Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Ay Işığı Sokağı - Stefan Zweig | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Ay Işığı Sokağı Kitap Bilgileri


Yazar: Stefan Zweig
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 6 dk.
Sayfa Sayısı: 74
Basım Tarihi: Ağustos 2021
İlk Yayın Tarihi: 1922
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786052950722
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Ay Işığı Sokağı Kitap Tanıtımı


Fransa’nın bir liman kentinin denizci mahallesinde gezinirken duyduğu arya söyleyen sesi izleyerek tanımadığı insanların marazi hayatlarına dalan bir gezgin; patronuna kölece bağlılığı yüzünden korkunç bir eyleme sürüklenen karanlık, itici ve yabani bir hizmetçi; 1810 yılında İspanya’daki savaşta yaralanan, düşman bir ülkede amansız bir hayatta kalma mücadelesine girişen bir Fransız albay; 1918 yılının bir yaz gecesi Leman gölünde bulunup kurtarılan, ancak sonra yüreğini kavuran yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esiri; yaşıtları üniversiteye giderken hâlâ liseye devam eden avare bir gencin öğretmeninin otoritesine isyan ettikten sonra ödediği ağır bedel.

Zweig bu öykülerde insanı insanlıktan çıkarıp en uç noktalara sürükleyen deneyimlerin izini sürerken, okuru da ister istemez karakterlerinin ruh çalkantılarının içine çekiyor…




Ay Işığı Sokağı Kitaptan Alıntılar


1. "“İnsanlar beni anlamıyorlar, bende onları anlamıyorum…”"




2. "“Özür dilerim...”
“sanırım yolunuzu bulamıyorsunuz"




3. "“İnsanlar beni anlamıyor, ben de onları anlamıyorum...”"




4. ""Bu suskunluk, bütünüyle içten gelen tiz bir çığlıktı.""




5. ""Hepsi onu çaresizce sevdiğimdendi.""




6. ""Hepsi onu çaresizce sevdiğimdendi.""




7. "Çünkü yaşamın zirvesi de dibi de aynı biçimdedir."




8. "İnsanlar beni anlamıyor, ben de onları anlamıyorum..."




9. "insanlar beni anlamıyorlar,
ben de onları anlamıyorum.."




10. "Bu suskunluk, bütünüyle içten gelen tiz bir çığlıktı."




11. ""Beni unutmuş gibiydi.""




12. "her pencerenin ardında bir alınyazısının beklediğini, her kapının bir yaşantıya açıldığını hissettim yine"




13. "Başkasına acı vermek için yaptığımız tüm eylem, aslında kendimize olan zarardan başka bir şey değil midir?"




14. ""Bu onun ve benim aramda eski bir hikaye.""




15. "Sessizlik keskin bir çığlıktı, işitilmemiş çığlıklarla doluydu..."





Ay Işığı Sokağı Kitap İncelemeleri


Eğer Stefan Zweig'in eşiyle birlikte intihar ederek hayatına son verdiğini bilerek kitaplarını okuyorsanız, bir süre sonra neden intihar ettiğini sorgulamaya başlarsınız. Ve bu kitapta daha çok sorgulayacaksınız. İnsanlar en çokta en sadık oldukları yerden, varını yoğunu ortaya koydukları, bütün çabasını sarfettikleri ve o ölümden de öte bağlılıkların bulunduğu en vefalı oldukları noktadan vurulunca yaşamak bile zor geliyor. Bu sadece aşk değil, vatana, sevgiye, merhamete, sadakate, sadece tek bir güzel harekete, bir bakışa ve bir gülüşe, ailesine, arkadaşlarına herhangi bir şeye kendini adamışlıktan yana darbe yediği zaman yaşam bile zor geliyor, ölüm daha yakın geliyor. Bu hikayeleri anlatmak belki de yaşamaktan daha zor ki bir hikaye değil birçok hikaye sadece okurken bile yaşatıyorsa, yazarken ne tür bir psikolojide olduğunu bile anlamıyorsunuz. Ki Stefan Zweig belki de yazdığı bu hikayeler neticesinde bu tür hayatlar varken kendine yaşamayı bile hak etmediğni düşündürmüş olabilir. Ya da bu psikolojide kalmaktansa ölmeyi yeğlemiş olabilir. Biz bunu çözemeyiz ama bu sorgulama bile insana yaşadıkları hayatın ne kadar da güzel olduğunu, yaşamaya değer olduğunu gösteriyor. Ve siz de bu hikayeleri okuduktan sonra intihar etmek yerine yaşamanın güzelliğinin farkına varıp, o yaşanmamış hayatların yerine de yaşamak istiyorsunuz. Buna göre de hayatınızı şekillendirmek istiyorsunuz. Geçici şeyleri geçici yaşamınıza tercih etmek istemiyorsunuz. Bunlar benim şahsi fikrim. Zaten herkes okuduğu her kitaptan ayrı düşünceler çıkarır.




Zweıg Şaşırttı bu kez...!
Gerçek bir zweıg okuru olarak elime geçen her kitabını tereddütsüz okumaya başlayan biri olarak diyebilirim ki , ilk kez bir zweıg kitabını bitirdikten sonra keşke okumadan önce incelemelere göz atsaydım dedim.

Zweıg eserlerindeki o tutku, derinlik, sıradan bir olayı bile sıradışı bir yoğunlukla anlatım, az sayfayla çok şey anlatma...
Bunların hiçbirini bulamadım bu eserinde.

Kitap birkaç öyküden oluşuyor ve bunlar oldukça sığ öyküler.
İçerik ve verilmek istenen mesaj üzerinde biraz düşündürüyor,çünkü diğer eserlerinde her duyguyu ve mesajı öyle bir netlik, derinlik ve çarpıcı bir tutkuyla aktarıyor ki..

Korkuyu, ihtirası,hırsı, içsel çalkantıları, aşkı, tutkuyu...
Zweıgın her bir kitabını bitirdikten sonra en az bir duyguyu en derininize işleyecek şekilde kahramanlarıyla yaşıyorsunuz.

-'Ay ışığı sokağı' ndan çok Zweıgın diğer kitaplarına genel Bi bakış gibi oldu ama kitapta umduğumu bulamayınca, ne bulamadığımı yazmak durumunda kaldım galiba. -

Toparlamak gerekirse,
okunmasa da çok şey kaybettirmeyecek kitaplardan.. Çerez niyetine okumalık..

Ha bide, henüz zweıg kitabı okumamışsanız
Stefan zweıg okumaya bu kitaptan başlamayın derim..!
Diğer muhteşem eserlerine karşı negatif Bi peşin hükme varmanızı istemem,
Çünkü stefan zweıg mutlaka okunmalı ve okutulması gereken bir yazar..
Uslanmaz bir zweıg okuru olarak söylüyorum ;-)
iyi okumalar ucretsizkitap.com.tr ailesi..




*Orta halli spoiler

Yeni bir incelememsi bişilerden herkese selam.

İş Bankası Yayınları ile 74 sayfa olan bu çıtı pıtı kitabın içinde beş tane hikaye var.
Kişilerin iç dünyası tanımlamaları ile hayretler içerisinde bırakan Stefan bu kitap da şaşırtmadı. Ama en çok ilk iki hikaye yani *Ay ışığı sokağı ve
*Leporella hikayesini sevdim.
Diğerleri bir türlü içine alamadı niyeyse.

Ay ışığı sokağında, zengin bir adamın durumu iyi olmayan bir kadın ile evliliğinden bahsediyor. Adam karısına çok aşık olmasına rağmen karısı ondan bir şeyler istediğinde gururunu okşamasından zevk aldığı için her seferinde yalvartarak aldırmasından dolayı, bir gün kadının canına tak eder ve bir not ile adamı terk eder.
Derin pişmanlık ve üzüntü duyan adam karısını bulmak ve onu geri döndürmek için varını yoğunu ortaya döker. Tabi bu süreç beklediği gibi de kolay olmaz ve beklenmedik şeylerle karşılaşır.

İkinci hikaye Leporella ise hizmetçi olan bir kadının yaşadığı evde başına gelenleri anlatır. Bu hikaye için çok fazla spoiler vermek istemiyorum açıkçası.
Çünkü bir yerden sonraki olaylar ve yaşananlar hayretler içerisinde bıraktığı için kendiniz okuyup öğrenin istedim.

Birisine karşı derinden hissedilen yoğun hastalıklı duygu o insana neler yaptırabilirin cevabı Leporalla.
Ve tabiki iç dünyasının müthiş tahlili ve anlatışı ile yine sizi sayfalar arasında sürükleyen Stefan Zweig.

Herkese şimdiden iyi okumalar.

Sevgi, kahve ve kitap ile kalın

^_^




Stefen zweig yine gerilim ve Soğuk duş etkisi sonlarla karşımızda, iyi bir betimleme tasvir ve adeta yüz hatlarını sanki gerçekmişçisine çizen bir ressam edası var. 
Betimlemelerinde birçok duyguyu basit kelimelerle insanın ruhuna dokundurur adeta, hikayeyi canlandırır birden fazla duyularla 10D film etkisi yapar, hissettirir. 
Hikayeye gözlemlerle başlar donuk bir anlatımı vardır Bunu bizim edebiyatımızda daha çok Sabahattin Ali ye benzetirim ama Sabahattin Ali cümlelerinde ve anlatımında üslubunda bir sıcaklık vardır. Zweig da ise anlatım hafiften soğukluğa bırakır. Hatta gerilim arttıkça soğuk terler dökersiniz.
Hikaye Kahramanları'nda hep şöyle bir etki vardır bilinçaltı kişi kendini değiştirse de bu hemen olmayacağından kelimeleri onu ele verir daha çok buna dil sürçmesi deriz. Bunu kullanır.
İnsanların Değer yargılarına karşı bir ezme politikası güder. Gurur yalvartma insana ait duygulara karşı sadistleşme.
İlk iki hikaye bana amok koşucusunu hatırlattı; çünkü amok koşucusunda da şöyle bir durum vardı pişmanlık etkin pişmanlık adeta yalvarır casına üstünü başını yırtarcasına pişmanlık işte Ay Işığı Sokağı ve loperalla hikayesindeki pişmanlığın verdiği derbederlik konu edinir.
Ve ani dönüşler.krizler. Şaşırmalar ne yapacağını bilememeler... korkular ve suç ortagını görmeme... ondan nefret etme...burjuvadaki asalet ve kibir hizmetçinin uşaklığı köleliği robotlaşması efendinin tanrılaştırılması, sınıflar arası mesafe... 
Duyguların aşırılığından ortaya çıkan hatalar... 
Ani bir şekilde kahramanın öldüğünü söyleme ya da nesnenin intiharı gibi basit sıradanmışçasına dillendirme.




Günaydın arkadaşlar. Güne bir Zweig kitabıyla başlamak gerçekten iyi hissettiriyor. Özellikle son okuduğum ‘Acaba O Muydu’ adlı hikaye de neydi öyle. Remzi Kitabevi, Remzi Bengi’nin anısını yaşatmaya, kaliteli işler yapmaya devam ediyor. Onlara da teşekkür etmezsek olmaz.

Diğer baskılar 80-90 sayfa ile işi noktalarken Remzi Kitabevi tam 10 adet hikaye koymuş kitabın içerisine. Prater’de İlk Yaz, Bir Başıboş, Lyon’da Düğün, Birbirine Benzemeyen İkizler, Görünmez Koleksiyon, Nişan, Leman Gölü Kıyısında, Geç Ödenen Borç, Ay Işığı Sokağı ve Acaba O Muydu hikayelerinden oluşuyor eser.

Kitaba adını veren hikayeden ilerleyecek olursak, sanırım ilk gözümüze çarpan da hepimizin yaşadığı içsel çatışmanın bir şekilde nasıl da devam ettiğini, sanırım bunun aşılamayacağını da çok güzel gözler önüne seriyordu. Gerek eski kadınının gönlünü almak isteyen o adamcağız, gerek bu adamın sünepe ve bir türlü vazgeçemediği pintiliği (hikayenin sonlarındaki yemek masası her şeyi özetleyecek) aslında hepimizin karşılaştığı şeyler. Eh biraz da ‘Duolingo’ uygulamasının tanımladığı gibi: Men are Children yani Erkekler Çocuktur.

Sanırım bu hikaye biraz içime işledi. Finaldeki hikayeyi de oldukça beğendim. İnsanı etkiliyor. Sanırım öykülerin ortak noktası dikkatimi çekti biraz da. Çünkü yanlış hatırlamıyorsam bütün öyküler, arada belki 1-2 kaçak vardır, hep ‘ÖLÜM’ ile sonlanıyordu. Hal böyle olunca ve hikayede sizi çekince demek ki etkileniyorsunuz. En azından ben etkilendim.

Hepimize mutlu sabahlar ve iyi çalışmalar diliyorum efendim..



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: