Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Babaya Mektup - Franz Kafka | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Babaya Mektup Kitap Bilgileri


Yazar: Franz Kafka
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 37 dk.
Sayfa Sayısı: 57
Basım Tarihi: Ocak 2022
İlk Yayın Tarihi: 1919
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786053328322
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Babaya Mektup Kitap Tanıtımı


"Senin etkinden tamamen bağımsız büyümüş olsaydım bile, senin gönlünde yatan insan gibi biri olamayacaktım büyük ihtimalle. Herhalde yine çelimsiz, ürkek, kararsız, huzursuz bir insan olurdum…"



Yaşarken bir avuç insan tarafından bilinen Kafka, ölümünden sonra dostu Max Brod'un vasiyetine ihanet edip (!) eserlerini yayınlamasıyla birlikte, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla dünya çapında tanınmaya başladı ve yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri haline geldi, haklı olarak.



Kafka, üzerine en çok yazı ve yorum yapılan yazarlar listesinin başında yer alır. Hakkında dev bir literatür oluşmuştur ve günbegün artmaktadır bu literatür. İçinde yaşadığımız gerçekliğin, şimdinin değil yalnızca, savrulup gittiğimiz geleceğin ve geçmişin de perspektifinden yazabilen ender yazarlardan biridir Kafka ve halen günceldir, güncel de kalacaktır yüzyıllarca.



Babaya Mektup, opus magnumlarından biridir Kafka'nın. Şayet içinizde bir hayaletle yaşamaktan yorulduysanız, Kafka'nın sesine kulak verin deriz!




Babaya Mektup Kitaptan Alıntılar


1. "“Herkes kendi başınadır, kendine kaybedip, kendine kazanır…”"




2. "“Cimrilik, derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir…”"




3. "“Mesele, çocuklarına vereceğin herhangi bir ders değil, örnek bir yaşamdı…”"




4. "“Senden asla kaçamadım.”"




5. "senden asla kaçamadım."




6. "İçimde zarar görebilecek ne kalmıştı ki?"




7. ""Cimrilik, derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir""




8. "“bana kendimi bağışlamayı öğretebilirdin.""




9. "Herkes kendi başınadır, kendine kaybedip, kendine kazanır."




10. "Herkes kendi başınadır, kendine kaybedip, kendine kazanır."




11. "Senin çok güzel, çok seyrek rastlanılan türden sessiz, memnun, onaylayan ve yönelttiğin kişiyi çok mutlu eden bir gülüşün de vardır."




12. "umutsuzluğa kapılmak benim uzmanlık alanım."




13. ""Çocuklarına ders vermeye uğraşmak yerine örnek bir yaşam sürmeye çabalamalıydın...""




14. "“Çünkü sen benim için her şeyin ölçütüydün”"




15. "“Açgözlülük, derin bir mutsuzluğun en belirgin özelliğidir.”"





Babaya Mektup Kitap İncelemeleri


Babalar sevgisini göstermez. Peki niye? Sevgisini gösterince otoritesini mi kaybediyor, küçük mü düşüyor çocuğunun gözünde? Çocuğu fazla sevmeyin şımarır, kucağa almayın alışır, yüz vermeyin astarını ister.. Bunun gibi birçok kalıp var büyükler tarafından anne babalara söylenen. Büyüklerinden sevgi görmeyen nesil ise çocuklarına da doğal olarak sevgi gösteremiyor, çünkü sevgi nasıl gösterilir bilmiyor.

Kafka’nın bu eserinde, yıllarca içinde tutup babasına karşı söyleyemediği şeylerin mektubunu okuyoruz. Ancak bu mektup babasına ulaşması için yazılmadı. Babası bu mektubu hiç okumadı. Oğlunun neler hissettiğini de anlayamadı. Biz ise bu mektubu okuduğumuzda Kafka’nın diğer eserlerinde de baba-oğul ilişkisinin yer aldığını anlıyoruz.

“Yazılarım senin hakkındaydı, orada tek yaptığım senin omzuna yaslanıp içimi dökemediklerimi yazıya dökmekti.”

Otoriter bir babanın çocuğu olmak oldukça zorken Kafka’nın duygusal yapısı da işin içine girince bu mektup çıkıyor ortaya. Bir babanın bir çocuğu bu hale nasıl getirdiğini çok iyi bir şekilde anlıyoruz.

“Biraz desteklenmeye, biraz dostça bir yaklaşıma, yolumun biraz açık tutulmasına ihtiyacım vardı, sense onun yerine yolumu kesiyordun..”

“Senin başkalarına karşı duyduğun güvensizlik bile, bana aşıladığın kendime karşı duyduğum güvensizlik kadar büyük değil..”

Şiddet sadece fiziksel değil psikolojik olarak da hasar almaktır. Çocuğunu dövmemiş olsa bile fiziksel acıdan kat be kat fazlasını psikolojik olarak yaşatmış Kafka’ya. Bir çocuğun geleceğini mahvetmek anne babanın bile hakkı değildir.




Empati, acı, hüzün.
Bu kitabı okurken en çok hissettiğim duyguydu bu üçü.

Kafka'nın babasına demek istediği ama ondan korktuğu için diyemediği, fiziksel olarak şiddet görmese de ruhsal olarak gördüğü şiddeti, hayatındaki başarısızlıklarını ve babası gibi olamadığı için kendini suçlamasını zaman zaman sert zaman zaman yumuşak bi tonda yazdığı mektupta görüyoruz.

Babasının kendine göre ideal bir tipi var bana göre, oğlunun o ideal kalıba uymasını ve buna göre hayatını yaşamasını istiyor, ona göre oğlunun fikirlerinin ve isteklerinin bi önemi yok. Bundan dolayı sürekli çatışma halindeler, sürekli babasından korkuyor ve onda zorluğu temsil ediyor. Babasının iş yerindeki çalışanlara olan kötü tavırlarından dolayı da kendini suçlu hissedip sanki bunu telafi etmesi gerekiyormuş gibi düşüncelere giriyor ve işten de korkmaya başlıyor. Yaşı ilerledikçe daha fazla babasıyla araları açılıyor ve babasının gözünde daha da değersizleşiyor. Kendine olan güvenini yitirmesi, sürekli suçu kendinde bulması ve bu yük altında giderek ezilmesi etrafından da uzaklaşmasına, kimseyle kendini bütünleştirememesine yol açıyor.

Bu kitabı okuduktan sonra daha fazla yaklaştım, daha fazla anladım Kafka'yı. Benim tek pişmanlığım ilk bu kitabıyla tanışmamak oldu, yazarla yeni tanışacak biri için okunması gereken ilk kitap olduğunu düşünüyorum. Ruhsal yapısı ve düşüncelerini bir nebze olsun anlamak, yaşadığı aile ortamını tanımak diğer kitaplarını okurken mutlaka yarar sağlayacaktır.




“Ben ailesiyle problemleri olan hiçbir insanın mutlu olduğunu görmedim. Önüne dünyaları serin; istediği okulu, aşık olduğu sevgiliyi, fedakar dostu... İstediği kadar 'Mutluyum, ben eğleniyorum, ben duygusuzum!' desin. Ailesi kalbinde yara olan çocukların hiç bir zamanı hüzünsüz geçmez.”
İşte talihsiz büyük -belki de büyük talihsiz- yazarımız Franz Kafka’nın hikayesi de bu sözü doğrular nitelikte. Çocukluğunun ilk başlarından beri babası tarafından her zaman her konuda baskı yapılır Franz'a. Ezilir, duygularını bastırıp içine kapanır, özgüveni hiçbir zaman oluşamaz, hiçbir şeyi başarmak için kendinde güç bulamaz. Babası tarafından, tüm hayatı adeta esir alınmıştır.
Kafka bazen bu yoğun baskıdan kurtulup nefes almak için annesiyle vakit geçirmeyi tercih etse de kadıncağızın dominant kocasının iğrenç özelliklerini değiştirebilmesine imkân yoktur.
Franz'ın tüm kardeşleri babasının bu bunaltıcı eğitimine maruz kalsa bile, onlar erkenden evden ayrılıp evlenmiş, rahata kavuşmuşlardır. Fakat Franz'ın tüm evlenme çabaları babası tarafından alaycılıkla karşılanır ve büyük usta bir kez daha babasına karşı kaybeder.
Bu kitabı okuduktan hemen sonra yazarın diğer bir kitabı olan “Dönüşüm"ü okumak muhtemelen iki kitabı da daha anlaşılır kılacaktır.
Özet olarak babaya(resmen şeytana benziyor kendisi) yıllar sonra yazılmış şiddetli sitem içeren bu mektup Franz Kafka hayranları tarafından mutlaka okunmalıdır.




Bir Kafka aşığı olarak çok uzun zamandır kitaplığımda duran, muhtemelen isminden ötürü yüzleşmekten kaçtığım, görmezden geldiğim bu kitabı bugün doğumgünüm de okumaya karar verdim. (Pek iç açıcı olmayan bugüne tuz biber oldu diyebiliriz.)
Öncelikle Kafka okumaya bu kitaptan başlamamış olmak beni biraz üzdü, çünkü bu kitabı okuduktan sonra Kafka'nın birçok kitabında anlatmak istedikleri, tam olarak zihnimde oturdu. Bana kalırsa yaşadıklarını, duygularını, babasıyla iletişim eksikliğini birçok kitapta (bkz. Dönüşüm) bize hissettirmiş.
Çoğu olayı çocukluğunda yaşamış olduğundan dolayı olayları olmasa bile duygularını bu kadar net anlatması etkileyiciydi, bana "bi insanın sana neler yaptığını unutabilirsin, ama neler hissettirdiğini asla unutamazsın" sözünü anımsattı. Çok kısa olsa da okuduklarınızı sindirmenin zor olduğu bir kitap.
Ama beni en çok şaşırtan noktalardan biri benimle tamamen farklı bi dönemde, farklı bi ülkede yaşamış, farklı bi kültüre, inanca sahip birisiyle -ki bu koskoca Kafka- neredeyse aynı duyguları hissetmiş olmak. Hatta biraz daha ileri gitmek gerekirse zihnimden geçen, söylemeye dilimin varmadığı çoğu şeyi onun yazıya dökmüş olması. Babasını tanıma fırsatı bulmuş herkes, bence bu kitapta kendi babasından bir parça bulacaktır. Fakat biz yinede istisnalar kaideyi bozmaz diyelim.
Diğer incelemelere göz atarken; "Otoriter, koşulsuz sevemeyen, baskıcı, sevimsiz, psikopat, lanet babalar. Gidin tedavi olun" yazmış birini gördüm ve bu yazıyı bununla bitirmek istedim. Buraya kadar okuduysanız teşekkürler.
İyiki doğmuşum.




Kafka günümüze gelip de bu kadar tanındığını görseydi ne yapardı?

Franz Kafka'nın kitaplarına sürekli ümitsizlik ve toplum tarafından dışlanmışlık hâkim. Fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kaldığı apaçık ortada. Bu kitabı okuyunca bunun aslında Kafka'nın çocukluğunda babasıyla ilişkisine dayandığını görüyoruz. Babasına babam bile diyemeyen bir Kafka var. Babaya mektup cümlesi çok acıklı, çünkü, babam diyememek babasız büyümüş bir insanın kurabileceği bir cümle olsa gerek.
Çocukluğunda psikolojik ve fiziksel baskı gören bir çocuğun büyüdüğünde babasıyla nasıl bir ilişki içerisinde olacağını açıkça görebileceğimiz bir kitap olduğu için kesinlikle bütün baba adaylarının okuması gerekir.
Bir babanın soğukluğu, bir çocuğun içine kapanmasına neden olur. Bu toplum için bir kayıptır ve o çocuk büyüdüğünde asosyal bir kişilik halini alır. Bu tür insanlar suça da meyillidir.
Sonuç olarak babasının geçmişte yaptığı hataları anlatabilme gücünü kendinde görüp, babasına annesinin aracılığıyla babaya mektup adlı mektubu ulaştırması için vermiş fakat annesi mektubu ulaştıramadığı için kafka'ya geri vermiştir. Sanırım Kafka'nın babası dışında birçok kişi bu mektubu okudu. Acıklı olsa da...




Buraya beğendiğim bir incelemenin linkini de bırakıyorum.
Keyifli okumalar dilerim.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: