Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Bereketli Topraklar Üzerinde - Orhan Kemal | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Bereketli Topraklar Üzerinde Kitap Bilgileri


Yazar: Orhan Kemal
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 46 dk.
Sayfa Sayısı: 380
Basım Tarihi: 18 Haziran 2020
İlk Yayın Tarihi: 1964
Yayınevi: Everest Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789752895546
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Bereketli Topraklar Üzerinde Kitap Tanıtımı


"Bu kitap, kendi bilgi ve görgülerim dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana gelmiştir. Yayımlanmadan önce, çeşitli ırgat, usta, usta yardımcısını toplayarak bir gece sabaha kadar okudum onlara. Dinlediler. Pardon, dediler, bu bu kadar olur. Bütün anlattıkların doğru. Eksik bile. Çukurovanın bereketli topraklarında öyle işler olur ki, aklın durur. Sana anlatsak, bir değil beş roman çıkarırsın..." 



Orhan Kemalin kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemalin kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.




Bereketli Topraklar Üzerinde Kitaptan Alıntılar


1. "Emekçiyim ben, köle değil!"




2. "“Bir insan sevildiği yeri bilmeli.”"




3. "Bir insan sevildiği yeri bilmeli..."




4. "Kitap okumalı, gürül gürül. Okuma yazma gibi var mı?"




5. "İnsan dediğin bir kanatsız kuşmuş..."




6. ""İnsan bilmez mi neresinin ağrıdığını?"
"Bilir ama bilmez..."
"Bilir ama bilmezmiş...""




7. "Kul ne ki Allah’ın iradesi karşısında?"




8. "Ölmüş eşeğin kurttan korkusu olur mu?"




9. "Bir insan sevildiği yeri bilmeli!"




10. ""Olma kula kul, öpme el ayak, kirlenmesin ağzın. Ya ver canını insan için ya da etme kalabalık dünyamıza!""




11. "Adam kuş olmalı diyorum, bildiğin kuş. Kanatlı. Uçmalı bir güzel. İstediği yere..."




12. "Yüreğindir daralır daralır, ceviz kabuğu gibi daralır."




13. "Olma kula kul, öpme el ayak, kirlenmesin ağzın. Ya ver canını insan için ya da etme kalabalık dünyamıza!"




14. "İnsan dediğin bir kanatsız kuşmuş"




15. "Ya ver canını insan için ya da etme kalabalık dünyamıza!"





Bereketli Topraklar Üzerinde Kitap İncelemeleri


Toplumcu gerçekçilik üzerine kurgulanan kitap ağırlıklı olarak köylü-şehirli, işçi işveren çatışması altındaki yaşamları konu alıyor.
Yazar insani olmayan koşullar altında emeği ve umutları sömürülen yaşamları, kaleme alırken okuyucusunu çıplak gerçekçikle vuruyor.

Kitapta 1950'li yılların Türkiyesi konu edinilmiş. Hikayenin anlatıldığı dönemdeki toplumun sosyolojik yapısını yazar çok yansıtmış.

İnsanların köylü yaşamından, sanayileşmeye ve işçi statüsüne geçişi var, bereketli olduğu kadar acının yurdu kadar acının yurdu olan Çukurova'da.
Henüz işçi sınıfı yolun çok başında, sendikal haklarının öneminin farkında değil.
Günlük çalışma saatlerinin uzunluğu, mola sürelerinin kısalığı, mesai ücretlerinin azlığı gibi bir çok koşullara boyun eğen bir işçi kesimi var,
O dönem .
Çalışma koşulları ağırlığının ve öneminin farkında olunmadığı dönem, pek çok şeyin değerinin insanlar tarafından yaşanarak öğrenildiği dönem.
Kitabın en beğendiğim yanı şu oldu;
Orhan Kemal sadece işçilerin günlük yaşamını kaleme almış; değerlendirmesini , yorumunu okuyucusuna bırakmış.
Okuyucuya işçi hakları önemlidir, haklar verilmeli demiyor. Fakat hikayeden işçilerin emeğini sömürülmesinin ne denli yanlış olduğunu, günde 20 saat çalıştırılan bir insanın aslında hayatının elinden alındığının farkına varıyoruz. Neden örgütlü mücadele olmalı diyor işçi sendikaları, işte bu kitabı okurken anlıyoruz .




"Bereketli Topraklar Üzerinde" eseri,Usta Yazarın topluma ayna tuttuğu,sömürü düzenine başkaldırdığı önemli eserlerden biridir.Sivas'ın Ç.köyünden Çukurova'nın bereketli topraklarına doğru umudun yolculuğuna çıkan Köse Hasan,iflahsızın Yusuf ve Pehlivan Ali'nin hikayesini anlatır.Evrenin kendisine cömert davranmadığı Köse Hasan hemşerisinin fabrikasındaki ağır çalışma koşullarına fazla dayanamayıp hikayenin başında bereketli topraklara veda eder.Akıllı Yusuf duvar ustası olmak için yolunu seçer,hikayemiz sürpriz bir şekilde Pehlivan Ali ile devam eder.Pehlivan Ali'nin aklı,güçlü kaslarına ve duygularına yenik düşer.Bereketli toprakların köle çocuklarının yaşadıkları insanlık dışı dramlarını Ali'nin hikayesiyle daha iyi anlarız.Bereketli Topraklar Altın sarısı buğdayını, inci beyazı pamuğunu bire yüz olarak sadece beylerine,ağalarına sunarken ırgatlarına ise kuru küflü ekmeğini lütfeder.Bereketli topraklarda kader yoksullar için kapkalın bir kitaptır,işçiler tekrar tekrar kader kitabını okurlar,okudukça ağaların,beylerin huzuruna huzur katarlar.Eser, varoluş mücadelesi veren ,kızgın güneşin altında en ağır koşullarda tarlada çalisan ,sokağa ve çirkef hayata itilmiş kadınları anlatır.Usta yazar korkmadan anlatır ki bozuk düzen değişsin.Ve insanlık bir asır sonra büyük ustanın aynasına baktığında yansımanın değişmediğini üzüntüyle izler.




Enginli yüksekli kayalarımız
Gamınan yoğrulmuş binalarımız
Doğurmaz olaydı analarımız....
Köse Hasan, Pehlivan Ali, İflahsızın Yusuf kadere kırkbeş bir hayal bir üç-beş kazanma sevdası düşmüşler şehrin yollarına .....
Efendim köylünün parası yoksa haysiyetine yok bu dünyada.....
Köylü milletin efendisidir diyordu Mustafa Kemal ama köylüye efendi demek için efendi olmayı bilmek gerek.....
Ağalık doğuştan gelmiş kimisine, efendilik doğuştan olmuyor işte.....
Toprak kimine ağalık verir, kimine beylik kimine de fakirlik......Toprak aç bırakmaz kimseyi bereketli dir......
Kimi köylüyü yemiş yutmuş toprak denen ağalık denen sistem kimini de bezdirmiş canından......
Oysa ki İflahsızın Yusuf derdi ya hep "insan dediğin, insanların uğruna canını feda etmeli, edemedi mi, kalabalık etmemeli dünyamıza" olmadı 3 kişi çıktıları yolda tek başına döndü köyüne hayalini kurduğu gaz ocağı Köse Hasan ın evladına yolladığı yeşil saç tokası ve kırmızı tarakla...
Evet ama onlar yoksa, geri dönülmez yollarda kaldılarsa suç onda mıydı? Kader, kısmet, ecel! O öldürmemişti. Allah biliyordu içini, ölmelerini istememiş, aklından bile geçmemişti..... Ali kaptırdı bacağını patoza ağa bindirdirmedi arabasına kan olacak diye arabasına..
Öldü gitti zavallı kan kaybından...
Hasan yenik düştü bir soğuk kapmasına yitip gitti ölüsü sıçanlar yedi kulaklarını ölülerin odasında......
#okudumbitti #orhankemal #kitapyorumu
#izmir #kitap




Çukurova'ya iş bulmak amacıyla göçen 3 arkadaşın üzerinden hem şehirli- köylü hem de ezen-ezilen çatışmasının anlatıldığı bir roman...Bakmayın bu kadar sıradan ve ruhsuz bir tanım olduğuna. Aslında bu tanımı bilerek yaptım.Biz romanları, olayları veya hayatları anlatırken kalıplar üzerinden anlatmayı seviyoruz.Bir kadın cinayeti diyoruz, üç işçi hayatını kaybetti diyoruz, bir tecavüz vakası gerçekleşti diyoruz. Bu tanımların veya kalıpların içindeki olağanüstü acılarla hiçbirimiz ilgilenmiyoruz.Haber bittiğinde ya da gazetenin sayfasını çevirdiğimizde olay bizim için bitmiş, hiç yaşanmamış oluyor.Peki ne yapmak gerekiyor?. Bundan kurtulmak için bu acıları, yaşanmışlıkları birbirimizin suratına tokat gibi çarpmak gerekiyor.Eğer acıları böyle anlatabilir ve hissedebilirsek bu duyarsızlık ve kayıtsızlıktan ancak o şekilde kurtulabiliriz. işte Orhan Kemal de romanda tam olarak bunu yapıyor.Romandaki bütün olayları bize saf gerçeklik üzerinden anlatıyor.Hatta kendini bir anlatıcı olarak o kadar dışında tutuyor ki kendisi de bir yerden sonra hikayenin gerçekliğinde belirsizleşiyor ve sade bir kamera görevi görerek olan biteni bize tüm çıplaklığıyla anlatıyor.Bu insanlar bu yaşananalar o kadar gerçek ki; yazar bir röportajında şöyle diyor"Köse Hasan'ın ölmek üzereyken, kızına aldığı tarağı ve saç tokasını arkadaşlarına verdiği bölümü yazarken ağladım.." Ezilenlerin, emekçilerin hayatına yukarıdan bakıp onları karikatürleştiren ya da aşağıdan bakıp onları idealize eden,destanlaştıran anlatımlardan sıkıldıysanız eğer bu kitap içeriden,gerçeğin tam ortasından bakma fırsatını veriyor size...




Üç arkadaşın sılasını, yerini, yurdunu bırakıp Çukurova'ya geliş hikayesini hüzünlü ama bir o kadar gerçekçi bir şekilde anlatan eser. Açıkcası kitaba başlamadan önce çok güzel şeyler okuyacağımı, her ne kadar hayal ürünü de olsa güzel olaylara tanıklık edeceğimi düşünmüştüm. Bu düşünceleri bende uyandıran iki sebep var sanıyorum. Birincisi, bu "Bereketli Topraklar Üzerinde" olsa olsa güzel şeyler olur, bu bereket insanlarına yansır da insanları da mutlu olur diye düşünmem. Fakat kitabı okudukça fark ediyorsunuz ki bu bereketli topraklar herkese 'dost' değilmiş. Kiminin mezarı, kiminin zulümu, kiminin kuru ekmeği, kimininse yağlı bulguruymuş... İkinci sebebime gelince.. Kibar Feyzo filminde, Feyzo ve Zülfo köylerindeki eziyete, parasızlığa, adaletsizliğe, ağalık düzenine dayanamayıp Çukurova'ya gitmeye karar verirler. Filmi ilk izlediğimde çocuk aklımla "Demek Çukurova o zamanlar yaşadıkları yere kıyasla daha iyi bir yermiş. Herkes hakkını alır, karınları tok yatağa girer, güllük gülistanlık geçinirlermiş." diye düşünmüştüm. Öyle olmasını umut ettim... Ta ki, bu eserle karşılasıncaya kadar. İşin asıl acı tarafı kitabın üzerinden altmış altı yıl, filmin üzerinden kırk iki yıl geçmiş ama neler değişti, neler düzeldi dersek verecek güzel bir cevabımız malesef yok...
Herkese iyi okumalar diliyorum.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: