Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Anne Kafamda Bit Var - Tarık Akan | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Anne Kafamda Bit Var Kitap Bilgileri


Yazar: Tarık Akan
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 37 dk.
Sayfa Sayısı: 198
Basım Tarihi: Temmuz 2017
İlk Yayın Tarihi: 2002
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750701566
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Anne Kafamda Bit Var Kitap Tanıtımı


Sinema sanatçısı Tarık Akan, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin hemen ardından, 1981 başlarında, Almanya'da yaptığı bir konuşma yüzünden yurda dönüşünde tutuklandı. Tutuklanmanın nedeni, sağcı bir gazetenin manşete çıkardığı yanlı ve yalan haberdi. Böylece uzun bir yargılanma süreci başladı. Siyasî Şube, sorgulanmalar, itilip kakılmalar, aşağılanmalar, soğuk hücreler, bitli fareli koğuşlar, sağcılar, solcular, devrimciler, idamlıklar…

Uzun zaman sonra aklanıp serbest kalan Tarık Akan, aradan yıllar geçse de o günlerin baskılarını, acılarını unutamadı ve sonunda yaşadıklarını yazıya döktü. Anne Kafamda Bit Var, o zorlu günlerin bir tutanağı. Bu kitapta anlatılanlar, özellikle 1970’lerin ikinci yarısından başlayarak Türk sinemasının nitelikli filmlerinde unutulmaz oyunlar çıkaran Tarık Akan'ın az bilinen bir yönünü ortaya çıkarıyor.

Anne Kafamda Bit Var'da, 12 Eylül dönemindeki yargılanma sürecinin yanı sıra Atıf Yılmaz ve Şerif Gören gibi yönetmenler, ünlü hukukçu Burhan Apaydın gibi pek çok tanınmış ad ve önemli olayla ilgili anılar da yer alıyor; Yılmaz Güney cezaevindeyken gizli saklı çekilen Yol filminin serüveni de anlatılıyor.




Anne Kafamda Bit Var Kitaptan Alıntılar


1. "Hapse girmek istiyorum, çünkü bu kalabalığı hiç sevmiyorum."




2. "Bir yerlerde yeni ve güzel bir şeyler vardı, ama sanki ben benginlikle herşeyin dışında duruyordum."




3. ""Olmaz ya, olsun istiyordum.""




4. "Kişiliğimle, onurumla oynanılıyordu ve hiçbir şey yapamıyordum."




5. "Körü körüne bir bekleyiş içindeyiz."




6. "Uyumak çok önemliydi, çünkü ertesi gün kimin sorguya gideceği belli değildi. Dinç ve dayanıklı olmak gerekliydi. Bütün bu gece deliksiz uyumak olanaksızdı oysa."




7. "Yalnızca korku hissediyordum, gittikçe büyüyen bir korku."




8. "Müdür, "Bak Tarık, bize yalan söyleme... Seni ezeriz!" dedi.
İşte bu "Ezeriz" sözü bana dokundu. İçime oturdu. Sinek miydim ben?"




9. "Neler oluyordu böyle,hiçbir şey anlamıyordum. Yalnızca korku hissediyordum, gittikçe büyüyen bir korku."




10. "Sokaklardan, caddelerden geçiyorduk. Bir sürü araba, üst üste insanlar, kalabalık... Herkes birbirinin yaşamından habersiz, bir yol tutturmuş gidiyordu, kimse kimsenin umurunda değildi; kimse böyle bir çaba içinde de değildi."




11. "Korkumu, heyecanımı bir yana koysam bile bütün bu olup bitenleri kendime konduramıyordum. Burada böyle çaresizce oturmayı hazmedemiyordum. Kişiliğimle, onurumla oynanıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum."




12. ""Artık yoruldum.""




13. ""Geçer geçer, bunlarda geçer. ""




14. "Yalnızca korku hissediyordum, gittikçe büyüyen bir korku."




15. "Körü körüne bir bekleyiş içindeyiz."





Anne Kafamda Bit Var Kitap İncelemeleri


Bir düşünün.. Bu kitap olmasa burada yazılanları böyle derli toplu, bizzat yaşayanın ağzından, eksiksiz ve olduğu gibi nasıl öğrenecektik? Ben böyle anı, otobiyografi türünde kitapları “yazarıyla sohbet” eder gibi okuyorum. Sanki Tarık Bey’le kalabalık bir sofradayız, o anlatıyor, biz de dinliyoruz. Kah gülümsüyor, kah öfkeleniyor, kah hüzünleniyoruz.. Ne büyük ayrıcalık olurdu o sofrada oturmak, ne büyük keyif.. İşte ben o ayrıcalık ve keyfi hissediyorum.

Kitabı 6. Bölüme kadar müthiş bir gerilimle okuduğumu ancak 6. Bölüme geldiğimde fark ettim: Bu bölümün neredeyse tamamını gözlerim yaşlı okudum. Tıpkı Tarık bey gibi, yaşananların ağırlığı ve şoku üzerime öyle sinmiş ki, 6. Bölümde o gerilimden biraz sıyrılınca duygularımı koyverebilmişim. Bu, aynı zamanda beyefendinin yazarlık yeteneğinin de kanıtı bence. Öyle bir anlatıyor ki, siz de orada onunla yaşıyorsunuz her şeyi, hissediyorsunuz. Gerçi 4. Bölümde Yol filminin hikayesini okurken gerilim düzeyi biraz daha düşüyor, hafiften bir rahatlama geliyor insana. Öyle de güzel bir arada bağlanmış ki filmin hikayesi kitaba, “Aaa ne güzel oldu ya şimdi bu,” dedim.

Öte yandan, itiraf etmeliyim ki zamanlama olarak hata yapmışım: bu kitap bir tatil, en azından yaz tatili okuması değil. Belki kış tatili.. Ama yine de tatil zamanınızda böyle şeyler üzerine düşünmek istemeyebilirsiniz. O nedenle bu uyarıyı da yapmadan geçemedim.Yine de, söylemek zorundayım: iyi ki okumuşum dediğim kitaplardan biri oldu.

Son olarak: En sonunda bir Albüm bölümü var, siyah beyaz da olsa fotoğraflar eklenmiş ve bence bu da zenginlik katmış kitaba.




Yeşilçam filmlerinde yakışıklılığı ile genç kızların kalbini çalan bazen çapkın bazen de sevdalı bir genci oynayan Tarık Akan yıllar içinde evrilerek aşk filmlerinden sosyal içerikli filmlere geçiş yapıyor. Adını yurt dışında duyurmayı başarması, bir çok ödül alması da bu filmler sayesinde oluyor.

Kitap, Tarık Akan’ın 12 Eylül Darbesi’nden sonra Almanya’da yaptığı bir konuşmanın Türkiye’de gazetede basılması sonucu yurda döndüğünde havaalanında tutuklanması ile başlıyor.

Tutuklu geçen günlerinden Selimiye Kışlası’na uzanan bir serüveni, cezaevinde yaşadıklarını, nasıl insanlık dışı şartlara maruz kaldığını, orada kalan diğer kişilerin de yaşadıklarını, fiziksel ve psikolojik olarak verdiği savaşı anlatıyor bu kitapta. 2.5 ay cezaevinde kalıp 31 Mart 1982’de beraat ediyor.

O dönemde tutuklu olan Yılmaz Güney ve zorluklar içinde çekilen Yol filmi ile ilgili anısını da görüyoruz kitapta.

Birçok kişi için hiç bilmediğimiz bir Tarık Akan portresi çiziyor kitap. Yalın bir dil çok sade ve net bir üslupla bir Türkiye siyasi gerçeği. Sonuna geldiğinizde fotoğraf albümü göreceksiniz. Tarık Akan’ın ödüllü filmlerden fotoğraflar.

YOL’un Seyit Ali’si
DELİ KAN’ın Sefer’i
SÜRÜ’nün Şivan’ı
HABABAM SINIFI’nın Damat Ferit’i
YEŞİLÇAM’ın en yakışıklı jönü

Tarık Akan’dan geriye 111 film, 4 Tv dizisi ve 1 kitap...




Nereden başlasam, önce neye değinsem bilemiyorum.. Eşim 2005 yılında kütüphanesine eklediği bu kitabı, evlenip kitaplarımızı birleştirdiğimiz günden beri bana okumamı tavsiye ediyordu. Belki kitabın adı belki de yazarı yani Tarık Akan ben de büyük bir okuma hevesi uyandırmamıştı. Çünkü Tarık Akan, bu kitabı okuyana dek benim için Yeşilçam'ın yakışıklı, çapkın başarılı oyuncusu olmaktan ibaretti. Ancak yine eşimin, ben hangi kitabı okusam diye düşünürken elime bunu tutuşturup buna başla demesiyle Tarık Akan'ın da bende yeri değişmeye başladı. Ve bunu bu kadar geç fark ediyor oluşum da beni bir hayli üzdü..
Son dönemlerde asıl alanı dışında şarkıcılığa, yazarlığa, oyunculuğa her şeye el atmaya çalışan ve hiç birini tam yapamayan sanatçı kitlesine öyle alışmışız ki, bir oyuncunun hem iyi bir yazar olabileceğine hem de hayatına dair ciddi meseleleri olabileceğine olan inancımızı yitirmişiz. Ve bu kitap beni bu düşüncemden ötürü utandırdı.
Kitabı elinize bir kere aldıktan sonra bırakamayacağınız gibi bıraktığınızda da meseleler aklınızdan hiç çıkmayacak.. 81-82 senelerinde Tarık Akan'ın yaşadığı tutukluluk süreci ve sonrasında yaşadıklarını kaleme aldığı bir anı niteliğinde olan bu kıymetli eseri okumayan kalmamalı. Aynı zamanda kitapta Yılmaz Güney'in ödüllü filmi "Yol"a dair de açıklamalar, bazı anılar yer alıyor. Damat Ferit'ten Seyit Ali'ye uzayıp giden bir yol bu kitap..
Akan'ın paylaştığı bu anılarda 80'li yıllar Türkiyesinden ufak kesitlere şahitlik edeceksiniz ve inanın bana o dönem yaşananların yanında bu kitapta okuyacaklarınız az bile..
Okuyun, okutturun.




Tarık Akan, 1980 darbesi sonrası Almanya'da yaptığı bir konuşmada, "Birinci Kurtuluş Savaşı'nı kaybettik ikincisini kazanacağız." dediği iddiasıyla, Türkiye'ye geldiği gün havalimanında tutuklanır. Böylece uzun bir yargılama ve tutukluluk dönemi başlar. Savunmasında söylediklerinin çarpıtıldığını, Tercüman gazetesinin yalan ve yanlı haber yaptığını, yaptığı açıklamanın kültür emperyalizmi ile ilgili olduğunu söylemiştir.

Götürüldüğü şubede iki metrekarelik hücrelerde yedi kişinin kaldığı insanlık dışı muamelelere şahit olmuştur. Siyasi şube, sorgulamalar, itilip kakılmalar, aşağılanmalar, soğuk hücreler, bitli-fareli koğuşlar, sağcılar- solcular, devrimciler, TKP'liler,TİKKO'cular... Dayanılmaz işkencelere maruz kalan gencecik çocuklar, ölüme bile korkmadan sloganlarla giden yiğitler... İskencede Filistin askısına asılanlar, kaburgaları kırılanlar, verilen elektriğin etkisiyle kan işeyenler... okurken bile dayanamıyor insan.

Adalet sisteminin dipte olduğu o dönemde kendisi ve kendisi ile aynı kaderi paylaşan insanların, psikolojisini, çaresizliğini çok yalın ve etkileyici bir dille kaleme almış Tarık Akan. Ayrıca Yılmaz Güney'in Yol filminin serüvenine de yer vermiş.

(Alıntı) " Korkumu, heyecanımı bir yana koysam bile bütün bu olup bitenleri kendime konduramıyordum. Burada böyle çaresizce oturmayı hazmedemiyordum. Kişiliğimle, onurumla oynanıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Elindeki boş çay bardağını bile bir yere koyamayan zavallının biriydim. Ne kadar da âcizdim. Gözyaşlarımı kontrol edemedim.
#okudumbitti
#tarikakan
#annekafamdabitvar




Hadi bakalım Tarık hele bir gel yüreğimize...
Seslen ; dağlardan mahpuslardan beynimizin içine...

80'li yıllarda Türkiye'de darbe rejimini gözler önüne seren Tarık AKAN, birde içine kadim dostlarından Müjdat GEZEN'inide sokunca tadından yenmez bir kitaba dönüşüyor. Yer yer müjdat ve tarık dialoglarında gülsem de baya acıklı bir anlatımla gözlerimiz su topluyor. O dönem hakkında biraz alttan alttan bizlere ipucu vermiş olan Tarık AKAN nasılda geleceği görerek bugünlerden bahsetmiş diyemeden de geçemicem.
Bu arada YOL filminin çekim hikayesinede değinmiş. Kitap o devrin anlatıldığı kitaplardan farklı değil. dönemin gerçeklerini yaşammış ve anlatmış olan bir insanın kaleminden bu kitap okunmalı. Tekrar ve tekrar daha...

Seti izlemeye gelen Özer Ahıska'ya dediği cümleler herşeyi anlatıyor. "12 Eylül generalleriyle şimdiki generaller aynı kafada değil. Şimdiki generaller o zamanda olsaydı, 12 Eylül yaşanmazdı. Bugün hala bu ülkede irtica konuşuluyorsa, hala demokrasi tam yerine oturmamış deniliyorsa, bu tamamen 1980 generallerinin suçudur.

Bir daha bu ülkede 12 Eylüller olmayacak. Demokrasinin yolu bir daha kesilmeyecek. Buna tüm yüreğimle inanıyorum. Çünkü, her kesintide ülke onlarca yıl geriye gitmiştir.
"
Hürriyet Gazetesinden alıntıdır.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: