Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy) Kitap Bilgileri
Yazar: Mehmed Uzun
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 9 dk.
Sayfa Sayısı: 358
Basım Tarihi: 19 Ekim 2017
İlk Yayın Tarihi: 2000
Yayınevi: İthaki Yayınları
Orijinal Dil: Kürtçe
ISBN: 9786053752035
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy) Kitap Tanıtımı
Aşka en çok çaresizlerin mi ihtiyacı vardır?
İki çaresiz, yalnız, eksik ve kırgın yürek aynı topraktan olmalarına rağmen yazgılarına yenik düşüp, farklı cephelerde yer alır. Baz devletin derinliklerinde, yalancı bir geçmişle beslenmiş bir komutan, Kevok, üniversiteyi bırakıp sevdiğinin ardı sıra dağları mekan tutan idealist bir genç kız. Ve bununla birlikte akıp giden, bir halkın makus talihi ve gelecek işaretleri. Yazgıları, onları en umulmadık zamanda buluşturup ölüme yolcu eder.
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy) Kitaptan Alıntılar
1. "...
İnançları farklı,
Dilleri farklı, kimlikleri farklı diye
İnsanlar birbirlerine düşman olmamalı.
..."
2. "...
Canımın içi,
Niçin içimi yakıyorsun?
..."
3. "Acaba dünya kendiliğinden mi bu kadar kederli, yoksa dünyayı bu kadar kederli yapan onun kederi mi?"
4. "Canımın içi,
Niçin içimi yakıyorsun?"
5. "...
Derdimi kimseye anlatamıyorum,
Herkes beni çelikten, demirden sanıyor, Kusursuz bir makine olduğumu düşünüyorlar
..."
6. "“İnançları farklı, dilleri farklı, kimlikleri farklı diye insanlar birbirine düşman olmamalı. İnsan bir kimliğe, bir dine, bir dile sahip olarak dünyaya geliyor ve bunlarla büyüyüp yaşıyor. Bunda insanın günahı, suçu ne?”"
7. ""Ji nêrîna wî dixuye; ew
dixwaze bi çavan, Kevok'ê têxe kûrahiyên dilê xwe..."
"Bakışlarından anlaşılıyor ki;
O gözleri ile Kevok'u yüreğinin derinliklerine saklamak istiyor...""
8. "Bu zayıf duruş sana yakışmıyor
Kendine gel...
Ölüm bu hayattan daha iyi değil mi Kevok"
9. "En kötüsü kendimi kimselere anlatamıyorum..."
10. "Canımın içi, niçin içimi yakıyorsun?"
11. "İnançları farklı,
Dilleri farklı, kimlikleri farklı diye
İnsanlar birbirlerine düşman olmamalı."
12. "Soyadlarını değiştirip yeni bir hayata başlayacaklardı."
13. "Yanan ormanlar,öldürülen insanlar,duyulan çığlıklar, hepsi bu ülkenin gerçeği."
14. ""İnsan ruhu zorla terbiye edilmez.""
15. "Hez û Evîn; zelali û paqıjiyâ yekta hemû cîhanê.."
Aşk ve Sevgi; bütün dünyanın en eşsiz saflığı..""
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy) Kitap İncelemeleri
Mehmed uzun aşkın sevdanın şehvetin sürekli kitaplarına dahil ettiği genelevlerin çıplaklığın yazarı değildir. O tarihin şahididir. Faili meçhul cinayetlerin sürgünlerin tanıklığını yapmış bir yazardır. O büyük bir tanıktır, 50lerden 90lara kadar tüm dönemlere şahit olmuş bir yazardır. Ancak tarihin romantizmi sayfalarının arasında yer bulan bu gerçek hikayeler gerçek kişilerin yeri dramatizm sayfaları olmamalıydı. Aşk ve tarihin masalları olarak kalacaktır. Kanla sulanan bu toprakların O ülkenin adını hiçbir zaman bu kitapta bulamayacaksınız. İyi bir sorun analizi yapılmış sorunları açık ve köklü bir şekilde dile getirilmiş olmalıydı. İyi bir iki kahraman olmalıydı.
Jîr; sağlam fikirlere sahip olan, kendini davasına adayan kişi. Ama kevok, kevok hangi fikirler için savaşmaya gitti jîrin aşkının şehveti mi yoksa ülkesinin özgürlüğü için mi savaştı. Hayır o jîr’î tekar görme isteğiyle fikirsizce bir savaşın içine attı kendini. İtirafçı olmaya karar vediği zaman mağaraların boş olduğunu mu düşünüyordu? Düşünmemeliydi kendini feda etmesi gerekirdi. Renas’ı onu kardan, tipiden kurtaran kişiyi ve beş arkadaşı ne için öldürttü. Bir güvercinin yaşamı için 6 dağ keçisi öldürülmesine göz yummak hangi aklın bir sonucudur. …. Kim hain kevok mu baz mı? Hayır kevok ve Baz iki ihanetçi iki katil Kürt romanına konu olmamalıydı. Onların haklılık yanları yoktur. Sadece baz’ın bir ömre daha yeniden doğmaya hakkı vardı. Bu neyin savaşıydı kimin için binlerce Kürt genci, Hayallerini sevgililerini eşlerini ailelerini bırakıp ölüme gittiler.
Öncelikle Mehmed Uzun'nun okuduğum ilk kitabıydı, kitabın anlatımı merak uyandırıcı, kelimeleri çok etkileyiciydi. Baz ve Kevok'un hikayesi; Baz devletin derinliklerinde, yalancı bir geçmişle beslenmiş bir komutan... Kevok, üniversiteyi bırakıp sevdiğinin ardı sıra dağları mekân tutan idealist bir genç kız ve bununla birlikte akıp giden, bir halkın makus talihi ve geleceği... Baz, daha Kevok bebekken onunla aynı ortamda olması ve yirmi yıl kadar sonra tekrar ama başka bir şekilde karşılaşması... Kevokun bileğindeki ben sayesinde tanıması... Kitap baştan sona etkileyiciydi.
Bir yandan Bazın hiç bir zaman öğrenemediği kendisi, kendisinin kim olduğu sonsuza dek öğrenememesi, acımasız yalanlarla kandırılıp eşsiz, korkusuz bir komutan olarak yetiştirildi ve ardından başı kesilmeyen ölüm ve kan..
Diğer yandan Kevok; sevdiğinin ardından ölümün hiç kesilmediği yerlerde direnişci olarak benimsedi kendini, ilk karşılaştıklarında Baz hiç duymadığı bir duyguyla sarsıldı adeta, bu duguyu hiç yaşamamıştı. Ardından kaçış planları o esnada büyüyen âşkları, yazgıları... onları en umulmadık zamanda buluşturup ölüme yolcu eder..
Kesinikle çok beğendiğim bir roman oldu, kitabı tavsiye edenlere çok teşekkür ederim. Okumayı düşünenlere de şidettle tavsiye ederim..
• Aşka en çok çaresizlerin mi ihtiyacı vardır?
İki çaresiz, yalnız, eksik ve kırgın yürek aynı topraktan olmalarına rağmen yazgılarına yenik düşüp, farklı cephelerde yer alır. Baz devletin derinliklerinde, yalancı bir geçmişle beslenmiş bir komutan, Kevok, üniversiteyi bırakıp sevdiğinin ardı sıra dağları mekan tutan idealist bir genç kız. Ve bununla birlikte akıp giden, bir halkın makus talihi ve gelecek işaretleri. Yazgıları, onları en umulmadık zamanda buluşturup ölüme yolcu eder.
• “Çünkü aşk çaresiz, sıkışmış insanların gördüğü bir rüyadır; çaresizlerin hayalidir. Çünkü aşk, yoldan sapmış insanların önüne çıkan bilmedikleri yeni bir yoldur.
• "Ölüm hiçbir zaman çare değil. Yokoluştur ölüm, yok olmak ne zaman çare oldu ki? Tek çare hayattır, en kötüsü, en çaresizi bile çaredir unutma. Çünkü umut vardır hayatta, her koşulda hayat umut taşır içinde."
• "Yaşamak için adım atmak lazım, hep yenilenmek lazım, yeni bir hayat yaşamak için değişmek lazım. Biraz cesaret, biraz çaba, biraz da yiğitlik lazım. Korkaklar yeni adımlar atamaz, onlar kendilerini korkunun ve utancın paslı zincirlerinden kurtaramazlar. Korkan bir yürek, hiçbir zaman emeline ulaşamaz..."
• Öyle güzel öyle içtenlikle yazılmış ki kitap,her şey iç içe. Aşk, ölüm, aydınlık, karanlık, insanlık, ihanet herşey... Soluk soluğa okuyacaksınız ve etkisi üzerinizde yıllar boyu kalacaktır,
• Ayrıca kitabı bana tavsiye edip ve sonrasında hediye gönderen arkadaşıma da çok teşekkür ederim..!
• Herkese keyifli okumalar diliyorum ..!
• Kitaplarla kalınız..!
Önünde saygıyla eğilmeyi hak eden, malesef vefatından çok sonra kitaplariyla tanıştığım kürd yazar Mehmed Uzun'nun okudugum ilk kitabıdır.
Bu kitabı okurken oradan oraya öyle hızlı sürükleniyorsun ki. ancak sürüklenmeyi fark etmiyorsun bile. geçişler içinde, sanki bir sinema filmini yaşarmış gibi; izlermiş gibi değil, yaşarmış gibi.
bunu zaten yazar sayfa 254'de şöyle anlatıyor:
Bu kitabı okurken oradan oraya öyle hızlı ardına düştüğümüz kahramanlarımızın yüreklerinin sesini duyabilmek, duygularının, yüzlerindeki ifadelerin ayrıntılarını kavrayabilmek için, bu yolculuğun yer yer dolambaçlı, yer yer rahat ve düz yollarından geçmeliyiz. sesleri duymalı onları hissetmeliyiz. seslerin, renklerin, tatların, yalın, ama bir o kadar da karmaşık varlığını görmeliyiz.
Hikayemizde bir büyük ülke, başında generaller, en tepede general serdar, her yerde büstler, fotoğraflar, vatan millet sakaryalar, bitmek bilmez nutuklar, görece bolluk, modern binalar, modern yaşamlar, iş, aş. o büyük ülke'nin içinden bir başka yer, dağlar ülkesi, büyük ülkenin içine aldığı bir kaç ülkeden biri, ismiyle müsemma, dağlarla sarılı, kaderi göçlere, sürgünlere yazılı, her daim kan, sefalet, açlık, yasaklar, ağıtlar, stranlar. Baz ile Kevok'un hikayesini anlatırken fonda o büyük ülke'ye, onun güce dayalı, baskıcı, çok bildik bir militer perspektif ile yoğrulmuş idare biçimine, o demir yumruk altında on yıllardır ezilen, harap düşen, susturulan dağlar ülkesi'nin değişmeyen kaderine dair çizdiği büyük fotoğraf ile aşk ve ölüm'ün değil karanlık ve aydınlığın kitabı.
Mehmed UZUN'un güzel kitaplarından birinin ismi. her zamanki gibi kürtçeden çeviriyi yapan Muhsin KIZLIKAYA şöyle diyor kitap için; "..Kitapta baz ile kevok'un başından geçenler anlatılıyor. Baz hikayenin erkek kahramanı, hikayenin orjinal dilinde baz şahinin adıdır. Kevok ise kadın kahramanı, kevok'un anlamı ise güvercindir. Kevok, jir diye bir delikanlının ardından uçar, dağlara gider. jir yetenekli her işin üstesinden gelen adam demektir. Kevok'a dağlarda renas adında biri rehberlik yapar, elinden tutar onun. Renas'ın karşılığı yol bilendir. yani bir şahinle bir güvercinin kaderi hiç beklemedikleri bir anda birleşir, bu tesadufi birleşmenin arkasında, ardına düşülen, her işin üstesinden gelebilen, yetenekli bir adama duyulan aşk vardır.."
Kitabın şiir gibi bir dili var. Şiir gibi kitap…
Uzun uzun cümleler sel gibi akıp geçiyor. Ve o dağlar ülkesi, büyük ülke. Hepimizin içinde de yok mu, çatışma halinde iki ülke ve içinde yaşanan gerçekler? Gitme arzusuyla yanan jir'in sonrasında yol gösteren renas, kevok'un iç çatışmaları, ölüm korkusu, baz'ın kabuğundan sıyrılması ve son… Başından bildiğimiz bir son.
Hayatımda okudugum en guzel romanlardan biriydi. Mehmed UZUN, kürt edebiyatı denen şeyin ta kendisidir, çünkü bu dili ve edebiyatını nasıl kullanacağını çok iyi biliyor. Mehmed UZUN'un muhteşem tasvirleri sayesinde kendinizi romanin içinde hissediyorsunuz. Özellikle doğal ortamları (dağ, vadi, mağara) tasvirleri inanılmaz derecede gerçekçiydi yazar her zaman ki gibi sade bir dil kullanmış ve kurgusu mükemmeldi.