Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri Kitap Bilgileri
Yazar: Irvin D. Yalom
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 50 dk.
Sayfa Sayısı: 312
Basım Tarihi: Ocak 2019
İlk Yayın Tarihi: 1 Ocak 1989
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Orijinal Dil: İngilizce
ISBN: 9789751404756
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri Kitap Tanıtımı
Saul, Stockholm’den gelen ve açamadığı üç mektuptan dolayı niye acı çekiyordu?
Thelma’yı geçmişteki bir aşk macerasına bu kadar bağlayan şey neydi?
Carlos’un maço fantezileri, onu yavaş yavaş öldüren kanseri kabullenmesine nasıl yardımcı oldu?
Elinizdeki bu kitapta, psikoterapist Irvin D. Yalom’un yalnızlık, ölüm korkusu, yaşama amacını yitirme gibi, aslında hiçbirimizin tamamen kaçamayacağı temel insanlık kaygılarından rahatsız olan hastalarıyla yaptığı çalışmalardan seçtiği,on ilginç öykü bulacaksınız.
Dr. Yalom bu öyküleri aktarırken, bir insan olarak psikiyatrın terapi sürecinde karşılaştığı güçlükleri de, duygusal ve sürükleyici bir dille anlatıyor.
Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri Kitaptan Alıntılar
1. "İçlerinde boşluk hisseden insanlar hiçbir zaman bir başka eksik insanla birleşerek iyileşemezler."
2. "Spinoza'nın deyişiyle, "Her şey kendi varlığı içinde sürekliliğini korumaya çabalar." İnsanın özünde, varolmayı sürdürme dileği ile kaçınılmaz ölüm bilinci arasında kesintisiz sürüp giden bir çatışma vardır."
3. "“Eğer insan ölülerle yaşamayı öğrenecekse, önce yaşayanlarla yaşamayı öğrenmelidir.”"
4. "İçlerinde boşluk hisseden insanlar hiçbir zaman bir başka eksik insanla birleşerek iyileşemezler."
5. ""Artık hayal kurmuyorum. Ama istiyorum. Sıcacık bir hayalin kucağına gömülmek istiyorum . Dışarısı soğuk ve ben kendimi bomboş hissediyorum .""
6. "" Her incinişimde duygularıma teslim olsaydım bugün hiçbir yere varamazdım.""
7. "Hiç yaşamadığım çocukluğumu istiyorum."
8. "''Yeni arkadaşlar, yalnızca veda edilecek ve acı verilecek daha çok insan demek.''"
9. ""Ne de olsa insanlar değişir ve aşk hiç yerinde durmaz.""
10. "Hep aynı ve artık anlamını yitirmiş hayalleri tekrar tekrar izliyordum."
11. "İçlerinde boşluk hisseden insanlar hiçbir zaman bir
başka eksik insanla birleşerek iyileşemezler."
12. "Hangisini istersin: akıllıca delilik ya da budalaca
akıllılık?"
13. "-Eğer daha iyiye giden bir yol varsa, bu en kötüye eksiksiz bir bakışı gerektirir.
Thomas Hardy"
14. "Tabii bu önyargımda yalnız da değilim. Kültürel pekiştirme her yerde var. Şişman bir hanım için kim nazik bir söz söyler?"
15. "Bazen sevgi en iyi sessizlikle ifade edilebilir."
Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri Kitap İncelemeleri
Bir süredir okumak istediğim Aşkın Celladını sonunda okumuş bulunmaktayım. Bu kitap benim Irvin Yalom ile tanışma kitabım oldu. Kendisi 'Nietzsche ağladığında' kitabıyla fazlaca okunmuş, duyulmuş Psikanalist, Psikoterapist, Psikiyatrist ve Yazardır.
Aşkın Celladı varoluş sancıları ile cebelleşen on ayrı kişinin terapi öykülerinden oluşmakta. Bu on kişinin terapiye geliş nedenlerine bakıldığında aslında sorunlarının günlük yaşamın sıradan sorunları "yalnızlık, değersizlik, şişmanlık, karasevda, cinsellik, keder, depresyon" gibi sorunlar olduğunu görüyoruz. Fakat devamında Irvin Yalom'un bu sorunların derin köklerini, varoluşun temeline uzanan köklerini açığa çıkardığını okuyoruz.
Ve yazar Psikoterapinin dört gerçeğini de şu şekilde vurgulamıştır;
- her birimiz için ölümün kaçınılmaz son olması,
- yaşamımızı kendi irademizle biçimlendirme özgürlüğümüz,
- nihai yalnızlığımız
- yaşamın belirli bir anlamdan yoksun oluşu.
Ve bu gerçeklerle yüzleşmenin ne kadar zor ve önemli olduğunu okurken çok iyi anlıyoruz.
Betty'nin, Penny'nin, Marge'in ve Marvin'in öykülerini okurken özellikle daha başka etkilendiğimi de söylemek isterim.
Son olarak Psikolojik kitaplara ilgisi olup, okumayı seven okurlara; Severek okuduğum, bana verimli bir okuma sunan, öğretici yanı da olan Aşkın Celladı'nı tavsiye ederim.
Kitabı okurken Yalom' um odasındaki bir masa, bir koltuk ya da bir vazo gibi hissettim kendimi. Her hastanın yaşamsal buhranlarını anlatışına o odada, olduğum yerde sessizce şahit oldum.
Hepimiz benzer sancılar çekiyoruz, bir o kadar da farklı. Tıpkı benzer ama bir o kadar da farklı insanlar olduğumuz gibi. Bu öykülerde de bunu görüyoruz. Tüm okurların dönem dönem miktarı değişiklik gösterse de başa çıkmaya çalıştığı sorunların, başa çıkılamamış ve ağır yara almış şekillerini, bu yaralarla mücadelelerini okuyoruz kitapta. Kimi hikayede bu katlanılmaz hal alıyor kiminde ise gülümsemeyle sonlanıyor.
Her öyküde insanın kendini keşfetmesinin, tanımasının sonunun olmadığı görüyoruz. Bunu sadece hastalarda değil, bizzat onları içinde oldukları o buhranlardan kurtarmayı amaçlayan yazarda da görüyoruz. Her birinin hayat hikayeleri, var olma amaçları, yaşadıkları olaylar, yaşantılarıyla başa çıkma şekilleri farklı. Ama bu farkların arasında onları, aynı noktada birleştiren bir şey var. İçsel sorunlarını tek başlarına çözemedikleri, hayat bağlarının yavaşça inceldiği nokta. İşte tam bu noktada Irvin Yalom terapileriyle her birinin ellerinden tutuyor. Bize de herkesin kendinden bir parça bulacağı bu öyküleri okumak kalıyor. Hepinize iyi okumalar.
Türkçe öğretmeni bir arkadaşımın kitabı elimde görünce verdiği tepki şuydu; “Iyy! O kitap hiç hoş değil, saçma sapan ve sıkıcıydı.” Gülümsedim, çünkü bu konulara uzak olan birinin böyle bir değerlendirmede bulunması çok normaldi. Bir kitabı okumaya karar verirken onunla ilgili çeşitli beklentiler, kalıpyargılar geliştiririz. Bu beklentiler çoğu zaman kitabı değerlendirme kısmında bizi etkiler.
Varoluşçu bir psikoterapist olan yazarın bu kitabı, on tane hastasının on ayrı psikoterapi öyküsünden oluşmakta. Ancak bu öyküler edebi türe pek girmiyor diyebilirim, daha çok terapi sürecini aydınlatıcı şekilde psikoloji çalışanları için rehber niteliğindedir. Psikolojiye, psikoterapiye ilgi duyanların zevkle okuyup her sayfasında yeni bir farkındalık kazanabilecekleri türde bir eser.
Okurken Yalom’la bir saatliğine de olsa görüşme isteği oluştu içimde. Bunda elbette mesleğe yıllarını vermiş, her terapi sürecinde kendindeki eksiklikleri görüp bunun üzerine gidebilmiş olması, günümüz psikoloji anlayışının yaptığı gibi insanları kategorilere ayırıp etiketlemeye yeltenmeyişi ve karşıt transferansla baş etmeye yürekli oluşu, her hastayı iyileştiremeyeceğini kabul edebilmesi gibi özelliklerinin payı büyük. Evet vedalaşmak istemiyorum kitapla ama bitti işte. Mutlu okumalar efendim :)
İrvin D. Yalom, varoluşçu terapinin efsanevi temsilcisi..Defalarca okuduğum bu kült eseri de insan ruhuna yolculuk yaptığı bu alana ilgi duyan herkese hitap eden bir eser. Özellikle ölüm kaygısının yaşamı nasıl şekillendirdiğine ilişkin psikoterapi öykülerinden oluşuyor. Yalom' un terapi teknikleri bütün açık yurekliligiyle alanda çalışanların istifadesine sunulmuş. Bize de okumak düşüyor.
"Anne veya babayı ya da çok eski bir arkadaşı kaybetmek çoğu kez geçmişi kaybetmektir: ölen kişi çok eski dönemlerin değerli olaylarının yaşayan tek tanığı olabilir. Ama bir çocuğu kaybetmek geleceği kaybetmektir: kaybedilen, kişinin yaşam projesinin ta kendisidir ne için yaşadığı, gelecekte kendini nasıl tasarladığı, ölümü aşmayı nasıl umut edebileceğidir (insanın çocuğu aslında onun ölümsüzlük projesidir). Bu durumda, mesleki dilde, anne babanın kaybı ”obje" kaybı” (”obje” insanın iç dünyasının oluşumunda etkili bir rol oynamış olan kişidir) iken çocuğun kaybı ”proje" kaybıdır (yaşamın yalnızca nedenini değil nasılım da ortaya koyan belli başlı , düzenleyici yaşam prensibinin kaybı). Bu durumda çocuk kaybının katlanılması en güç kayıp olmasına, birçok anne babanın beş yıl sonra hâlâ yas tutuyor olmasına, bazılarının hiç bir zaman kendilerine gelmemesine şaşmamak gerekir." S.158
Nietzsche Ağladığında kitabıyla haklı bir üne kavuşan varoluşçu psikoterapist Irvin D. Yalom, psikoterapinin ana maddesinin varoluş sancısı olduğuna inanır. Dört değiştirilemez gerçek tespit eder ve bu temeller üzerinden hareket eder: ölümün kaçınılmazlığı; yaşamımızı kendi irademizle biçimlendirme özgürlüğümüz; nihai yalnızlığımız; yaşamın belirgin bir anlamdan yoksun oluşu.
İncelenmemiş bir yaşam, yaşanmaya değmez anlayışını merkez alan Yalom, Aşkın Celladı kitabında 10 farklı vakayı okurla buluşturur.
Genel temalar, tüm insanlığı aynı paydada buluşturan ölüm kaygısı, pişmanlık, anlam, yeme bozuklukları ve kayıp olarak şekillenir.
“Her şey olma özgürlüğümüz vardır, yalnızca özgür olmama özgürlüğümüz yoktur.” diyen Yalom, terapilerinde daima sorumluluğun kabulünü önceler. Bu noktada özgürlük kaçınılmaz olarak sorumluluğu doğurur. Geçmişten geleceğe yürümenin ve ânı öncelemenin izlerini yakalarız hep satırlarında;
“-Geçmişe çok amansızca bakarsak pişmanlığa kapılmak kolaydır. Ama şimdi önemli olan geleceğe doğru dönmek. Değişim hakkında düşünmemiz gerek.
-Bir şeyleri farklı yapmak için fazla yaşlı olduğumu söyleyecektim. Otuz yıldır böyle hissediyorum. Otuz yıl! Bütün ömrüm çok geç kaldığımı hissederek geçmiş.”
İnanç ve maneviyata yaklaşım noktasında yer yer yollarımız ayrılsa da genel olarak severek okuduğum, oldukça verimli bir kitap oldu.