Açlık Sanatçısı Kitap Bilgileri
Yazar: Franz Kafka
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 57 dk.
Sayfa Sayısı: 69
Basım Tarihi: Aralık 2000
İlk Yayın Tarihi: 1922
Yayınevi: Altıkırkbeş Basın Yayın
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786055532475
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Açlık Sanatçısı Kitap Tanıtımı
Bir trapez sanatçısı -çok iyi bilinir ki; çalışmaları büyük varyete tiyatrolarına ait kubbelerin yükseklerinde yapılan bu sanat, insanoğlu tarafından en zor kazanılan sanatlardandır- trapeze her çıkışında aynı cesareti gösterebilmek için, önce mükemmellik adına bir çaba, sonraları ise zorba bir alışkanlık olarak, hayatını bütün gün ve gece boyunca trapez üzerinde kalabilecek şekilde düzenlemişti. Zaten son derece ikincil olan bütün ihtiyaçları da onu aşağıdan seyrederek nöbetleşe çalışan ve gerekli olan her şeyi yukarıya gönderip almak için yapılmış özel bir kutu kullanan yardımcılar tarafından karşılanırdı.
Açlık Sanatçısı Kitaptan Alıntılar
1. "Çocukların çocuk olmaya vakitleri yok."
2. "...erken olgunlaşmış bireyleriz biz."
3. ""En sevdiğimiz müzik huzurdur.""
4. "“Böyle bir anlamama haline, koca bir anlayışsızlar ordusuna karşı savaşmak mümkün değildir.”"
5. "Keşke varlığımı unutsaydı.."
6. ""Gençlik nedir bilmeden yetişkinliğe adım atıyoruz. ""
7. "Huzur ve güven içinde sessiz bir yaşam,
bizim için müziklerin en güzeli."
8. ""Gençlik nedir bilmeden hemen yetişkinliğe adım atıyoruz..""
9. ""Bizler için en iyi müzik huzurdur.""
10. "“ Çok kalabalık nesiller birbiri ardına geliyor, çocukların çocuk olmaya zamanları bile yok. “"
11. ""Belki de onu bıktıran şey kendisinden duyduğu memnuniyetsizlikti.""
12. "Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim"
13. "En sevdiğimiz müzik huzurdur..."
14. "En sevdiğimiz müzik huzurdur."
15. ".
Belki bana hiçbir şey öğretmediler ama kendi fikrimin sağlamlaşmasına neden oldular.
."
Açlık Sanatçısı Kitap İncelemeleri
#Franz Kafka, kısa ve öz yazımı ile sizlere bir dünya sunuyor. Ve Franz Kafka okuyan biri kendini tahlillere hazırlamalıdır. Çünkü Kafka okumak öyle sanıldığı kadar basit değildir. Evet #Açlık Sanatçısı'nı okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. Bir kafeste sanatını icra etmeye çalışan bir adam ve uğruna hayatından vazgeçecek kadar önemsediği sanatının toplum tarafından önce zirveye çıkarılıp zamanla o zirveden nasıl alaşağı edildiğini görüyoruz. #Açlık Sanatçısını okurken iradenin, kendini topluma kabul ettirmeye çalışan karakterlerin mücadelesine şahit oluyorsunuz. Farklı öykülerden oluşan eserimizin genel teması mücadele, toplumda kabul görülme ve ne olursa olsun vazgeçilmez hedeflerdir. Yayınevleri Kafka'nın bir çok öyküsünü derleyip tek eser şeklinde yayınlıyorlar. #Koridor yayınlarının basımını gerçekleştirdiği bu eserde çeviride fazlasıyla yazım hatasına denk geldim ne yazık ki. Bir kitabın okunurluğu her ne kadar yazara mal edilse de çevirmenin de yahut yayınevinin de payı büyüktür. AÇLIK SANATÇISI, GÖZLEM, ÇİN SEDDİ'NİN YAPIMI kitapta okuyacağınız öykü başlıkları ( kendi içlerinde de farklı kısa öykülere de yer verilmiştir). Keyifle okuyacağınızı düşündüğüm bir öneri bırakıyorum buraya. Farklı bakış açılarına sahipseniz şayet karakterlerin mücadelelerine hayran kalabilirsiniz.
Açlık Sanatçısı Franz Kafka’nın 4 öyküden oluşan kitabıdır.
İlk Acı
Küçük Bir Kadın
Açlık Sanatçısı
Josephine, Şarkıcı ya da Fare İnsanlar
Açlık Sanatçısı kitabın üçüncü öyküsüdür. Ayrıca Kafka’nın ölmeden önce yazdığı son öyküdür.
Aslında sadece hoşuna giden bir yemek bulamadığı için aç kalmayı tercih eden ama kimse tarafından anlaşılamayan; "dürüstlükle çalışan" ama "insanlar tarafından hakkı yenen" açlık cambazının ölümünün ardından kafesine bir panter yerleştirilir. belki de öykünün en can alıcı kısmı bundan sonrasıdır.
"açlık cambazını otlarle birlikte gömüp kafesini genç bir pantere verdiler. vahşi hayvanın kafes içinde kendini oradan oraya atışını seyretmekten en duygusuz kimseler bile haz duyuyordu. hiç bir eksiği yoktu hayvanın. canının istediği yiyecekler bakıcılar tarafından getirilip önüne konuyordu. hatta bir tutsaklık duygusu hissetmediği bile söylenebilirdi. gerekli bütün erdemleri fazlasıyla kendisinde barındıran bu soylu vücut, adeta özgürlüğünü de beraberinde yaşıyordu; herhalde ağzının bir köşesinde taşıyordu bu özgürlüğü. yaşama tutkusu öylesine bir ateşle hançeresinden çıkıyordu ki, seyirciler için buna katlanmak biraz zordu. ama yine de korkularını yenip kafesin çevresini sarıyor ve hayvanın seyrine bir türlü doyamıyorlardı."
Yakin bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine bugün tanıştım kitapla. Aclik sanatını icra eden sanatçıların varlığından bugün haberdar oldum. İlginç bir hikayeydi. Bir sanatçının- sanati ne olursa olsun- ona sımsıkı bağlanması ve yaşatmaya çalışmasının mücadelesi okumaya değerdi. Ama alelade gibi duran bu kısacık hikayede ansızın yüzünüze tokat gibi çarpan bir gerçek bir anda sizi uyandırıyor. "Yaşamak için aç kalmak." Çok ironik değil mi? Aç kalarak yaşamı sürdürmek, bunu yaparken sanatına-işi de diyebiliriz- sonuna kadar bağlı bir insanın emeği; bu emeği kuruca eğlenmek için izleyen insanlar ve tek kullanımlık eğlence duygularını tatmin ettikten sonra, bir insanın emeğinin bir kağıt gibi buruşturulup zihinden atılması! (Elbette bu emeğe saygı duyan birkaç kişi çıkıyor.) İnsan ne kadar da kıymet biliyor, ne kadar da saygı duyuyor? Görüyoruz.
Zamanında, insanlara saygi duyarak sanatinizi icra edip ne kadar fedakarlık yapmış olsaniz da , çürümüş samanlarla bir toprağa gömülmekten kurtulamiyorsunuz. İşte, sonucta kimimiz aclik sanatçısı oluyor, kimimiz o izleyiciler. Ve iki tarafın da insan olduğunu düşününce, insan ve insan arasında nasıl bir sarp, aşılmaz ve geçilmez uçurum uzaklığının olduğunu kavriyor, müthiş bir boşluğa düşüyorsunuz.
Keyifli okumalar.
Kafka'nın “Bir Açlık Sanatçısı” adlı hikayesi, yazarın ölmeden önce yayınlanan son eseri olarak bilinmektedir. Yazar bu kitaptaki hikayelerde genel olarak sanatçıların yaşamını ironik olarak kaleme almıştır. Kitap 4 hikayeden oluşmaktadır.
İlk hikaye olan “İlk Acı”, bir trapez sanatçısının ruh durumunu ele almaktadır. Trapezin üzerindeki ruh hali, menajerinin sırf gösteriye önem vermesi ve trapezcinin ruh durumunu önemsememesi... İkinci hikaye olan “Küçük Bir Kadın”, bir adamın küçük bir kadının ruh durumunu, onunla olan ilişkisini anlattığı, aslında bir nevi ruhsal çözümlemelerin yer aldığı ilginç bir hikaye. Üçüncü hikaye ise kitaba da adını veren “Açlık Sanatçısı”. Bu hikayesinde, bir kafeste günlerce aç kalarak şehrin göbeğinde gösteri yapan bir adamın öyküsünü anlatmaktadır. Hayatını yalnızca bu yolla sürdüren bir sanatçının kafesin içinde günlerini geçirmesi ve seyircilerin gün geçtikçe ona olan ilgisinin azalması... Yine burada da menajerin sadece kendini düşündüğü bir durumu görüyoruz. Açlık sanatçısının günden güne bedenen ve ruhen çöküşü anlatılmış. Bu hikayesinde de yine bolca ironiye yer vermiş yazar. Gittikçe azalan seyirci, sanata ilginin azalmaya başlaması ve sanatçının yok oluşuna değinmiş. Dördüncü ve son hikaye olan “ JOSEPHINE, Şarkıcı ya da Fare İnsanlar” da ise Josephine adlı ıslık çalarak şarkı söyleyen bir kadın anlatılarak aslında toplumun içinde var olan ama unutulmuş biri anlatılmaktadır. Toplumda eleştirilmektedir bir taraftan.
İyi okumalar.
Kitapta dikkatimi çeken şey sanat ve alışkanlıklar üzerine oluşan o kısır döngü.
-Trapez sanatçısı
Açlık sanatçısı
Islık Şarkıcısı-
İlerlemek ve hayatı idame ettirmek istiyorsak bazen alışılmışın dışında çıkmak gerekir
Ancak burada trapez sanatçısına artık bir değil de iki trapez kullanarak akrobasi yapması istendiğinde bu durum onun için bir yıkım olur ve bunu yapmayacağını söyler. Menajeri onu ikna etmek için dil dökmeye başlar.
....
Bir kafeste kalan ve kırk günlük sürelerle aç kalan açlık sanatçısı bir zaman sonra sanatına olan ilginin azalmasıyla menajeri artık bu işe vermek istediğini söyler. Ancak açlık sanatçısı bu durumu kabul edemez. Aç kalmaya o kadar çok alışmıştır ki artık nasıl yemek yiyerek hayatını idame ettireceğini bilemez bu yüzden bir sirke gider. açlık sanatçısı olduğunu ve çalışmak istediğini söylerler.
Onu bir kafese koyarlar ve sergilerler. Ancak oraya gezmeye gelen insanlar ve çalışanlar onu unutmuştur. Günlerce aç kalır. Sayısını kendisinin dahi bilmediği.
Ona bunu ne zaman sonlandırmak istediği sorulduğunda "aç kalmak zorundayım başka türlü yaşayamam" " çünkü sevdiğim yiyeceği bulamıyorum. Eğer bulsaydım, inanın bana, bende siz ve diğerleri gibi tıka basa karnımı doyururdum." Bu son sözleri olur.
Ne demişler alışmış kudurmuştan beterdir..