Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Ateşle Oynayan Kız - Stieg Larsson | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Ateşle Oynayan Kız Kitap Bilgileri


Yazar: Stieg Larsson
Tahmini Okuma Süresi: 19 sa. 14 dk.
Sayfa Sayısı: 679
Basım Tarihi: Ağustos 2013
İlk Yayın Tarihi: 2009
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Orijinal Dil: İsveççe
ISBN: 9786054263684
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Ateşle Oynayan Kız Kitap Tanıtımı


"İlkinden daha etkileyici ve daha şaşırtıcı… Bu roman okurları esir edecek."

-SUNDAY TIMES



"Eğer hâlâ Ejderha Dövmeli Kız'ı okumadıysanız, bu övgüyü okumayı bırakın ve bir tane alıp okumaya başlayın…

Eğer Ejderha Dövmeli Kız'ı okumayı bitirdiyseniz, o zaman hiçbir şey ikincisini almaktan sizi alıkoyamaz."

-ERICA MARCUS



"Ateşle Oynayan Kız az bulunan bir şey… serinin ilk kitabından daha iyi olan bir roman…"

-LOUISE FRANCE, OBSERVER



"Etkileyici, bu kitap için sabahlamaya değer."

-ENTERTAINMENT WEEKLY



"Etkileyici bir iş… Tırnak yedirten bir cinayet ve sırlar."

-PEOPLE



"Bu kitabı bitirene kadar uyumayı unutacaksınız."

-DALLAS MORNING NEWS



"Zekice… Beni esir etti ve gözümü kırpmadan okudum."

-ALAN CHEUSE, SAN FRANCISCO CHRONICLE



"Kurgunun ölümsüzlüğüne hoş geldin, Lisbeth Salander!"

-MARIO VARGAS LLOSA, EL PAlS



"Dünyanın en başarılı suç romanı yazarı olarak memnuniyetle Larsson'u gösterebilirim." -SLATE




Ateşle Oynayan Kız Kitaptan Alıntılar


1. ""BEN NEYSEM OYUM! Her şeyden, herkesten kaçtım. Biliyorum, veda etmem gerekirdi.""




2. "“ Psikopat bir çatlağın sebebe ihtiyacı mı var ? “"




3. "Suçsuz insan yok, suçtaki sorumluluğu değişen insanlar vardı."




4. "Bu da Lisbeth'in, eğer çalışanlar aptalsa hiçbir güvenliğin fayda etmeyeceği teorisini bir kez daha doğruluyordu."




5. "Zamanı geldiğinde herkesin gideceği ayrı bir yol vardır."




6. "Suçsuz insan yok, suçtaki sorumluluğu değişen insanlar var."




7. "… bir daha kimseye bağlanmaması gerektiğini hatırlattı kendi kendine. Sonunda biri inciniyordu."




8. "Kendini boşlukta hissediyordu."




9. "Tek kelime etmeden çekip gitmene o kadar kızmıştım ki artık sana güvenilemeyeceğine karar vermiştim."




10. "Düşünemeyecek kadar yorgunum."




11. "“Hisleri küçümsememek gerekir.”"




12. "Sana küçük bir tavsiye de bulunayım. Tahmin de yürütme. Çabuk sonuç çıkarmaktan kaçın."




13. "Zamanı geldiğinde herkesin gideceği ayrı bir yol vardır."




14. ""Suçsuz insan yok, suçtaki sorumluluğu değişen insanlar var.""




15. "Bir işe yaramayan, anlamsız denklemlere saçmalık denir."





Ateşle Oynayan Kız Kitap İncelemeleri


Ateşle Oynayan Kız (Millennium Serisi #2)

İlk kitabı soluksuz okuduktan sonra seriye hemen devam etmek istedim ve Ateşle Oynayan Kız beni kesinlikle hayal kırıklığına uğratmadı.

Bu kitapta hikâyenin odağı daha çok Lisbeth Salander üzerine kurulu ve bence bu büyük bir artı. İlk kitapta oldukça gizemli kalan karakter bu sefer derinlemesine işlenmiş. Geçmişiyle yüzleşmesi, yaşadıkları, toplumla olan çatışmaları… Hepsi çok çarpıcı ve zaman zaman rahatsız edici ama bir o kadar da gerçekçi. Lisbeth’in zekâsı ve kararlılığı bir kez daha hayran bıraktırdı.

Kurgu bu sefer çok daha sert ve karanlık. Özellikle kadınlara yönelik şiddet, sistemin çaresizliği ve medyanın manipülasyonu gibi konular rahatsız edici bir gerçeklikle anlatılmış. Zaten kitabın temposu, ilk birkaç bölümde biraz yavaş gibi gelse de çok geçmeden olaylar öyle bir hız kazanıyor ki kitaptan kopmak mümkün olmuyor. Özellikle son 100-150 sayfa tam anlamıyla nefes kesici.

Mikael Blomkvist bu kitapta biraz geri planda kalsa da onun gazetecilik yönüyle olayların çözülmesinde nasıl kilit bir rol oynadığını yine net bir şekilde görüyoruz. Yazar, karakterler arasındaki dengeleri çok iyi kurmuş.

Yine İsveç’in o kasvetli havası, suçun ve adaletsizliğin gölgesinde geçen bir hikâyeye mükemmel bir arka plan olmuş. Bu kitapta polisiye sadece bir araç; aslında anlatılan çok daha büyük, toplumsal bir mesele.

Sonuç olarak, ilk kitabı sevenlerin bu ikinci kitabı daha da çok seveceğine inanıyorum. Hem karakter derinliği hem de kurgunun yoğunluğu açısından serinin çıtasını daha da yukarı taşıyan bir devam kitabı olmuş.




Milenyum serisinin 2. Kitabı da bitti.

İlk kitaba oranla daha sürükleyici bir kitaptı. Yine detaylar vardı ama kurgunun belli yerlerine dağıtıldığı için sıkmadı.
Ayrıca kitabın ana karakteri Lizbeth' le ilgili olduğu için daha çok dikkat kesilerek okudum diyebilirim. Çünkü ona hayranım.

Hiçbir kitapta bu kadar iddialı bir kadın karakter okumamıştım. İddiası güzelliği ya da fiziği değil. Tam aksine bu özelliklerden hayli yoksun kendisi. Üstün zekası, yetenekleri ve asla pes etmeyi bilmeyen yapısıyla onu ne kadar övsem az diye düşünüyorum. Sayesinde hackerlik de hayran olduğum meslekler arasına girdi.

Kitapta bir gecede 3 cinayet iyleniyor. Bir avukat, bir gazeteci ve bir eğitim görevlisi vahşice katlediliyor. Ülkenin tüm emniyet ve istihbarat ekipleri olayı aydınlatıp suçluyu bulmak için seferber oluyorlar.
Tabi basın da işin içine karışıyor ve olaylar büyüdükçe büyüyor.
Bütün deliller ise heckerimiz Lizbeth Salanderi işaret ediyor.
Bu kaosun ve yanıltıcı onca unsurun içinde olay aydınlatılmaya çalışılıyor.

Lizbeth'in kılık değiştirmeleri, ustalıkla gizlenmesi, kısaca yaptığı her hareket ona olan sevgimi perçinledi.
Hayat hikayesi ve üstüne oynanan oyunlar öyle çirkin ve üzücüydü ki onun için çok üzüldüm.
Yıllarca hiç olmadığı gibi biri olarak lanse edilmesi çok acı.
Bu noktada da neden hiç yokmuş gibi yaşadığını, devlete dair her şeyden neden kaçındığını anlamış oluyoruz.

Yatişkin içerikli polisiye severlere tavsiye ederim.




Lisbeth Salander. Muhteşem bir beyin. Kitaptan bir alıntı ile devam etmek istiyorum.

''... Pierre de Fermat, Diophantus'un Arithmetica adlı kitabının kenarına şunları yazmıştı: Gerçekten de kayda değer bir ispat buldum ancak bunu kitabın kenarına sığdırmam mümkün değil.
Kare kübe çevrilmiş ve matematikçiler yüzyıllarca Fermat teoremini kanıtlamaya uğraşmışlardı.
Andrew Wiles dünyanın en gelişmiş bilgisayar programının yardımıyla on yıl çalışarak,1990 yılında bilmeceyi nihayet çözebilmişti.
Lisbeth şimdi anlıyordu.Cevap çok basitti.Arka arkaya sıralanan bu rakamlarla bir oyun oynadı ve birden resimli bir bilmece gibi basit bir formül çıktı karşısına.
Fermat'ın bilgisayarı yoktu. Andrew Wiles'ın çözümü, Fermat'ın teoremini formüle ettiği zamanda henüz keşfedilmemiş bir matematiğin üzerine inşa edilişti. Onun çözümü tabiki farklı olacaktı.
Lisbeth o kadar şaşırmıştı ki, bir ağaç kütüğünün üzerine oturdu Kafasındaki denklemi kontrol ederken gözlerini ileri dikmişti.
Fermat işte bunu demek istemişti. Matematikçilerin niçin saçlarını yoldukları ortada.
Lisbeth kıkırdadı.
Bir filozofun bu bilmeceyi çözme şansı çok daha fazla.
Kendini beğenmiş piç''

Yazarın kendi başarısını göremeden ölmüş olması çok üzücü bir gerçek. Kendi yarattığı karakterin, bazı insanlar üzerinde çok büyük bir yer edindiğini bildiğini varsayıyorum.




Ne desem bilmiyorum. İçim yanıyor, kalbim acıyor. Hikaye gittikçe derinleşiyor. Derinleştikçe karanlıklaşıyor. Lisbeth Salander, sen hayatımda gördüğüm en güçlü kadınlardan birisin. O aileden, o yaşadıklarından nasıl sağ çıktın? Nasıl her şeye rağmen ayakta kaldın? Nasıl böyle güçlü olmayı başardın? Hayranınım. Seni seviyorum ve senin için acı çekiyorum. Gerçek olmadığını bile bile...

Ne desem boş. Bu sefer olaylar daha kişiselleşmeye başladı, Lisbeth’e odaklandı ve öğrenilen her detay bizde bir yara açtı. Devletlerin bile güçlüyü korurken zayıfı harcadığı, mahvettiği bir kez daha acı bir gerçek olarak yüzüme çarptı. Evet burada yaşananlar kurgu ancak bu kurguların temeli, ilham kaynağı gerçekler öyle değil mi? Hayat böyledir, savunmasız olanı devlet bile ezer. Hangi ülkede olduğunun önemi bile yoktur...

Stieg Larsson bir efsaneydi, keşke bu kadar erken ölmeseydi bu seriyi hakkıyla tamamlayabilseydi. Müthiş bir iş başlatmış, ardında diğer yazarların altından kalkamayacağı kadar büyük bir iş bırakmış.

Ama öğrendiğim kadarıyla diğer yazarın çuvallamış olması Stieg Larsson’ın değerini daha da katlamış. Ne büyük bir yazar olduğunu daha net görebilmiş okuyanlar. Ne yazık ki elimde tüm seri var, diğer yazarın yazdıklarını da okuyacağım. Ama böyle kusursuz bir olay örgüsü, zekâ bulabilir miyim o kitaplarda? Sanmam.

Bu seriyi on sekiz yaş üstü herkes okusun. Altına tavsiye etmiyorum. Psikolojik açıdan ve olay örgüsü olarak ağır bir seri. O yüzden doğru yaşın gelmesini bekleyin, heba etmeyin. Böyle bir seriyi her zaman bulamazsınız çünkü.




Ateşle Oynayan Kız hakkında okuduğum yorumların çoğu serinin ilk kitabından daha iyi olduğu yönündeydi. Aslında ilk kitabı okuduğumda devamı gelmeyecek polisiye bir roman gibiydi ve hoşuma da gitmişti. Sırf bu yüzden ve okuduğum olumlu yorumlar doğrultusunda ikinci kitaba devam ettim fakat ne yazık ki söylenenlerin aksine ilk kitaptan iyi olduğunu düşünmüyorum. İlk kitapta ki gibi insanı aşırı derecede meraklandıracak kadar gizemli bir unsur bulunmuyordu. Sanki ilk kitap çok sattı devamını getirelim gibi bir şey olmuş. Hatta sırf üçüncü kitap garanti olsun diye de ikinci kitap en heyecanlı yerinde kesilmiş. Her ne kadar kendini okutsada kitabın son 3-4 bölümü dışındaki bölümler oldukça durgun ve genellikle ilk kitapta sadece adı geçen bir çok kişininde yaşamını detaylıca irdeleyen bölümlerdi. Bu kitabın oldukça ketum bir karakter olan Lisbeth'i iyice tanımış olmamızın yanında pek bir getirisi yok gibiydi. Serinin ana kitabından çok bir "ara kitap" gibiydi. Kitabın başlarında Lisbeth'i tatil yaptığı yerde yaşadığı olayın sonradan yaşanacaklarla bir ilişkisi olacağını düşünmüştüm ama o kısımda öylesine, aksiyon olsun diye yazılmış gibiydi. Ne yazık ki ilk kitaba göre daha düşük bir not aldı benden. Üçüncü kitabı çoktan aldığım için okuyacağım fakat aceleci davranıp bir an önce başlayacağımı da sanmıyorum.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: