Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Bin Muhteşem Güneş - Khaled Hosseini | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Bin Muhteşem Güneş Kitap Bilgileri


Yazar: Khaled Hosseini
Tahmini Okuma Süresi: 12 sa. 11 dk.
Sayfa Sayısı: 430
Basım Tarihi: Aralık 2020
İlk Yayın Tarihi: Mayıs 2007
Yayınevi: Everest Yayınları
Orijinal Dil: İngilizce
ISBN: 9789752894846
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Bin Muhteşem Güneş Kitap Tanıtımı


Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi. Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden. Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar. Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman...




Bin Muhteşem Güneş Kitaptan Alıntılar


1. "Evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez. Çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur.."




2. ""Bazen çekip gitmeyi düşünüyorum."
"Nereye?"
"Unutmanın kolay olacağı bir yere.""




3. "Evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez."




4. "Sarhoşun günahının bedelini hep ayık öder. Daima."




5. ""Bazen çekip gitmeyi düşünüyorum."
"Nereye?"
"Unutmanın kolay olacağı bir yere.""




6. "“Evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez…”"




7. ""Bazen çekip gitmeyi düşünüyorum."
"Nereye?"
"Unutmanın kolay olacağı bir yere…”"




8. "Evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez."




9. "Yüreğim kadar zayıf bir umut bu. Biliyorum. Ama yine de bekleyeceğim."




10. "-Bazen çekip gitmeyi düşünüyorum, dedi Babi.
-Nereye?
-Unutmanın kolay olacağı bir yere."




11. "“Sevgi, insana zarar veren bir hatadır…”"




12. ""Üç gün aç kalın, bir gün çaysız kalmayın.""




13. ""Bütün sevgilerini, zaten sahip oldukları çocuklara verip tüketen ana-babaların, yeni çocuk yapmalarına izin verilmemelidir.""




14. "Sevgi, insana zarar veren bir hatadır;
işbirlikçisi, yani umutsa tehlikeli bir yanılsama."




15. ""





Bin Muhteşem Güneş Kitap İncelemeleri


Sayfa 402;
Bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.

Merhaba Sevgili Dostlar,
Roman Afganistan'da yaşanan savaş dönemlerinde yolları kesişen iki kadının hayatını anlatmaktadır. Meryem ve Leyla. Başlarda biraz sıkıcı geldi ve hikayenin Afganistan da geçmesi biraz ön yargı oluşturdu kafam da ilk başlarda. Okudukça dönemin zorluklarını ve kadınlara verilmeyen değerleri ( insan yerine koyulmamaları , özür dilerim bir ürün gibi görülmeleri)gördükçe sinirlenmedim değil! Dar zihniyetler,kızların zorla evlendirilmesi, çok eşlilik gibi... Savaşın acı yüzünü görüyoruz romanda. Sayfalar ilerledikçe roman ilginçleşemeye başlıyor ve merak uyandırıyor gerçekten. Bu romanı özellikle erkekler de okumalı şahsi görüşüm. Fazla detay vermek istemedim.Okunmasını şiddetle tavsiye ederim gerçekten. Bu roman okunmayı hakediyor! Şimdiden iyi okumalar dilerim
Sayfa 381;
Meryem bu son dakikalarında neler hissedeceğini çok merak etmişti. Ama gözlerini kapatınca, içini dolduran şey hayıflanma,yazıklanma değil, engin, geniş bir huzur oldu. Bu dünyaya gelişini anımsadı; yoksul bir köylünün haram çocuğu, istenmeyen bir şey, acıklı, teessüf edilen bir kaza. Yabani bir ot. Şimdi bu dünyayı bir dost, bir yoldaş, bir koruyucu olarak terk ediyordu. Bir anne olarak. Nihayet önem kazanmış bir birey olarak. Hayır. O kadar da kötü sayılmaz, diye düşündü. Bu şekilde ölmek. O kadar da fena değil. Gayri meşru başlamış bir hayat, meşru bir biçimde noktalanıyordu...






#BinMuhteşemGüneş #KhaledHosseini #kitapyorumu

Bu kitapta savaşın bir karabasan gibi bir milletin başına nasıl çöktüğünü göreceksiniz.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra soğuk savaş ile birlikte dünyada çoğu ülke rakip iki ülkenin kuklası haline geldi. Bu rakip iki ülke, 3. Dünya ülkelerinde savaş lordlarını kendi gölgeleri gibi silahlandırarak birbirleriyle savaştırdılar. Ne yazık ki soğuk savaş bitmesine rağmen günümüzde hâlâ bu durum devam etmektedir. Suriye örneği gibi…

Bu emparyal güçlerin, silah tüccarlarının, kuklaları olan yerel güçlerin birbirleriyle savaşında masum insanlar zarar görmekte, aileler dağılmakta, gencecik insanlar hayatlarını kaybetmekte; çocuklar yetim kalmakta, yaşlılar çaresiz kalmakta ve en kötüsü de kadınlar akıl alamayacak derecede tecavüze, işkence ve zulme maruz kalmaktadır.

Usta yazar, Uçurtma Avcısı gibi bu kitabında da savaşın çirkinliği ve karakterlerin maruz kaldığı zulmü akıcı bir dil ile çok güzel dile getirmekte. Kendinizi adeta kitabın içinde buluyorsunuz.

#kitapalıntıları

“Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir.”

Not: Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk kitabı da buna benzer bir konuyu ele almakta.

Okumayı düşünenler için…




Bin Muhteşem Güneş... Bu kitabın ismini nerede okusam, kitabı nerede görsem içimi bir hüzün kaplar, boğazım düğümlenir... Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş kitaplarını beni duygusal manada en çok etkileyen, en çok hüzünlendiren 3-5 kitap arasına kesinlikle koyarım.
Afganistan'da, savaşın ortasında iki çocuk gelinin hayatına (tabiki hayat denirse!) şahit oluyoruz. Hikaye ne kadar acı olursa olsun, insanı ne kadar etkilerse etkilesin bundan daha üzücü olan durum, anlatılan hikayeden belki daha kötülerinin gerçekten de yaşanıyor olması! Evet bu bir kurgu ama sonuna kadar da gerçek! Okurken kendimize, toplum olarak ders çıkarmamız gerektiğini göreceksiniz. Afganistan özelinde islam coğrafyasının içine düşmüş olduğu geri kalmışlık, ilimden, bilimden uzaklaşmak, kendi içimizde düşmüş olduğumuz ayrılıkcılık, ve dinin istismar edilmesi bizi nasıl uçuruma götürüyor bunu net bir şekilde görüyoruz. Ve her zaman olduğu gibi böylesine korkunç bir coğrafyada yine en çok etkilenen, en çok ezilen, en çok zulüm gören kadınlar ve çocuklar oluyor... Dünyanın neresinde olursa olsun, kadınların ve çocukların böyle bir hayat yaşadığını bilipte, elimiz kolumuz bağlı hiçbir şey yapmadan hayatımıza devam ediyor olmamız şahsım adına bana utanç veriyor.
Okuyalım dostlar, okuyalım ve insanlık namına kendimize dersler çıkaralım...




Bazı kitaplar vardır, okurken kalbinize dokunur, sayfaların arasında gezindikçe yaralar, son sayfada ise parçalar. Bazı kitaplar vardır, bitirdiğinizde içinizde sessiz bir boşluk bırakır.

, işte o sessizlikte yankılanan bir çığlık gibi.


, bu romanda bizi Afganistan’ın savaşla paramparça olmuş sokaklarına götürüyor ama asıl yolculuğumuz, iki kadının iç dünyasında geçiyor: Meryem ve Leyla. Biri evlilik dışı doğmuş, çocuk yaşta evlendirilmiş; diğeri savaşta her şeyini kaybetmiş bir genç kız. Başta birbirine yabancı, hatta düşman olan bu iki kadın, zamanla birbirlerinin gölgesi, umudu ve ailesi oluyor.
Kitap boyunca yalnızca şiddeti, kaybı, yokluğu okumuyorsunuz; sabrı, direnci ve içten içe büyüyen kadın gücünü de iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Her şiddet sahnesinde öfkelendim, her sevgi anında yutkunamadım. Mariam’ın sessizliği, Laila’nın çığlığına dönüşüyor; ve ikisi de sizi en zayıf yerinizden yakalıyor.
Savaş, baskı, yoksulluk… Evet, ama en çok da umut. Hosseini öyle güzel yazıyor ki, kelimeler acıyı romantikleştirmiyor; aksine sade anlatımıyla içten içe yakıyor.
Bin Muhteşem Güneş, sadece Afganistan’daki kadınların değil, dünyanın dört bir yanında susturulmuş kadınların hikâyesi.
Okuyun. Hem yıkılmak hem de yeniden doğmak için.
(Not: Raşit hakkettiğin sonu daha erken bulmanı dilerdim.)







Konusu; Küçük yaşta evlendirilen, çocuğu olmayan Meryem'in ve çocukluk arkadaşına aşık olan Leyla'nın bir araya gelmesi ve dostluklarını anlatıyor.

Yorumum; Bu kitaba karşı aşırı ön yargılıydım. Hatta okumayı düşünmüyordum. Yıllar önce yazarın Uçurtma Avcısı kitabını okuyup, belki de yaşım küçük olduğu için, yarım bırakmıştım. Ama arkadaşımın çokça övmesiyle bir anda başladım ve her sayfayı çevirdiğimde içimdeki merak duygusu daha da arttı.

Meryem'in yaşadığı şeyler kalbimi o kadar kırdı ki... Yaşadığı şeylerin, ülkemizde hâlâ yaşanıyor olması da ayrı üzüyor. Bu kadar kötü şey yaşayıp mutlu bir sona ulaşması gerekirken... Diyecek bir şey bulamıyorum.
Leyla. Mükemmel bir hayatı olup, bir anda savaş yüzünden geldiği hal... Tarık'la olan ilişkileri o kadar naifti ki. Her şeye rağmen sonucunda Meryem'in hayatıyla yüzleşmesi...

Ülkemizde Leyla ve Meryem'in yaşadığı şeylerin olması o kadar kötü ki. Hele kitabın ortalarında Taliban yasakları... Kadınları bu kadar alçak görmeleri, erkeklerin her şeye hakkı varken, sezaryen doğumu yapacak kadınların narkoz almadan canlı canlı doğurmaları... O kadar kötüydü ki. Okurken çok kötü oldum.

Muhteşem bir kitaptı! Okuyun, okutturun. Hani şu ölmeden önce okunması gereken kitaplar listesine girmesi gereken kitaplardan bence. Pişman olmazsınız.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: