden edemem günlerdir rüyalarımda görüyorum.
biraz konusuna değinecek olursak
devlete, toprak ağalarına, diğer köyülülere karşı kültürlerini korumak için mücadele veren yörüklerin hikayesi...
öncelikle 5 mayısı 6 mayısa bağlayan gece, hızır ile ilyasın buluşacağı gecede, başlıyor tüm hikaye. köylüler bütün dileklerin gerçekleşeceğine inandıkları bu gecede kendilerine yerleşebilecek kışlak ve yaylak diliyorlar fakat işler umdukları gibi gitmiyor. Ceren'in dileği diğer köylülerden farklı olarak halil'e kavuşmak. yıllardır beklediği sevdiğine.
ceren yıllardır hayatına kimseyi kabul etmiyor fakat bıçak kemiğe dayandığında ovalılar son çare olarak ceren'i bir ağanın oğlu ile evlendirmeyi seçiyorlar ve ceren'in üzerinde baskı kuruyorlar. Ceren baskılara daha fazla dayanamayarak evlenmeyi kabul ediyor ve ceren'in nişanlandığı gece halil ile kaçması ile köylüler son umutlarını da kaybediyorlar ve yörük kültürü tarihin tozlu sayfaları arasında unutulmaya mahkum ediliyor...
yörük ve türkmen kültürünü daha yakından tanımama vesile olan bir kitaptı her okuduğum kitabında yaşar kemal'e olan hayranlığım katlanarak artıyor.
tavsiye ederim.
Binboğalar efsanesi, Okunması gereken nacizane eserlerden biri olduğu aşikar.
Sizde ben gibi hiç düşündünüz mü, yerleşik değilde konar göçer bir ailede doğsaydik, büyüseydik bu denli sahiplenici olur muyduk diye? Ya da hiç merak ettiniz mi, kendimizi bildik bileli köylerde şehirlerde evlerde yanisi sabit bir yerlerde yaşıyoruz, bunun öncesi neydi? Adım adım ya da top yekûn nasıl geçildi yerleşik hayata? İşte yazarımız canım Yaşar Kemal, bu soruların cevabını karaçulluk obası üzerinden anlatmaya çalışıyor .
Sadece bu soruların cevaplarını vermekle kalmıyor Yaşar Kemal, insanı yine eleştiriyor. Okuyucu şöyle bir silkeleniyor!
İnsan ister istemez soruveriyor kendi kendine : Neden ihtiyacı olana yardım etmiyoruz? Neden birbirimizi hor görmek bu denli hoşumuza gidiyor? Romanda öyle bir karakter var ki bu soruları devamlı soruyor kendine ve öyle samimi açıklıyor ki.. Sizde bu samimiyete ortak oluveriyorsunuz.
Toparlayacak olursak kitap, Osmanlı'nın yörük soyundan gelmesi, yerleşik hayata geçip yörükleri zorla iskan ettirmenin yörükler üzerindeki etkisini anlatıyor.
Yaşar Kemal okumak.. En buğulu dönemlerimde beni kendime getiren yazar. Öyle gerçekçi yazıyor ki, öyle dersler veriyor ki.. Bana başkalarının çektiği sıkıntıları öyle derin hissettiriyor ki. Buğulu dönemlerimde, silkeliyor beni kendime getiriyor. Romanlarında ki karakterlere özendiriyor. Öyle azimli, öyle ümit dolu öyle çabalayan olmak istiyorum. Aynı bu kitabında kışlak bulma ümidini son sayfaya kadar içlerinde taşıyan yörükler gibi.
Kitabı mutlaka okumanızı öneririm. Bol okumalar :)