Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Ankara - Yakup Kadri Karaosmanoğlu | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Ankara Kitap Bilgileri


Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 8 dk.
Sayfa Sayısı: 252
Basım Tarihi: Kasım 2018
İlk Yayın Tarihi: 1972
Yayınevi: İletişim Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789754701340
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Ankara Kitap Tanıtımı


Millî Mücadele yıllarında hiçbir çıkar gözetmeksizin yurtları için çalışan bazı subayların ve politikacıların zaferden sonra “sermaye çevreleriyle ilişkileri” ya da “arsa spekülasyonu”, “taahhüt işi” gibi girişimlerle zenginleşmeleri, “inkılap”a boşvermeleri. Romanın kadın kahramanı Selma’nın yaşamı izlenerek Millî Mücadele inancının ateşli dönemleri ve sonrası anlatılıyor.



Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri'nin 1910'dan 1974'e dek verdiği eserler Türkçe'nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri'nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati'den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu'nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panoroma"dır.




Ankara Kitaptan Alıntılar


1. "Evet, evet ne güzel söylediniz. Sanki, bu alem bana küs ve ben ona dargın gibiyim."




2. "Bazen siz gülerken, ben, hıçkırdığınızı hissediyorum."




3. "Çalışmak, çalışmak. Bir şeye yaramak, bir şeye yaradığını hissetmek, işte yaşamanın yegane manası..."




4. ""Çalışmak, çalışmak. Bir şeye yaramak, bir
şeye yaradığını hissetmek, işte yaşamın
yegâne manası...""




5. ""Adam sende, burada öyle şeylere bakılmaz." dedi. "Ankara'da en sevdiğim şey bu teşrifatsız sade ve samimi kardeşlik havasıdır.""




6. "Evet, evet ne güzel söylediniz. Sanki, bu alem bana küs ve ben ona dargın gibiyim."




7. "Avrupa medeniyeti. Bu Avrupalı'nın uydurduğu yüz bin yalandan biridir. Yuf bize ki kendimizi bildiğimiz günden beri bu yalana bir nas (kesin kanıt) gibi inanmışız. Yalan, yalan,yalan ... Avrupa bir yırtıcı-kuşlar yuvasıdır ve onun karşısında ancak tepeden tırnağa kadar silahlanmış olarak çıkılır. Geçen gün bir gazetede okumuştum İtalyan şairi D'Annuncio'nun bir sözünü... Diyor ki " İtalya, Sulh konferansına, hakkını istemek için, dişlerinin arasında hançer ve elinde mızrakla gitmelidir. " Bir İtalyan için iş böyle ise, bir Türk oraya silahlanmış olarak bile gidemez. Hakkını, ancak bu tepelerin arkasından, bu çölün ortasından müdafaa edebilir."




8. "Türk milletinin kalbi Ankara'da çarpıyor."




9. "Bütün lüksünüz, bütün danslarınız, çaylarınız, kahkahalarınız, ruhunuzun sefaletini örtemiyor."




10. "Çalışmak, çalışmak. Bir şeye yaramak, bir şeye yaradığını hissetmek, işte, yaşamanın yegâne manası."




11. ""Vay insafsız herif, vay..." diye söyleniyordu. "Kadın dövmek, kadın dövmek... İşte, bu havsalımın alacağı bir şey değildir. İçimden ne geliyor bilir misiniz? Şimdi bizim neferi çağırmak, bu adamı bir ağaca bağlatıp kalın bir sopa ile canını çıkarıncaya kadar pataklamak...""




12. "Ne beyhude bir hevese düşmüşüm"




13. ""Çalışmak, çalışmak. Bir şeye yaramak, bir şeye yaradığını hissetmek, işte, yaşamanın yegâne mânası,""




14. "Ve bir kötü fikri ya da gönül azabını zonklayan bir çürük diş gibi söküp atmalıdır."




15. "Kimsesiz cennetiâlâ bile çekilmezmiş, a yavrum…"





Ankara Kitap İncelemeleri


Selma Hanım'ın eşi Nazif Bey'le Ankara'ya gelmesiyle başlıyor kitaptaki olaylar. İstanbul'dan Ankara'ya gelmelerinin görünen sebebi Nazif Bey'in tayininin çıkması gerçek sebep ise İstanbul'un işgal altında olmasıdır. İstanbul'dan Ankara'ya gelirken kullandıkları yol ise İnebolu-Kastamonu-Çankırı güzergahı ile "İstiklal Yolu"dur. Fakat Selma Hanım hem yolda hem de Ankara'da kaldığı yer ile büyük bir yıkıma uğramıştır. Çünkü buralar geldiği yere kıyasla çok geride kalmış , köhneleşmiş yerlerdir. Bu yüzdendir Ankara'yı çölün ortasındaki taşa benzetmesi. Ama bir yandan da burda tanıştığı insanlarla ve gittiği yerlerle Ankara'ya sempati kazanmaktadır.
Kitap kurtuluş Savaşı Dönemi, Cumhuriyet' in ilk yılları ve Cumhuriyet'ten 10-20 yıl sonrası olarak bölümlere ayrılmış ve bu bölümleri Selma Hanım'ın eşleri ve Selma Hanım'daki psikolojik değişimlerde görmek mümkün.
Bence kitap o dönemin şartlarını özellikle yerel halkın düşünce ve yaşam tarzını iyi anlatmakta ama özellikle Cumhuriyet'in 20. Yıldönümünde anlatılan Türkiye'nin gerçekleştirilmesi bana zor görünmüştü. Zaten Yakup Kadri de çok değil romanı yazdıktan 30 yıl sonra hayalini kurduğu Türkiye'nin gerçekleşmemiş bulunduğunu ve romanda II. Kısımda bahsettiği batılılaşmanın yüzeysel anlamış ve Milli Mücadele ruhundan uzaklaşmış bir Ankara'nın varlığından bahsediyor.






Milli mücadele dönemi ve hayal edilen sonrası için kısa bir zaman yolculuğuna çıkartıyor Yakup Kadri okuyucuyu. Ankara’yı çok seven birisi olarak, bana Ankara’nın mimarisini, sosyoekonomik yaşamını, insanlarını hayal ettirmesi ve his dolu tarihini içime işlemesiyle en sevdiğim kitaplardan birisi oldu. Ankara kitabıyla Kurtuluş Savaşı tarihini, inkılap tarihini, cumhuriyet ve meclis tarihini okumayacaksınız ama bildiklerinizle birlikte hayal edebileceksiniz. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yenileşme hareketleri hızlanmış, yanlış garplılaşma ve inkılapların yanlış uygulanmasına bolca eleştiri sunarak “milli mücadele ruhunun” kaybedildiğine üzülse de, ülkenin kalkınması ve 10 sene içerisinde hızla çoğalan Türk nüfusunun okuma-yazma oranının artması, iç pazardaki düzen, sanat ve spor faaliyetlerinin arttırılması ve kadın- erkek eşitliğinin sağlanması gibi bir çok alanda gelişmelerin olmasını da gururla aktarmaktadır. Birinci basımdan sonra (1934’den) Gazi Mustafa Kemal’in tahmin edilemeyen vefatı, toprak- mülk sahiplerinin şahsi menfaatlerini umumi menfaatlerinin üstünde tutması ve bunun sosyopolitik her alana işlemesinin ardından Yakup Kadri, Cumhuriyetin 20. - 30. Yılında bırakın hayal ettiği Ankara’ya ulaşmayı, savaştan sonraki Ankara’dan biraz bile ilerleyemediğini üzülerek girişte dile getirmiştir. Öyle ki, son 20 yıldaki Ankara’yı görse Cumhuriyetin ilk 10 yılından dahi geride faaliyetlere şaşırarak üzülürdü…




Ankara, Yakup Kadri’nin Sakarya savaşı öncesinden başlayarak, Ankara Hükümetinin idareyi ele geçirişini ve Cumhuriyet idaresinin ilk on yılını anlattığı eseridir. Kitap, Türk Devrimi’nin üç farklı evresini Selma Hanım’ın yaşamı üzerinden değerlendiriyor. İlk kısmında, 1921 Ankara'sı ile karşılaşıyoruz. Bu bölümde, henüz gelişmemiş, karanlık zihinlere sahip insanlarla dolu bir Ankara’yı okuyoruz. Fakat, buna karşılık gelişen Milli Mücadele Ruhuna da şahit oluyoruz. Özellikle Selma Hanım’ın bu bilince erişip Milli Mücadele uğruna gayret gösterişi, bir Türk Kadın’ı olarak beni gururlandırdı ve bana ilham verdi. İkinci kısımda, 1927 Ankara'sı karşımıza çıkıyor. Savaş bitmiş fakat biterken yanında Milli Mücadele ruhunu da bitirmiştir. Milli Mücadele sonrasında zenginleşen kesim, Türkiye’nin daha fazla inkılaba gerek duymadığını savunarak, kendi çıkarlarını umumi çıkarlar üzerinde tutuyorlar. Yakup Kadri, çağdaşlaşmanın ne denli çarptırıldığına nasıl yozlaştığına fazlasıyla değinmiş. Son bölümünde ise, Yakup Kadri’nin hayalinde bulunan Ankara’yı okuyoruz. Cumhuriyetin 10. yılından 20. yılına değin geçen süreç, Yakup Kadri’nin kendi fikirleri doğrultusunda gelişir. Geçen zamanın, yapılan inkılapların meydana getirdiği çağdaş bir Ankara’da, Milli duygularıyla gelişen ve geliştiren Selma Hanım’ı ve her daim aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı savunan Neşet Sabit’i ve onların heyecanlarını okuyoruz.

Ben çok keyif alarak okudum. Güçlü bir kalemden, tarihi izler taşıyan çok değerli bir roman.

Ah Ankara...




Ankara bu ay atölye çalışmamızda inceleyeceğimiz bir kitap.Kitabı ilk okumaya başladığımda çok hoşuma gitti.Milli Mücadele yıllarını ( Ankara'sını) anlatan bir kitap okuyacağımı düşündüm.İkinci bölümde savaş sonrası yıllara atladığını görünce şaşırdım.
İlk bölümün karakterlerinden kahraman Miralay Hakkı Bey'in komisyon alan bir aracıya dönüşmesi ( Meclis İdare Reisi iken) çağdaşlaşmayı bol içkili danslı partilerlerde araması şaşırttı beni.Aynı şekilde ilk bölümdeki milletvekili Murat Bey de sosyetede yer kapma mücadelesi veren, arsa spekülasyonu ve taahhüt işleri ile zenginleşen samimiyetini kaybeden bir şahsa dönüşür.
Tutucu Şeyh Emin bile kendince modernleşir.
Cumhuriyet sonrası, ideallerin terkedilip yozlaşması anlatılıyor ikinci bölümde.
Üçüncü bölümde ise Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun görmek istediği hayali Ankara anlatır.
Romanın kadın karakteri Selma Hanım'ı çok takdir ettim.Her bölümde başka biri ile evlidir.Kafasına uymayan erkeği boşar.️Son eşi Neşet Sabit idealisttir.
Yakup Kadri Neşet Sabit'in bakan olmak için CHP'den ayrılıp, DP'ye geçişini Panorama kitabında anlatıyormuş.Onu da okuyacağım umarım.
Yüz Yılın 100 Türk Romanı kitabında Fethi Naci'nin Ankara romanı üzerine oldukça sert bir eleştirisi var.
Naci'ye göre Ankara romanı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun en kötü romanıymış.
"Tek şefe sonsuz bir hayranlık, halka ve demokrasiye inançsızlık, o dönemin çoğu yazarları gibi Yakup Kadri'ye de egemen." diyor Fethi Naci.
Bir tez romanı denilebilir sanırım Ankara için.




Merhaba arkadaşlar, Yakup Kadri'nin 1934 yılında yayımlanan Ankara adlı romanı hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Eserde; milli mücadele döneminde küçük bir kasaba görüntüsünde iken başkent yapılan Ankara'nın, sonraki dönemlerde hangi aşamalardan geçip de büyük ve modern bir şehre dönüştüğü anlatılır. Özellikle milli mücadeledeki başarılardan sonra cumhuriyetin de ilanı ile başlayan gelişim sürecinde yazar, bir şehrin portresini, değişen çehresini ortaya koymuştur. Tabi bunu yaparken taraflı olmuş, nesnel olmamıştır.

Yakup Kadri, şehrin değişimini ortaya koyarken şehirle birlikte yaşamları değişen insanların da sosyal ve kültürel dönüşümünü ortaya koymuştur. Kitabın başkarakteri Selma Hanım üzerinden ve onun çevresindeki insanlar ile dönemin insanlarının yaşayış şeklini yansıtmıştır. Daldan dala atlayan Selma Hanım, ancak üçüncü kocası ile doyum noktasına ulaşmış ve durulmuştur. Kısaca özetleyecek olursak; Yakup Kadri hem şehirlerin hem de insanların zaman içinde değişebileceğini ve bu değişiklik sürecinde bazılarının değerlerine hala sıkı skıya bağlı iken bazılarının ise kendini modernlik adı altında kötü alışkanlıklara bağlayabileceğini anlatmıştır. Eser akıcı bir şekilde ilerliyor. Okumanızda fayda var. Keyifli okumalar dilerim...



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: