Ayaşlı ile Kiracıları Kitap Bilgileri
Yazar: Memduh Şevket Esendal
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 36 dk.
Sayfa Sayısı: 268
Basım Tarihi: Kasım 2021
İlk Yayın Tarihi: 1934
Yayınevi: Bilgi Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789754940510
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Ayaşlı ile Kiracıları Kitap Tanıtımı
Memduh Şevket Esendal'ın Bütün Eserleri dizisinin ilk kitabı olan "Ayaşlı ile Kiracıları", yazarın en önemli yapıtlarından biridir. 1946'da CHP Roman Ödülü'nü de alan yapıtta, Memduh Şevket Esendal cumhuriyetin ilk yıllarındaki Ankara'dan bir kesit sunar. Eğitimleri, uğraşları, dünya görüşleri farklı insanların ilişkilerini büyük bir ustalıkla sergiler. Romandaki kişilerde, dönemin bütün özelliklerini yansıtmaktadır. Memduh Şevket Esendal, bireysel öğelerden bir bütüne ulaşmanın en güzel örneğini vermektedir...
(Arka Kapak)
Ayaşlı ile Kiracıları Kitaptan Alıntılar
1. ""Ben yorgunum yorgun. Anladın mı? Gönlüm bomboş!""
2. "Sevmek, sevilmek de boş! İnsan korkunç bir yalnızlık içindedir."
3. "Beğenilmek insanı avlar."
4. ""Beni gönül üzüntüsü yorar.""
5. ""Hani öküzü döverler ağlamaz da, tutup okşarlar, garipser, ağlar..""
6. ""Sevmek, sevilmek de boş ! İnsan koca bir yalnızlık içindedir.""
7. "“Ben çalışmak istemiyorum, hayat beni mecbur ediyor…”"
8. "Hani öküzü döverler ağlamaz da, tutup okşarlar, garipser, ağlar."
9. "Severim. Niçin? Bunun niçini yok. O da beni sever, onun sevgisinin de niçini yoktur. İşte sevgi bu. Kalanını biz uydururuz."
10. "Hani öküzü döverler ağlamaz da,tutup okşarlar,garipser ağlar.Benim okşamam da ona öyle geldi."
11. "“İnanır mısın, ben şimdiye kadar kimseye âşık olmadım! Akılsız değilim ki!..”"
12. "“İnsan korkunç bir yalnızlık içindedir.”"
13. "“Seni başkasıyla düşünmek bana ağır gelir!”"
14. ""Benim yaşayışım gün geçtikçe tatsızlaşıyor.""
15. "Hani öküzü döverler ağlamaz da, tutup okşarlar, garipser, ağlar."
Ayaşlı ile Kiracıları Kitap İncelemeleri
Uzun zamandır kalemiyle tanışmak istediğim Memduh Şevket Esendal ile bu isteğimi ‘Ayaşlı ile Kiracıları’ kitabında gerçekleştirdim. Bir yazardan ilk defa okuyacaksam hem çok heyecanlanıyorum hem de çok korkuyorum. Çünkü üslubu nasıldır, sever miyim, sevmez miyim, sıkılır mıyım soruları kafamda döner sıklıkla.
Öncelikle üslubunu çok beğendim yazarımızın, çok akıcı ve sadeydi bana göre. Günlük dilde, çok doğal bir kalemi vardı, bunu çok sevdim.
Kitabın konusu da ayrı hoşuma gitti. Ayaşlı İbrahim adında 9 odalı ev sahibinin, her odayı farklı birine kiralamasıyla bu kiracıların başlarından geçenler anlatılıyor. Kitap kiracılardan biri olan bankacı bir adam tarafından anlatılıyor ama ismini kitap boyunca bilmiyoruz.
Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum, kitapta çok fazla karakter var ve bazen kimin kim olduğunu karıştırdım ben. Bu yüzden bir karakter listesi yaptım ve öne çıkanlarımda ‘Ayaşlı ile Kiracıları’ kısmında bu listeye ulaşabilirsiniz. Sizlere faydası olabilir okurken.
Çok eğlendiğim bir kitap oldu çünkü resmen dedikodu kazanıydı bu bina. Her bir kiracının farklı bir hayat hikâyesi var ve her biri de gerçekten çok değişik olaylar yaşıyor. Sürekli birinin yaşadığı şeyler diğerlerinin merakında ve sohbetinde oluyor. Bütün kiracılar birbirinin arkasından konuşuyor. Çok eğlenceliydi bu yüzden.
Kitabı kadınları koyduğu konum ve avam diyaloglar sebebiyle sevmeyen çok fakat olaya şu açıdan bakmak lazım. O dönemde toplum böyleymiş, bu tarz şeyler yaşanıyormuş. Yazarımız da kitabında bunları aktarmış. Ben sevdim, gerçekten. Okumanızı tavsiye ettiğim kitaplardan biri oldu.
Cumhuriyet’in ilk yılları Ankarası’nı kurduğu bağlamın arka planında yansıtma iddiası bu roman adına fazlasıyla büyük bir söylem olmuş. Romanda yaklaşık 20-30 adet karakter Ayaşlı’nın kiraya verdiği dairelere girip çıkıyorlar. Tüm bu karakterleri birbirine karıştırmadan hatırlamak biraz güç..
Konu itibariyle Ayasli ve kiracılarını ele alıyor net bir olay örgüsü yok, gundelik hayat pratiklerini baş karakterin ağzından duyuyoruz.
Kitapta baş karakterin en yakın arkadaşı iki lafın biri surekli arkadaşını evlendirmeye çalışıyor, her gördüğü anda, yerde evlilik, evlilik bir sure sonra tekrara düşen bu söylem sıkıyor. Ayrıca baş karakter için düşündüğü kişiyle kendisi evleniyor. Baş karakter de evlenilecek kız yok diye ortalarda dolanırken bir sure sonra Selime adında bir kadınla yalnızlığından kurtulabilmek adına evleniyor. O kadar ikircikli ki...
Kitapta beni en çok rahatsız eden kadınlara yonelik “ikincil cins” soylemleri. Bedenleri uzerinden namuslu/ namussuz algısı gelistirerek bunu meşrulaştırıyor. Kadınları evlenilecek ve zaman gecirilecek olarak kategoriklestiriyor M. Ş. Esendal. Tüm kadınları buna göre sıralıyor. Yani Cumhuriyet dönemi kadınının bu kadar aşağılandığı bu kitabın kazandığı ödülü hangi nedenden aldığını anlamak zor.
Bugün Yunus Emre'nin dili nasıl bize anlaşılır geliyor da ondan 300 sene sonra yaşayan şairlerimizin eserlerini anlamak için lügat kullanmak zorunda kalıyorsak Memduh Şevket'in bu romanda yetenek gösterdiği diyalog gerçekçiliği de Yunus Emre gibi. Basit ve basitliğin içinde alabildiğine gerçek. Doküzyüzotuzların günlük konuşma dilinde Osmanlı'dan kalma ağdalı, nağmeli uyumsuzluktan büyük ölçüde kurtulmuş bir orta sınıflar curcunası var romanda. Konuşma dili, bugüne, 2023'e bile paralel. Elbette bugün de bu kez İngilizce etkisiyle yine o saflığı kaybediyor olmamızı bir derkenar olarak belirtmeli.
Ayaşlı ve Kiracıları'nda başrol ne Ayaşlı'nın ne de bütün olarak kiracıların. Bir antagonist, bir cumhuriyet burjuvası diğer kiracıların hallerini tuhaf bir hakkaniyetle ele alıyor. Ama işin doğrusu romanın ilgi çekici taraflarında da ismiyle uyumsuzluk var. Zira roman, Ayaşlı'dan ya da kiracılardan ziyade anlatıcının öyküsünde çekici. Hele de romana Selime katıldıktan sonra. Son üçte bire şirin bir aşk hikayesi bile sığıyor. Beraberinde tüm romana serpilen eşsiz bir dostluk öykücüğü de anlatıcı ile Fahri'nin arkadaşlığında mevcut. Ayaşlı ve Kiracıları içten, sıcak, samimi ve iddiasız bir roman. Belki de başarısında en büyük etken de bu iddiasızlığı. İddiasızlığında o kadar başarılı ki Memduh Şevket bile çok uzun zaman romanını sevememiş ve başka roman yazmamış. Bu iddiasızlığı seksen sen taşımak ve yine de eskimemek de romanın gücünü gösteriyor.
Bir apartmanın sakinleri üzerinden, toplumsal ve bireysel yaşamın çeşitli yönlerini ele alan bu eser, sıradan insanların günlük hayatına dair derin bir gözlem sunar. Hikaye, Cumhuriyet dönemi Ankara’sında, Ayaşlı İbrahim Efendi’nin işlettiği bir apartmanda geçer. Farklı sosyal sınıflardan ve karakterlerden oluşan kiracılar, apartmanda bir araya gelir. Her biri, yaşam tarzları, idealleri ve çatışmalarıyla dönemin toplumsal yapısını temsil eder. Karakterlerin sıradan ama bir o kadar da etkileyici yaşamları, birbirleriyle olan ilişkileri ve yaşadıkları küçük dramlar, eserin ana eksenini oluşturur.
Ayaşlı İbrahim Efendi, apartmanın hem sahibi hem de bir nevi gözlemcisidir. Kiracıların hayatları arasında bir köprü kurar ve onların dünyalarına okuyucuyu davet eder. Apartmanda yaşanan olaylar, Türkiye’nin modernleşme sürecindeki toplumsal değişimlere ışık tutar. Bazı kiracılar ekonomik zorluklar içinde çırpınırken, bazıları idealleriyle hayata tutunmaya çalışır. Kitap, günlük yaşamın detayları ve insan doğasına dair sade ama güçlü gözlemleriyle okuyucuyu etkiler. Bu eser, sıradan insanların dünyasına bir pencere açarak, toplumun karmaşıklığını ve bireylerin içsel çatışmalarını derinlemesine anlamamıza olanak tanır. Hem samimi hem de düşündürücü bir anlatımla, hayatın küçük anlarının nasıl büyük hikayeler barındırdığını gösterir.
Türk edebiyatının tanınmış bir öykü yazarı olan Esendal edebiyatçılığının yanı sıra Tahran, Bakü ve Kabil'de büyükelçilik, TBMM'de dört dönem milletvekilliği, 1941-1945 yılları arasında CHP Genel Sekreterliği yapmış olan diplomat ve siyasetçidir
.Yaşamının yalnızca dokuz yılında (1923-1926, 1946-1952) ciddi biçimde edebiyatla uğraşmasına rağmen Türk öykücülüğünün önemli bir ismi oldu. Durum hikâyeciliğinin Türk edebiyatındaki temsilcisidir. Yazdığı öykülerin sayısı 224'ü bulur. En çok bilinen eseri 1934 yılında yayımlanan Ayaşlı ile Kiracıları adlı romanıdır...
Türk edebiyatına hikâye alanında yeni bir bakış açısı getiren Memduh Şevket Esendal, ilk hikâyelerini 1916'da kaleme almaya başlar. Ancak yazdıklarını yayımlaması, 1925 yılını bulur. Memduh Şevket Esendal, Çehov tarzı hikâyenin Türk edebiyatında tanınıp sevilmesini sağlar. Durum hikâyeciliğinin öncülüğünü yapmıştır.. günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele” alıp anlatan "Çehov Tarzı" öykü türü yazıların bilinen etkili isimlerindend
.. Romanda, Türkiye’nin çeşitli katlarından gelen bu insanların ayrı ayrı maceraları ve birbirleriyle olan
ilişkileri anlatılmaktadır.”
İnsan sevmek ne demek olduğunu unutuyor da, beni seviyorlar diye kendini avutuyor!
... (S:160)
söylemiyle..#Buyurun #OKUYUN #OKUTUN
K