Aziz Bey Hadisesi Kitap Bilgileri
Yazar: Ayfer Tunç
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 30 dk.
Sayfa Sayısı: 88
Basım Tarihi: Eylül 2024
İlk Yayın Tarihi: Nisan 2000
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750721762
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Aziz Bey Hadisesi Kitap Tanıtımı
Güneşten ağır ağır gölgeye çekilir gibi, pek de anlamadan akşam olur gibi, ışıklı, neşeli bir yüzden kederlere geçti Aziz Bey. Kederli bir mazisi oldu. Burnu havada, başı dikti hep. Başka türlü yaşamayı beceremediyse de, o gece, Haliç’in kirli sularına bakarken anladı ki hep öyle, burnu dik yaşadığını sanmış. Oysa şiddetle yanılmış. Ve yine anladı ki hayatı tümüyle bir yanılgıymış.
Aziz Bey, Tunç’un insan olmaktan doğan zaaf ve yanılgılar nedeniyle yaralanmış, boşa geçmiş hayatlar üzerine yapılandırdığı öykü evreninin en hüzünlü, en gerçek kişisi. Bazı okurlara, meyhanelerde benzerini aratacak kadar kanlı canlı ama mahzun gelen Aziz Bey’in öyküsünü okurken, bir hikâye kişisinin varlığını çok yakınınızda hissedeceksiniz.
Ayfer Tunç’un, edebiyatımızdaki en ustalıkla çizilmiş karakterlerden birini yarattığı Aziz Bey Hadisesi, son yıllarda yazılmış en sarsıcı metinlerden. Her geçen yıl daha çok okunuyor, daha çok tartışılıyor.
Aziz Bey Hadisesi Kitaptan Alıntılar
1. "Sevildiğini sanmış ve yanılmış olmaktan çok utanıyordu. Ölebilseydi eğer bunu tercih ederdi."
2. "Öyle bir aşk bekliyordu ki hayattan, yüzünde birdenbire patlayan bir tokat gibi, onu serseme çevirsin."
3. "Kimin hayatında yanlış yaşanmış bir aşk yoktu ki?"
4. "İnsan birini sevmeli hem de çok sevmeliydi."
5. "Sevildiğini sanmış ve yanılmış olmaktan çok utanıyordu. Ölebilseydi eğer bunu tercih ederdi."
6. "Kimin hayatında yanlış yaşanmış bir aşk yoktu ki?"
7. "“Ya ölecektim, ya eski yaralarımdan doğacaktım yeniden. ”"
8. "Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz."
9. "“Kimin hayatında yanlış yaşanmış bir aşk yoktu ki?”"
10. "İnsan birini sevmeli hem de çok sevmeliydi."
11. ".
Ümit beni bir gün daha aldattı, bak.
."
12. "Gerçekte, Aziz Bey sevildiğini sanmak yanılgısına düşmüştür. Hepsi budur."
13. "“Yürüdüğüm yol bitti, yeniden başladım; bitti, bir daha yürüdüm.”"
14. "Kırgın bir kalbi taşımaktan yorgun düştü."
15. "İçinde tuhaf bir boşluk vardı."
Aziz Bey Hadisesi Kitap İncelemeleri
" Hiç ayrılamam derken,
Kavuşmak hayal oldu."
Herkesin hayal olan bir kalp sancısı muhakkak olmuştur. " Benim olmadı." diyeni samimi bulmam ben.
Beni yakından takip edenler az çok bilir "aşka âşık" bir kadın olduğumu. Tutku ile okurum aşk hikâyelerini bir de okuduklarımı tutku ile yaşarım içimde fırtınalar.. Uzun süre çıkamam etkisinden.
Azîz Bey Hadisesi, ince ince işlenmiş derin ve gerçekçi karakterler, burun direği sızlatan hissiyatların çarpıcı anlatımı, edebî haz..
"Unutulmaz" sadece bir sıfat değil bu hikâyede.. Hak ettiği değere dair delilleri bir bir topluyorsunuz. Sonrasında ağzınızda kalan acımsı bir tat...Kocaman bir iç burukluğu.
Öyle bir hayat hikâyesi ki Aziz Bey'in hikâyesi kendi içinde kendini yitirmiş. Kitaba sığmamış da kibri taşmış. Ne kimseye muhtaçmış ne mecbur. Herkesler ona mecburmuş, herkesler onun etrafında onun istediği gibi olmalıymış. Ama olmuyor be Aziz Bey ! Burası dünya... " Kibir, bencilik " buralara, bu insanlara fazlaca fazla...
Sonra aşk... " İnsan birini sevmeli hem de çok sevmeliydi." diyor Aziz Bey. Her şeyden vazgeçip, hayatını feda edebilecek kadar büyük bir aşk... Buldu mu ? Belkide..
Kibrinden sevdiklerine hep geç kalmış... Değer kıymet bilmeye karar verdiği an hep sevdiklerinden olmuş, yitirmiş... Yitmiş...
Velhasıl; Aziz Bey gibi olmayın,sevdiklerinize geç kalmayın.
" Seni Seviyorum " hiç zor bir cümle değil.
Bir hiçlik uğruna günden güne eriyen, hayatı adına aldığı her kararın ardından yalnızlıkla bir başına kalan, dik başlı, kibirli bir adam: Aziz Bey
Ayfer Tunç’un güçlü kalemiyle yarattığı bu karakter, son dönemin en ilginç ve garip kişiliklerden biri. Geçmişte yaşadığı sarsıcı aşkın yaşanmışlığı henüz üzerinden geçmemiş, gençliğine dair en ufak bir heyecanı kalmamış olan Aziz Bey, tamburuyla Haliç’in vazgeçilmez bir parçası haline gelir. Her ne kadar icra ettiği sanatı, gazino köşelerinde, efkarlı nağmelerden medet uman sarhoşların huzurunda dillendirmek istemese de, en sonunda soluğu kucağında tamburuyla sahnelerde alır.
Aziz Bey’in iç dünyasını karamsar bulanlar, kimi zaman bencilce verdiği kararlardan dolayı sebep olduğu felaketlere kızanlar, bazen de kitabın son satırına kadar onu anlamaya çalışanlar da olur zannımca. Fakat ustaca işlenen hikâyede beni en çok etkileyen karakter: Vuslat oldu.
Aziz Bey’in yalnızlığını gidermek için kurban seçtiği, koca evin içerisinde ömrünün sonuna kadar bir gölge olarak görmek istediği, cansız bir eşyadan farksız tuttuğu karısı…
Hiçbir zaman anlayamadığı babasının kalıbına bürünmüş, hiç beklemediği bir şekilde tıpatıp ona benzemişti. Annesinin çektiği yalnızlığın hüznünü, birebir karısına yaşatıyordu. Bir an olsun aşkla bakmadığı karısı tıpkı annesi gibi günden güne gözlerinin önünde yok oluyordu.
Sizlere yalnızca bir mesaj vermekle sınırlı kalmayacak, ufkunuzu fazlasıyla aydınlatacak bir eser. İyi okumalar dilerim.
GÜZEL İNSANLAR MERHABA
Bugün sizlere Ayfer Tunç yazarımız ile tanışma kitabım olan “Aziz Bey Hadisesi” kitabında söz etmek istiyorum. Tunç, başarılı ve kendi okur kitlesini yaratmış değerli bir kalem.
Aziz Bey Hadisesi, novella tarzında, 88 sayfalık kısa bir eser. Bu eserde, Aziz Beyle çok güzel, naif ama kısa bir seyahat yolculuğuna çıkıyoruz. Bu kısa eseri okuyunca halen denk gelince izlemekten zevk aldığım Yeşilçam filmleri aklıma geldi. “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Vesikalı Yarim”, Çiçek Abbas”, Sevmek Zamanı” benzeri birçok o saf, masum çocukluk günlerine ait film sahneleri zihnimde canlandı.
Aziz Bey, eserimizin merkezinde bulunan karakterimiz. Bir film gibi, Aziz Beyin çocukluktan başlayıp sona giden yaşamı resmen gözümüzün önünde canlanıyor. Aziz Beyin yaşamında, kendi “ah keşke”lerimizi, pişmanlıklarımızı, yanlışlarımızı görüyoruz.
Yazarın dili çok sade, anlaşılır. Sayfalar ilerledikçe kendinizi bir kitap okuyor değil de, daha çok bir film izliyor gibi hissedeceksiniz. Yazar ile tanışmak için ideal bir kitap. Bu sıcak havalarda tatlı bir esenlik, su gibi akacak bir eser arayanlara rahatlıkla tavsiye ederim.
Kitabın son sayfasını kapatınca aklıma Ahmet Kaya sözleri geldi. Ahmet Kaya şarkısında söylendiği gibi “ Gözüm yaşarıyor, yüreğim kanıyor, olmasaydı sonumuz böyle.” Kitabın özeti gibi aklımda dönmeye devam ediyor…
İYİ OKUMALAR!!!
Bir antika dükkanına girmiştim sanki kitabı okurken. Her karakter bana hikayesi olan görkemli ama eski, parlak ama kırık dökük eşyaları hatırlattı. Mesela Aziz Bey eski arabesk bir plak, Maryam dışı karanfillerle süslü ama içi çatlaklarla dolu porselen vazo, Semavi Bey ahşaptan yapılmış antika bir duvar saati oğlu ise korkuları yüzünden camdan yapılmış bir şamdan. Tüm bu karakterlerin ortak noktası sonunda korktukları ya da nefret ettikleri şeye dönüşmeleriydi. Hikayelerin alt metinlerinde ebeveyn-çocuk ilişkisinin insanın yaşamında ne kadar etkili olduğunu anlatıyor aslında.
Sevilmek yanılgısına düşmüş insanların hikayeleri, sevilmek için sevenlerin ve sırf bu yüzden sevilmeyen insanların hikayeleri. Boş gururunun, iflah olmaz tutkularının kurbanı insanların, hep korktuğunu yaşayan, kazdığı kuyunun dibine düşen insanların hikayeler. Bu hikayelerin kurbanı olan insanlar mesela Vuslat. Aziz Bey’in gururunun kurbanı. Aziz Bey dik başlı, gururlu ve ketum bir insan olmakla birlikte karşılıksız bir aşkı ömrünü feda edebilecek denli aşk adamıydı. Hani hiç kullanmadığımız bir eşyamız hep gözümüzün önündedir ama onu yerinde görmediğimizde de eksikliğini hissederiz Vuslat da Aziz Bey için öyleydi. Boşluğunu yalnız kaldığında anladığı kadındı. Yaşam hep böyledir. Yanılgılar örgüsüdür. Bir gün uyanırsınız ve yanıldığınızı anlarsınız ama her şey için çok geçtir.
Bir arkadaş grubuyla fasıl dinlemeye gitmişsin de bir şarkıyla eskilere dalıp etraftaki şen şakrak sohbet eden insanları, akıp giden hayatı unutup birkaç dakikalığına dünyadan uzaklaşmışsın hissi veren öykü kitabı.
O incecik kitaba neler sığmış hayret.
Beni bu kitapla tanıştıran
size teşekkür ediyorum öncelikle. Adını dahi ilk defa duydugum bir yazardan Sabahattin Ali tadı almak hoştu. Kısa bir sürede olsa kendimden uzaklaşıp İstanbul'un o arka sokaklarında sanki gezintiye çıkmış gibiydim.
Aziz Bey'in yaşadığı hayalkırıklıkları, yalnızlığı, parasızlığı, sevgisizlliği beni üzdü ama mutlu olduğu zamanlarda oldu en azından mutluluğu yaşadı. Ama ondan sevgi ve ilgi bekleyen karısı Vuslat onu bile yaşayamadı o nedenle Vuslat'ın ümit ve ümitsizliği beni derinden etkiledi.
Ve ne kadar benzemicem yapmıcam etmicem deyip eleştirilse de şu atasözü bu kitap için yakışır diye tahmin ediyorum. Armut dibine düşer.
Karakterin sevmedigi, eleştirdiği bir insana dönüşmeye başlamış olduğunu fark etmesiyle ben de kendimi sorguladım. O kadar naif, o kadar içimizden biri.
--Spoiler---
Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hâle takarak göğe yükselmek için çırpınır; ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.