Beni Onlara Verme Kitap Bilgileri
Yazar: Tarık Tufan
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 56 dk.
Sayfa Sayısı: 245
Basım Tarihi: Nisan 2017
İlk Yayın Tarihi: Nisan 2017
Yayınevi: Profil Yayıncılık
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789759969158
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Beni Onlara Verme Kitap Tanıtımı
“Ruhuma musallat olmuş o uçurumların kenarında yaşayabilmek için aylardır bıkmadan usanmadan çocukluğumun yüzlerini,
sokaklarını, ağrılarını yazıyorum. Delirmişçesine, hafızamın kuytu, karanlık, ıssız yerlerine, çocukluğuma, ilk gençliğime, utançlarıma, kavgalarıma bakıyorum bir şeyler bulabilmek için. Ne arıyorum?
Bu kadar öykünün içinde aradığım nedir? Bir kere de mutlu bitsin şu hikâyelerin sonu diyenlere ne cevap vereceğim?”
Bir kere sevdiğinin yüzüne baksa ölecek âşıklar…
Güzelliğini bir yara gibi taşıyan kadınlar…
Gururundan ölenler, gidenler, tam söyleyecekken susanlar,
yıkık krallıkların prensesleri…
Tarık Tufan, Beni Onlara Verme’de bir semti,
o semtin mahallelerini ve o mahallelere sıkışmış karakterlerin birbirinden ilginç hikâyelerini anlatıyor.
Tarık Tufan’ın etkileyici ve akıcı dilinden kimi zaman karanlık,
can yakan masalsı hikâyeler.
Beni Onlara Verme cüretli ve içten bir meydan okuma.
Beni Onlara Verme Kitaptan Alıntılar
1. "“Güzel günler çabuk geçer,
İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi.”"
2. "Kırgınım. Dünya kırgınlığımın farkında değil."
3. "Aklımdan çıkmıyorsun dedim başka türlüsünü yorgunum anlatmaya."
4. "Düştümse eğer sana bakarken düştüm."
5. "“İnsan kırgınlığını nasıl anlatır bir başkasına?”"
6. "İnsan ölüyorsa acıdan ölür bir gün kendine bir daha uğrayamadığından, koyduğu yerde durmayışındandır hayatın hatanın dönüşsüz olduğundandır."
7. "“Güzel günler çabuk geçer, içimiz hep bir hoşçakal ülkesi…”"
8. ""Aklımdan çıkmıyorsun dedim başka türlüsünü yorgunum anlatmaya..""
9. "Bir dahaki sefere beni de çağır, birlikte ağlayalım."
10. "““Yeteri kadar acı çekmişse insan, anlatabilecek bir güce sahip olabilir mi?”"
11. "İnsan kırgınlığını nasıl anlatır bir başkasına?"
12. "“Aşk için yalan söylemek de aşka dahildir…”"
13. "Kız güldü. Bazı kadınlar herkesin ortasında ağlayamadıkları için gülerler."
14. "İnsan kırgınlığını nasıl anlatır bir başkasına?(...)
Yeteri kadar acı çekmişse insan, anlatabilecek bir güce sahip olabilir mi?"
15. "Yol, sevdiğin kadının kalbine gidiyorsa yoldur. Onun dışında sadece çıkmaz sokaklardan ibarettir."
Beni Onlara Verme Kitap İncelemeleri
Yıl 2014 olması lazım İstanbul Tüyap kitap fuarında Tarık Tufan'a kitap imzalatmak için 45 dakika sırada bekledim. İmza sırasında beklerken, bir huyum vardır, imzalatacağım kitabı okumaya başlarım, sıra geldiğinde kaldığım sayfayı imzalatırım. Yine sıra geldiğinde kaldığım sayfayı koydum masasına aramızda şöyle bir konuşma geçti;
T.T: Neden bu sayfayı imzalatıyorsun?
Ben: Sırada beklerken buraya kadar okudum. İmza için ne kadar beklediğimi unutmamak için.
T.T: Dimi, sıra baya uzun sağolsunlar
Ben: Sıra uzunluğundan değilde, herkesle fotoğraf çekilip, sohbet ediyorsunuz o yüzden bekledik bu kadar.
Dedim ve Tarık Tufan'ın yüzü düştü, alındı, sustu. Ben de dedim içimden, ünlü kaprisi eleştiriye gelemiyor. Ama şimdi okudukça anlıyorum o günkü kapris değildi muhtemelen, üzdük adamı. Bir insan bu kadar hüzünlü, karamsar, pesimist olabilir mi yahu? Tamam bizde hüzünlüyüz, olumsuzuz, mutsuzuz, ama Tarık Tufan başka adamın bütün kitapları böyle. Arkadaş bir kitap düşünün içinde küçük küçük bir sürü hikaye var (her biri güzel bir roman olabilecek konular) ama hepsi kötü sonla bitiyor. Ne yapıyorsun abi Emre Aydın dinleyerek, Zuhal Olcay fotoğrafına bakarak, Yeditepe İstanbul izleyerek mi yazıyorsun. Bu ne kasvet, ne yaşadın sen Allah aşkına. Olurda bir daha karşılaşırsak bu sefer laf sokmucam, sarılcam sana, sarılcam ve "abi s.ktir et çok şeyy yapma" dicem. Görüşmek üzere.
Tarık Tufan benim en sevdiğim yazarlardan biridir. Ne yazsa okurum. O kadar alışmışım ki kitaplarındaki karamsar havaya, mutsuz insan hayatlarına bu beni artık rahatsız etmiyor aksine bütün kitaplarında bunu arıyorum. Bu Tarık Tufan'in tarzı bana göre.
Olaylardan ziyade kişilerin ruh hallerini, hissettiklerini ön planda tutmasi benim için muazzam bir güzellik.
Beni onlara verme bir roman değil, kısacık hikayelerden oluşan bir kitap. Her ne kadar hikayeleri sevmesem de Tarık Tufan'a, onun kalemine olan sevgim kitabı çok rahat okuttu.
Hikayeler de yine her zamanki gibi bir kasvet havası hakim. Kavusamayanlar, ölenler, kavgalar, kadınların gördüğü eziyetler, cinayetler, ayrılıklar.. İnsanın yine içini acitsa da böyle mahalleler olduğunu hepimiz biliyoruz ve Tarık Bey bunları yine göz önüne sermiş. İnsan bogulmuyor değil okurken ama bir kere bu dile alışınca da şahsen Tarık beyden mutlu aile senaryoları beklenmiyor.
Bu kitaptaki kişiler içimizden birileri. Mutsuz, kötü şartlarda yaşayan, aldatılan, kandırılan, öldürülen, degersizlestirilen.. Kadını, erkeği yok.. Kısaca insanoğlu var..
Herkesin hikayesi, bir yönüyle de olsa, sarı teksir kağıtlarına basılabilecek kadar acılarla dolu memleketimizde. (Syf:245)
Ve ben yine çok sevdim.
Tarık Tufan kalemiyle iyi ki tanıştım ve bu okuma serüvenim devam ediyor.
Beni Onlara Verme , Diğer kitaplarından biraz farklı bir yapıya sahip. Hikaye hikaye bir araya gelmiş ve bu, kitabı okurken bana değişik bir deneyim yaşattı. Yazar, kitapta anlatılan olayların tamamının gerçek olmadığını, bazılarının kurgu olduğunu söylüyor ama bence hepsi bir şekilde gerçek ya da en azından gerçek olabilecek şeyler. Her bir hikaye derinlemesine işlenmiş ve etkileyici. Tarık Tufan’ın üslubunu zaten seviyorum, kitabın dili de beni sardı. Yazarın doğal ve akıcı bir dil kullanması, kitabı rahatça okumamı sağladı. Hikayelerin içinde kayboluyorsunuz, karakterlerin hayatlarına ve duygularına tam anlamıyla giriyorsunuz. Yazarın anlatım biçimi, duygu yoğunluğu ve dilinin akıcılığı, karakterleri ve olayları oldukça gerçekçi kılıyor. Kitap, bazen çok basit bir anın içinde bile büyük duygular barındırıyor. İnsanların hayatlarındaki en küçük detayların bile önemli olduğunu gösteriyor. Kitap bittiğinde, etrafınızdaki sıradan insanları daha derinden gözlemlemeye başlıyorsunuz. Karakterler, bir şekilde etrafınızdaki insanlara dönüşüyor. Kitap sadece bir mahalleyi değil, o mahalledeki hayatları da anlatıyor ve her birini kendine özgü bir biçimde ele alıyor. Tarık Tufan’ın kalemi, bu sıradan hayatları o kadar doğal bir şekilde anlatıyor ki, her bir hikayede kendinizden bir şeyler buluyorsunuz.
İlk kez çok da araştırmadan tanımadığım bir yazarın öykü kitabını aldım. Öykü kitaplarının en güzel yanı yorulunca bırakabiliyorsunuz. Ayrıca eş zamanlı okumalar için de çok uygun oluyor.
Gelelim kitaba, Tarık Tufan öykülerinde kendi deyimiyle mahallesini, insanları, yaşadıklarını hayallerini de katarak anlatmış. Kitapta kırk kadar öykü var. Aslında şu iki kelime bu öyküleri tarif ediyor benim için "Arabesk Öyküler".
Arabesk; yani bize özgü, halktan, duygusal, acıklı...
Umutsuz aşklar, günlük dertler, hastalık, umutsuzluk, başarısızlık, acılar ne ararsan var.
Yaşadığı mahallenin de özelliğinden olsa gerek gazetelerin 3. Sayfa haberlerinin asıl öyküleri veya tv'lerde gündüz kuşağındakilerin hikâyelendirilmişi. Gayet doğal bir anlatımla yaşadığını yazmış yazar. Bazen birilerine çok içiniz acıyor, bazen duyduğunuz bir olaya benzetiyorsunuz bazen de kendinizi bile bulabilme ihtimaliniz var. Benden birkaç yaş büyük olduğu için anlattığı dönemler çok da uzağımda değildi.
İnsanların inançlarına oynayarak prim yapmaya çalışan son dönemin popüler yazarlarını ve edebî değeri olduğuna inanmadığım kitapları okumuyorum. Tarık Tufan inançlı biri ve öykülerinde doğal halini yazdığı için bunu görüyorsunuz ama okuyucuya bir mesaj verme derdi, gözünün içine içine sokma derdi, bundan bir prim yapma derdi görmedim. En azından bu kitapta öyle hissetmedim. Diğer kitaplarını veya kendisini çok yönlü bilmiyorum.
Arabeskseverlerin okuyabileceği bir kitap. Yazarla tanışmış oldum, başka kitaplarını da okuyabilirim belki ancak onlar da hüzünlü ise psikolojim iyiyken okumam gerek.
İsim olarak hayatın kafama vura vura, kitaplarımı ilelebet kimseyle paylaşmamam gerektiğini öğretişine benziyor ama içerik olarak bunu çağrıştıracak birşey yok. Tarık Tufan artık, soyadını yazmaya üşenecek kadar samimi gördüğüm bir edebi kişilik ve bu samimiyet sadece kitaplarını okuyarak oluştu. Romanlarındaki o kaymak türkçeyle, hikayelerinin bizdenliğiyle, karakterlerinin merak uyandırıcılığıyla oluştu. Beni onlara verme, ortalama beşer sayfadan oluşan onlarca hikayeyi barındıran bir kitap. Gülmeli, düşünmeli, üzülmeli ve vay anası demeli bir kitap. Vay anasını demişken şunu söylemeden edemeyeceğim; Tarık Tufan’a cinsiyetçi diyen bazı incelemeler okudum. Siz cinsiyetçi görmemişsiniz arkadaşlar. Tam da şu kitapta geçen kadın hikayelerini okumalısınız bence. Cinsiyetçi birinin kötü yola düşen kadın için içi yanmaz mesela. Nasıl bir fanusta yaşıyorsunuz Allah aşkına? Wattpat yazarı falan diyenler var, sen kimsin kardeşim, sen yaz bir de seninkini okuyalım. Kimse kusura bakmasın misler gibi yazar bulmuşum kendime, yedirmem, iki gram inceleme okuma zevkim vardı burnumdan getirdiniz.
Kusura bakmayın da, bu ülkenin aydın diye tabir edilen yazarları daha karşıt, yakın yada uzak bir düşünceye saygıyla yaklaşmayı öğrenememişken, teröristlerin kitaplarını övüp, başarısının devamını dilerken sessiz sessiz oturuyorsunuz. Gerçekten çok sinirleniyorum.
Bence bu adamın her kitabını okuyun arkadaşlar. Ben ilk satın aldıktan üç ay sonra okudum ilk Tarık Tufan kitabımı ve önce o ilk üç ayıma sonra da on beş senelik okur hayatıma acıdım. Canım abim, inşallah teliflerin tavana kadar çıksın, başkaları da çatlasın patlasın.