Ben Sana Mecburum Kitap Bilgileri
Yazar: Attila İlhan
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 32 dk.
Sayfa Sayısı: 160
Basım Tarihi: 17 Ocak 2019
İlk Yayın Tarihi: 1960
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789754584141
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Ben Sana Mecburum Kitap Tanıtımı
Bizi en ince yerimizden yakalıyor hep; birimizi, bazılarımızı değil, hepimizi… Kendini anlatıyor ama, dizelerinde hepimiz kendimizi buluyoruz, üstelik onlarda sadece biz varız sanarak. Öznel sevdalarımızı, “bize ait olanı” duyuyoruz onun sesinde. Hepimiz onun şirinin kahramanlarıyız: bir türlü layıkıyla söylemeyi beceremediğimizi üç kelimeye sığdırıveriyor o: “Ben sana mecburum!”
Attila İlhan şiirinin tek teması aşk değil elbette; bu kitapta beş bölümde topladığı şiirlerinde, dönemin siyasi havasını, çalkantılarını, gerilimi, direnişi, başkaldırıyı, imkansız aşkları ve özgürlük özlemini bulacaksınız.
İçindekiler;
askıda yaşamak
istanbul ağrısı
yorgun serüvenci
süleyman
büyük yolların haydudu
telsizci hamdi
geç kalmış ölü
ömer haybo’nun son günleri
varujan’a karşı ömer haybo
cehenneme dört bilet
yaşamakta direnmek
tension a smyrne
yirmi beşinci saat
deprem bekçisi
tension a smyrne
24-61
gaziler caddesi
kırmızı pazar
sen burda bir yabancısın
ağustos çıkmazı
memleket havası
-1 utanmak
-2 demir kuşaklı halkımız
-3 923’de demiş
-4 heyet-i temsiliye namına
-5 üç köylü
-6 neden kızkardeşlerim
-7 çarşı içi
-8 fabrika
-9 kürtler
-10 ya bereket deyip ıslanıyoruz
-11 kalpaklı süvari
-12 fırat rüzgâra karşı aktığı zaman
-13 sendikacılar
-14 bir garip yolcu it
-15 silâhlı dört besmele
-16 mustafa kemal’in sofrası
imkânsız aşk
sen beyaz bir kadınsın
belma sebil
yirmi beşinci kısım
gece buluşması
lady from smyrna
ben sana mecburum
dördüncü krallığım
üç tenha köpek
yanlış yaşamak
uzaktan sevmek
cehennem dairesi
viyolonsel yalnızlığı
ikinci viyolonsel
birinci keman
no pasaran
-1
-2
cezayir mektubu
waldorf astoria
ortadoğu’dan gece telgrafları
-1
-2
budapeşte’den kartpostal
“hürriyet ve istikbâl benim karakterimdir”
meraklısı için notlar
Ben Sana Mecburum Kitaptan Alıntılar
1. "İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur.."
2. "niye gün ortasında akşam oluyorum"
3. "İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur"
4. "Niye gün ortasında akşam oluyorum"
5. ""Bir trene binip, rastgele defolup gitmek istiyorum...""
6. "bana ait ne varsa seni korkutuyor
sana ait ne varsa hiçbiri benim değil"
7. "İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur..."
8. "ilk yağmurlarla birlikte geleceğim
eğer ben gelemezsem yağmurlar gelecek"
9. "|'İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur..'|"
10. "bunca yıl sönmemiş umudum
nisan değilse mayıs
perşembe değilse pazar..."
11. "gökyüzü sanırsın gülümserken..."
12. "sana kullanılmamış bir gök getirsem.."
13. "|'İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur..'|"
14. "büyük kitaplar gibi hiç anlaşılmamış"
15. "yenik de olsak
dağları aydınlatan bizim gözlerimizdir
bugün yenik de olsak
yarın yeneceğiz."
Ben Sana Mecburum Kitap İncelemeleri
Şiir kitaplarına inceleme yazmak ne kadar doğru bilemiyorum. Çünkü şiir, şairin çığlıklarıdır.
Ama sonuç olarak yazıyorum:
Kitap, Attila İlhan’ın aşk, yalnızlık, şehir, toplum ve birey gibi temalarını şiirlerinde işlediği bu işlemeleri yaparken İlhan’ın şiirlerinde İstanbul’un silueti, sokakları, vapurları, geceleri sıkça yer alması; şehir, bir arka plan değil, bizzat bir karakter gibi kullanması çarpıcı etki yarattı.
okurken şairin Fransız Edebiyatı'ndan etkilendiğini açık ve net bir şekilde hissediyordunuz. Düz yazı gibiydi çoğu şiir. Şiirler sahne gibi aktı. Etki etmiyordu. Ya da bana etki etmedi desen daha doğru olur. VE NEDEN HER KELİME KÜÇÜK HARF!? ATAM'DAN BAHSEDİYOR ADI KÜÇÜK! TÜRK'DEN BAHSEDİYOR KÜÇÜK! Bu kabul edilemez.
Denir yazar için. Lakin Attilla İlhan'ı çok seven bir kişi değilim. Kendisi önüne gelene şiir yazmış gibi.
Örnek vermek gerekirse herkesin diline destan olan Üçüncü Şahsın Şiiri. Şair bunu tanımadığı sadece vapura binerken gördüğü bir kadına yazmış. Yani bana çok işleyen bir şair değil:(
Bu kitap için şunu söyleyebilirim bölük pörçük çok fazla güzel dizeler, alıntılar vardı ama adam akıllı beni etkileyen tutkuyla okutan bir şiir yoktu.
Parça parça idi, bütün gözlemleyemedim.
Benim için böyleydi, okuyacaklara keyifli okumalar diliyorum.
Kıymetli bir arkadaşım tarafından hediye edilmişti. 160 sayfaya karşın 80 küsür günde okumaya mahzar oldum. Aslında şiirlerini bir çırpıda okuyup bitirmiştim fakat arka bölümdeki notları okumamıştım. Bugün biraz vaktimi vererek onları da okudum ve hemen incelememi yapmak üzere 1000K'nın yolunu tuttum ve evet; işte burdayım.
Çok uzatmadan şunları söyleyeceğim:
- Şiirleri okuyup geçmemek lazım; iki kere, üç kere, dört kere yahut anlayasıya kadar, bir çıkarım yapasıya kadar okumak lazım ki bazı şiirlerde çıkarım yapmak bile çok zor. Misal Attila İlhan, bazı şiirlerinde tablo betimler gibi betimlemeler yapmış. Okur bundan ne çıkarabilir, nasıl etkilenebilir ki? Şahsen ben anlamak için çok uğraştım, anlayamadım. Ancak şairin arka sayfada şiirlerini açıklamak için ayırdığı kısımda bir şeyler anladım. Keşke önce orayı okusaydım diyorum.
- Modernist tarzda yazdığı çok açık; İstanbul'un ve İzmir'in kent yaşantısını duyumsuyorsunuz okurken.
- Şiirlerin hemen hemen hepsi toplumun sorunlarını kentleşme yönünden ele alıyor. Bu nedenlede toplumcu türde eserler vermiş Atilla İlhan.
- Alıştım artık; kafiye, redif, hece ölçüsü, aruz ölçüsü gibi edebi kaidelere uyulmamış. Serbest nazım kullanılmış. Aslında serbest nazımı severim de bu nazım türünde eserler vermek zor, bence her yazar da bunu yapamıyor.
Attila İlhan... Nam-ı diğer "Kaptan." Bir Attila İlhan hayranı olarak okuduğum ilk kitabıydı. Kitapta yazarın ünlü şiirlerinden olan; Ağustos Çıkmazı, Mustafa Kemal'in Sofrası, Sen Beyaz Bir Kadınsın, Belma Sebil, Yirmi Beşinci Kısım, Gece Buluşması, Ben Sana Mecburum, Cezayir Mektubu... gibi şiirleri var. Kitabın son bölümünde ise yazar bazı şiirlerini değerlendirmiş. Şiir okumayı seven biriyseniz büyük bir keyifle okuyacağınızı düşünüyorum ve yazarın aşk şiirlerinin neden bu kadar sevildiğiyle ilgili yorumuna yer vererek incelememi sonlandırıyorum. “ ilk kitabım duvardan başlayarak sürekli aşk şiiri yazdım ve yayınladım ama, doğrusu önceki edebiyatımızda da, yaşıtlarımın edebiyatında da onca aşk şiiri varken benimkilerin neden beğenildiğini bir zaman anlayamadım. üzerinde düşününce farkına vardım ki, benim şiirlerimde aşk bir kere çağdaş insanın içinde kıvrandığı gerilimle birlikte verilmektedir, bu onları etkiliyor, bir. ayrıca soyut olarak değil gündelik bir yaşantı içinde, üstelik bir büyük şehir yaşantısı içinde verilmektedir. bu da özdeşleşmelerini kolaylaştırıyor iki. bir bakıma birkaç kuşağın gençleri bu şiirlerde büyük şehirlerin dağdağalı yaşantısı arasında yaşadıkları, yaşamaya özendikleri sevdaları bulmuşlardır. bu yüzden de sevmişlerdir bu şiirleri...
Mahur Beste ile tanımıştım Kaptan'ı. Deniz'lerin idamının ardı sıra kaleme almıştı. Çoğu kişi Mahur Beste'de geçen Müjgan'ın varlığı üzerine şehir efsaneleri üretip, kadın olduğundan bahsederken; Büyük Usta kirpiklerine anlatmıştı 3 genç fidanı. Ahmet Kaya ise besteleyerek Mahur Beste'yi, yepyeni bir boyuta taşımıştı bu kıymetli eseri ve dilimize pelesenk olmuştu.
"O mahur beste çalar, Müjgan'la ben ağlaşırız.'
Ben sana mecburum ile bambaşka boyuta taşıyordu kalemini ve şaşırtıyordu. Bir yandan toplumsal olaylara kulak kabartıp eserlerinde işlerken, diğer yanda sevgi ile törpülüyordu kavgacı yanını. Hiç şüphesiz bu yanıyla ayrılıyordu Ahmet Arif'ten. Duyguların ayniliğini, söylemin inceliği içinde bambaşka bir mânayla sunuyordu bize. Daha şehirli, daha duyguya dayalı çizgisi olduğunu iyiden iyiye hissettiriyordu. Direniyordu, fakat öfkelenmeden. Kızıyordu, fakat sesini yükseltmeden. Bu şekilde şiirlerinin anlam derinliği ve bütünlüğü, duygularımıza sivrilmeyen ama dik duran bir hayat sunuyordu. Dert devşirmekten öte toplumun sorunları ile ilgilenen kalem anlam derinliği oluşturarak daha üstü kapalı anlatımlarla sükûnete erdiğini hissettiriyordu. Özlemin, sevginin, kavganın dilini bir ağızdan dinlemek isteyenler mutlaka okuyup, kütüphanesinde bulundurmalı. Şiirle kalın...
Yine bana hiçbir şey hissettiremeyen şiirlerle dolu bir şiir kitabıyla geldiim.
Bir cümleyle durumumu özetleyeyim: Daha daha daha güzel şiir kitapları kesinlikle vardır. Tabii şiirler her insana farklı şeyler hissettiriyor ama bundaki şiirlerin öyle bir niteliği var mı bilemiyorum. O yüzden zamanınızı başka şiir kitaplarına ayırın derim.
Şimdii bu kitaptan iyice soğumama neden olan şiirden bahsetmek istiyorum.
şiirini hiiiç sevmedim. Ne anlatmak istediğine kesinlikle anlam veremedim bu şiirin. Bu yüzden de sinirimi bozdu. Çarşaflılara, başörtülülere laf ediyormuş gibi de geldi o yüzden bu şiir beni tümden kitaptan soğuttu. Yani çizgiyi aştı bu şiir anlayacağınız.
Sonlara doğru da artık okuyayım da bitsin gitsin, kurtulayım düşüncesiyle okudum. Düz yazı gibi okuduğum şiirleri de vardı zaten.
Hiçbir şiiri hiçbir şey hissettirmediği gibi beğendiğim beni çok etkileyen bir mısrası bile olmadı o yüzden bu şiir incelemesine kitaptan hiçbir şey yazmıyorum.
Paylaştığım mısraları da beni etkilediğinden dolayı paylaşmadım. Hoşuma giden ve aha bu kısımda küçük de olsa bir anlam var dediğim kısımlardı (yani az da olsa anlamlı gelen tek kısımlardı).
Bu incelemeyi daha fazla uzatarak hem sizin zamanınızı hem de kendi zamanımı boşuna harcamayacağım.
Sağlıklı, huzurlu, mutlu ve bol okumalı günler geçirmeniz dileğiyle...✿