Alessandro Baricco En Beğenilen Sözleri
1. "Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu..
İnsanların üzerlerinde taşıdıkları simgeleri: yerleri, gürültüleri, kokuları, toprakları, hikâyeleri... Bunlar onların üzerinde yazılıydı."
- Bin Dokuz Yüz
2. "Bir çivi o tabloya artık dayanamadığına nasıl karar verir?
O zavallıcığın da bir ruhu vardır mıdır? Karar alır mı? Uzun süre bu konuda tabloyla tartışmıştır belki, ikisi de ne yapacaklarını bilememişlerdir, yıllarca her akşam konuşmuşlar, sonra bir tarih, bir saat, bir an belirlemişlerdir, onun için de küt!
Belki ikisi de bunu baştan bilirlerdi, önceden anlaşırlardı, yedi sene sonra ben bu işi bırakacağım, benim için uygun, tamam o zaman 13 Mayıs diyelim, tamam, saat altıya doğru, altıya çeyrek kala olsun, tamam, iyi geceler o zaman, iyi geceler. Yedi yıl sonra, 13 Mayıs'ta, altıya çeyrek kala: küt.
Anlaşılmaz. En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bin Dokuz Yüz
3. "... kendimi kurtarmak için hayatımı terk ettim. Basamak basamak. Ve her basamak bir özlemdi. Ve her basamakta bir özlemle vedalaştım."
- Bindokuzyüz
4. "Deli değilim ben, kardeşim. Kendimizi kurtarmak için bir yöntem bulduğumuz zaman deli değilizdir. Aç hayvanlar gibi kurnazızdır. Bunun delilikle ilgisi yoktur."
- Bindokuzyüz
5. ".
Sözcüklerle söylenemeyecek şeyler söyledik birbirimize.
."
- Bindokuzyüz
6. "- Afrika nasıl? diye sorarlardı ona.
- Yorgun, derdi."
- İpek
7. "İnsanlar böyle yapar, kaybeden kişilere kötü davranır insanlar."
- Bindokuzyüz
8. "Beni durduran gördüğüm şey değil/ Görmediğim şey"
- Bindokuzyüz
9. ""M utlu bir gelecek kuramayınca kendine mutlu bir geçmiş yarattı.""
- Öfke Şatoları
10. "Deli değilim ben, kardeşim. Kendini kurtarmanın bir yolunu bulursa deli değildir insan. Aç bir hayvan gibi kurnazdır. Delilikle ilgisi yok bunun. Dahiyane bir şey bu, tam da öyle işte. Geometridir bu. Mükemmellik. Özlem ruhumu paramparça ediyordu. Giderebilirdim özlemimi, ama başaramadım."
- Bindokuzyüz
11. "Hayatımdaki bütün özlemlere son verdim. Benim gittiğim yollardan sen de geçmiş olsaydın özlemlerin birbiri ardınca sıralandığını görecektin orada, büyülenmiş halde, hareketsiz, sonsuza dek duracak olan. Senin dışında hiçbir zaman kimselere anlatmadığım bu garip yolculuğun rotasını gösteren özlemlerin/"
- Bindokuzyüz
12. "Yüzler ve bedenler değişmiş olabilir ama acı ve unutulmak hep vardır.
`"
- Emmaus
13. "''Yasaların canı cehenneme.""
- Bin Dokuz Yüz
14. "Gerçek anlamını bize öğretmedikleri sözcüklerle doluyuz.."
- Emmaus
15. "...
Mutsuzluğu yendim. Yaşamımı isteklerimin pençesinden kurtardım.
..."
- Bin Dokuz Yüz
16. "...
İnsanlar böyledir, kaybedenleri sevmezler.
..."
- Bin Dokuz Yüz
17. "Ama aşkta ölçü yoktur, dedi Luca, ondan hiç beklenmeyecek bir tavırla.
Aşkta ve acıda, diye ekledi."
- Emmaus
18. "- Geri dönün, yoksa ölürüm."
- İpek
19. "Yok olan yok olsun, yaşayan yaşasın.
Boyun eğsin her ölümlü kaderine."
- Homeros, İlyada
20. "Hiç korkmaz mısınız siz, hiç? Sadece bunu, sadece bu muazzam kütleyi düşünerek, binbir parçaya ayrılmaktan, sadece bunu düşünmekten korkmaz mısınız? Bunu yaşamaktan..."
- Bindokuzyüz
21. "Ama pişman değilim, dedim sonunda."
- Emmaus
22. "''Yok bir şey.Senin yanında olmak istiyordum yalnızca.''"
- Yarım Kalmış Bir Hayal
23. "Dünya çarkının dişlileri arasında ayaklarımızı sürüyerek başımız dik yürüyoruz ama hep arkada kalıyoruz."
- Emmaus
24. "Ne kadar inanılmaz olsa da herkes için tek bir karanlık vardır.
`"
- Emmaus
25. "Hayatına bir düzen vermesi için büyük bir beyin gerekiyordu insana, birtakım özellikler. Onlar da bende yoktu."
- Bindokuzyüz
26. "1861 yılıydı, elektrikle aydınlanma henüz bir varsayımdı..."
- İpek
27. "- Tuhaf bir acı bu.
- Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek."
- İpek
28. "Beni durduran gördüğüm şey değildi/ Görmediğim şeydi"
- Bin Dokuz Yüz
29. "Bu farklı sonsuzlukta, fırtınanın bizi savurduğu talihsizlik limanlarından çıkıp yönümüzü bulmayı başarıp başaramayacağımız vardı aklımda...
`"
- Emmaus
30. "Gökyüzüne ulaşamadan yüzlerce kuş uçuyordu içinde."
- İpek
31. "Sıcağa yenik düşen kocaman Kuzey denizinin buz dağlarını görünce şaşırmaya elveda dedim, savaşın paramparça ettiği adamları gülerken görünce mucizelere elveda dedim, bu geminin dinamitle doldurulduğunu görünce öfkeye elveda dedim, müziğe, kendi müziğime, onu bir anın tek notasıyla çalmayı başardığım zaman elveda dedim, sevince elveda dedim, senin buraya girdiğini görünce onu büyüledim. Bu çılgınlık değil, kardeşim. Geometri.
...
(Dinamitlerin üzerine oturmuş gemiyle birlikte imha edilmeyi beklerken)
..."
- Bin Dokuz Yüz
32. "İnsanların gözünde, onların ne göreceklerini görürsün, ne gördüklerini değil."
- Bindokuzyüz
33. "Gerçek anlamını bize öğretmedikleri sözcüklerle doluyuz...
`"
- Emmaus
34. "../annelerimizin uçurumunda benzersiz ve beklenmedik bir yüreklilik yatar.."
- Emmaus
35. "`
Her şeyden vazgeçmek yararlıdır.."
- Emmaus
36. "Dinlemesini biliyordu. Ve okuyabilmeyi. Ki tapları demiyorum, onu herkes yapar. İnsanları okuyordu o.
İnsanların taşıdıkları izleri: yerler, sesler, kokular, memleketleri onların, tarihleri ... Her şey bunlarda yazılıdır"
- Bin Dokuz Yüz
37. "...1gün artık beni hiç1şeyin ilgilendirmediğini ve her şeyin beni öldüresiye yaraladığını farkettim..."
- Mr. Gwyn
38. "Bir düşün şimdi: Bir piyano. Tuşlar başlıyor. Tuşlar bitiyor. 88 tane olduğunu biliyorsun, bu konuda seni kimse kandıramaz. Sonsuz değil onlar. Sen, sonsuzsun, ve o tuşların içinde, yapabileceğin müzik sonsuzdur. Onlar 88 tanedir. Sen sonsuzsundur. İşte bunu seviyorum ben. Bu yaşanabilir."
- Bindokuzyüz
39. ":)
Senin bir b*k anladığın yok, biliyor musun?"
- Emmaus
40. "...otuz üç yaşını bitirdi. Yaşamı yağmur olmuş yağıyordu gözlerinin önünde..."
- İpek
41. "Bir yaşam değildi bu; bir ad vermek gerekirse, tiyatro denebilirdi."
- İpek
42. "...
Deli değilim ben, kardeşim. Kendimizi kurtarmak için bir yöntem bulduğumuz zaman deli değilizdir. Aç hayvanlar gibi kurnazızdır. Bunun delilikle ilgisi yoktur. Dâhice bir şeydir o.
Geometridir. Kusursuzluktur.
İsteklerim ruhumu altüst etmek üzereydi. Bu istekleri gerçekleştirebilirdim ama başaramadım.
Bunun üzerine onları büyüledim.
..."
- Bin Dokuz Yüz
43. "O yüzden, hiçbir özlem düşmüyor payımıza, geri dönmek için de bir yol yok."
- Emmaus
44. ""En iyisi, düşünmemen" denilen şeylerden biri bu, yoksa fırttırırsın. Bir tablo düştüğü zaman, sabah uyanınca ve artık ondan hoşlanmadığın zaman, gazeteyi açıp savaş başladığını okuduğun zaman, bir tren görüp buradan uzaklara gitmeyi düşündüğün zaman, aynaya baktığında yaşlandığını fark ettiğin zaman,..."
- Bindokuzyüz
45. "Aklımızda bir hayal vardı ve bunu gözümüzde canlandırmayı amaçlıyorduk.
`"
- Emmaus
46. "Mutsuzluğu yendim. Yaşamımı isteklerimin pençesinden kurtardım."
- Bin Dokuz Yüz
47. "Sizce ne yapmam gerekir?
Söyleyin kiliseye gelsin, dedi.
Günah çıkarması gerekir, diye de ekledi."
- Emmaus
48. "Beni durduran gördüğüm şey değildi.
Görmediğim şeydi.
Anlayabiliyor musun kardeşim, görmediğim şeydi... aradım onu ama yoktu, o uçsuz bucaksız kentte her şey vardı bir şey dışında.
Her şey vardı.
Ama bir son yoktu.
Göremediğim, tüm o şeylerin nerede bittiğiydi. Dünyanın nerede bittiğiydi.
..."
- Bin Dokuz Yüz
49. ""Belki yaşam, bazen, öyle bir değişiyor ki, söyleyecek hiç ama hiçbir şey kalmıyor," ...
"Sonsuza dek söyleyecek hiçbir şey kalmıyor.""
- İpek
50. "En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bin Dokuz Yüz
51. "En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bin Dokuz Yüz
52. "Bin kez kadının gözlerini aradı, bin kez de kadın onun gözlerini buldu. Bir çeşit hüzünlü danstı bu bakışmalar, gizlice ve güçsüzce..."
- İpek
53. "İnsanlar böyledir, kaybedenleri sevmezler."
- Bindokuzyüz
54. "Önünde büyük adımlarla,sabah sisinin uçuşuna karşı,ne onu beklemek ne de gelip gelmediğini görmek için,hiç arkasına bakmadan yürüyen babasının iri yarı bedeninin görüntüsüydü bu.O ciddiyette ve kuşkusuzlukta, babasının ona öğrettiği baba olma vardı:O da asla arkaya bakmadan yürümesini bilmekti."
- Yarım Kalmış Bir Hayal
55. "...onların başaramadığını silah zoruyla Amerikalılar başardı. 1853 yılının Temmuz ayında komodor Matthew C. Perry, buharlı gemilerden oluşan modern bir donanmayla Yokohama körfezine girdi ve adanın yabancılara açılmasını "dileyen" bir ültimatomu Japonlara iletti."
- İpek
56. "Oysa seninle girilecek çok günah,sabahına düşman olunacak çok gece..
Sövülecek çok insan,kazanılacak çok savaş ....
Okunacak çok kitap vardı.
Hayallerimiz yarım kaldı
Ben ise yarım bile kalamadım."
- Yarım Kalmış Bir Hayal
57. "- Sen ölmüştün.
- Ve dünyada güzel hiçbir şey kalmamıştı."
- İpek
58. "...gökyüzünün yüzlerce kuşun havalanmasıyla lekelendiğini gördü..."
- İpek
59. "İnsanların gözünde gördükleri şey değil, görecekleri şey görülür."
- Bindokuzyüz
60. "...rüzgarlı günlerde göle iniyor ve saatlerce suyu izliyordu, çünkü suyun yüzünde, anlaşılmaz ama hoş bir gösteri gibi geçip gitmiş olan yaşamını görür gibi oluyordu."
- İpek
61. "...
İnsanların gözünde gördükleri şey değil, görecekleri şey görülür.
..."
- Bin Dokuz Yüz
62. "...kendimi kurtarmak için hayatımdan aşağı indim. Basamak basamak. Ve her basamak bir istekti. Her attığım adımda, bir isteğimle vedalaştım."
- Bin Dokuz Yüz
63. "Cehennem gibi. Cennet’te. Gülecek hiçbir şey yok."
- Bin Dokuz Yüz
64. "''...onu kaybetmedim, hala yanımda, apaçık ve açıklanamaz, tıpkı müzik gibi...''"
- Bindokuzyüz
65. "“Belki yaşam, bazen, öyle bir değişiyor ki, söyleyecek hiç ama hiçbir şey kalmıyor," dedi.
"Sonsuza dek söyleyecek hiçbir şey kalmıyor.""
- İpek
66. "...Hiç tanımadığı 1iyle acilen konuşma gereksinimine benzer 1içgüdü duyunca şaşırdı..."
- Mr. Gwyn
67. "Eğer her şeysek bu bizim hastalığımız değil, güzelliğimizdir, korkunçluğun arka yüzü."
- Emmaus
68. "Dul Bayan Abegg, Penth’e bütün gece ne cehennemde olduğunu sormak için bir an çamaşır teknesinden başını kaldırır, ama tek söz söyleyemez, çünkü üstünde kara bir ceketle içeri giren çocuğun görünümü bir şiş gibi gözüne saplanır. Ceket tastamamdır. Kim bilir bir ceket ne zaman, hangi anda tastamam üste oturur, bir tablo neden, ne zaman artık dayanamayıp yere düşer ya da yıllardır kımıldamadan duran bir taş durup dururken neden yerinde dönüverir?"
- Öfke Şatoları
69. "Ama kaybetmekten yorulduğu kesindi."
- Şafakta Üç Kez
70. "İğrenç bir şeye bulaştığını fark eder ve bir türlü ondan kurtulamazsan, bir köşeye büzülür, gözlerini yumar ve masallar uydurmaya başlarsın."
- Öfke Şatoları
71. "...
Okyanus büyük ve korkutucu olduğu için çalıyorduk, insanlar zamanın nasıl geçtiğini anlamasınlar, nerede olduklarını ve kim olduklarını unutsunlar diye çalıyorduk. Dans etsinler diye çalıyorduk, çünkü eğer dans edersen ölmezsin ve kendini Tanrı sanırsın.
Ragtime çalardık, çünkü Tanrı’ nın, kimse görmediği zaman, dans ettiği müzikti o...
..."
- Bin Dokuz Yüz
72. ""İnsanlar böyledir, kaybedenleri sevmezler.""
- Bindokuzyüz
73. "İnsanların gözünde, onların ne göreceklerini görürsün, ne gördüklerini değil."
- Bindokuzyüz
74. "...bağcı bıçağı, bir hayvanmış gibi onun karnını deşti... deryalar gibi kan... çığlıkları hala kulaklarımda çınlar, hiç böyle çığlıklar duymamıştım... ama onlar da...onlar da yıllarca beni beklemekten başka bir şey yapmamışlardı... bir çığlık seni yıllarca bekleyebilir, sonra bir gün gelirsin ve orada, tam zamanında, bütün korkunçluğuyla seni beklediğini görürsün... hepsi, hepsi böyledir..."
- Öfke Şatoları
75. ""Sesini bile duymadım."
"Tuhaf bir acı bu."
"Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.""
- İpek
76. ""Kesin çözümler her zaman ve yalnızca sürmeyeye mahkûm 1ruh hali nedeniyle alınır."
"Kimin bu söz?
"Marcel Proust'un. O asla yanılmazdı.""
- Mr. Gwyn
77. "...
Piyanonun başına geçip çalmaya başladığı zaman olduğu gibi, elleri hiç duraksamazdı ve tuşlar var olduklarından beri o notaları beklermiş gibi dururdu, o notalar için oradaydılar sanki, yalnızca o notalar için.
O anda yaratıyordu sanki çaldığı müziği, ama o notalar kafasının bir köşesinde çoktan yazılıydı.
..."
- Bin Dokuz Yüz
78. "En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bin Dokuz Yüz
79. "İnsanlar böyledir, kaybedenleri sevmezler."
- Bin Dokuz Yüz
80. ""Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.""
- İpek
81. "Oysa, öğleüstü insan adam bile öldürebilir, hatta daha kötü şeyler bile yapabilir: öldürmeyi kurabilir ya da daha beteri: öldürebileceğini düşünebileceğini fark eder. Ya da daha berbatı: Bırakır onu öldürsünler. Ya, böyle işte. Borunun bitmesine 200 metre kalmıştı. Pekisch, bir boruya, bir ayakkabılarına bakarak yürüyordu."
- Öfke Şatoları
82. "...
"Geçti, benim mutsuz olduğumu düşünme: Artık asla mutsuz olmayacağım.”
..."
- Bin Dokuz Yüz
83. "Üniformasıyla yaşamaya alışık birçok insan gibi, o da üniformasıyla düşünüyordu. Böylece ağzından şu sözcükler döküldü:
"Bin Dokuz Yüz, bu yaptığın kurallara kesinlikle aykırı.”
Bin Dokuz Yüz durdu.
Az konuşan ama büyük bir öğrenme yetisine sahip bir çocuktu. Şirin bir ifadeyle kaptana baktı ve şöyle dedi:
“Kuralların canı cehenneme.”
..."
- Bin Dokuz Yüz
84. "Gölgede büyüyen insanları o gölge tüm yaşamları boyunca izler"
- Şafakta Üç Kez
85. "Dünyayı hiç görmemişti ama yirmi yedi yıldır dünya o gemiden geçiyordu: ve yirmi yedi yıldır o, o gemide, dünyayı gözlüyordu. Ve ruhunu çalıyordu.
Bu konuda bir dâhiydi o, söyleyecek bir şey yok.
Dinlemeyi biliyordu. Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu. İnsanların üzerlerinde taşıdıkları simgeleri: yerleri, gürültüleri, kokuları, toprakları, hikâyeleri...
..."
- Bin Dokuz Yüz
86. "“İleri yaşta... yani yaşlandığında... o şaşkınlık kalmaz, seni artık ansızın yakalayamaz... onu hissedersin ama yalnızca yorgunluğa yorgunluk eklenir, artık hiçbir şey patlamaz, anlıyor musun, yalnızca omuzlarına sanki bir kaç kilo eklenir...”"
- Kent
87. "...Ama, asla kabul edemeyeceğim bir şey var, o da o zavallı çocuğa Pekisch adını, yani benim adımı vermen. Nerden geldi aklına bu saçma fikir? O yavrucağın başında zaten yığınla dert olacak, bir de, böyle gülünç bir adla, yaşamını güçleştirmene hiç gerek yok. Üstelik, bu bir ad bile değil. Yani, sahici bir ad değil demek istiyorum. Doğduğum zaman benim adım Pekisch değildi ki. Sonradan oldu. Mutlaka öğrenmek istiyorsan, Kerr ve bando mızıkasının geldiği o lanet olası güne kadar, bir adım vardı. O gün yitirdim her şeyi, adımı bile. Kaçarken, neresi olduğunu bile anımsamadığım bir kente geldim ve kendimi berbat bir otel odasında beş paralık bir orospuyla karşı karşıya buldum. Kadın yatağın üstüne oturdu ve benim adım Fanny ya seninki, dedi. Nereden bilecektim. Tam pantolonumu çıkarıyordum. Pekisch, deyiverdim. Bir yerde duymuştum böyle bir şey ama neresi olduğunu bile anımsamıyordum. Öyle, düşünmeden, Pekisch, dedim. Kadın: Ne garip ad, dedi. Görüyor musun, o bile ne zırva bir ad olduğunu anladı."
- Öfke Şatoları
88. "Bazen ayakta kalmak için başka yapacak bir şeyin yoktur. Umut yoksulun ekmeğidir ve her zaman iyi gelir."
- Bin Dokuz Yüz
89. "Öyle bir blues döktürdü ki, bir Alman makinistini bile ağlatabilirdi bu. Sanki yeryüzündeki zencilerin bütün pamuğu oradaydı ve onları topluyordu notalarıyla."
- Bindokuzyüz
90. "Size söylediğim gibi kağıtları değiştirmek olanaksız, oyun masasını değiştirmekten başka çare yoktur, dedi.
Adam, Masanızı buldunuz mu ? diye sordu.
Evet, dedi kadın kendinden emin bir şekilde, iğrenç bir masa, herkes hile yapıyor."
- Şafakta Üç Kez
91. "Her işi üstünkörü yaparım, pek akıllı değilim ve çok kötü yürekliyim. Ayrıca hayatımda başladığım bir şeyi asla bitirmedim.
Kötü yürekli ne demek?
İnsanların acı çektiğini görmek beni rahatsız etmez. Bazen hoşuma gider. Oturun lütfen, orada ayakta durmanızdan rahatsız oluyorum."
- Şafakta Üç Kez
92. "Çoğu kez beklenen olmaz. Ekilir, biçilir ama iki şey arasında çoğunlukla bir bağlantı yoktur. Olduğunu öğretirler sana ama... bilmem, ben hiç görmedim."
- Smith & Wesson
93. "Hey ulu Tanrım, Andersson, nasıl davranmalı bilemiyorum, ama bu kızın o kitabı oraya götürmesi gerek ve de ben... ben becerdim onu Esther adlı gemiye binmekten alıkoymayı, becerdim onu buraya getirmeyi, yıllardır her hafta bir gemi onsuz kalkıp duruyor. Ama onu hep burada tutmayacağıma söz verdim, bir gün kalkacak, o lanet olası kitabı alacak ve Morivar'a dönecek: Ve ben bırakacağım gitsin.
Söz verdim.
Buruşturma suratını,, Andersson, ben de biliyorum saçma olduğunu, ama böyle işte. O kitap benden önce girmişti yaşamına, elimden gelen bir şey yok. O lanet olası kitap yarı yolda duruyor, ama hep orada kalamaz. Bir gün bıraktığı yerden sürdürecek yolculuğunu. Jun, o yolculuktur işte. Anlıyor musun? Ötesi, Quinnipak, bu ev, cam, sen, Mormy, belki ben bile, beklenmedik uzun bir duraktan başka bir şey değiliz. Yıllardır, onun yazgısı, bir mucize gibi soluğunu tutmakta. Ama bir gün derinden içini çekecek ve gidecek."
- Öfke Şatoları
94. ""Efendim," dedi, "siz hiçbir şeyden korkmaz mısınız?"
Don Juan, bu soruyu iyi biliyordu.
"Yalnızca canımın sıkılmasından korkarım,' dedi."
- Don Juan
95. "...Ama, asla kabul edemeyeceğim bir şey var, o da o zavallı çocuğa Pekisch adını, yani benim adımı vermen. Nerden geldi aklına bu saçma fikir? O yavrucağın başında zaten yığınla dert olacak, bir de, böyle gülünç bir adla, yaşamını güçleştirmene hiç gerek yok. Üstelik, bu bir ad bile değil. Yani, sahici bir ad değil demek istiyorum. Doğduğum zaman benim adım Pekisch değildi ki. Sonradan oldu. Mutlaka öğrenmek istiyorsan, Kerr ve bando mızıkasının geldiği o lanet olası güne kadar, bir adım vardı. O gün yitirdim her şeyi, adımı bile. Kaçarken, neresi olduğunu bile anımsamadığım bir kente geldim ve kendimi berbat bir otel odasında beş paralık bir orospuyla karşı karşıya buldum. Kadın yatağın üstüne oturdu ve benim adım Fanny ya seninki, dedi. Nereden bilecektim. Tam pantolonumu çıkarıyordum. Pekisch, deyiverdim. Bir yerde duymuştum böyle bir şey ama neresi olduğunu bile anımsamıyordum. Öyle, düşünmeden, Pekisch, dedim. Kadın: Ne garip ad, dedi. Görüyor musun, o bile ne zırva bir ad olduğunu anladı."
- Öfke Şatoları
96. "Onu en son gördüğümde bir bombanın üzerine oturmuştu.
Gerçekten.
Şöyle kocaman bir dinamit paketinin üzerinde oturuyordu.
Bu uzun bir hikaye..."
- Bindokuzyüz
97. ""...hiçbir şeyi boşa harcamayan annelerdir onlar.
Bir çekmecenin kolunu bile boşu boşuna itmezler, gerçekten de, artık bu konu kapanmıştır demek için...""
- Emmaus
98. "İnsanların gözünde, onların ne göreceklerini görürsün, ne gördüklerini değil."
- Bindokuzyüz
99. "“Tuhaf bir acı bu.”
Yavaşça.
“Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.”"
- İpek
100. ""Rüzgârın yerlere saçtığı yapraklar gibidir insan kuşakları .""
- Homeros, İlyada
101. ""...hiç olmazsa bir kez, kırk yılda bir kez, bu lanet olası dünyada birisi aradığını bulsa, hafifçe gülümseyerek 'buldum' diyebilse, 'yitirmiştim ama buldum' - en büyük mutluluk bunun yanında hiç kalır.""
- Öfke Şatoları
102. "İnsanlar böyledir, kaybedenleri sevmezler."
- Bin Dokuz Yüz
103. "Fıçının içindeki karanlığı düşünmeden edemiyorum,"
- Smith & Wesson
104. "İsteklerim ruhumu altüst etmek üzereydi. Bu istekleri gerçekleştirebilirdim ama başaramadım."
- Bin Dokuz Yüz
105. "En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bin Dokuz Yüz
106. "Gemiye bindiğimde on yedi yaşındaydım. Ve hayatta umursadığım sadece bir şey vardı: trompet çalmak. Limanda Virginia adlı buharlı gemiye adam aradıkları lafını duyunca aşağıya inip kuyruğa girdim. Ben ve trompetim. Ocak 1927. "Bizde müzisyen var zaten," dedi kumpanyadaki tip. "Biliyorum," ve çalmaya başladım. Olduğu yerde durdu ve hiç kıpırdamadan gözlerini bana dikti. Bitirene kadar bekledi, tek kelime söylemeden. Sonra,
"Neydi bu?" dedi.
"Bilmiyorum."
Gözleri parladı. "Eğer ne olduğunu bilmiyorsan caz'dır o.""
- Bindokuzyüz
107. "Nerede sona erdiğini bile bilmediğin, üstüne gelen o dünya
Ne kadar büyük, bilinmez
Onun büyüklüğünü düşünerek, sadece düşünerek paramparça olmaktan hiç korkmaz mısınız sizler? Orada yaşamaktan..."
- Bindokuzyüz
108. ""Hayatı bir sıçan gibi sona erdi." Bir sıçan gibi ölmek istemiyordum, bu yüzden ben de kamaradan dışarıya fırladım ve dolaşmaya başladım."
- Bindokuzyüz
109. ""Haklısın Hektor. Nasıl bir yürektir bu seninki; hep kor gibi kızgın, hiç esnekliği olmayan, vursan bir odunu yarar balta gibi."
- Homeros, İlyada
110. "Tam olarak belirtmek gerekirse, Bin Dokuz Yüz diye biri yoktu bu dünyada:
Adının yazılı olduğu ne bir kent, ne bir mahalle kilisesi, ne bir hastane, ne bir cezaevi, ne de bir beysbol takımı vardı. Bir vatanı yoktu, bir doğum tarihi yoktu, bir ailesi yoktu.
Sekiz yaşındaydı: Ama resmi olarak asla doğmamıştı.
..."
- Bin Dokuz Yüz
111. "Okumak tadına doyulmaz bir rezilliktir."
- Öfke Şatoları
112. "Başkalarına zarar veren bir şeyi arzuladığımızda, suçlu mu oluruz? Yoksa arzularımız her zaman masumudur ve onları gerçekleştirmeye çalışmak hakkımız mıdır?"
- Don Juan
113. "Benimle yatabilecek kadar zengin olduğunuzu mu sanıyorsunuz siz?"
- İpek
114. "Vahşi ve çok eski zamanlara ait bir doğanın ötesinden geliyormuş gibi kan dondurucu bir inleme başlattılar."
- Smith & Wesson
115. "Yaşlanmış bir yüzle, ama güzel bir şekilde, yorgunluk izi taşımadan.."
- Bindokuzyüz
116. "''...batmayı/istemiyorum anne/ben durgun sular istiyorum/ seni yansıtan sular...''"
- Bindokuzyüz
117. "Okumak tadına doyulmaz bir rezilliktir. Yaşamını tümüyle, bir kitabın ilk sayfasının ilk satırına eğmeyen birisi bu tada varabilir mi? Hayır, her korkudan korunmanın tek ve en tatlı yolu odur: okunmaya başlanan bir kitap."
- Öfke Şatoları
118. ""Ortadan kaybolan insanlara zaafım var.""
- Mr. Gwyn
119. "Nerede sona erdiğini bile bilmediğin, üstüne gelen o dünya
Ne kadar büyük, bilinmez
Onun büyüklüğünü düşünerek, sadece düşünerek paramparça olmaktan hiç korkmaz mısınız sizler? Orada yaşamaktan..."
- Bindokuzyüz
120. "Benimle yatabilecek kadar zengin olduğunuzu mu sanıyorsunuz siz?"
- İpek
121. "Vahşi ve çok eski zamanlara ait bir doğanın ötesinden geliyormuş gibi kan dondurucu bir inleme başlattılar."
- Smith & Wesson
122. "Bir savaşı durdurmak uğruna bile olsa doğru olmayan bir davranışta bulunmak dürüstlük müdür?"
- Homeros, İlyada
123. "Ah keşke insanoğlunun yüreğindeki öfke sonsuza dek yok olsa, en bilge insanları bile çıldırtmayı başaran öfke onların ruhlarına bir bal gibi akıyor, sonra duman gibi zihinlerine tütüyor."
- Homeros, İlyada
124. "...
"Bir kenarda güzel bir hikâyen ve onu anlatacak birisi olduğu sürece gerçekten aldatılman zordur”.
..."
- Bin Dokuz Yüz
125. "“Sesini bile duymadım...
Tuhaf bir acı bu...
Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.”"
- İpek
126. "-bizim kişi değil, hikaye olduğumuzu öğretti bana,
...
asıl anlamamız gereken yalnızca o kişi değil, tüm hikaye olduğumuzdur. O kişinin yürüdüğü ormanız, onu aldatan kötü insanız, çevresindeki karmaşayız, geçen tüm insanlarız, nesnelerin rengiyiz, gürültüleriz."
- Mr. Gwyn
127. "Hiç canım, hep aynı hikaye, o benim hayatımın erkeği, ben de onun hayatının kadınıyım, o kadar, ama asla birlikte yaşamayı beceremedik."
- Şafakta Üç Kez
128. "Ama konuşmak kimi zaman birbirini öldürmekten beterdir."
- Don Juan
129. "Epey bir zaman çalmaya devam ettik, kimse araya girmeden, benim trompetim ve onun piyanosu, son defa, kelimelerle hiçbir zaman söylenemeyecek şeyleri anlatarak birbirimize."
- Bindokuzyüz
130. "Hayal ve anılarla yaşıyordum, bazen ayakta kalmak için başka yapacak bir şeyin yoktur. Umut yoksulun ekmeğidir ve her zaman iyi gelir."
- Bin Dokuz Yüz
131. "“Sesini bile duymadım...
Tuhaf bir acı bu...
Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.”"
- İpek
132. "Sonu hiç gelmeyen milyonlarca, milyarlarca tuş ve asıl gerçek, onların hiç tükenmediği, klavyenin sonsuz oluşu..."
- Bindokuzyüz
133. "Sen göğsünde atan o gururlu yüreği gemlemeyi bil. Asıl uysal olmak gücün belirtisidir."
- Homeros, İlyada
134. "İnsanlar böyledir, kaybedenleri sevmezler."
- Bin Dokuz Yüz
135. "Özür dilerim. Herkesin kafasının benimki gibi dağınık olduğunu düşünüyorum."
- Şafakta Üç Kez
136. "Deli değilim ben, kardeşim. Kendimizi kurtarmak için bir yöntem bulduğumuz zaman deli değilizdir. Aç hayvanlar gibi kurnazızdır. Bunun delilikle ilgisi yoktur. Dâhice bir şeydir o. Geometridir. Kusursuzluktur."
- Bin Dokuz Yüz
137. "Ne biçtik, belirsiz bir meyve"
- Smith & Wesson
138. "...içinden onu 1daha görüp görmeyeceğini sordu ve evet 1 yerlerde göreceğim, ama çok yıllar sonra, başka 1 yalnızlıkta, dedi..."
- Mr. Gwyn
139. "Cennette bir cehennem."
- Bin Dokuz Yüz
140. "...yaşam sınırsız olmasa da, biraz şansın ve isteğin varsa güzeldi."
- Bin Dokuz Yüz
141. "Gerçekten ne aradığınızı bilmediğiniz için bulduklarınızın bir değeri olmuyor.."
- Homeros, İlyada
142. "Çünkü yeryüzünde soluk alan ya da yürüyen hiçbir şey yoktur ki insan kadar mutsuz olsun."
- Homeros, İlyada
143. "Savaş, gençleri dövüşmeye gönderen ihtiyarların bir saplantısıdır."
- Homeros, İlyada
144. "“Yaşamı yağmur olmuş yağıyordu gözlerinin önünde, sessiz bir gösteriydi bu.”"
- İpek
145. """"Ölmek yaşlanmanın çok doğru 1biçimidir sadece."""""
- Mr. Gwyn
146. ""Siz delisiniz, efendim."
"Yanlış: Yaşayan biriyim ben, hepsi bu.""
- Don Juan
147. "Bu saçma
sudan duvarlar çatırdamak üzere"
- Bindokuzyüz
148. ""Dağarcığında iyi bir öykün olduğu sürece, bir de onu anlatacağın birisi, daha işin bitmiş sayılmaz,""
- Bindokuzyüz
149. "Neyse lafı uzatmayayım, dünyanın lanet olası her yerinden üç yüz mil ötede ve iki dakika sonra birisinin kusmaya çalışacağı bu yerde ne işiniz var kuzum?"
- Bindokuzyüz
150. "“Yaşamı yağmur olmuş yağıyordu gözlerinin önünde, sessiz bir gösteriydi bu.”"
- İpek
151. """"Ölmek yaşlanmanın çok doğru 1biçimidir sadece."""""
- Mr. Gwyn
152. "“Bir gün artık beni hiçbir şeyin ilgilendirmedigini ve her şeyin beni öldüresiye yaraladığını fark ettim”"
- Mr. Gwyn
153. "O kapıdan çıktığınızı ve daha iyi bir yere gittiğinizi görmek çok hoşuma gidecek."
- Şafakta Üç Kez
154. ""Bir kenarda güzel bir hikâyen ve onu anlatacak birisi olduğu sürece gerçekten aldatılman zordur”."
- Bin Dokuz Yüz
155. "...Bu çok muydu az mıydı anlayamıyordu. ~~~Küçücük 1sonsuzluktu~~~"
- Mr. Gwyn
156. ""Yalnızca uzun zamandır artık düşünmek istemediği hüzünler vardı.""
- Öfke Şatoları
157. "" İnsanların gözünde gördükleri şey değil, görecekleri şey görülür. Böyle söylerdi: görecekleri şey. ""
- Bindokuzyüz
158. ""Bir sabah uyanıp onu sevmediğini anladığın zaman... Bir tren görüp ben buradan gitmeliyim dediğin zaman... Aynaya bakıp yaşlandığını fark ettiğin zaman...""
- Bindokuzyüz
159. "Andre sırtüstü yere yatmıştı ve kalkarken üzerindeki beyaz uzun gömleği yere bırakıverdi, deri değiştiren bir yılan gibi ve çıplak kaldı karşımızda.
...çıplak, dansına devam etti ve tiyatro koltuklarındaki oturuş biçimlerimiz, hatta ellerimizi tutuş şeklimiz bile ansızın uygunsuz olmaya başladı.
... Ona bakıyor ama cinsellikle ilişkili hiçbir şey çıkaramıyorduk gördüklerimizden, sanki gözlerimiz bedenimizden kopmuştu, bu da bana bir büyü gibi geldi.
Çıplak bir bedenin, çıplak bir beden değil de salt bir güç gibi davranması olanaksızdı sanki."
- Emmaus
160. "“Başka bir yaşam, dürüst olacağız. Susmasını bileceğiz.”"
- Kent
161. "...aradım onu ama yoktu, o uçsuz bucaksız kentte her şey vardı bir şey dışında/ Her şey vardı/ Ama bir son yoktu. Göremediğim, tüm o şeylerin nerede bittiğiydi. Dünyanın nerede bittiğiydi/"
- Bin Dokuz Yüz
162. "En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bin Dokuz Yüz
163. "- soylu görüntüsüyle zarif bir hayvan kalıntısı gibiydi."
- Mr. Gwyn
164. "Belki de her zaman ve herkes için okumak, sadece, dünyanın dizginlenemeden kayıp gidişi tarafından baştan çıkarılmamak ve mahvolmamak için, gözleri bir noktaya dikmekten başka bir şey değildir."
- Öfke Şatoları
165. "" İnsanların gözünde gördükleri şey değil, görecekleri şey görülür. Böyle söylerdi: görecekleri şey. ""
- Bindokuzyüz
166. "~~~ Her şey 1 kesintiyle başlar ~~~
Paul Valéry"
- Mr. Gwyn
167. "...İnsan doğası şaşılacak derecede bayağı..."
- Mr. Gwyn
168. "Söylediğim gibi, gençler şanı severler, bu nedenle de savaşları kaybederler."
- Homeros, İlyada
169. "Gerçek hüner, daha soru olmadan cevaplara sahip olmaktır."
- Yarım Kalmış Bir Hayal
170. "Her şey şaşırtıyordu onları: laf aramızda mutlulukları da."
- İpek
171. "İyi bir şeyler yapmış olmanın güzel hissi ile pişmanlık duygusunu birbirinden ayırmak çok zordu."
- Şafakta Üç Kez
172. "" İnsanların gözünde gördükleri şey değil, görecekleri şey görülür.""
- Bin Dokuz Yüz
173. "Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu. İnsanların üzerlerinde taşıdıkları simgeleri: yerleri, gürültüleri, kokuları, toprakları, hikâyeleri... Bunlar onların üzerinde yazılıydı. Okuyordu ve sonsuz özenle katologluyordu, yerleştiriyordu, düzenliyordu..."
- Bin Dokuz Yüz
174. "Düşün şimdi: bir piyano. Tuşlar başlar. Tuşlar biter. 88 tane olduklarını bilirsin. Bu konuda kimse kandıramaz seni. Onlar sonsuz değildir, tuşlar. Sen sonsuzsun, ve senin yapabildiğin müzik, o tuşların içinde, sonsuz. Onlar 88 tane. Sen sonsuzsun. İşte bunu seviyorum. Bununla yaşayabilir insan."
- Bindokuzyüz
175. "İnsanlar böyle yapar, kaybeden kişilere kötü davranır."
- Bindokuzyüz
176. "Her şey şaşırtıyordu onları: laf aramızda mutlulukları da."
- İpek
177. "Belki de her zaman ve herkes için okumak, sadece, dünyanın dizginlenemeden kayıp gidişi tarafından baştan çıkarılmamak ve mahvolmamak için, gözleri bir noktaya dikmekten başka bir şey değildir. Yani, korku belası olmasaydı kimse bir şey okumayacaktı. Ya da bilindiği gibi, karşı konulamaz, aman vermez bir isteğin dürtüsünü ertelemektir, okumak.
İnsan gözlerini pencereye çevirmemek için okur, budur gerçek."
- Öfke Şatoları
178. """"Her şey burada biterse, ne kadar yazık!""""
- Mr. Gwyn
179. "Bu konuda bir dâhiydi o, söyleyecek bir şey yok. Dinlemeyi biliyordu. Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu. İnsanların üzerlerinde taşıdıkları simgeleri: yerleri, gürültüleri, kokulan, toprakları, hikâyeleri... Bunlar onların üzerinde yazılıydı. Okuyordu ve sonsuz özenle katologluyordu, yerleştiriyordu, düzenliyordu... Kafasında çizdiği o uçsuz bucaksız haritaya, dünya haritasına, baştan aşağı tüm dünyanın haritasına her gün küçük bir parça ekliyordu, kocaman kentler, kafe köşeleri, uzun nehirler, su birikintileri, uçaklar ve aslanlarla dolu harika bir haritaydı bu. Üzerinde çok başarılı biçimde yolculuk ediyordu, sonra elleri piyano tuşlarında gezinirken bir ragtime’ ın ezgilerini okşuyordu."
- Bin Dokuz Yüz
180. "“Tuhaf bir acı bu.””Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.”"
- İpek
181. """"Jasper Gwyn hepimizin 1kitabın bazı sayfaları olduğumuzu, ama o kitabı kimsenin yazmadığını ve boşu boşuna aklımızın raflarında aradığımızı söylüyordu.""""
- Mr. Gwyn
182. "Eğer o klavye sonsuzsa, o zaman
o klavyeyle çalabileceğin bir müzik yoktur.
Yanlış sandalyeye oturmuşsundur:
O, tanrının kullandığı piyanodur."
- Bindokuzyüz
183. "Dinlemeyi biliyordu. Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu. İnsanların üzerlerinde taşıdıkları simgeleri: yerleri, gürültüleri, kokuları, toprakları, hikâyeleri..."
- Bin Dokuz Yüz
184. "Deli değilim ben...Kendimizi kurtarmak için bir yöntem bulduğumuz zaman deli değilizdir. Aç hayvanlar gibi kurnazızdır. Bunun delilikle ilgisi yoktur."
- Bin Dokuz Yüz
185. "Sorunları çözümlemek için büyük bir beyin gerekiyordu. Bende olmayan bazı niteliklere sahip olmak gerekiyordu."
- Bin Dokuz Yüz
186. "Bu konuda bir dâhiydi o, söyleyecek bir şey yok. Dinlemeyi biliyordu. Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu. İnsanların üzerlerinde taşıdıkları simgeleri: yerleri, gürültüleri, kokulan, toprakları, hikâyeleri... Bunlar onların üzerinde yazılıydı. Okuyordu ve sonsuz özenle katologluyordu, yerleştiriyordu, düzenliyordu... Kafasında çizdiği o uçsuz bucaksız haritaya, dünya haritasına, baştan aşağı tüm dünyanın haritasına her gün küçük bir parça ekliyordu, kocaman kentler, kafe köşeleri, uzun nehirler, su birikintileri, uçaklar ve aslanlarla dolu harika bir haritaydı bu. Üzerinde çok başarılı biçimde yolculuk ediyordu, sonra elleri piyano tuşlarında gezinirken bir ragtime’ ın ezgilerini okşuyordu."
- Bin Dokuz Yüz
187. "“Tuhaf bir acı bu.””Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.”"
- İpek
188. "Bin kez kadının gözlerini aradı, bin kez de kadın onun gözlerini buldu.. Bir çeşit hüzünlü danstı bu bakışmalar, gizlice ve güçsüzce yapılan."
- İpek
189. "“...karşı konulamaz, aman vermez bir isteğin dürtüsünü ertelemektir, okumak. İnsan gözlerini pencereye çevirmemek için okur, budur gerçek.”"
- Öfke Şatoları
190. "...bir gün gerçekten zengin olmak onu hiç ilgilendirmiyordu. Ne de olsa yaşamına tanık olmayı seven, tam anlamıyla yaşamak için gösterilecek hırsı yersiz bulan insanlardan biriydi o."
- İpek
191. ""Hayatımda çok aptallıklar yaptım, beni baş aşağı tutsalar ceplerimden hiçbir şey çıkmaz, trompetimi de sattım, her şeyimi sattım ama... o hikayeyi... onu asla yitirmedim...""
- Bin Dokuz Yüz
192. "Mutsuzluğu yendim. Yaşamımı isteklerimin pençesinden kurtardım. Geçtiğim yollardan geçebilsen, birbiri ardına isteklerimi büyülenmiş, hareketsiz, sonsuza dek orada durmuş, sadece sana anlattığım bu tuhaf yolculuğun rotasını belirlerken bulursun."
- Bin Dokuz Yüz
193. "...ben sohpetten çok korkarım, sizinle sohpet etmeyi düşünemezdim doğrusu. 1 de ruhsal çözümleme ya da itiraf gibi 1şey gerçekleşmesinden korkuyordum.
~~~Kan dondurucu 1 olasılık değil mi~~~"
- Mr. Gwyn
194. "“Belki yaşam, bazen, öyle bir değişiyor ki, söyleyecek hiç ama hiçbir şey kalmıyor.”"
- İpek
195. "Gölgede büyüyen insanları o gölge yaşamları boyunca izler."
- Şafakta Üç Kez
196. "Hayattan çok şey bekliyorduk, hiçbir şey beceremedik, hiçliğe doğru kayıp gidiyoruz."
- Smith & Wesson
197. "Bazen, rüzgarlı günlerde göle iniyor ve saatlerce suyu izliyordu, çünkü suyun yüzünde, anlaşılmaz ama hoş bir gösteri gibi geçip gitmiş olan yaşamını görür gibi oluyordu ..."
- İpek
198. "“Aşkın, yaşamın asla durmayan akıntısındaki gizemli sürekliliğini düşünüyordu.”"
- Şafakta Üç Kez
199. "Yolları görmedin mi ya?/ Sadece yolları düşün, binlerce yol var, bir tanesini nasıl seçebiliyorsunuz/ Bir kadını nasıl seçebiliyorsunuz/ Bir evi, sizin olan bir toprak parçasını, bakılacak bir manzarayı, bir ölüm şeklini nasıl seçebiliyorsunuz/ Tüm o dünya/ Nerede sona erdiğini bile bilmediğin, üstüne gelen o dünya/ Ne kadar büyük, bilinmez/ Onun büyüklüğünü düşünerek, sadece düşünerek paramparça olmaktan hiç korkmaz mısınız sizler? Orada yaşamaktan.../"
- Bin Dokuz Yüz
200. "“Belki yaşam, bazen, öyle bir değişiyor ki, söyleyecek hiç ama hiçbir şey kalmıyor,” dedi.
“Sonsuza dek söyleyecek hiçbir şey kalmıyor.”"
- İpek
201. ""Vah zavallı, kimi insan kendinden değersiz bir dosta güvenir, çünkü ölümlüdür o ve çok şeye ermez aklı.."
- Homeros, İlyada
202. "İçinden onu bir daha görüp görmeyeceğini sordu ve evet, bir yerlerde göreceğim, ama çok yıllar sonra , başka bir yalnızlıkta, dedi."
- Mr. Gwyn
203. "...Hiçlikle dolu o üç akşamüstünü belleğiyle dolaştı. Daha da kötü oldu. Rahat ol, diye düşündü.
~~~Gelecek, dedi içinden~~~"
- Mr. Gwyn
204. "Tanrım beni yalnızlıktan kurtar."
- Yarım Kalmış Bir Hayal
205. "Sonu hiç gelmeyen milyonlarca, milyarlarca tuş ve asıl gerçek, onların hiç tükenmediği, klavyenin sonsuz oluşu/ Eğer o klavye sonsuzsa, o zaman/
O klavyeyle çalabileceğin bir müzik yoktur. Yanlış sandalyeye oturmuşsundur: O Tanrı’nın kullandığı piyanodur."
- Bin Dokuz Yüz
206. "Düş gücüm daha zengindi ve kalleş bir yüzüm vardı."
- Şafakta Üç Kez
207. ""Göz açıp kapayıncaya dek göçer gider insanlar, kötülükten başka bir şey düşünmeyen, katı yürekli, bütün ölümlülerce kargılanır, istenir acı çeksin ve anılmaz olur öldükten sonra adı.""
- Homeros, İlyada
208. "Biliyorum, göğsünde yüreğin hep dost
çareler düşünür, çünkü duyguların
duygularımın aynıdır."
- Homeros, İlyada
209. ""Tuhaf bir acı bu."
...
"Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek.""
- İpek
210. "Bin Dokuz Yüz’e gelince, o bu konuyla fazla ilgilenmiyordu. Düellonun ne olduğunu da tam olarak anlamış değildi. Düello mu yapacağız? Neden ki?"
- Bin Dokuz Yüz
211. "Dinlemesini biliyordu. Ve okuyabilmeyi. Kitapları demiyorum, onu herkes yapar. İnsanları okuyordu o. İnsanların taşıdıkları izleri: yerler, sesler, kokular, memleketleri onların, tarihleri... Her şey bunlarda yazılıdır."
- Bindokuzyüz
212. "Biliyorum, göğsünde yüreğin hep dost
çareler düşünür, çünkü duyguların
duygularımın aynıdır."
- Homeros, İlyada
213. "...burnunu çekti ve piyanoyu göstererek sordu:
“Adı ne?”
"Bin Dokuz Yüz.”
"Şarkının değil, çocuğun.”
“Bin Dokuz Yüz.”
“Şarkının adı gibi mi?”"
- Bin Dokuz Yüz
214. "En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bindokuzyüz
215. "Şöyle derdi: “Bir kenarda güzel bir hikâyen ve onu anlatacak birisi olduğu sürece gerçekten aldatılman zordur”."
- Bin Dokuz Yüz
216. "Bir tren görüp ben buradan gitmeliyim dediğin zaman."
- Bin Dokuz Yüz
217. "Okyanus onun eviydi. Karaya gelince, doğrusu hiç ayak basmamıştı. Onu görmüştü, limanlardan, tabii. Ama inmesine hiç inmemişti."
- Bindokuzyüz
218. "“...gençken acı seni etkiler ve sanki üstüne ateş ediyorlarmış gibi gelir... asıl önemlisi bunu beklemiyor olmandır, olayın en önemli noktası budur, yani gençken acıyı beklemezsin, o da seni beklenmedik bir anda yakalar ve şaşırır kalırsın...”"
- Kent
219. "Şu dünyada soluk alan, yürüyen yaratıklar arasında insandan daha acınacak bir yaratık yok."
- Homeros, İlyada
220. "En iyisi düşünmemek, yoksa delirmek işten bile değildir."
- Bindokuzyüz
221. "Şöyle derdi: “Bir kenarda güzel bir hikâyen ve onu anlatacak birisi olduğu sürece gerçekten aldatılman zordur”."
- Bin Dokuz Yüz
222. "Bir tren görüp ben buradan gitmeliyim dediğin zaman."
- Bin Dokuz Yüz
223. "Okyanus onun eviydi. Karaya gelince, doğrusu hiç ayak basmamıştı. Onu görmüştü, limanlardan, tabii. Ama inmesine hiç inmemişti."
- Bindokuzyüz
224. "Tuhaf bir acı bu.
Hiçbir zaman yaşayamayacağın bir şey için özlemden ölmek."
- İpek
225. ""Ölmek yaşlanmanın çok doğru bir biçimidir sadece.""
- Mr. Gwyn
226. ""Ekmek ve biçmek üzerine çok sık düşünmüşümdür,""
- Mr. Gwyn
227. "...Doğrusu Rebecca bedeninin her zaman saçma sapan aşklara mahkum olduğunu biliyordu..."
- Mr. Gwyn
228. "Hektor'a, onun evinin içinde ve daha o hayattayken ağlıyorlardı. Çünkü içten içe hiçbiri onun savaştan sağ dönebileceğine inanmıyordu."
- Homeros, İlyada
229. "İyi düşünün: Size acı çektirdi, başka bir kadını, başka birçok kadını doğru ama başka bir çok kadını mutlu etmek için yaptı bunu. Ayağında terlikleri bacaklarının arasında nur topu gibi üç beş çocuğuyla evli bir adam olarak sizinle kalsaydı başka pek çok kadın yalnızca onun bahşedebilecegi mutluluktan, o yasam ve özgürlük çeşnisinden yoksun kalacaktı. Siz sizden önceki kadınla evlenmiş olsa onunla tanışabilir miydiniz? Sonuç olarak, söyleyin bana hangisini yeğlersiniz: Ömrünüzün tamamında onunla gecirdiğiniz bir tek mutlu günü mü, yoksa onunla hiç karşılaşmadan geçirilmiş bir ömrü mü?”
Donna Elvira, ne diyeceğini tam olarak biliyordu: "Onunla bir ömür mutluluğu yeğlerim.
"Ama bu imkansız!" dedi Leporello.
"O özgürlüğünü ve hayatını, tek bir kadının ellerine teslim etmeyecek kadar çok sever. Asla öyle bir sey yapmayacaktır. Hatta size daha fazlasını söyleyeyim: Biz erkeklerde sırf ondaki cesaret, küstahlık ve kendini beğenmişlik olsa hiçbirimiz evlenmezdik. İnanın bana.""
- Don Juan
230. "Dinlemeyi biliyordu. Ve okumayı biliyordu. Kitapları değil, onu herkes yapar, insanları okumayı biliyordu."
- Bin Dokuz Yüz
231. "Beni durduran gördüğüm şey değildi/ Görmediğim şeydi."
- Bin Dokuz Yüz
232. "son kez sözcüklerle söylenemeyecek şeyler söyledik birbirimize."
- Bin Dokuz Yüz
233. "İnsan sözcükleri kullanmasını bilmiyorsa hiç kullanmasın daha iyi."
- Smith & Wesson
234. "Bakın, sözcükler şaşmaz bir kesinliğe sahip küçük makinelerdir, inanın bana, insan sözcükleri kullanmasını bilmiyorsa hiç kullanmasın daha iyi..."
- Smith & Wesson
235. "Birçok kişi, insanların doğasını değiştirmeye çalışır, ama bu gerçekten vakit kaybıdır. İnsanların doğasını değiştiremezsin; yapabileceğin şey, insanların kullandıkları aletleri değiştirmektir, teknikleri değiştirmektir. O zaman uygarlığı değiltirirsin."
- The Game
236. "Yemin ederim haritaya tersten bakıyoruz. Haritayı çevirmemiz gerek. Sonra şu baş belası sıralamayı değiştirmemiz gerek. Önce, zihinsel devrim, sonra teknolojik devrim."
- The Game
237. "“Yalnızca uzun zamandır artık düşünmek istemediği hüzünler vardı.”"
- Mr. Gwyn
238. "“Yalnızca uzun zamandır artık düşünmek istemediği hüzünler vardı.""
- Öfke Şatoları
239. "..otuz üç yaşını bitirdi. Yaşamı yağmur olmuş yağıyordu gözlerinin önünde, sessiz bir gösteriydi bu."
- İpek
240. "- Sen ölmüştün.
- Ve dünyada güzel hiçbir şey kalmamıştı."
- İpek
241. "Gökyüzüne ulaşamadan yüzlerce kuş uçuyordu içinde..."
- İpek
242. "''..zaten onlar her zaman, her şeye seyirci kalırlar.''"
- İpek
243. "Aslında, insan o kadar çok şeyi görür, işitir ve o kadar çok şeye dokunur ki... sanki içimizde, durmadan, binlerce ayrıntısı olan sonu gelmez bir öyküyü anlatan yaşlı bir masalcı taşırız. İşte onun boyuna anlatıp durduğu şey, yaşamdır."
- Öfke Şatoları
244. "Ben onun hayatta mutsuz olup olmadığından emin değildim. Mutlu mudur, kim bilir, diye kendi kendine soracağın insanlardan biri değildi."
- Bin Dokuz Yüz
245. "Deli değilim ben, kardeşim. Kendimizi kurtarmak için bir yöntem bulduğumuz zaman deli değilizdir. Aç hayvanlar gibi kurnazızdır. Bunun delilikle ilgisi yoktur. Dâhice bir şeydir o. Geometridir. Kusursuzluktur."
- Bin Dokuz Yüz
246. "Herve Joncour sigarasını masanın kenarına koyup şöyle dedi:
''Peki, tam olarak nerede bulunuyor bu Japonya?"
Baldabiou hastonunu kaldırıp ucuyla Saint-August damlarının ötesini gösterdi.
"Şuradan öteye dümdüz gideceksin," dedi. "Dünyanın sonuna kadar.""
- İpek
247. "Sen şimdi düşün de söyle ; canımı sana emanet edebilir miyim?"
- Homeros, İlyada
248. "Ne yazık! Ne yazık! Senin gönlün yüzün gibi değilmiş ..."
- Homeros, İlyada
249. "“Dönecekler. Dönme dürtüsüne karşı koymak her zaman zordur, öyle değil mi?""
- İpek
250. ""Dostlar, yazgı beni seçti, kalbim buna seviniyor çünkü şanlı Hektor'u ezeceğim. Silahlarımı verin ve benim için dua edin.""
- Homeros, İlyada