Asâ-yı Mûsâ Kitap Bilgileri
Yazar: Bediüzzaman Said Nursî
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 22 dk.
Sayfa Sayısı: 366
Basım Tarihi: Nisan 2014
Yayınevi: Söz Neşriyat
Orijinal Dil: Kürtçe
ISBN: 9799756438199
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Ciltli
Asâ-yı Mûsâ Kitap Tanıtımı
Bu acaip asırda ehl-i îman, Risale-i Nur'a; ve ehl-i fen ve mektep muallimleri "Asâ-yı Mûsa"ya şiddetle muhtaç oldukları gibi; hâfızlar ve hocalar dahi "Zülfikar"a şiddetle muhtaçtırlar. Evet, meselâ i'caz-ı Kur'âniye bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şüphe ve îtiraz olmuş aynı yerlerde, i'cazın lem'aları ve Kur'ân'ın güzel nükteleri isbat edilmiş. Bu risale, Denizli hapishânesinin bir meyvesi ve bir hâtırası ve iki Cuma gününün mahsulüdür.
Said Nursi
Asâ-yı Mûsâ Kitaptan Alıntılar
1. "Elbette biz başıboş değiliz."
2. "Gençlik, hiç şüphe yok ki gidecek."
3. "Mülkü sahibine teslim et. Ona bırak; cefâsını değil, safâsını çek. O hem Hakîmdir, hem Rahîmdir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi "Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler" de, pencerelerden seyret, içlerine girme."
4. "Demek, hakiki ve elemsiz lezzet, yalnız imanda ve iman ile olabilir."
5. ""Gecelerimiz çok karardı ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.""
6. "Allah'ın nuru ile nurlanan bir gönlün semasını hangi bulutlar kaplayabilir?!"
7. "hakikî ve elemsiz lezzet, yalnız İmanda ve İman ile olabilir."
8. ""Biz ancak Allahı'ı ve rızasını istiyoruz.""
9. "" Allah birdir.
Başka şeylere müracaat edip yorulma. ""
10. ""Kur'anını dinle.. o hezeyanlardan kurtul!..""
11. "İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur."
12. "اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى اِنْعَامِهٖ
"Verdiği nimetler üzerine Allah'a hamd olsun.""
13. "Bana: "Sen şuna buna niçin sataştın?!" diyorlar. "Farkında değilim; karşımda müdhiş bir yangın var.. alevleri göklere yükseliyor.. içinde evlâdım yanıyor.. îmânım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmânımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var?! O müdhiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi?! Dar düşünceler, dar görüşler...""
14. "“ Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur.”"
15. "Helâl dairesi keyfe kâfidir."
Asâ-yı Mûsâ Kitap İncelemeleri
•Katiyen bilki; hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi "iman-ı billah"tır.
•Ve insaniyetin en ali mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı iman-ı billah içindeki
"marifetullah" dır.
•Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti o marifetullah içindeki "muhabbetullah"dır
•Ve ruh-u beşer içindeki en halis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç muhabbetullah içindeki "lezzet-i ruhaniye" dir.
•Evet, bütün hakiki saadet ve halis sürur ve şirin nimet ve safi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahdadır. Onlar onsuz olamaz.
•Cenab-ı Hakk'ı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete nimete, envara, esrarla, ya bilkuvve veya bilfiil mazhar olur.
•Onu hakiki tanımayan, sevmeyen nihayetsiz şekavete, alama ve evhama manen ve maddeten müptela olur.
•Evet şu perişan dünyada, avare nev-i beşer içinde semeresiz bir hayatta, sahipsiz hamisi bir surette, aciz miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder.
•işte bu avare nev-i beşer içinde perişan fani dünyada, insan sahibini tanımasa, malikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerden olduğunu herkes anlar.
•Eğer sahibini bulsa, malikini tanısa o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgah dünya, bir tenezzühgaha döner ve bir ticaretgah olur.
Cismen küçük manen ciltlerce hakikatler çıkabilecek bir eser Asa-yı Musa. Henüz 15-16 yaşlarındayken ilk defa Asa-yı Musa’yla tanımıştım nurları. Ağır geliyordu,anlamıyordum ama o zaman bile okumak çok lezzetliydi.. Yıllar geçti tekrar tekrar okudum her okuduğumda farklı farklı pencereler açtı, bambaşka hakikatlerle tanıştırdı. Cenab-ı hak Üstadımızdan razı olsun.
Şimdi gelelim Risale-i Nurları neden okumamız gerektiğine
Risale-i Nur okudukça içimizde bir Nur olarak beliren iman, bir kuvvet olarak benliğimizi, dünyamızı ve kâinatımızı kuşatıyor.
Üstad Bediüzzaman bunu şöyle ifade ediyor: “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hadisatın tazyikâtından kurtulabilir.
Bu kuvvet amelimizi düzenliyor, ahlâkımızı tamir ediyor, düşüncelerimizi onarıyor, duygu ve davranışlarımızda müsbet inkılâplar gerçekleştiriyor ve bize “insaniyet-i kübra” sıfatını, ahsen-i takvim sırrını ve halife-i ruy-i zemin makamını kazandırıyor.”
Bu yüzden Risale-i Nur’ları anlasak da, anlamasak da sabrederek, o altın gibi, elmas gibi metinlere kendimizi muhatap addederek yapışırsak zamanla o dile hâkim olacağımız için Allah’ın izniyle anlarız.
Rabbim hepimizi anlayıp amel edenlerden eylesin.
Son olarak
ablacığım ile dilimiz döndüğünce haftalık olarak Risale-i Nur dersleri yapmaya başlıyoruz. Katılmak isteyen hanımlar bizimle iletişime geçebilir.
Geceniz hayr olsun
Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedahil daireler gibi her insanın kalp ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut ta zihayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Her dairede her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir.
Fakat en küçük dairede, en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dairede en küçük ve muvakkat ara sıra vazife bulunabilir. Bu kıyas ile küçüklük ve büyüklük makusen ara sıra mütenasip vazifeler bulunabilir. Fakat büyük dairenin cazibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, malayani, âfaki işlerle meşgul eder. Sermayei hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür.
Bu zemin yüzündeki hâkimiyeti amme davasından daha ehemmiyetli bir dava, herkesin bilhassa Müslümanların başına açılmış ki her adam kazanmak için bila tereddüt bütün kuvvetini ve servetini sarf edecek.
İşte o dava ise, herkesin iman mukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve baki ve daimi bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek davası başına açılmış.
Eğer iman vesikasını sağlam elde edemezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyunluk taunuyla çoklar o davasını kaybediyor. Acaba bu kaybettiği davanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?
Ali Ulvî Kurucu kimdir bilmiyorum ama onu Risale-i Nur'un şahsı manevisine övgüleri(gerçekler) ile tanıdım, sevdim.
Risale-i Nur Külliyatı, Kur'an-ı Kerim'in cihanşümul bahçesinden derilen bir gül demetidir. Binaenaleyh onda, o mübarek ve İlahî bahçenin nuru, havası, ziyası ve kokusu vardır...
Asa-yı Musa - 270
Asa-yı Musa çok nadide bir kitaptır. Ali Ulvî Kurucu'nun dediği gibi bir "gül demetidir".
Nurlara bir 'Fatiha'dır.
Herkes adına konuşmayacağım sadece kendi adıma şunu söyleyeceğim, benim gibi taklidi iman ile yaşayan biri için bir yol haritası hükmündedir. Tahkiki iman ne demek ben ilk defa Asa-yı Musa okuduğum zaman idrak ettim. Her şeyin bir tek elden çıkabileceğine ikna oldum. Sivrisineğin gözünü halkedenin güneşi halkeden olduğunu... Pirenin midesi kırk yıl dursam aklıma gelmezdi ama onun midesini tanzim eden bütün kâinatı da tanzim etmiştir . Anladım. İmanım var ama taze değil, taklidi, neye inandığımı bilmiyorum diyen bu kitabı açıp sindire sindire okumalı. Şunu yapma bunu yapma bak cehennem var haaaa'dan çok çok öte bir ders. Şunu şunu yap kurtul, cennet var da değil.
Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur ve dünyaya ait işler kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir arasında bir yerlerde ...
İman hükümlerini, rükûnlerini "fenni" olarak açıklayan bir eser.
•Onu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.
•“Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen faal ve kudretli bir zatın hârika işlerine bak! Sen başıboş olmadığın gibi bu hâdiseler de başıboş olamazlar. Her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar.”
•Nasıl ki bu yaz ve güzün âhiri kıştır. Öyle de gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah kışıdır. Geçmiş zamanın elli sene evvelki hâdisatı sinema ile hal-i hazırda gösterildiği gibi gelecek zamanın elli sene sonraki istikbal hâdisatını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalalet ve sefahetin elli altmış sene sonraki vaziyetleri onlara gösterilse idi, şimdiki güldüklerine ve gayr-ı meşru keyiflerine nefretler ve teellümlerle ağlayacaklardı.
•Kat’iyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi iman-ı billahtır.
Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billah içindeki marifetullahtır.
Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır.
Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.
•Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur.